Global ölçekli bir kafa karışıklığı yaşıyoruz, korku ve belirsizlik sarmalı içine hapsedilmiş milyonlarca insan! Kendimizi savunacak bir bilgi donanımımız yoksa eğer, sürekli pompalanan korku atmosferinin ortasında olabildiğince çıplağız, tedirginiz. Sefaleti dalga dalga yayan, umutsuzluğu körükleyen pandemi propogandası her yerde!
Peki ama neden? Şubat-Nisan aylarında, korku filmlerinden alınmış sahnelere benzer imajlar dünya medyasında yayına sokuldu, travma yaratacak ölüm ve vaka sayıları zihinlerimize kazındı. Ama, koparılan onca yaygaraya, ana-akım medyada propagandası yapılan kitlesel ölüm beklentilerine rağmen, dünya genelinde beklenen olmadı*, ne vaka sayıları, ne de ölüm oranları söylentileri doğrulamadı (1)(2).
Ana akım medya ve DSÖ tarafından, ‘gerçekleşeceği’ varsayılarak propagandası yapılan hedeflerin hiç birisi tutmamıştır, hatta yakınından bile geçilmemiştir. İlave olarak, gerek test sonuçlarında, gerekse de covid-19 ölüm raporlarında, hatalar olduğuna dair bildirimler, başka bir gerçekliği önümüze koymuş, hiç aklımızda olmayan bir perde aralanmaya başlamıştır. Testlerin hastalığı ve virüsün varlığını ölçmediğine dair bilimsel gerçekler, uzmanlar tarafından açıklanıyor, covid-19 ölümlerinin sayıca yükseltilmesi için hastahanelere verilen primler ve doktorlara yapılan baskılar yayınlanıyor.
Sonuçta, milyonlarca yaşlı bakımsızlıktan ve bir başına bırakılmışlıktan dolayı öldü, neredeyse bütün dünya korkutularak aylarca evlerine kapatıldı, belirsizliklerle başbaşa bırakıldı, işyerlerinde iflaslar yaşanıyor, doktorlar halen akılalmaz koşullarda çalışmaya zorlanıyor, aile içi ve kadına karşı şiddet arttı, milyonlarca çocuğun eğitimleri aksatıldı, stres psikolojik travmaları tetikledi, vd… Son olarak, bütün dünya, hiç bir bilimsel dayanağı olmayan maskeleri takmaya ve diz çökmeye zorlanıyor! 2020 yılı başından beri yaşadıklarımızı altalta koyduğumuzda ve analitik bir zihinle düşündüğümüzde, kendi içinde çelişen onlarca söylemin, alelacele üzerimize atıldığını görüyoruz.
Stres altındayken vücudumuz kortizol adı verilen bir hormon üretir, daha fazla stress vücudumuzda daha fazla kortizole oluşmasına neden olur. Vücudunda çok fazla kortizol bulunan hastaların, sakin ve rahat olanlara göre covid-19’dan ölme olasılığı daha yüksektir. Ve tabi ki, yaşlı ve bünyesi zayıf insanların hasta olma olasılığı daha yüksek olduğundan, stresten ölümüne etkilenecek olanlar da onlardır.
Politikacılar, yönetimlerindeki medya ile birlikte, korku yaratarak yönetmeyi sıradan hale
getirmiş, olmaması gerekir, ama ne yazık ki her gün karşılaştığımız genel geçer bir
durumdur; peki, halkın sağlığını görev edinmesi gereken kurumlara ve doktorlara ne
demeli! Örneğin Türk Tabipler Birliği, Bilim Kurulu ve şaşılacak kadar çok sayıdaki
doktor… Sürekli korku edebiyatı ve ajitasyon yaparak bir sağlık krizini yönetmek neye
hizmet eder? Korku ve stresin bağışıklık sistemini düşürdüğünü, psikolojik sorunlara
neden olacağını, yaşlı ve hasta olanlar için ölümüne sonuçlar yaratacağını, ve başka
ciddi sağlık problemlerini tetikleyeceğini, yetkin olması gerekenler bilmez mi? Ne büyük
bir çelişkidir!
