Yazan Muammer KARABULUT
-FİNCANCI’NIN MÜDAHİL OLDUĞU DAVADA TUTUKLULUĞUMUN DEVAMINI İSTEDİM…
İnsan Hakları ile ilgisi olmamamsına rağmen Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu (2003-2005) Üyeliği de yapan Şebnem Korur FİNCANCI’yı Silivri’deki 23 Ekim 2008 tarihli Ergenekon duruşmasının 2. Celsesinde müdahale talebinde bulunması ile çok yakınan tanıma fırsatı buldum.
O gün mahkeme, Şebnem Korur FİNCANCI’nın müdahil olma talebini öne sürdüğü gerekçeyi makul görerek kabul etti. Aynı duruşmada ben de tutukluluğumun devamını istedim.
Bugün de küresel darbenin sembolü olan, “MASKE” ile gözaltına alınışı izledim… Yani karşımızda SARS-CoV-2 virüsünün ortalıkta gezdiğine inanan, inandırmak için çaba harcayan bir TTB Başkanı var.
FİNCANCI’nın kişi olarak müdahil olduğu Ergenekon davası kısaca, CIA-Pentegon tarafından ülkemizdeki FGÖ mensuplarına açtırdığı bir davadan ibaretti.
Konumuz malum kişi olduğu için ayrıntıya girmeyeceğim. Ama yalnızca Şebnem Korur FİNCANCI üzerinden Ergenekon dava sürecinin asıl hedefini delillendirerek göstermek istiyorum…
Mahkeme tarafından FİNCANCI’nın davaya müdahil olma talebi kabul edildiği gün, aşağıdaki isimler red edildi.
Fakat FİNCANCI’nın avukatları, o kişilerin neden müdahil olmak istediklerini duruşmalarda sorduğu sorular ile bir bir anlattı. Hedeflerinde Silivri’de kurulan mahkemede, sahada baş edemedikleri Türk Silahlı Kuvvetlerini ve mensuplarını Ergenekon davası ile alt edeceklerdi. Bu arada, o üç avukatın parasını da kimin verdiği araştırılması gerekir.
Silivri’deki yalan üzerine kurulan mahkemede en net görünen görevlilerden birisi de FİNCANCI’ydı. Onun da duruşmalarda gerçek yüzünü gösteren kişi, 30 Ocak 2020 tarihinde evinde ölü bulunan ve yaşadığı bunalımlardan dolayı gizli tanık olan Ümit SAYIN oldu.
Silivri’de 5 Ocak 2009 tarihli Ergenekon duruşmasının 36. Celsesinde Avukat Mehmet AYTEKİN’nin müdafi olarak Ümit SAYIN’a sorduğu soru, bugün de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kimyasal silah kullandığını iddia eden TTB Başkanı Şebnem Korur FİNCANCI’nın devam ettirdiği faaliyetlerle ilgiliydi.
Avukatının sorusu, SAYIN’ın ilgililere yakından tanıdığı FİNCANCI’nın yasa dışı faaliyetleri hakkındaki bildiriminden ibaretti. SAYIN’a göre FİNCANCI Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanlığı yaptığı dönemlerde, TSK’nın Doğuda işkence yaptığını ve bununla ilgili de 250 rapor sunacaklarını, karşılığında da AB’nin fonlarından para alacaklardı. Diğer bir Türkiye aleyhtarlığı veya amacı belli olan Rum Pontus, Ermeni ve Kürtlere yapılan soykırımlarım uydurmasının tanınması konusunda propaganda yapmak ve tabii ki karşılığında maddi destek almaktı.
