“PANDEMİ” DESTEKÇİSİ WEF SAVAŞIN NERESİNDE?
BİDEN DIŞINDA PUTİN DAHİL HERKES SAVAŞ YOK DEDİ!
Yazan Muammer KARABULUT / 5Gvirusnews-Platformu araştırma notları…
"Gurur duyduğumuz şey, Dünya Ekonomik Forumunda yetişen Genç Küresel Liderlerimizle ülkelerin küresel kabinelerine nüfuz etmemizdir."…
SAVAŞ MI?
KALPAZANLIK, “FAKİR ÜLKELERE YARDIM” İÇİN TOPLANIP DOLARI REZERV PARA YAPARAK BAŞLADI!
Doların piyasaya çıkışı öyküsünü bilinmeden, tekrar tekrar gözden geçirilmeden mevcut Dünya düzeni ile küresel hiçbir hareket anlaşılmaz. Çünkü dünya ekonomik sistemi Dolar üzerine kuruludur.
Son yaşadıklarımızda hatırlamamız gereken Adolf Hitler’in Führer olarak 2 Ağustos 1934 tarihinde iktidara yükselmesi ve 1939 yılında, özellikle ağırlaştırılan ekonomik buhran sonucu Adolf Hitler’e Polonya’yı işgal ettirerek II. Dünya savaşının başlatılmasıdır.
Henüz II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği bir zaman olan 01-22 Temmuz 1944 tarihlerinde ABD’nin Bretton Woods kasabasında 44 ülke Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı, bildik maskelerinden olan, “FAKİR ÜLKELERE YARDIM” için toplandı. Ve toplantının yapıldığı yerin isimi olan Bretton Woods Sistem ile Dünya Bankasının kurulmasına karar verildi.
DOLAR REZERV PARA OLUNCA SAVAŞ BİTTİ!
Toplantının amacı; doları rezerv para yapmaktı ve o karar da alında. II. Dünya Savaşı da 2 Eylül 1945 yılında bitirildi ve 27 Aralık 1945 tarihinde Dünya Bankası’nın bünyesinde kurulan IMF’de resmi bir varlık haline geldi. Burada dikkat çekmek istediğim dünyanın kanını emen, savaşları çıkartan, insanları öldüren, ülkeleri yağmalayan küresel güç odaklarını dünyayı sömürmek için var ettiği Dolar ve Dolar’ın rezerv para olmasına imza atan bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin olmasıdır! O iki kutuplu dünyada emperyalizme karşı duran, diğer veya sol algılı merkez de artık SSCB’dir. Liderleri de Josef Stalin. O da küresel paylaşımcılarla dünya yönetimine ortak olarak, Sovyetler Birliği’ni endüstriyel ve askeri bir süper güce dönüştürdü. Halk ise karşılığında baskı görerek yaşayacaktı. Aydınlanmış, özgür, seçme ve seçilme hakkı olan bir vatandaş tehlikeliydi. Küresel odakların paylaştığı dünyanın jandarması olacaktı!
Sovyetler II. Dünya Savaşı sonrasında yaklaşık 30 milyon insanını kaybetti. Evet endüstrisi gelişen Rusya’nın bugün elinde insanlığı ve ülkeleri tehdit eden 6 bin 255 nükleer başlıklı füzesi var. O füzeler dün Stalin’in geliştirdiği askeri yatırımlarla var edildi. Bugün de küresel güç odaklarının toplantı merkezi WEF’in öğrencisi olan Putin’in yani doları var eden Rothschildler gibi ailelerin kontrolünde.
NATO RUSYA’YA KARŞI DEĞİL DOLARI KORUMAK İÇİN KURULDU!
NATO’da 1944 yılında Dolar rezerv para olduktan 5 yıl sonra (4 Nisan 1949), Doları korumak için kuruldu! Kime karşı? Tabii ki Rusya’ya karşı değil! Ama biz hep Rusya’ya karşı olduğunu bildik. Henüz birbirilerine bir kurşun sıkmadılar. Hedeflerinde, kabaca sağa sola böldükleri insanları ve ülkeleri baskı altına alarak köleleştirmek suretiyle sürekliliği olan dünya hakimiyetini sürdürmek vardı.
RUSYA UKRAYNA SAVAŞINI, “DERİN NATO” ÇIKARTTI!
Bugünkü Rusya-Ukrayna savaşı da yalnızca bu hakimiyetin ürünüdür. Aynen 1980 öncesi insanların, sağ ve sol diyerek bölünüp birbirlerin kurşun sıkmasıdır. O organizasyonu yapan el bugün de o savaşı çıkartmıştır!.. Çok basit, eğer Biden “Ukrayna’yı NATO’ya almayacağız” deseymiş savaş olmayacakmış! Küresel paylaşımcıların beslendiği kaynaklar savaş, terör, kaos, kriz gibi argümanlardır. Onlar olmadan yollarına devam edemezler. Savaş insanların emeklerini, akıllarını ve zamanlarını almak kullandıkları ve en iyi bildikleri bilim dalıdır. Dünya onlar için tiyatro sahnesinden ibarettir. Onun için, Ukrayna savaş oyununun sahnelerine biraz bakalım…
YENİ OYUN UKRAYNA İLE SAVAŞALIM
Mevcut oyunun sahnesini geçtiği yer olan Avrupa kıtasında, NATO başta olmak üzere AB’nin mutlaka sınırlarına dahil etmek istediği, diğer tarafta Rusya’nın kıyısından köşesinden bırakmak istemediği bir Ukrayna toprakları ve bir de Ukrayna’yı idare etmek üzere yapılan yoğun siyasi müdahaleler var. Avrupa’da elimizde kalan bundan daha güzel bir savaş bölgesi olamaz! Almanya’da başlayan 4.0’ın sıfırlaması için en ideal yer gibi duruyor!
