Yazan Mustafa DÖNMEZ
Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür’ün geçmiş yıllarda gazetelere manşet olan ‘Ben bir profesyonelim, gerekirse CIA’ya da çalışırım’ şeklinde ki açıklaması ilginçti. Mehmet Eymür Amerika’da uzun yıllar kaldı. Oraya gittiğinde zihni birden açılmış olacak ki, Türkiye’de açıklamadığı birçok iddialarda bulundu. FETÖ’nün Silivri Mahkemelerinde başrol oynayanlar içinde yer aldı. Silivri Cezaevi’nde kalp krizinden öldüğü söylenen, MİT Asya Bölge Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu 10 Mart 2011 tarihinde tutuklandı. Mehmet Eymür için şunları söyledi. ‘‘134 sayfalık iddianamede benimle ilgili olan 4 sayfanın hemen hemen 3.5 sayfasında Mehmet Eymür’ün web sitesinden 10 yıldır yayınladığı ve benim cevap vermeye bile değer bulmadığım yalanlardır. Yargı bu yalanları değerli bulup iddianameye koyduğuna göre, benim de belgeli olarak yalan olduklarını ispatlama zamanım gelmiştir. Şimdi gerçekleri belgeli olarak sayın başkanımıza sayın üyelerimize, sayın iddia makamımıza arz etme zamanı gelmiştir. MİT’ten seçilmiş bir ‘GÜNAH KEÇİSİ’ olarak bu davada bulunuyorum. Ben ciddiyim. Tek bir basın mensubu ile herhangi bir irtibatım olmadığı gibi, anılarımı anlatma ya da uzmanlığımı aktarma bağlamında bundan böyle de hiçbir gazeteci ile irtibatım olmayacaktır. Olamaz da zaten. MİT’in kanunu buna müsaade etmemektedir. Delil niteliğinde olmayan bir bilgisayar verisi üzerinde kim tarafından oluşturulduğu belli olmayan bir klasörde soyadımın geçmesi. İddiaları doğrudan benim üzerime çevirmek için düzenlenmiş bir komplodur. Tüm bu yazılanları, yani bana sorgumda sorulan yalanları, iddianameye konulan bu uydurmaları kim yazdırmış. Ayrıca o silik eski fotoğrafımı medyaya kim vermiş. Mehmet Eymür. Onun da bu portre makalesine fotoğrafımı koymuşlar. Gülüyor. Bu gülümsemesinde, ‘Bak Kaşif Kozinoğlu seni yalanlarımla nasıl içeri attırdım’ diyor. Yazıda ne diyor bir de, ‘Yani ben Müsteşar Şenkal Atasagun’a bir şey yapamadım. Ancak sana yaptım’ diyor. Ben hiç kimsenin adamı olmadım. Ben devletimin adamıyım. Tüm bu yalanları yazan Mehmet Eymür’ün gerçeklerine dönelim müsaade ederseniz. Acaba benim hakkımdaki deliller, yalanlar gibi yalanları ile daha kaç kişiyi tutuklatmıştır?’’
6 Ağustos 1989 tarihli yayımlanan bir röportajında Mehmet Eymür, “Ben bir Türk milliyetçisiyim. Bunu, sağcılık anlamında almayın. Renksiz bir adamım diyebilirsiniz, bir yerde. Yani sadece devlet çıkarlarını düşündüm” demişti. Mehmet Eymür’ü en iyi tanıyanlardan birisi de eski iç işleri bakanı Sadettin Tantan’dır. Kimbilir belki onunla ilgili yaşadığı yüz kızartıcı olayları bir gün kamuoyuna açıklar mı?
MİT BİLGİLERİNİ İFŞA EDENLER BELLİDİR
Kaşif Kozinoğlu; MİT’te bir dönem faaliyet gösteren Kontrterör Merkezi ile ilgili iddialar var ise bunlar Kontrterör Daire Başkanlığı kapanana kadar bu bölümün Daire Başkanlığı’nı yapmış olan ve MİT’ten 2 kez ilişiği kesilen Mehmet Eymür’den sorulabilir. Demek ki MİT’ten 2 kez ilişiği kesilen kimmiş? Şahıs bellidir.