Birinci aşamada, hepimiz korkutulduk, aklımız karıştı, gücümüz kırıldı. Dünyanın pek çok yerinde toplumlar kendi hükümetleriyle savaşıyor. Ard arda yaşananlar oldukça sıra dışı, batı demokrasileri kendi halklarına karşı kararlı bir zalimlikle davranmayı tercih edebiliyorlar. Belirsizlik içinde, şaşkın ve korkmuş toplumların, daha esnek, daha yönetilebilir olacağı düşünüyor olabilirler! (3) notu ile eklerde verilen imajı incelersek, dünya genelinde insane sağlığını tehdit eden ve ölümlere neden olan, çok daha önemli etkenler ve bu etkenlerin ağır sonuçları bulunduğunu görürüz, hal böyleyken, covid-19’un sürekli başrolde kalması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Dünyanın dört bir yanında, ipleri elinde tutan yöneticiler ve vakıflar için çalışanlar, vatandaşlarına savaş esiri muamelesi yapıyorlar. Beyin yıkama uzmanları, bitmeyen bir sefalet yaratmak için vahşi bir plan geliştirdiler ve sürekli güncelliyorlar. Bir sonraki adım için, halklar, hakimiyet altına alınmalı ve kontrol edilmeli. Uygulanan yöntemlerin, orta ve uzun vadede halkları bölecek olma ihtimali ise bir başka çarpıcı gerçek.
Toplumlardaki en büyük kitle, genellikle, yüksek sesle tekrarlanan yalanları sorgusuz Kabul eden, daha savunmasız bireylerdir. Genel söylemlere tepki gösterenler, yalanları reddeden ve hükümetlerinin aldatmacalarını gören insanlar, kararlı olsalar da sayıları azdır, ama yine de manipülatörler için tehdit oluştururlar. Tepkili grupları şeytanlaştırmak, izole etmek, iddiaları kabul eden insanları tepkili gruplara karşı çevirmek… Böylece tepkili gruplar pasifize olacak ve kendilerine söylenenleri kabul edecekler; standardlara uygun olan beklenti bu yöndedir.
Örneğin, işyerlerindeki görev bilinciyle maske takanlar, iyi vatandaşlar, yerel kahramanlar, toplumlarına değer veren insanlar olarak övülüyorlar. Maske takmanın faydalı olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel dayanak yoktur, ancak bu manipülatörleri endişelendirmiyor, çünkü verilen talimatları analiz etmeyen, sonuçlarını öngörmekten uzak vatandaşlar, devletin yarı zamanlı polis memurları ve vasileri olmayı kabul ediyorlar; maske takmayanları uyarmayı, utandırmayı, kendilerini rahatsız ve suçlu hissettirmeyi görev edindiler!
Her yerde karşılaşıyoruz, bağımsızlıklarını yitirmiş politikacılar, mesleki dernekler, memurlar ve medya, eski korkuların canlı tutulmasını sağlarken, yeni korkular yaratmak
ve yaymak için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk Tabipler Birliğinin ve Bilim Kurulunun
açıklamalarını bağımsız bir zihinle analiz ederek değerlendirmek, hepimiz için yararlı
olacaktır.*24.08.2020 tarihi itibari ile, dünya genelinde, 813,789 kişi öldü, 23,676,599 adet vaka ve 15,358,658 iyileşme sayısı açıklandı. Vaka sayılarına oranlara göre ölüm oranı %3,44’tür.
1- https://news.google.com/covid19/map?hl=en-CA&mid=%2Fm%2F02j71&gl=CA&ceid=CA%3Aen
2- Analyses, graphics covid-19 as on 22/08/2020
https://drive.google.com/file/d/1Kgu7ijwQDNSztloaznFdSeGC_8V9GpEs/view?usp=sharing
3-
Kış geliyor olabilir..; uzun, yıllarca sürebilecek, soğuk bir kış olabilir... "Büyük Buhran, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı(Büyük Depresyon) .kentlerde bir işsizler ve evsizler ordusu, Talebin beklenmedik düzeyde düşmesi ,dünyada 50 milyon insanın işsiz kalması, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalması. kaynak:https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Buhran". .."Birinci çeyrekte yüzde 5 daralan ABD ekonomisi, Büyük Buhrandan bu yana en kötü performansı göstererek ikinci çeyrekte yüzde 31,7 küçüldü..https://www.paraanaliz.com/2020/dunya-ekonomisi/abdde-buyuk-buhrandan-sonraki-en-buyuk-cokus-ekonomi-yuzde-317-daraldi-50690/"