VİKTOR’UN ÖCÜ MÜ?
Küresel paylaşımcıların, Soros eliyle açık topluma-müdahalesine yöneldiği bir zamanda Ukrayna’da 2004 yılında, “Turuncu Devrimi” başladı. Rengin turuncu olması ise Ukrayna Cumhurbaşkanı seçilen iki Viktor’dan biri olan Yuşçenkov’un seçim kampanyası döneminde turuncu renk kullanmasından kaynaklandı. Seçimi 25 Şubat 2010 - 22 Şubat 2014 tarihlerinde Cumhurbaşkanı olan Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç kazanamadı. Putin de Ukrayana’da ilk savaşını güya aynı ekipten Soros’a karşı kaybetmiş oldu.
Ukrayna’nın doğusundaki endüstriyel merkezi olan ve Rusya’nın yanında yer alan, Donetsk ve Luhansk’da 28 Nisan 2014 yılında bağımsızlığını ilan etti. Aynı yıl Donetsk ve Luhansk’ta çatışmalar da başlamış oldu. Son devam eden çatışma ise Rusya’nın bu iki bölgenin bağımsızlığını 2022 yılında tanıması ile başladı ve açık savaşa dönüştü.
“NORMANDİYA DÖRTLÜSÜ”
Rusya ile Ukrayna arasında devam eden kriz ağırlaşmadan önce ilk toplantı, Normandiya çıkartmasının yıl dönümü dolayısıyla Fransa, Almanya, Ukrayna ve Rusya’nın Dışişleri Bakanları bir araya gelmesi ile uluslararası kamuoyu tarafından, “Normandiya dörtlüsü’’ olarak anıldı. Daha sonra aynı krizle ilgili olarak 19 Ekim 2016 yılında Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko Berlin’de bir araya geldi.
ASIL SAVAŞ PLANDEMİ İLE BERABER BAŞALDI!
ÇİN’de Dünyanın en büyük yalan felaketi olan Plandeminin ortaya çıkartıldığı günlerde, Ukrayna’da bugünkü Rusya Ukrayna Savaşı vardı! Var olan o savaşın ateşkesi için de 10 Aralık 2019 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, ilk kez Paris'te Elysee Sarayı’nda, artık bildik duruma gelen “Normandiya Dörtlüsü” (Emmanuel Macron, Angela Merkel, Vladimir Putin ve Volodimir Zelenski) olarak buluştu.
Bu zirvede aynı zamanda Rusya lideri Vladimir Putin ile Ukrayna lideri Volodimir Zelenski arasındaki ilk yüz yüze görüşme olması açısından da bir ilk oluşturdu.
Paris’te, “Normandiya Dörtlüsü”nün bir araya gelme nedeni; “Turuncu Devrim” ile fitili ateşlenen Ukrayna'nın, Rus sınırındaki Donbass bölgesiydi. Ukrayna ordusunun müdahale ettiği Rusya’dan destek alan Donbass’da ateş büyümüş, 2015'ten bu yana devam eden ve 13 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 1 milyondan fazla kişinin de göç etti bir bölge olmuştu.
Toplantının sonunda, Zelenski ve Putin 15 dakika süren baş başa bir görüşme yaptı. Daha sonra akşam yemeğinde de çalışmaya devam eden 4 lider, 7 saati aşan uzun görüşmelerden sonra, gece 23.30'da kameraların karşısına geçerek varılan uzlaşma noktalarını açıkladı.
Görüşmenin ardından üç nokta üzerinde uzlaşma sağlandığını belirtilen ortak bir bildiri yayınlandı. Bu üç uzlaşı noktası, "Çatışma bölgesinde durumu istikrara kavuşturmak için alınacak acil önlemler", "Minsk anlaşmasının politik ayağının uygulamaya konması için uygulama önlemleri" ve "takip" başlıkları altında sıralandı.
Aynı zamanda WEF’in öğrencilerinden olan Merkel, Macron, Putin ve Zelenski ortak basın toplantısında, 2019 yılı sonuna kadar Donbass bölgesinde toptan bir ateşkesin sağlanması konusunda anlaştıklarını belirttiler.
Arabuluculuk konusunda en son Erdoğan Putin görüşmesinde, Putin’in tercih ettiği Emmanuel Macron, "Taraflar, tümüyle ateşkesin sağlanmasını ve bunun için gerekli tüm adımların atılması sözünü verdiler. 2019 yılı bitmeden tümüyle kalıcı bir ateşkes sağlanması için her türlü adım atılacak" dedi.
