Öne Çıkanlar Simon Mistriel Aykut Ali Mahir Başarır Vali BARDA Osman Yıldırım

“TANIK TERÖRÜ”

Yazan Muammer KARABULUT

Türk hukuk sistemine 27 Aralık 2007 tarihinde, 5726 sayılı “Tanık Koruma Kanunu”  kabul edilerek yasallaştı.

Aynı kanunun Roma’da, “Anonim Suçlamalar” olarak yüzyıllarca tartışılırken gizli tanıklık için Roma İmparatoru Trajan,  “…tehlikeli bir emsal teşkil ettiği ve zamanımızın ruhuna uymadığı için, herhangi birine karşı delil olarak kabul edilmemelidir.” demiştir.

Amerikalı tarihçi Henry Charles Lea ise 1887 yılında, Engizisyonun tanıklık konusundaki en büyük rezaleti, sanıktan kendisine karşı olanların isimlerini tamamen gizlemesi olarak açıklamıştı.

Roma hukukunda iki bin yol önce tartışılan gizli tanıklığın sakıncaları Türkiye’de, Ankara Barosu Uluslararası Hukuk Kurultayı’na katılan CHP Konya Milletvekili Atilla KARAT’ın 11 Ocak 2012 tarihinde yaptığı konuşmada dediği gibi, “Aralık 2007 tarihli Gizli Tanık Kanunu, tanık terörüne dönüşmüştür.”

İşte bu bağlamada Türkiye’deki açılan davalarda ilk gizli tanık kullanılmasına, CIA ve MOSSAD’ın marifetiyle açılan, “Ergenekon Terör Örgütü” adı ile  uydurulan davada tanıklık ettik.  

Yargılama sırasında, Danıştay saldırısı sanığı, polisin “Osman’ımı” ve “Gizli Tanık Osmancık”, olmayan evdeki olmayan bombaları anlatacaktı!

Fethullah Gülen Örgütü adliye’de TSK’da, MİT’de ve polis’de yetiştirdiği elemanlar ile mahkemeleri adeta, Rövanş ve intikam aracı olarak kullanılmaya başladı. Uydurulan bu davada, her türlü  sabıkası olan Osman Yıldırım da dokuz numaralı, “Gizli Tanık” olarak karşımıza çıkarttılar.

Osman Yıldırım daha önce, Danıştay Saldırısında sanık olarak yargılanmış ve Ankara Sincan Cezaevinde müebbetlik  cezasını çekerken, firari Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından  gizli tanık olarak kullanılmıştı. Dayanağı olmayan Ergenekon davasında yaptığımı savunmada, Danıştay saldırısı davası sanığı Osman Yıldırım ile aynı davada yargılanacağımı ifade ederek, “Osmancık, olmayan evde olmayan bombaları nasıl aldığını anlatacaktır.” demiştim.

Aradan kısa bir zaman geçti. Gizli tanık, “Osmancık” Ergenekon Sanıklarından Veli Küçük’ten ve Muzaffer Tekin’den aldığını iddia ettiği evi bulmadığı, sanık avukatlar tarafından mahkemede dile getirildi.

GİZLİ DEĞİL YALANCI TANIK

Ortada sözde örgütün ne evi, ne de o örgütün kullandığı bombalar vardı. Davada olan ise devletin kolluk kuvvetlerinin ablasını öldüren, kızını satan, tecavüz eden ve dolandırıcılık gibi sabıka kayıtları bulunan Osman Yıldırım’ı gizli tanık olarak kullanması vardı. Yani Türkiye’de gizli tanık uygulaması, Roma’da tartışılan “yüz yüze yargılamanın”  esas olduğu ilkesinden uzaklaşarak, yine bu durumun, “yalancı tanıklığı” da beraberinde getireceği tespitini haklı çıkartmıştı.  

YÜZ YÜZE YÜZLEŞME / MERTÇE

Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle ​​birlikte, Roma hukukuna dayalı laik ceza prosedürleri yerini mantıksız kanıtlara dayalı kaba Cermen prosedürlerine bıraktı. Ancak Kilise bu yöntemleri onaylamadı ve kilise mahkemeleri Roma yargılama prosedürünü izlemeye devam etti. Pavlus'un yargılanmasının İncil'deki anlatımında anlatıldığı gibi, yüz yüze yüzleşme hakkı ilahi yasa tarafından emredilmiş olarak kabul edildi.

İki bin yıl önce tanık anonimliği, ceza yargılamasının muhalif sisteminin kurucuları olan eski Romalılar tarafından temel bir ilke olarak reddedildi.

Sanıklara suçlayıcılarının kimliğini bildirmek, adaletin temel bir gereksinimi ve haksız mahkumiyete karşı vazgeçilmez bir güvence olarak kabul edildi.

Tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve yerlerde, karşıt düşüncelerin sanığı bu temel haktan mahrum bırakmayı haklı çıkarabileceği ileri sürülmüştür. Bu argümanlar zaman zaman başarılı olurken, ancak tarihin bu tür olaylara ilişkin yargısı mahkum edici olmuştur.

Geçmişten alınan önemli bir ders, tanık anonimliğinin yalancı şahitliğe, adaletsizliğe ve baskıya açık bir davet olduğu gerçeğidir.

Bu hak, o kadar temel olarak algılanıyordu ki, on üçüncü yüzyılda Avrupa kıtasında kök salmaya başlayan korkunç 'engizisyon' sürecinde bile korunuyordu. Yani gizli tanık yoktu!

Onun içindir ki, eğer illa ki  gizli tanık kullanılacaksa, kullanılacak olan gizli tanığın  Osman Yıldırım gibi kişilerin kullanılmaması başta olmak üzere, adil yargılanma için gizli tanığın sanıkla yüzleşmesini sağlayacak usullerin de sağlanması gerekir.

Ayrıca TCK’da yalancı tanıklık suç kapsamındadır. Ve bu yasada, gizli tanığın yalan söylediği takdirde cezai işlem yapılmaz diye bir madde de bulunmuyor. Fakat, yalan beyanda bulduğu anlaşılan Osman Yıldırım, tanık koruma programından çıkartılmış olmasına rağmen hakkında, ne kullanan savcı, ne de onu, “gizli tanık” yapan, Tanık Koruma Kurulunda görev yapanlar hakkında  herhangi bir dava ve/veya işlem yapılmamıştır.  

TANIK KOROMA KURULU NE OLACAK?

Çünkü Tanık Koruma Kurulu MADDE 13 – (1) göre, Bu Kanunda belirtilen görevleri yapmak üzere, İçişleri Bakanlığında Tanık Koruma Kurulu kurulur. Kurul; mesleklerinde fiilen en az on beş yıl görev yapmış olmak koşulu ile; Adalet Bakanlığından idarî görevde çalışan birinci sınıf hâkimler arasından iki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca Ankara’da görev yapan birinci sınıf adlî yargı hâkim veya Cumhuriyet savcıları arasından seçilecek bir, Milli Savunma Bakanlığından (…) bir, İçişleri Bakanlığı merkez teşkilâtından bir, Jandarma Genel Komutanlığından bir, Sahil Güvenlik Komutanlığından bir, Emniyet Genel Müdürlüğünden üç ve Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünden bir üye olmak üzere toplam onbir üyeden oluşur.

Kurul Başkanı, Kurul üyelerince kendi aralarından oy çokluğuyla seçilir. Kurul kararlarını oy çokluğuyla alır. Kurul, en az ayda bir defa veya ihtiyaç duyulduğunda her zaman Başkanın çağrısı üzerine toplanır. Kurul üyelerinin görev süreleri dört yıldır. Görev süresi sona erenler yeniden seçilebilirler. Kurulun sekretarya hizmetleri İçişleri Bakanlığı tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.

Burada tecavüzcü Osman Yıldırım’ı gizli tanık yapılması ile asıl dikkat çekmek istediğim hadise, eş zamanlı olarak Ergenekon davasının başlatılması ve bu davada ilk gizli tanığın kullanılmasıdır.

O zaman devleti kendi çıkarları için, içerde ve dışarıda kullanmak isteyenleri ortaya çıkartmak gerekiyor. Yapılması gereken, bu kanunu hazırlayanlar ve bu kanun maddesini kullanarak, “Tanık Koruma Kurulu”nda görev yapanların yargılanması gerekir. Böylelikle başta Ergenekon tertibini hazırlayanlar ile  “gizli tanık” kullanımında yapılan tüm hataları ve istismarı da ortaya çıkartacaktır.

Avrupa’da yaşanan korkunç, 'engizisyon' mahkemelerinde dahi olmayan gizli tanık uygulaması Türkiye’deki en büyük kumpas davasında kullanılmıştır. Bu sıradan bir hadise değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti şemsiyesi altında yasal kılıf uydurularak, Osman Yıldırım’ın, üstelik ilk önce sanık, sonra tanık ve daha sonra da gizli tanık olarak kullanılmasının ayıbı çok büyüktür.  

Bu korkunç ayıbı yaşatan tüm kişilerin yargılanması, hukuk sistemimizin aklanmasına yardımcı olacak ve bu türden hadislerin kökünün dışarıda olduğunu da göreceğiz.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yılmaz 3 gün önce

Elinize sağlık