Yazan Abdurrahman DİLİPAK
Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. Bakalım CoVID’ın mumu ne zamana kadar yanacak.
Bu Bill’in adamları Lancet’e inanır. Tıbbım fıkıh kitabı gibidir. Onlar için burada çıkan makaleler, batılıların tabiri ile Tıb’bın Bible’lı yani “Kutsal Kitabı/İncili”.
Daha dün ne diyorladı, CoVID konusunda hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Evet olmayacak, olamaz çünkü. Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz. CoVID’in aldatılmışlık tecrübesinden sonra evet hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık hesap soran değil, hesap veren olacaksınız.
Wired'da yer alan habere göre, 'eski normal'e dönmek asla mümkün olmayacak. Tabii onlar açısından geri dönüş yoktu ve bir kere insanlara e-Water ve Grefen’li aşıları yapmışlar, insanları Chiplemek için tüm hazırlıkları tamamlamışlardı. Onlara göre “umulanın aksine koronavirüs hayatımızdan asla tamamen çıkmayacak”tı. Yoktu ki, çıkmasın, ama ortaya çıkan zarar, hasar kolay kolay telafi edilemeyecek, ölenler geri gelmeyecek. Bu yalana inananlar ağır bir bedel ödeyecekler.
“Alman podcast Pandemia'ya konuşan Wellcome Trust'ın direktörü Jeremy Farrar'a göre, koronavirüs önümüzdeki dönemde pandemi olmaktan çıkıp, endemik bir hastalık haline gelecek. Yani dünyadan tamamıyla silinemeyecek.” Diye haberler yaptılar, insanları umutsuzluğa sevketmek için. Bir başkası, özür diler havasında, sanki olanlardan üzülmüş gibi, “Koronavirüsü tamamen silmek için fırsatın pandeminin ilk haftalarında bir şansımız olduğunu belirten UCL Genetik Enstitüsü'nü yöneten Francois Balloux ise artık bu şansın kaçtığı görüşünde” diye haber yapıyorlardı.
Bu yalanlara inanan ve ve kendi yalanlarına başkalarına bulaştırmak için seferber olan media “Turkovac’la yola devam” diye manşetler atıyordu. “Asya-Pasifik Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Derneği başkanı Paul Tambyah da dünyanın Kovid-19'u tamamen silme şansını kaybettiği görüşünde”ymiş miş de!
Peki şimdi ne diyeceksiniz, ne yapacaksınız, Lancet’de bizim görüşlerimizi doğrulayan, mikrobun izole edilmediğini isbatlayan makalenin yayınlanmasından sonra. Ben Eylülün 17’sinde yazmışım 5gvirusnews’de yazmışım bu Yarasa hikayesini, Lancet’de de bu makale aynı gün yayınlanmış. Tabi biz diyince komplo oluyor, onlar diyince bilim. Yalancısınız yalancı! Maskeniz de yalan, PCR’niz de. Aşınız da yalan, ilacınız da. İklim komplonuz da aynı şekilde. Fetvanız da yalan haber ve bilgi üzerinde kurgulandığı için yalan ortaya çıkınca o fetvalar da çöktü. “Işık geldi, karanlık yokoldu ve zaten karanlık yokolmaya mahkumdur”. Yalan haber üzerine kurgulanmış fetva da çöker siyaset de, mevzuat da, talimat da..
Eee, artık inşallah Turkovac işinden de vazgeçersiniz. Vazgeçmezseniz siz bilirsiniz. Dünyanızı da, ahiretinizi de daha fazla riske etmeyin. Edecekseniz de bu yolun sonu cehennem onu bilesiniz. Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Zulm ile abad olunmaz.