TUTUKLU DEĞİŞİMİ!
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski ise önce görüşmeden mutluluk duyduğunu, Paris buluşmasının iyi bir başlangıç olduğunu belirterek, "Üç yıl aradan sonra, bugün yeniden diyaloga başlamamız gerçekten çok önemli. Ama daha çok sorunu çözüme kavuşturmak isterdim" diye konuştu. Ukrayna lideri, yerel seçimler ve sınır kontrolleri konusunda uzlaşmaya varamadıklarının altını çizdi.
Zelenski Ukrayna üzerinden Avrupa'ya uzanan doğalgaz boru hattı konusunu ele alacak bir diyalogun Ocak 2020'den itibaren başlatılacağını da duyurdu.
Ukrayna'nın yeni Cumhurbaşkanı Zelenski de, her iki taraftan da bütün mahkumların 31 Aralık 2019'dan önce serbest bırakılacağını açıkladı..
Almanya Başbakanı Angela Merkel ise, tarafların Donbass bölgesindeki temas hattındaki güçlerini çekme konusunda anlaştıklarını açıkladı.
PUTİN ZELENSKİ DİYALOĞU NE OLDU?
Basın toplantısı, Putin ve Zelenski'nin uzun sorulara uzun yanıtlar verdikleri karşılıklı bir diyaloga da sahne oldu.
Zelenski'nin "daha çok konuyu çözüme kavuşturmak isterdim" sözlerine rağmen Rusya lideri Vladimir Putin, Zelenski ile bir araya gelmekten ve Normandiya formatını yeniden canlandırmaktan mutlu olduğunu dile getirdi.
Gazetecilerin "Buzlar eridi mi?" sorusuna Zelenski, "Hayır ama önemli bir ilk adım atıldı" yanıtını verirken Putin yine, "Bana kalırsa şüphesiz eridi. Çok önemli adımlar atıldı. Ama sorunun tümüyle çözümü için doğrudan temas gerekir. Dünyada bu tür çatışmalar ancak doğrudan görüşmelerle çözüldü" diye konuştu.
Zelenski Putin'in doğrudan görüşme önerisine, "Doğrudan temas için her zaman hazırım. Ukrayna her zaman üzerine düşeni yapacaktır" yanıtını verdi.
Ukraynalı gazetecilerin Putin'e,"Neden sınır kontrollerinin Ukrayna tarafından yapılmasını istemiyorsunuz. Bunda anlaşamayacak ne var?" sorusuna da Putin, "Daha önce Şubat 2015'te bir anlaşma sağlandı, Minsk anlaşması, şimdi neden her şeyi bozup yeniden başlayalım. Orada sınır kontrolleri seçimlerden sonra başlar diyor. Yeniden her şeyi ele alırsak herkes kaybeder." dedi.
İlk kez Elysee Sarayı’nda Zelenski ile Putin’in karşılıklı görüşmede başlayan diyalog ne oldu da ağır savaşı başlattı?
Putin mi yoksa Zelenski mi kandırıldı?
Tabii ki bu bilginin yanında yakın tarihi geçmişe bakmadan konuyu tam çerçevede göremeyiz…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991 yılından dağılması ile bağımsızlığını ilan eden 15 ülke ile aynı yıl dağılan Varşova Paktı’na üye ülkelerin paylaşımı devam ediyor.
Bir taraftan NATO, diğer taraftan AB ve Avrupa Konseyi bu ülkeleri boş bırakmıyor! Bugün Rusya hariç Varşova Paktı’nın üyeleri arasında olan Polonya (Merkezi), Arnavutluk, Bulgaristan, Çekya, Doğu Almanya, Macaristan ve Romanya 1999 yılından itibaren NATO’ya katıldı! Dağılan SSCB’den ise NATO’ya Beyaz Rusya dışında Estonya, Letonya, Litvanya NATO’ya katılırken kapıda bekleyen yalnızca Ukrayna kaldı. En son 27 Mart 2020 tarihinde NATO’ya üye yapılan ülke ise Kuzey Makedonya oldu.
İşte burada sorulması gereken soru, dağılan Varşova Paktı üyelerine karşı kurulan NATO için tehdit bittiği halde neden NATO genişlemeye devam ediyor?
-Sorun tehdit mi yoksa tek sistemli bir dünya için tek dünya ordusu kurmak mı?
Başka sorular da sorulabilir ama ilk etapta uzunca zamandır planlanan ve ilk akla gelen yeni dünya düzeni veya dünya hakimiyetini sağlamak olarak gözüküyor.
Tek ordu ayrıntısına girmeden DSÖ’nün 11 Mart 2020 tarihinden itibaren ilan ettiği Pandemi, karşı çıkanların ise Plandemi ile birlikte devam eden değişim sürecindeki Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri hareketin yalnızca son aylarına bakalım…
BİDEN DIŞINDA PUTİN DAHİL HERKES SAVAŞ YOK DEDİ!
