Yazan Mustafa DÖNMEZ
İran, İsrail kurulduğundan itibaren ona Ortadoğu bölgesinde alan açmıştır. İsrail’in meşruluğu İran sayesindedir. İran’ın Arap düşmanlığı bölgede yerleşen emperyalist güçlere dayanak olmuştur. Bugün İran’ın ABD güçleri tarafından vurulacağı konuşulsa bile Kasım ayında yapılacak ABD seçimlerine kadar bu mümkün görünmemektedir. Ortadoğu da gelişen olaylara bakıldığında bölgede İsrail ve ABD’nin en iyi yol arkadaşları İran’dır. Doğal olarak buraya kadar yaptığım açıklamalara itiraz ‘eğer öyleyse neden İran hedefte? Veya Yıllardır İran’a neden ağır bir ambargo uygulanıyor?’ sorularını akla getirir.
Bugün İsrail’in Gazze vahşetinden sonra dünya kamuoyunda en güçlü olduğu silahı elinden alındı. ‘Mağduriyet’ Elinde bulundurduğu nükleer silahlardan bile değerliydi. Çünkü kurulduğundan itibaren sürekli suç işledi. Yüzyıllardır uğradıkları haksızlıklar, işledikleri suçlarda dünya kamuoyunu sessiz kalmasını sağlıyordu. Ayrıca dünya genelinde medyanın yüzde doksanı Yahudilerin elinde olması suçlarını örtüyordu. İsrail devlet olarak en büyük var olma kozu ‘mağduriyet’ Gazze’de elinden çıktı. Şimdi bu değerli silahı yeniden kazanması hayati. Bu da İran’ın kendisine saldırmasını sağlamakla mümkün olacaktır. İran bu oyunu gördüğü için kışkırtmalara gelmiyor. İran’ın elinde bağımsız hareket edebilen çok sayıda gizli yapılanmalar var. İran kendisine yönelen saldırılara vekalet savaşlarıyla karşılık veriyor. Tıpkı İsrail ve Amerika’nın yaptığı gibi. Ermenistan, Hindistan, Rusya ve Çin ile derin ilişkiler geliştirdi. Ayrıca İran’ın elinde nükleer başlık olduğu istihbarat servisleri tarafından biliniyor. İran artık eski İran değil, nükleer silaha sahip olmayan Türkiye’den daha fazla seçeneklere sahiptir. Üstelik çok uzun zamandır kendi kendine yeten bir ülkedir.
Amerika Ürdün- Suriye sınırındaki üssüne İran destekli kuvvetlerin yaptığı saldırılarda ölen ve yaralanan askerlerinin intikamını 72 saat içinde alınacağını söyledi. Süre bugün doldu. Tahmin edildiği gibi İran vurulmadı. Üstelik İran vurulacak yerlerin istihbaratını almış olacak ki vurulan yerlerdeki personelini boşalttı.
ÜST AKIL CHABAD’I ANLAMAK
Gizli yapılanmaların mutlaka bir istihbarat örgütü vardır. Bunlar bazen birbirlerini deşifre ederler. Opus Dei ve Vatikan yapılanmasının gerçek Katolik kanadı, Protestan gizli örgütlerini deşifre ederken Siyonizm’e karşı olan Protestan gizli örgütleri, Yahudi gizli örgütlenmelerini deşifre etmektedirler. Gizli örgütlenmeler aralarında tartışsalar da belirli hedeflerde uzlaşırlar. Nazilerin (iç istihbaratı oluşturan SS’leri) belkemiğini oluşturan Thule örgütü, Illuminatı’nın devamıdır. Yeni Dünya Düzeni ideolojisine sahip Anglosaksonlar tek dünya devleti, tek dil, tek para, tek hakim kapitalist düzeni savunurlar. Bush ailesinin 3 kuşaktır aktif bir şekilde üyesi olduğu ve merkezini oluşturduğu Kuru Kafa ve Kemik Tarikatı Skulls and Bones örgütü ‘ 2’inci Dünya Savaşında Nazilerin gelişmesine ve Hitler’e devasa büyüklükte maddi destekte bulunmuşlardır. Yani İlluminati’den ayrılan iki örgüt olan Thule ve Skull and Bones akrabadırlar. Ve uzun süre birbirlerine destek olmuşlardır. Ama aynı zamanda 2. Dünya savaşında birbirleriyle savaşmışlardır. Bugün bu iki örgüt Rusya ve Ukrayna’da savaşmaktadırlar. Putin’in sık sık dile getirdiği ‘biz Nazilerle savaşıyoruz’ cümlesinin açılımını anlatmak için bu bilgileri yazdım. Bu iki grup İran konusunda da farklı kulvardadırlar. Lenin’in Rusya’ya getirilmesi, Humeyni’nin Fransa’dan