-Demek ki “Teşkilatın görev ve faaliyetlerine ilişkin gizli bilgi ve belgeleri ifşa eden kimmiş? Bellidir.’’
PORTRE başlığını taşıyan yazısının satır başları ise şöyle: “Delil niteliğinde olmayan bir bilgisayar verisi üzerinde kim tarafından oluşturulduğu belli olmayan bir klasörde soyadımın geçmesi. İddiaları doğrudan benim üzerime çevirmek için düzenlenmiş bir komplodur.’’
Silivri Cezaevi’nde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu, mektuplarında, Mehmet Eymür’ün, FETÖ’den aylık 50 bin dolar maaş aldığını ve Ergenekon kumpasında FETÖ tarafından özel olarak görevlendirilerek ABD’den Türkiye’ye getirildiğini yazmıştı. Cezaevinden kendi el yazısı ile yazdığı ve yayınlanan belge aşağıdadır.
TSK’NE ZİR VADİSİNDE KUMPAS KURANLAR BELLİDİR
Kaşif Kozinoğlu, Silivri cezaevine geldiğinde, Kamuoyunda Zir Vadisi olarak binlerce görsel ve yazılı Medya’da haber yapılan, “Ergenekon’un cephaneliği” olarak adlandırılan Ankara Yenikent’te oynanan oyunu ve faillerini de açıklamıştı. Kaşif Kozinoğlu’dan aldığım kritik bazı bilgileri ve belgelerdeki kumpasın faillerini gerek mahkemede gerekse dava sonunda isimleriyle açıkladım. Kurumlara onlarca suç dilekçesi verdim. İşlem yapılmadı. Kumpasın kurulduğu gün olay yerinde Ankara TEM şube müdürü olarak görev yapan Hamdi Selçuk (Olay sonrası Rize İl Emniyet Müdürü oldu) ile yıllar sonra Polis İstihbarat Şefinin oğlunun düğününde karşılaştığımda, kumpası itiraf etmişti. Sonradan pişman olduğunu söylese de görev başında bir Türk Subayına komplo kuran FETÖ’nün maşası olarak tuzak kuran ekibin içinde yer alması unutulmayacaktır. Hamdi Selçuk kumpası kuranları biliyordu. Yargı ve Kollukta ki FETÖ yapılanmasının, ailesine zarar vermelerinden çekiniyordu. Oğlumun başına gelenlerin kendi oğlunun başına gelmesinden korkuyordu. Konuşurken oğlu yanındaydı. Ona sarılarak benimle konuşuyordu. O karşılaşma ve konuşmanın özeti; FETÖ’nün işlediği cinayetlerde yer alan infaz ekibinin bilinmesi ve onları koruyan yapının devletin içinde etkili makamlarda görev yaptıklarının farkındalığıydı.
Kaşif Kozinoğlu ve Hamdi Selçuk’un verdiği bilgilerde ki isimlerden Zir Vadisi kumpasında yer alan, Emniyet İstihbarat Amiri Zeki Güven cezaevindeyken kalp krizi geçirdi ve öldüğü söylendi. Jandarma istihbaratından Albay Yurdakul Akkuş ise 15 Temmuz kalkışmasında Bursa Alay Komutanı iken Vali’yi gözaltına almaya kalkmıştı. Şimdi cezaevinde yatıyor. Ancak Zir Vadisi kumpasından yargılanmıyor. Bir el onu koruyor. Zir Vadisi kumpasında olay yerinde yer alan MİT elemanları da yargılanmadı. Zir Vadisinde Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kuranlar yargılanamıyor. Genelkurmay, Emniyet Müdürlüğü ve MİT sessiz. Tüm şikayetlerime karşın Emniyet Genel Müdürlüğü ’de kumpasa karışan polisler hakkında işlem yapamadı.