Putin 24 Aralık 2021 tarihinde, “Ukrayna ile savaşmak niyetinde değiliz” dedi. Ve ülkesinin Ukrayna ile savaşmak niyetinde olmadığını, ancak Amerika da Moskova’nın güvenlik taleplerine hemen cevap vermesi gerektiğini belirtti. Yaptığı basın toplantısında Putin, Rusya yönetimi NATO güçleri bu ülkenin sınırlarında konuşlandığını bunun bir tehdit sayıldığından dolayı çekilmesini istedi.
Anlaşılan 2014 yılında “Turuncu Devrim” ile başlayan çatışmaların ardından bir araya gelen, “NORMANDİYA DÖRTLÜSÜ”nün gündeminde olan bölgesel çatışma büyümüş ve baş sorunu NATO olmuştu.
O zaman konu küresel boyutaydı ve NATO veya ABD Putin’in Ukrayna’ya girmesini istiyordu. (bakınız)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un 28 Ocak 2022 tarihinde Putin ile yaptığı telefon konuşmasında ise fitilin ateşlendiğini gösteriyordu. Çünkü ABD başkanı Joe Biden bir gün önce (27 Ocak 2022) Zelenskiy'e “Rusların Şubat ayında Ukrayna'yı işgal etmesinin belirgin bir olasılık” olduğunu söyledi.
Biden’in resmi açıklamalarda geçmeyen sarsıcı ifadeler, dünyada hemen haber oldu. Kaynağı CNN muhabiri tarafından bilinen haberde, Rus işgali ve sonrasında Kiev yönetiminin görevden alınması gibi konular yayıldıktan sonra Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Emily Horne raporu, "tamamen yanlış" olarak nitelendirdi. Ama haberin silinmediği bir dünyada yaşıyorduk! Üstelik Beyaz Saray bu türden haberlerin ışık hızıyla yayıldığını en iyi bilen yerlerden birisiydi.
O gün için ortalığa saçılan haber bir ay sonra Hawaii eski kongre üyesi Tulsi Gabbard, ABD Başkanı Joe Biden'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesini engelleyebileceğini ama bunu yapmadığını açıklaması ile doğrulandı.
Gabbard, ''Biden'ın bölgede silahlı bir çatışmayı önlemek için yapması gereken tek şeyin Ukrayna'nın NATO üyesi olmayacağını garanti etmesiydi. Ukrayna'nın her halükarda NATO üyesi olması “çok düşük ihtimal” olduğundan, Biden ve NATO müttefiklerinin sadece 'Ukrayna, NATO üyesi olmayacak' demeleri savaşı engelleyebilirdi.'' açıklamasında bulundu. (bakınız)
Volodimir Zelenski ise “Dışarıda burada savaş olduğuna dair bir his var. Durum böyle değil… paniğe ihtiyacımız yok.” dedi.
Alman Federal İstihbarat Teşkilatı (BND) Başkanı Bruno Kahl’de aynı gün yaptığı açıklamada (28 Ocak 2022) Rusya'nın hazırlıklı olmasına rağmen henüz bir işgale karar vermediğini belirtti. Reuters'a konuşan Bruno Kahl, "Saldırı kararının henüz alınmadığını” söyledi. Ukrayna’da savaş başlayınca da (24 Şubat 2022) Kiev’de olduğu anlaşılan Kahl BND'nin özel kuvvetleri tarafından Ukrayna'dan operasyonla Almanya’ya getirildi.
Washington'da ABD genelkurmay başkanı General Mark Milley’de Kahl ile aynı fikirdeydi: "Nihai kararların verildiğini” düşünmüyordu.
Dünya’da olacak savaşları öncelikli olarak bilmesi gereken ABD ve Almanya’nın iki üst düzeye devlet görevlisi, Rusya’nın müdahale edeceği konusunda ellerinde bilgi bulunmuyordu!
Bilmecenin başladığı yer de burası. Çünkü Putin, Ukrayna’ya ile savaşmak istemediğini söylüyor! Ama diğer taraftan Ukrayna’nın NATO’ya girmesi dahil Rusya’ya karşı her türlü tahrik yapılıyordu. Üstelik bu oyun, Varşova Paktı üyelerinin 1999 yılından itibaren NATO’ya alınması ile sahnedeydi. Artık tek dünya orfusunun derin senaryosu gereği Putin’in mutlaka Ukrayna’ya girmesi şart olmuştu.
Buradaki asıl mesele Putin küresel güç odakları ile birlikte mi hareket ediyor veya artık kendisi mi küresel güç olup olmadığıdır.
Evet bir süredir Ukrayna Cumhurbaşkanın Volodimir Zelenskiy’nin 1978 yılında Yahudi bir ailenin çocuğu ve mesleği komedyen olduğu, TV’de çıkmasına ve seçilmesinde yine Yahudi asıllı Ukrayna-İsrail-Kıbrıs ekseninde ticari faaliyetleri olan milyarder işadamı Ihor Valeriyovych Kolomoyskyi ile ilişkisi BBC’de bile haber (25 Şubat 2022) yapıldı. O Ukrayna'nın televizyon starlığından devlet başkanlığına yükselen bir liderdi. Onu uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Ama Volodimir Zelenski küresel güçler ile ilgili bağına rağmen, o zaman Putin hangi güç odakları ile birlikte hareket ediyor?
