Yazan Muammer KARABULUT
Öncelikli olarak, bilim ve teknolojinde yaşanan gelişmelerin paralelinde, deprem, iklim gibi doğal felaketleri tetikleyecek teknolojinin de elde edilmiş olması, insanlık açısından en korkunç silahın bulunması diyebiliriz.
Bahsettiğim silahın en korkutucu tatbikatını, Japonya’da 11 Mart 2011 tarihinde Sendai şehrine 130 km uzaklıkta, “1200 yıldan” bu yana görülmeyen 9 büyüklüğünde bir deprem, onu 24 saat sonra takip eden bir tsunami ve Fukushima şehrine yakın sahil kenarında kurulu bulunan nükleer santralde, tarihin en büyük ikinci kazasının meydana gelmesi ile öğrendik.
Dünya kamuoyunda tüm bu felaketlerin yan yana dizilmesi, TV’lerdeki ürkütücü sıcak görüntüler eşliğinde yapılan yorumlarla doğal olarak görülmesi sağlanırken, sanki arka planda Japonya’ya II. Dünya Savaşında yaşatılan Atom bombası hatırlatılıyordu.
Teknolojiyi kullanan ise Yüksek Frekans Aktif Auroral (Kutup Işıkları) Araştırma Programı’nın İngilizce kısaltması olan ve 1993 yılında kurulan HAARP’dan başkası değildi. Görünürde ABD Hava Kuvvetleri, ABD Donanması, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Sistemleri Geliştirme Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilen HAARP, İonosferik katmanlar üzerindeki elektromanyetik dalgaların yapısını ve bu dalgaların atmosferik ve ekolojik sistemler üzerindeki etkileri ile birlikte güncel haberleşme, navigasyon, uydu iletişimi, petrol ve doğalgaz yataklarını tespit etmek, olası hava saldırılarını havada imha etmek gibi çözümler oluşturuyordu.
HAARP’ın görünmeyen tarafında ise yapılan araştırmaların sonucunda, iklim değişikliğinden depreme kadar felaketleri tetikleyecek güce erişmişti.
HAARP’ın eriştiği bu güç, BBC’nin henüz Japonya’daki sıralı felaketlerden üç yıl önce (5 Haziran 2008) yayınlana(bkz), “Deprem Uyarı Sistem Planı” başlıklı haberinde vardı. Aralarında NASA araştırmacılarının da bulunduğu bilim insanları, atmosferde yaşanan elektriksel bozulmalar ile aşağıdaki zeminde yaklaşan depremler arasında yakın bir bağlantı bulduklarını, hatta sinyalleri de tespit ettiklerini söylüyorlardı.
HAARP’IN ARAŞTIRMALARI İLE DEPREMİ TETİKLEME
NASA’nın Gelişmiş Uzay araçları Malzemeleri yöneticisi Minoru Freund, BBC’ye yaptığı açıklamada, “Depremler ile atmosfer değişimleri arasında çok yakın bir bağ kurabiliriz” diyordu.
ABD’deki Stanford Üniversitesi de “Deprem uzmanları, elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların bulunduğu İyonosferdeki frekansları incelemeli” diyerek, depremler ile enerji değişimleri arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyordu.
ABD’nin önde gelen eğitim kuruluşlarından MIT’e göre de, “İyonosfer’e gönderilen dalgalar bir ısınmaya neden oluyor ve fay hattından radyoaktif radon gazının çıkmasını sağlayarak depremi”(bkz) tetikliyordu.
Bilim dünyası Japonya’da 11 Mart’ta yaşanan 9 büyüklüğündeki depremden önce HAARP ile felaketleri tetikleyecek güce erişildiğine ilişkin bilimsel açıklamaları açık açık yapıyordu. Japonya’daki felaketten birkaç saat önce HAARP’ın frekans ölçme sisteminde, 2.5 Hz’lik bir değişim ortaya çıktığını da 14 Haziran 2013 tarihinde kaldırılan(bkz) sayfalarında bütün ayrıntısına kadar yayınlıyorlardı. Ancak, deprem ve depremin ardında bıraktığı acılardan korkmuş olmalılar ki biranda HAARP’ın yanında iklim ve depremden sözden edenlere komplo teorisi yapmakla suçlandı.