Bazı aklı evveller hemen Ümit SAYIN’ın akıl sağlığı yerinde değildi diyecektir. Merak etmeyin benzer ifadeleri 16 Aralık 2008 tarihi 27. Celsede Uğur MUMCU’nun kardeşi Ceyhan MUMCU da zabıtlara geçen açıklamasında da yer aldı! (bkz)
Yine bu açıklmaya da itibar etmeyenlere, Adli Tıp Uzmanı FİNCANCI’nın 13 Haziran 2016 tarihinde müdavimi olduğu Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) Yeni Kadın Bileşenleri tarafından organize edilen panelde yaptığı konuşmayı Özgür Politika’nın silinen sayfalarından okuyabilirsiniz. (bkz)
Okuyamayanlar için, “Şebnem Korur Fincancı 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin seçim başarısı ile devletin kolluk güçleri Kürdistan’da adeta bir soykırıma girişti. Sadece altı ay içerisinde 222 sivil ve savunmasız insan devletin kolluk güçleri tarafından katledildi. Bu ciddi bir artış ve hak ihlalidir. Tabii rakamlar bununla sınırlı değil. Rakamların binleri bulmasına rağmen bu devlet tarafından gizleniliyor.(…) Kürdistan, adeta açık bir cezaevine dönüştürüldü. Ermeni Katliamı’nda 1 milyon insanın trajedisi konuşulurken sokağa çıkma yasakları ile 2 milyon Kürt aylarca evlerinde mahsur kaldı” ifadesini kullandı. (…)Tüm bu vahşetle yüzleşmek için, Ermeni Katliamı ve Dersim ile yüzleşmemiz gerekiyor. Bizlerin de sessiz kalan insanlara sorumluluklarını hatırlatma gibi bir görevimiz var” dedi.
Yine yeterli değil diyenlere son olarak, SAYIN’ın bahsettiği FİNCANCI’nın başkanlığı yaptığı dönemlerde Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin açıkça fonlandığını gösteren bazı çalışmalar; Adli fotoğrafçılık eğitimi İstanbul Protokolü- proje ; İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi İstanbul Protocol Implementation Project Training Coordinator, İnsan Hakları Derneği İşkenceye Sessiz Kalma, EC projesi eğitim, rehber kitap hazırlığı Adli Tıp Uzmanları Derneği İşkencenin belgelenmesinde bilirkişilik, EC projesi- eğitim, rehber hazırlığı 2005 Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu Kadına Yönelik Şiddet… (bkz)
Evet bu kadar faaliyetin sonucunda FİNCANCI’nın durumunu bilmem, ama açılan ilk dava da “müdahil” olacağım. Bahsettiğin o soykırımın, o MASKEYİ sana taktıranlar olduğunu ispat edeceğim. Zaten diğer bir terör örgütü olan DSÖ ile olan ilişkinde biliniyor! Ama sen de o kirli kuruluşlardan ne kadar para aldığını açıklayacaksın ya da MASAK bulacak. Yani kaça sattığını öğreneceğim.
FİNCANCI’nın Ergenekon davasına müdahil olmasındaki kıvırmayı ise Ahmet ŞIK’ın sanık olması ile nasıl kıvırdığını, “Müdahil miyim” başlıklı yazısını okumak için de; (bkz)
Ayrıca FİNCANCI ekibi ile birlikte plandeminin yasaklarına nasıl bağlı olduğunu ve mRNA sıvılarını nasıl savunduğunu, tüm bu kirli ilişkiler ile yeniden değerlendirilmeli! Ama herşeyden önce arkadaki güçleri tanıyalım!.. Çünkü o güçler, Irak’ta bulunamayan kimyasal silahlar, Ergenekon yalanını ve plandemiyi organize eden güçlerdir.
Artık bilinmeli ki Şebnem Korur FİNCANCI’yı savunmak, ona destek vermek artık direk vatana ihanetle ilgili olduğunu hatırlatmak isterim.
Türkiye’de FİNCANCI ekseninde plandemiden dolayı net olmayan bir resim ve çerçevesi vardı. Bugün ise o resim tutuklanması ile yerini kırılmaya bıraktı. Unutmayalım bir de Ergenekon yalanı gibi, plandemi yalanı da çöktü… Eğer başlangıcındaki hızı ile devam etseydi daha önce daha fazlasını söyleyen FİNCANCI tutuklanmazdı!