Diğer bir olasılık Ukrayna’yı NATO’ya alacağız diyenlerle, Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi için PUTİN’i ikna edenler acaba aynı el mi? Ve yeni dünya düzenine sıfırlama ile geçişi, “pandemi” değil her zaman olduğu gibi bir savaş mı hızlandırılacaktı?
GENÇ KÜRESEL LİDERLER GÖSTERİLİP PUTİN DEŞİFRE EDİLDİ!
Böyle düşünmemize neden olan nedeninin başlangıcı Dünyanın başındaki en büyük belalardan birisi olan mRNA sıvıları ve bu konun mucidi de Prof. Dr. Robert W Malone’nin Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan çatışma öncesi (15 Şubat 2022) yazısında WEF’ın “Genç Küresel Liderler ve Okulu”dan bahsetmesi ve Klaus Schwap’ın konuyla ilgili bir video yayınlaması fazlası ile dikkatimi çekmişti. Sonra da ısrarla bu konu ekseninde yazılar yazdı ve nihayet en son ABD’deki WEF’in küresel ağını deşifre (28 Şubat 2022) etti. Sonra da Malone Ukrayna’nın yanında yer aldığı açıkladı. Konuya yalnızca insani açıdan baktığını ima eden Malone 2 Mart 2022 tarihli yazında, “Sadece bunu ortaya çıkarmak için, hepimizin #Ukrayna'nın yanında durmamız gerektiğine inanıyorum, çünkü hiçbir ülke bir başkası tarafından saldırıya uğramamalı - siyaset bir yana. İnsanlar yaralandığı ve öldüğü için - bir doktor olarak bu tür bir savaşı destekleyemem. Bununla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri ve dünya karanlık bir döneme girdi ve bu savaşın sonu henüz görünmüyor.” diyerek yazdı. (bakınız)
“VAY CANINA” PUTİN DE KÜRESELCİYMİŞ!
Malone’ne kuşkulanmamızı gerektiren açıklamasında başlangıç yazısına dönecek olursak, yayınlanan video da Klaus Schwab “Harvard University John F. Kennedy School of Government” katıldığı, Moderatörlüğünü Profesör David R Gergen’in yaptığı ve 20 Eylül 2017 tarihinde canlı yayınlanan bir toplantıda, “bayan Merkel ve Vladimir Putin”’inde adını vererek, “hepsi Dünya Ekonomik Forumu'nun Genç Küresel Liderleri” olduğunu söylüyordu.
Klaus Schwab’ın 2017’de saydığı isimlerle birlikte "Dünya hükümetlerine de nüfuz ettik" yani sızdık diye konuşmasına devam ederken, bir ara başkan Nixon, Ford, Regan ve Clinton'un eski danışmanı moderetör David R Gergen. “Vay canına”, diyor.
Burada asıl konu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den bahsedilmesi ve bunun da 2017 değil de Rusya’nın savaş başlamadan 15 gün önce sosyal medyada piyasaya çıkartılmasıdır.
O video 2017’de Putin’i açık ederken 2022’de yeniden piyasa sürülmesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Derin Küreselci mi sorusunu sorduruyordu!
WEF’nin az bilinen ve 1992 yılında başlattığı, “Küresel Liderler” adlı bir program var. Bu program 2004 yılında, “Genç Küresel Liderler” olarak kurulan, Yarının Küresel Liderleri Okulu adlı paralel bir kuruma dönüştürülmüş. Klaus Schwab da 2017 yılında anlattığı göre Normandiye dörtlüsünde yer alan Merkel, Macron ve Putin WEF’in misyonuna uyumlu yetiştirdikleri Genç Küresel Liderlerden! Bu arada Erdoğan’da Ömür Boyu Türk Sultanı (Turkish Sultan for life) Reccip Tayyip Erdoğan. (Recep Tayyip Erdoğan) olarak adı geçti! (Bakınız) ve ( Bakınız )
Putin 28 Ocak 2021 tarihinde konuşmacı olarak katıldığı WEF’in toplantısında, 1990 yılından itibaren Davos’a defalarca gittiğini söylememsi ile Klaus’un bu açıklamasını zaman olarakta doğruladı. Schwab’ın hatırlatmasına göre de Putin ile tanışıklık 1992 yılında olmuş.
Sonuçta karşımızda, Sovyetler Birliğinin istihbarat ve gizli servisi olan KGB’ye 1975 yılında katılan, Sovyetlerden yıkıldıktan sonra aynı örgütün 1995 yılında yerini alan Rusya Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) 1998-1999 yıllarında başkanlığını yapan bir Putin var. Aynı kişi, eş zamanlı olarak Dünya Ekonomik Forma katılması ve özellikle Klaus’un 2017 yılında Putin’i biz yetiştirdik ve onların sayesinde ülkelere sızdık dedikten sonra Putin’in 28 Ocak 2021 tarihli WEF’in toplantısına katılması dikkatlerden kaçan çok önemli ve küreselcilerin hizmetinde olduğuna ilişkin yeterli bir kanıttır.
