Öne Çıkanlar PFİZER İsmail Haniye Simon Mistriel Aykut İbrahim Reisi Metin Gürak

TÜRKİYE YOL KAVŞAĞINDA

Kuzey Irak’ta üs bölgelerimize yapılan saldırıyı gerçekleştiren PKK’yı, asker ve sivil düşünürlerin çoğunluğu gerçek suçlu olarak görmüyorlar. Çünkü PKK karar merciinde değildir. Yapılan analizlerde bu saldırıda PKK’nın arkasındaki azmettirenin kim olduğunu bulmaya çalışıyorlar. Haklılık payı var. PKK ile fiziki mücadele edenler, onların taktiksel eylemlerini yakından takip edenler bu örgütün kiralık taşeron bir örgüt olduğunu bilirler. Bölgede eroin, kaçakçılık, adam kaçırma, kara para aklama, tehdit ve şantajla para toplama, para karşılığı suikast ve saldırılar, PKK’nın uzmanlık alanlarıdır. A.Öcalan’ı tasfiye edenler onun siyasi yönünü de tasfiye ettiler. Barzani, Talabani, Mazlum Kobani’ye kurguladıkları yeni senaryoda başrol verdiler.

Özel harp ’de veya gayri nizami harp ‘de bu kadar üs bölgesi olması ayrıca tartışılmalıdır. Çünkü savaş prensiplerine aykırıdır. Bunun yerine sürekli hareket halinde olan, vur kaç yapabilen seyyar birliklerin ikamesi önemlidir. Bu birliklerin dinlenmesi, toplanması için büyük lojistik üs bölgesi yapabilirsiniz. Bu bölgeler basılsa bile bu kadar zaiyat verilmez. Her türlü imkânımız var ama kalıcı üs bölgeleri sürekli artıyor. İşgal edin olsun bitsin. Yapamıyorsanız az sayıda devasa üs bölgeleri inşa edin. Bu kadar açıkta korunmasız yerler basılmaya davetiye çıkarır. Üs bölgelerine bakıyorsunuz bölgeyi korumaya veya geçişleri tıkamaya maksatlı durağan noktalar. Tabi ki zayiata açık olacaktır. Daha açık söyleyiş, Bu konuda planlamayı kim yapıyorsa bunlar sahada bulunmamış masa başı insanlarıdır. Birde yazılı ve görsel medyada konuşanlar sanki sözleşmiş gibi ‘efendim hava pusluydu, görüş sıfıra yakındı. Bu zamanlarda PKK başını kaldırmazdı, böyle bir şey ne duyulmuş ne görülmüştür’ gibi akla mantığa aykırı mazeretleri sıralıyorlar.

Yılın bu aylarında bölgede çoğunlukla görüş zaten sıfıra yakındır. Bu basılmamızı neden kolaylaştırsın? Tam tersi tam önlem alınmış termal kameralarla donatılmış, sürekli harekete hazır birlikleriniz, üs bölgeleri saldırana daha ağır kayıplar verdirmez mi? PKK ne güzel topluca ayağınıza kadar gelmiş. Kiralık katil sürülerine neden karşılık veremediniz? Daha yolun başında iken vuramadınız? Ne için oradasınız? Neden alan kontrolünüz yok? İletişiminize ne oldu? Birliklerin termal kamera sıkıntısı mı var mıdır? Soran yok. Açıklayan yok. İstifa eden, özeleştiri veren yok. Her koşulda verilen emirle ölmeye yemin etmiş çocuklarımızın hesabını soran olmayacak mı? Şaka gibiler. Hiç utanmıyorlar. Sahte göz yaşı döküyorlar… Sorgulama kontrol ve mükemmeliyet getirir. Kontrol disiplin getirir. Disiplin ise kırılmaz zincir gibi dayanıklılık, birlik ve azim getirir. Medya’da konuşanlardan birisi de şaka gibi PKK baskınını ilahi takdire bağladı. Sığındıkları mazeretlerin üstüne tüy dikti…

PKK NEREDEN NEREYE GELDİ?