FETÖ’NÜN SİLİVRİ MAHKEMESİ BAŞKANI HASAN HÜSEYİN ÖZESE: BİZE GÖREV VERİLDİ
FETÖ’nün Ergenekon kumpasında 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı olan Hasan Hüseyin Özese’de tahliye edildi. Hakkında iki ayrı dava bulunan ve koşullu salıverilme tarihi bile 13 Ocak 2024 olan Özese’nin adli kontrol dahi uygulanmadan serbest bırakıldı. O şimdi özgür. Kendisine sorsanız o da ‘kader kurbanı’
Hasan Hüseyin Özese Silivri FETÖ’nün mahkeme başkanlığını yapmış içeride suçsuz yere yatan birçok kumpas mağdurunun hastalanmasına, sakat kalmasına ve ölmesine neden olmuştu. Kendisi; KIBRIS KAHRAMANI Muzaffer Tekin ve Kuddusi Okkır’ın katil zanlısı, Avukat Yusuf Erikel’in kanser olmasına içeride tedavi edilmemesine sebep olan, acımasız, duygusuz bir kişi olarak tanınmıştı. 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu veya 2013 Türkiye yolsuzluk skandalı, 2013-2014 yıllarında yürütülen ve bazı kâmu kurum ve kuruluşları ile aralarında dört bakanın da yer aldığı kâmu görevlilerinin görevi kötüye kullanma ve rüşvet ile suçlandığı soruşturmalardan sonra Silivri ‘den, Sakarya Adliyesine gönderilmişti. Yanına gittim. Benimle görüşmek istemedi ancak ısrarlı talebimin karşısında mecbur kaldı. Yanına zabıt katibini almıştı. Odasında 4 kişiydik. İkimizin dışında iki şahit daha vardı. Yaptıkları hukuksuzlukları kendisine sayarak bu kötülükleri ne için yaptınız? dedim. Konuşması arasında yakıcı bir söz söyledi. ‘Bize görev verildi’ Kendilerine talimat verenleri tüm ısrarlarıma rağmen söyleyemedi. Tıpkı Hamdi Selçuk, Zeki Güven, Yurdakul Akkuş, Ali Fuat Yılmazer gibi. Kimlerin emir verdiği bilinsede, Hasan Hüseyin Özese’ye tekrar soruyorum size bu görevi kim verdi? Açıklayabilir mi?
MOSSAD ve CIA’nın taşeronuna dönüşmüş, dehşetengiz psikolojik savaş uzmanı FETÖ; yalanla ve fesatla doğruyu değiştirme başarısını ulaşmışsa, Hasan Hüseyin Özese gibiler yüzündendir.
FETÖ İLE PAZARLIK MI VAR?
Cihan Arık, Ergenekon davasında hapis yatan Teğmenlerdendi. Şimdi acar bir avukat oldu. Hasan Hüseyin Özese’nin tahliye edilmesine şu tepkiyi verdi; “Son aylarda idari mahkeme kararlarıyla FETÖ imamlarının bile görevlerine iade edilmesi, öte yandan FETÖ ile mücadele eden gazeteci ve askerlerin emekli edilmesi ve son olarak da Özese’nin tahliyesi FETÖ ile pazarlık iddialarını kuvvetlendiriyor” Cihan Arık, “böyle giderse zamana yayılarak FETÖ’cülerin tamamına yakınının yeniden sistem içinde aktif görev alacağına” dikkat çekti. Nitekim; Danıştay 5. Dairesi FETÖ iltisaklı 450 yargı mensubunu göreve iade etmişti. Bugün ise gelinen nokta da 6 bin FETÖ’cü polis görevine iade edildi iddiası basına düştü. (İstiklal gazetesi; Arzu Erdoğral haberi)
Yalanla mücadele etmenin biricik silahı BİLGİ’dir. Hayatta en hakiki yol gösterici bu nedenle bilimdir. Psikolojik savaşta uzmanlık, bilimsel bir uzmanlık değil bir türlü üç kâğıtçılıktır. Psikolojik savaşa karşı uzmanlık ise Bilimle olur. Gerçeği savunmak her zaman cesaret ister. O cesareti Namık Kemal şöyle söylemiş; “Felek bütün cefasını toplasın gelsin/ Dönersem kahpeyim Millet yolunda azimetten”
Cumhuriyet Kurumlarının adını kirleten kirli kişilerin hesabı, AKP döneminde sorulmadı, sorulamıyor. Küçücük Irak’ta 10 bine yakın CIA elemanı devşiren bir devletin eli herhalde Türkiye’de tespih çekmiyor. Onun Türkiye’deki eli, hizmet eri FETÖ’nün üzerine gidilmesi istenmiyor. İşin çorap söküğü gibi gitmesinden korkuluyor…
Sürecek…