Eğer Putin WEF’in dolayısı ile küresel odakların adamı olmasaydı, en son 2021 yılında katıldığı toplantıya konuşmacı olarak katılmazdı! Tam tersi Klaus Schwab’ın saçmaladığını söyler ve Rusya Devlet Başkanı olarak böyle bir yakıştırmayı asla kabul etmediğini açıklardı!
Çünkü DSÖ’nün 11 Mart 2020 tarihinde pandemi ilan edilmesi ile “Büyük Sıfırlama” için, Klaus Schwab ve Thierry Malleret birlikte "COVID-19: Büyük Sıfırlama" kitabını 9 Temmuz 2020 tarihinde yazması çok önemliydi. Kitapla birlikte kamuoyuna yansıyan açık bilgilerde yeni dünya düzeni, ekonominin yeniden inşası, yeniden paylaşım, yeni teknolojiye geçişle ilgili eylem planları vardı. Kitap devlet başkanları ve teknokratlarla paylaşıldıktan sonara piyasaya da verildi.
Klaus Schwab da sıfırlama için düğmeye, “teknokratlar basacak” dedi. (bakınız)
Tabii ki öncesinde yaklaşık 10 trilyon dolara hükmeden BlackRock'un İcra Kurulu Başkanı, aynı zamanda WEF’in 2019 yılında Mütevelli Heyeti'ne katılan Larry Fink gibi güçlü küresel odakların da plana onay verdiği biliyoruz!
WEF'in “Partners” web sayfasına göre, WEF ile BlackRock resmi olarak ortaktır.
Klaus Schwab Öğrencisi Putin’e Karşı Ukrayna’nın Yanında (mı!?)
Dünya Ekonomik Forumu’da Putin’in 2021 tarihinde konuşmasına geçmeden önce Başkan Klaus Schwab’ın Ukrayna’nın yanında yer alan Rusya’yı yani öğrencisini kınayan 28 Şubat 2022 tarihli açıklamasına ve ayrıca Volodymyr Zelensky WEF’de 2020 yılında yaptığı konuşmayı hatırlayalım.
Dünya Ekonomik Forumu başkanı Klaus Schwab Rusya'nın, "saldırganlığına" karşı ülkeye "yardım etmek için mümkün olan her şeyi" yapacaklarını söyleyerek Ukrayna'ya destek verdiğini açıkladı.
Tüm dayanışmamız Ukrayna Halkı ile diyen Klaus Schwab ve Borge Brende “Organizasyonumuzun özü, saygıya, diyaloga ve işbirlikçi ve işbirliğine dayalı çabalara olan inancıdır.
Bu nedenle Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığını, saldırılarını ve vahşetini derinden kınıyoruz.
Tam dayanışmamız, Ukrayna halkı ve bu kabul edilemez savaştan masumca acı çeken herkesledir.
İnsani ve diplomatik çabalara yardımcı olmak ve aktif olarak desteklemek için mümkün olan her şeyi yapacağız.
Sadece - uzun vadede - aklın galip geleceğini ve köprü inşası ve uzlaşma alanının bir kez daha ortaya çıkacağını umuyoruz.” dediler. (bakınız)
WEF'in tartışmalı 'Büyük Sıfırlama' toplantısından sadece birkaç ay önce Şubat 2020'de gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu'na Volodymyr Zelensky’de katıldı. Zelensky Konuşmasında, “batılı yatırımcıları”, bir sürecin başarısını, “paydaşları, hissedarları” olmaya çağırdı.
Ukrayna'nın, “mucizelerin gerçekleştiği bir yer” olduğunu söyledi. "Ukrayna, doğu ve orta Avrupa'nın bir yatırım merkezi haline gelmeli" dedi.
Büyük Sıfırlama, Covid-19 pandemisine yanıt olarak, “ekonomik ve sosyal sistemlerimiz için tamamen yeni temeller” oluşturulması ve kapitalizmin sıfırlanması çağrısında bulundu. Ancak eleştirmenler Zelensky’nin bu açıklamasını hükümetlerin gücünü artırmak ve yeni bir küresel ekonomik düzen uygulamak için küresel bir komplo olmakla suçladı. (bakınız)
Bir tarafta Rusya’ya karşı Ukrayna’yı açık destek verdiğini açıklayan Schwab, diğer tarafta Ukrayna savaşını başlatan Putin’e karşı duruyordu. Fakat, Zelensky ve Putin’in ortak noktası, “Pandemiye” ve “4.0”’a inanmalarıydı. Gerisi 300 yıldır bildiğimiz kayıkçı kavgasından ibaretti.
Dünya Ekonomik Forumu'nun misyonuyla uyumlu olmaları için eğiten ve Schwab gurur duyduğu liderlerden Putin’in okulu günümüzde, “Genç Küresel Liderler” adı ile örgütlenmelerini ve faaliyetlerini devam ettiriyorlar. (bakınız)
Putin’in son olarak 28 Ocak 2021 tarihinde katıldığı, dünya ekonomisini ve siyasetinin son derece iyi özetlediği WEF’deki online konuşmasından bazı notlar; (bakınız)
İlgili konuşmanın bir çok yerinde, sıfırlamanın zorunlu oluğuna ilişkin yeni dünya düzenin gerekliliği de Klaus Schwab’dan daha iyi anlatıldığını söyleyebilirim. Aynı bağlamda pandemiyi virüsle birlikte tanıması ve insanların aşılanması istemesi de cabası. Yine Rusya WEF’in 4.0 Dünya Sanayi Devrimin Merkezi projesini 13 Ekim 2021 tarihinde imzalayarak katıldı.