PKK’nın ilk yıllardaki söylemleri içinde; Ağaları, Şeyhleri, Şıhları ortadan kaldırmak, bölgeyi feodaliteden kurtarmak, Marksist Leninist açıklamaları vardı. Şimdi geldikleri nokta ortadadır. Söylemlerindeki sahteciliği umursamadan an itibariyle adeta açık artırmaya çıkmış taşeron, organize işler ekibidirler. Türk devleti hiçbir kesime ayrım yapmadan PKK’nın kötülüklerini sıraladı ve sıralamaya devam ediyor. Ancak PKK, Kürtlere karşı öyle suçlar işledi ki, bu suçlar karşısında insan insanlığından utanır. Aslında her insanda iyilik olduğu kadar kötülük de vardır. Ama bu bastırılmış kötülük, vahşet güdüsü normal koşullarda ortaya çıkmaz. Belki de, patronları A. Öcalan’ın, PKK üst yönetim kadrolarını çok fazla aşağılayarak ezmesi, belki kayıtsız şartsız bir diktatöre ve yönetimine teslim olmaları, bu canavar yönetim kadrosunun sadist düşüncelerini benimseyip içlerindeki kötülüğü ve vahşeti var gücüyle ortaya çıkarmıştır. "Başlangıç" ve "Cellatla Konuşmalar" kitapları PKK, FETÖ gibi sapkın örgütlerin, insandan caniye dönüştürülme süreçlerini anlatan kitaplardır.

Zofia Nalkowska’nın, insanı zombiye dönüştürülmesini en korkunç biçimde anlatan "Dip" adlı öyküsünde; ‘’Yaşanan bunca acı, bunları yaşayanlarda, hatta tanık olanlarda pek çok ruhsal sıkıntıya neden olacaktır. Değerlerin devalüasyonu, her gün tanık olunan ölüm sahneleri, sürekli korku, insanları ve ahlak anlayışını tümüyle değiştirmiştir’’ der. Daha sonra da insanlık dışı bir ortamda yaşamaya çalışan insanları anlattığı "Demiryolu" adlı öyküsünde, benzer şeyleri konu alır. Ana tema; Korkunun merhamete baskın gelmesidir.

Bugün herkes sinirlenmekte haklı olsada, TBMM’de PKK’nın sözcülüğü yapan Milletvekilleri, PKK’dan öyle korkarlar ki onların karşısında duruşları, yanında oturuşları, konuşmaları bile her şeyi ele verir. Onların aleyhinde bir tutum alamazlar. Tüm aileleri ile birlikte ortadan kaldırılırlar. Devlet tüm parametreleri, belgeli kanıtlarıyla durumu bilmektedir. (‘Kürtçülük yapanlar bari Kürt olsalar’ başlığında, Meclisteki Hadep milletvekillerinin soy kütüklerini açıklayan bir makalemden dolayı FETÖ Silivri mahkemesi 3.5 yıl ceza vermişti. İnsan soyunu niye saklar ki? Bu konu da yalan veya iftira atılırsa, suç olması gerekmez mi? Başka bir konudur geçiyorum.)

GERÇEKLER BİLİNENLERDEN FARKLIDIR.

İnsanlıktan çıkan insanlar, yalnızca PKK ve türevleri değillerdir aslında. Ortadoğu’da sürekli esen terör havası, herkesi değiştirmiştir. Bunların başında İran gelir. TSK’nin bölgede yaptığı operasyonlarda yaşayarak gördüğümüz, İran’ın PKK lehine yaptığı Türkiye’ye karşı kirli, iki yüzlü davranışları, sahada birebir yaşayanların anlatımlarından derlenip bir kitap haline getirilmesi gerekiyor. Böylesi kapsamlı bir çalışma İran’ı daha iyi tanımamızı ve sağlıklı analizlere ulaşmamıza olanak verecektir.. 1993-1994’de, geçen hafta askerlerimize kurulan pusu benzeri bir baskınla PKK, çok sayıda askerimizi vurmuş, Harkuk üzerinden İran’a kaçmışlardı. İran; onlara eleman, hastane, barınak dahil her türlü lojistik desteği veriyordu. Operasyonu yöneten komutanlar (içinde O. Pamukoğlu’da vardır) PKK’ı bu defa çok fena kıstırmışlardı. Grubun tamamının, İran ayağında imhası söz konusuydu. Siyasi karar makamında Demirel vardı. Müsaade etmedi. Harekata son verildi. Askerlerimizi vuran PKK’lı teröristler kurtuldu. Demirel basına yaptığı açıklamalardan Amerika’nın baskısı altındaki yaşayan İran ile bozuşmak istemediğini ima etti. Oysa bölgede İran, Amerika, Rusya ve İsrail PKK’yı destekleme konusunda ortak hareket ederler.