Evet biz, bu konuyu hafta ortasında 5Gvirusnews basın bülteninde açıkladık ve dedik ki: “DSÖ’nün kendisi de PCR tanı kitinde, orijinal YARASANIN olmadığı halde ne yazık ki 17 Ocak 2020 tarihinde büyük bir suç işleyerek kabul etti. DSÖ’yü uyardılar, bu protokol tartışılmadı, ortada makalesi de yok denildi. Ve dünyanın en hızlı makalesi 5 gün sonra yayınlandı.(1). Çoğu bilim insanları, bu suçu defalarca gündeme getirse de yaygın medyanın gündemine girmediği için, kabul edilmedi!.. Nihayet, belki bu konuda, ilk kez dünyanın eski ve en çok bilinen hakemli genel tıp dergilerinden birisi olan THE LANCET’te 17 Eylül 2021 tarihinde temelinde YARASANIN olduğu ve sorgulandığı bir yayın yapıldı.(2) Bu makalede, “COVID-19'un etken maddesinin doğal bir virüsten geldiği yaygın olarak kabul edilmektedir, ancak bu, insanlara nasıl bulaştığını açıklamamaktadır. SARS-CoV-2'nin proksimal (en yakın) orijini, yani insanlara geçmeden önceki son virüs ve konakçı sorunu, doğal köken hipotezini destekleyen, çokça alıntı yapılan tek bir fikir makalesinde açıkça ele alındı. ancak mantıklı bir yanlışlık var:” olduğu yazıldı!The LANCET’te yayınlanan makalede, başından itibaren hikayeler yazılan pangolinde yoktu. Makalede bu bölüm, “Bu senaryo, SARS-CoV-2'nin reseptör bağlama alanları ile pangolinler arasındaki güçlü benzerliğin, spesifik mutasyonların daha zayıf bir açıklamasını sağladığı argümanına dayanmaktadır. Ancak, Pangolin hipotezi o zamandan beri terk edildi, bu nedenle tüm muhakeme yeniden değerlendirilmelidir.” diyordu.Şuanda yaşadıklarımızın ise kökeni olmadığı için, diğer salgınların (örneğin, Nipah, MERS ve 2002-04 SARS salgını) doğal kökenlerini destekleyen önemli kanıtlar olsa da, SARS-CoV-2'nin doğal kökenine ilişkin doğrudan kanıtlar yoktur. 19 aylık araştırmalardan sonra, SARS-CoV-2'nin proksimal-en yakın ataları hala bulunamadığı belirtiliyordu. Ne yarasalardan insanlara giden konak yolu ne de Yunnan'dan (SARS-CoV-2 ile en yakından ilişkili virüslerin örneklendiği yer) Wuhan'a (pandeminin ortaya çıktığı yer) coğrafi yol tanımlanmadı.Tam özeti, 17 Ocak 2020 tarihinde DSÖ’nün PCR tanı kiti ile başlatılan pandeminin kaynağı yok. Sonuçta eğer bir hastalık varsa, bu hastalığa neden ki burada söz konusu olan virüs, onun da varlığının mutlaka ispat edilmesi gerekiyordu. O virüsün varlığı ispat edilmeden de, o virüsü bulmak için test yapmak zırvalık, aşı buldum diye insanları aşılmak ise zırvalığı daniskasıdır.https://www.eurosurveillance.org/content/10.2807/1560-7917.ES.2020.25.3.2000045?fbclid=IwAR144cELnmj5X5yEfLChK9tTaIZTQXZhYV_RCTQv9gMn8vMvx9wnOWaJfWs
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(21)02019-5/fulltext
(*)Makalenin yazarları; Jacques van Helden, Colin D Butler, Guillaume Achaz, Bruno, Canard, Didier Casane, Jean-Michel Claverie, Fabien Colombo, Virginie Courtier, Richard H Ebright, François Graner, Milton Leitenberg, Serge Morand, Nikolai Petrovsky, Rossana Segreto, Etienne Decroly, José Halloy”
Eee, şimdi ne olacak? Geriye ne kaldı! Bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam mı edeceksiniz? Hayır, işte bu olamaz! Selam ve dua ile.
Abdurrahman bey, Covid virüsü yok derseniz, doğru söylediklerinize de kimse inanmaz artık, virüs var ama kaynağı bulunamadı diyor bu yazıda, bu virüs fabrikasyon olabilir, izole edilme sorunu olabilir, mRNA aşısı da eleştirilebilir, pcr testi de öyle, gerçekleri bilmek zor ama bu kadar insan aynı semptomlarla ölürken covid 19 virüsü yok derseniz sizi kimse ciddiye almaz, uhreviyatta da vebalden kurtulamassınız.