Toplantının giriş konuşması, Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu Klaus Schwab tarafından yapılıyor.
Schwab konuşmasına, “Dün (26 Ocak 2021), Başkan Biden ile yaptığınız telefon görüşmesi ve Yeni START nükleer silah anlaşmasını prensipte uzatma anlaşması, bence, bu yönde çok umut verici bir işaret olduğunu” belirterek başlıyor. Demek ki bugünlerde korkutucu olarak gündeme gelen Rusya’nın nükleer silah kullanımı anlaşma olarak önemseniyor! Söz konusu anlaşma 5 Şubat 2026 tarihine kadar uzatıldı.
PUTİN WEF’DE SIFIRLAMA DERSİ VERDİ!
Putin’in konuşmasını birkaç sayfa ile ancak özetleyebildim. Tamamı için (bakınız)
Bay Schwab, sevgili Klaus, meslektaşlarım,
Davos'a defalarca gittim, 1990'larda bile Bay Schwab'ın düzenlediği etkinliklere katıldım. Klaus 1992'de tanıştığımızı hatırladı. Gerçekten de, St Petersburg'da geçirdiğim süre boyunca bu önemli forumu birçok kez ziyaret ettim. Bugün, Sayın Schwab'ın çabaları sayesinde dünyaca ünlü bu platformda toplanan uzman topluluğa bakış açımı aktarma fırsatı verdiğiniz için size teşekkür etmek istiyorum.
- Klaus'un az önce bahsettiği ve insanlık için ciddi bir meydan okuma haline gelen koronavirüs pandemisi, koşulları uzun zaman önce yaratılmış olan yapısal değişiklikleri sadece teşvik edildi ve hızlandırıldı. Pandemi, dünyada daha önce oluşan sorunları ve dengesizlikleri daha da kötüleştirdi.
- Ekonomik kalkınmanın önceki modellerinde ve araçlarında bir kriz görüyoruz.
-Uluslararası kurumlar zayıflıyor, bölgesel çatışmalar birbiri ardına ortaya çıkıyor ve küresel güvenlik sistemi bozuluyor.
-Klaus, dün ABD Başkanı ile Yeni BAŞLANGIÇ'ın uzatılması konusunda yaptığım görüşmeden bahsetti. Bu, şüphesiz, doğru yönde atılmış bir adımdır. Bununla birlikte, farklılıklar aşağı doğru bir spirale yol açıyor. Bildiğiniz gibi, 20. yüzyılda bu tür sorunlara somut çözümler bulamama ve isteksizlik, 2. Dünya Savaşı felaketine yol açtı.
- Korkunç bir distopya (Çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.) gibi görünen bu senaryoyu önlemek ve bunun yerine gelişmemizin farklı bir yörüngeye girmesini sağlamak için ortak bir sorumluluğumuz var - olumlu, uyumlu ve yaratıcı.
- Nitekim istatistiklere bakılırsa, 2008 ve 2020'deki derin krizlere rağmen, son 40 yıl küresel ekonomi için başarılı hatta süper başarılı olarak adlandırılabilir. 1980'den başlayarak, kişi başına düşen küresel GSYİH, reel satın alma gücü paritesi açısından ikiye katlandı. Bu kesinlikle olumlu bir göstergedir.
-Küreselleşme ve yerel büyüme, gelişmekte olan ülkelerde güçlü bir büyümeye yol açtı ve bir milyardan fazla insanı yoksulluktan kurtardı. Dolayısıyla, kişi başına günlük 5,50 dolarlık bir gelir düzeyi alırsak (PPP cinsinden), o zaman, Dünya Bankası'na göre, örneğin Çin'de, 1990'da 1,1 milyar olan düşük gelirli insan sayısı daha da azılmıştır. Son yıllarda 300 milyondan fazla. Bu kesinlikle Çin'in başarısıdır. Rusya'da bu sayı 1999'da 64 milyon kişiden şimdi yaklaşık 5 milyona çıktı. Bunun da ülkemizde ve bu arada en önemli alanda ilerleme olduğuna inanıyoruz.
-Ortalama gelirlerin çok daha yüksek olduğu gelişmiş ekonomiler ne olacak? Kulağa ironik gelebilir, ancak gelişmiş ülkelerde tabakalaşma daha da derindir. Dünya Bankası'na göre, 2000 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde 3,6 milyon kişi günlük 5,50 doların altında gelirle geçiniyordu, ancak 2016'da bu sayı 5,6 milyon kişiye yükseldi.
-Bu arada, küreselleşme, başta ABD ve Avrupa olmak üzere büyük çok uluslu şirketlerin gelirlerinde önemli bir artışa yol açtı.
-Ama sonra tekrar, şirket karları açısından, geliri kim aldı? Cevap açık: nüfusun yüzde biri.