HAARP CHABAD EVİ!
Burada örnekleri çoğaltmak mümkün ama asıl bu yazıda göstermek istediğim, HAARP’ın yine az bilinen kurucusunun CHABAD Hahamı olarak bilinen Naftali Berg ve HAARP’ın da bir CHABAD Lubavitch evi olarak kullanılmasıdır.
HAARP'ın süper silahını CHABAD’ın, "Pentagon'daki Adamımız" dediği, 1994 yılında ölen Haham Naftali Berg geliştirmişti. Yani son yıllarda, Türkiye’de ve KKTC’de varlığı bilinen CHABAD’ın etkinliği, DARPA’dan HAARP’a kadar uzanmıştı.
CHABAD’ın örgüt üyelerine, "bizim süper silahımız", "CHABAD'ın gururu" dediği, Pentagon'un Ordu Araştırma Laboratuvarı İleri Teknoloji Ofisi araştırma direktörü olan Haham Dr. Naftali Berg idi. O aynı zamanda, “Kuantum Mekaniği ve Sicim Teorisi üzerine önemli dersler” de verdi.(bkz)
Ödüllü bir fizikçi de olan CHABAD’çı Naftali Berg, ABD Ordusu'nun Harry Diamond Laboratuvarlarında ışık ve ses dalgaları arasındaki etkileşimi araştıran bir ekibe de liderlik etti.
Haham maskesi ile dolaşan, yedinci Lubavitcher Rebbe Menachem Mendel Schneerson'ı ruhani babası olarak kabul eden Naftali Berg’in kim olduğunu, yalnızca kendileri için geliştirdikleri sapkın inançlarına ulaşmak adına, ABD ve İsrail’in askeri amaçlı hangi silahları geliştirdiğine CHABAD’ın kendi sayfalarından(bkz), takip edebilirsiniz.
Dünya’da CHABAD’çı Naftali Berg’in, Pentagon'un düşünce kuruluşu olarak iklimsel, jeofizik ve psikotronik silahlardan(*) oluşan bir kompleks olan HAARP sisteminin de geliştiricisi olduğu nerdeyse hiç tartışılmadı! Şimdi dünyayı bir tarafa bırakarak, Türkiye’de daha fazla zaman kaybetmeden, 6 Şubat 2023 de Gaziantep ve Kahramanmaraş’da yaşanan depremi felaketine, CHABAD’ın güçlü yeni dünya düzenindeki rolü ile yeniden bakmalıyız.
HATIRLATMAK ZORUNDAYIM
Cüneyt Zapsu’nun katıldığı Dünya Ekonomik Forum sonrası dünya nüfusunu, “taş çatlasa 100 milyon”(bkz) indirecekler açıklamasını da artık tartışmak ve önlemek almak zorundayız.
Çünkü CHABAD’ın hedefinde, o tek, tek başlayan hedefleri de sadeleştirerek, “tek dünya tek insan” diyerek(bkz), dünyada Nuhi yasaları savunmaktadır. Bilim de bir sapkın tarikat veya bir mafya yapılanması olarak da bilinen CHABAD’ın ruh hastası güruhu ile hedefine gidiyor...
(*) Psikatronik silahlar olarak adlandırılan bu modern tehditler, farklı şiddetlerde elektromanyetik yayılım üreten ve spesifik hedefler üzerinde etkiler oluşturarak bir silaha dönüşebilen mikro dalgalardır. Bir çok komutu insan beynine 10-150 Hertz sinyal bandında güçlü elektromanyetik sinyaller aracılığı ile iletebilir.
Allah sizden 1000 kez razı olsun...