PKK’nın; Harkuk, Metina saldırısının hemen önceki günlerde Ankara’da Irak ve Türkiye’nin gerçekleştirdiği güvenlik zirvesinde varılan anlaşma, Kerkük seçimleri, Doğu Akdeniz ve Dedeağaç’ta ABD’nin yaptığı yığınaklanma, Kızıldeniz’de yaşananlar, Amerika ve İngiltere’nin Karadeniz’i kontrol edememeleri, İsveç için gözdağı, Kalkınma yolu enerji projesi, Türkiye’nin Gazze’deki tutumu, Zengezur Koridoru, Irak, Suriye özelinde İsrail’in bölgeyi bilinçli kaosa sürüklemesi, Netanyahu’nun PKK’nın lehine son açıklamaları, TSK’nin saha kontrolünde geldiği başarılı nokta, PKKYPG elebaşı Mazlum Kobani (Ferhat Abdi Şahin'e) Kuzey Irak'ta 3 ABD'li askerin korumalık yapmasının ortaya çıkması. Kamışlıda MOSSAD istihbarat üssünün deşifre olması, Örgütün ABD ordusu ile yaptığı Türkiye’ye karşı ortak tatbikatların incelenmesi ışığında, taşeron PKK örgütüne kimin emir verdiği noktası bir bütünlükte analize muhtaçtır. Askerlerimizin şehit edilmesin arkasında, ihtimal sırasıyla şüpheli ülkeler; Amerika, İsrail İngiltere, İran ve Rusya’dır…

Görünen o ki, Türkiye sıkıştı. Olaylar tahammül edilemeyen noktaya geldi. Kartlarını açmak ve açık oynamak zorundadır. Teslim mi olacak? Topyekûn mücadeleye devam mı edecek.

Bu arada bölgedeki olayları analiz edenlerin bir noktayı gözden kaçırdıkları düşünüyorum. Bunun; Amerika’nın ve paydaşlarının öncelik konusu Irak ve Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurmak değildir. İsteselerdi Irak’ı tamamen işgal ettiklerinde Suriye’ye girdiklerinde bunu yaparlardı. Hatta Kerkük’e girerek Kürt devleti kurmak isteyen Barzani’yi durdurmazlardı. Konunun önceliği taşeron örgütün bölgede sonuna kadar kullanılması, İsrail’in alt yapısının tam anlamıyla bölgede hazır olmasıdır.

Medyaya bakın Türkiye’nin burnunun dibinde Kamışlıdaki İsrail istihbarat üssünden bahsediliyor mu? Türkiye ne yapabilir? Başka bir yazıda incelemeye devam edelim.

Anahtar Kelimeler:
MOSSADAmerikaRusya
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Bahadır 12 ay önce

Yüreğinize sağlık.Teşhisleriniz çok doğru. Yazılarınızı bekliyoruz

Avatar
Cskn 12 ay önce

Öncelikle videoda bölge sisliydi. Bu sizede ve ya saldırı yapan tarafada avantaj ve ya dezavantaj sağlayabilir. Bu bölgede İran destek veriyor mu bilemem ama İsrail'e zemin hazırlandığı kesin. İranlı gibi görünüp bölgede kanayan yaraya tuz basan ajanlar da olabilir. İranlı olup ruh sağlığı bozuk olanlar da olabilir. Ben bazen askeriye içinde sadece menfaati için PKK'NIN bitmesini istemeyen insanlar ile karşılaştım kaldı ki siyasi olarak ucuz oy deposu olarak kullanılmıyor mu? Saldırıyı düzenleyen teröristin elinde yeni nesil roketatar vardı. Yanılmıyorsam Rusya menşeli. Masa başında olanlar kravat takmaya ve parasını saymaya devam edebilir. Elbette bu vatanın sahipleri yeri geldiğinde canını ve malını verecektir. Saldırı ya gelince ilk kurşun atan psikolojik üstünlük kurar. Bu anlamda askeri eğitimimiz ezbere değil geliştirici ve akla mantığa dayalı üretici ve kesinlikle özgün olmak zorunda. Arada 5 m mesafe kalmamış ses bile duyulmamış. Ben şu son zamanlarda tahmin etmiştim bı yerden bize aba altından sopa göstereceklerini bu saldırılar olmasaydı bir yerlerde bomba da patlayabilirdi. Allah mücadelemize "" yardım "" etsin. Eğer mücadele ruhunu şahlandirmis isek. Eğer O' nün rızasına uygun davranıyor isek.