İran’ın başına getirilmesinde arka plandaki güç bunlardır. Anglo Sakson gizli örgütlenmeleri her zaman Yahudileri ve Yahudi gizli örgütlenmelerini bir çeşit Truva atı olarak kullanırlar. Çünkü Yahudiler yüzyıllardır farklı kültürlerde yaşamayı başardıkları için bir topluma karışmayı çok iyi bilirler. Ve toplumun finans sistemini ele geçirmede ustadırlar. Anglo Saksonlar ise bu kültüre sahip değillerdir. Daha ırkçı ve soğukturlar. Bugün İran’ın vurulmasını isteyen Siyonistler, direnen ve direten Amerika’yı içinde (eyaletleri) karıştırarak cevap veriyorlar. (Antony Sutton; America’s Secret Establishment, Liberty House Press)
TÜRKİYE HESABINI İYİ YAPMALIDIR
Türkiye, PKK’ı tanık TSK’ni sanık yaptığı, CIA ve MOSSAD planlaması Ergenekon davacısıyla, FETÖ eliyle kumpas kurulurken seyretti. Hatta onlarla iş birliği yapıldı ve bedelini Türk Devleti ve Milleti ağır ödedi. Gizli örgütlerin en önemli işleri komplo ve entrika üretmektir. Yahudi ideolojisinin özü ise komplo kurmaktır. Ortadoğu’da var olabilmek için komplolarla karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz ve ona göre önlem almamız gerekir.
İran’ın bu günkü Molla rejiminin, yazının başında belirttiğim İsrail’le ortak alanlarda örtüşmeleri, Yeni Dünya Devlet Düzeninde bugün pazarlıktaki çatışmalara neden oluyor. Görebildiğim kadarıyla İran ile uzlaşma olacaktır. Putin’de son nokta da Amerika’yla anlaşacaktır. Gazze olayı başlamadan önce İsrail ve İran’ın Çin ile olan yakın ticari anlaşmaları tıpkı Avrupa gibi sonlanmak üzeredir. Son üç yıl içinde 6 trilyon dolar Çin’den çekildi. Asıl hesaplaşma Çin ile olacaktır. Avrupa, Rusya, Çin, İran ve Türkiye anlaşabilirse olay tersine dönebilecektir. Görünen o ki tek dünya devletinin baş mimarları olan CHABAD kazanmada ileri de duruyor. Türkiye kendi hesabını yaparken terör örgütleri ile mücadelesini amansız sürdürmeli, Ortadoğu’da Kürtler ve Araplarla ortak paydada hareket etmesi faydasına olacaktır. Bu günlerde PKK destekçisi Leyla Zana’nın açıklamaları, DEM partisinde Bayan Demirtaş’ın İstanbul Adaylığını bekletilmesi, Savaş Uçağı alım konusunda Türkiye’ye yeni fırsatlar sunulması tesadüf değildir. Türkiye, güvenilmez ilişkileri olan Amerika, Batı, Rusya ve İran ile ortak mesafede durması yararına olacaktır. Çok yönlü gelişmelere karşı önlemlerini, özellikle Güney sınırlarımızda, Kıbrıs, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’deki olumsuz gelişmelere anında cevap verebilecek şekilde şimdiden almalıdır. Uçak alım konusunda, S-400 hava savunma füzelerine bağlanma şartını kabul etmemelidir. Pazarlık konusunda ilk sıralarda yer alan Kıbrıs’a daha üst model S-500’lerin yerleştirilmesi tüm dengeleri KKTC ve Türkiye lehine değiştirebileceği görülmelidir. Hiçbir NATO üyesi bizim gibi ordusunun çoğunu NATO’nun emrine vermemiştir. Türkiye’nin asker sayısı büyük savaşa giderken azdır. NATO’nun emrinde olmayan iki farklı kuruluşta Ordu kurulması ve hazırlanması düşünülmelidir. Müslüman toplumların birbirine düşürülmesi emperyalizmin başarısıdır. Bu konuda ortak çalışma yapmak bölgemizde yaşayan halkları emperyalizme karşı dayanışmaya, direnmeye hazırlayabilir. 20 yüzyılda emperyalizmi ilk yenen, ezilen haklara tam bağımsızlık örneği oluşturan Türkiye bu zeminde güçlüdür. Önderlik yapabilir.
Kritik coğrafyada bulunan ve belirleyici kuvveti olan, Türkiye’nin elinde birçok koz vardır. Farklı hareket tarzlarına sahip Türkiye’nin atacağı adımların fayda ve mahsurlarını başka bir yazıda değerlendireceğim.