-Ve diğer insanların hayatlarında ne oldu? Son 30 yılda, bazı gelişmiş ülkelerde, vatandaşların yarısından fazlasının reel gelirleri artmıyor, durağanlaşıyor. Bu arada, eğitim ve sağlık hizmetlerinin maliyeti arttı. Ne kadar biliyor musun? Üç kere.
-Büyük bir insan kitlesine çağrı yok ve sayıları artmaya devam ediyor. Böylece, Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) göre, 2019'da dünyadaki yüzde 21 veya 267 milyon genç hiçbir yerde okuyamadı veya çalışmadı. İş sahibi olanlar arasında bile (ilginç rakamlar) yüzde 30'u satın alma gücü paritesine göre günlük 3,2 doların altında bir gelire sahipti. Küresel sosyoekonomik kalkınmadaki bu dengesizlikler, 1980'lerde izlenen ve genellikle kaba veya dogmatik olan politikanın doğrudan bir sonucudur. Bu politika, zenginler ve şirketler üzerindeki düşük vergiler ve Deregülasyon (Deregülasyon, tipik olarak ekonomik alanda devlet düzenlemelerini kaldırma veya azaltma sürecidir. Ekonominin hükümet düzenlemesinin yürürlükten kaldırılmasıdır.) koşullarında özel borca dayalı ekonomik büyümeye öncelik verildiğinde, yazılı olmayan kurallarıyla sözde Washington Uzlaşmasına (Washington Konsensüsü, ABD ve diğer G-8 ülkeleri tarafından kabul edilen; IMF, Dünya Bankası ve WTO tarafından dayatılan neo-liberal ekonomi politikalarıdır. IMF ve Dünya Bankası'nın standart paketi hâline gelmiştir. Latin ülkeleri için oluşturulmuş ama zamanla diğer gelişmekte olan ülkelere de yayılmıştır.) dayanıyordu.
-Daha önce de belirttiğim gibi, koronavirüs pandemisi bu sorunları yalnızca şiddetlendirdi. Geçen yıl, küresel ekonomi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük düşüşünü sürdürdü. Temmuz ayına kadar, işgücü piyasası neredeyse 500 milyon işi kaybetmişti. Evet, yıl sonuna kadar bunların yarısı restore edildi ama yine de yaklaşık 250 milyon iş kaybedildi. Bu büyük ve çok endişe verici bir rakam. Yalnızca geçen yılın ilk dokuz ayında, kazanç kaybı 3.5 trilyon doları buldu. Bu rakam yükseliyor ve dolayısıyla toplumsal gerilim artıyor.
IMF'ye göre, toplam devlet ve özel borç seviyesi, küresel GSYİH'nın yüzde 200'üne yaklaştı ve hatta bazı ülkelerde ulusal GSYİH'nın yüzde 300'ünü aştı. Aynı zamanda, gelişmiş piyasa ekonomilerinde faiz oranları neredeyse sıfır seviyesindeyken, yükselen piyasa ekonomilerinde tarihi düşük bir seviyede tutulmaktadır.
-Eski büyüme modelini yeniden başlatmanın mümkün olacağına dair umutlar, hızlı teknolojik gelişme ile bağlantılıdır. Gerçekten de, son 20 yılda, yapay zeka, otomasyon ve robotiğin geniş kullanımına dayanan Dördüncü Sanayi Devrimi için bir temel oluşturduk. Koronavirüs pandemisi bu tür projeleri ve uygulamalarını büyük ölçüde hızlandırdı.
-Ancak bu süreç yeni yapısal değişikliklere yol açıyor, özellikle işgücü piyasasını düşünüyorum. Bu, devlet bunu önlemek için etkili önlemler almazsa çok sayıda insanın işini kaybedebileceği anlamına gelir. Bu insanların çoğu, herhangi bir modern toplumun temeli olan sözde orta sınıftandır.
-Bir önemli noktayı daha vurgulamak istiyorum. Modern teknoloji devleri, özellikle dijital şirketler, toplum hayatında giderek artan bir rol oynamaya başladı.
-Bu şirketlerin görüşüne göre, teknolojik ve iş süreçlerini organize etmek için tekelleri en uygunudur. Belki öyle ama toplum böyle bir tekelciliğin kamu çıkarlarını karşılayıp karşılamadığını merak ediyor. Başarılı küresel iş, isteğe bağlı hizmetler ve büyük veri konsolidasyonu ve toplumun kendi takdirine bağlı olarak ve sert bir şekilde yönetme girişimleri, yasal demokratik kurumların yerini alıyor ve esasen insanların nasıl yaşayacaklarına, neyi seçeceklerine ve hangi pozisyonu özgürce ifade edeceklerine karar verme doğal haklarını gasp ediyor veya kısıtlıyor.
-…önümüzdeki on yılda pekala karşılaşabileceğimiz açık bir tehdit, birçok uluslararası sorunun daha da şiddetlenmesidir.
-İtaatkar kontrollü uyduların rolünü kabul etmeyen ülkeler üzerindeki baskı, ticaret engellerinin kullanımı, finansal, teknolojik ve siber alanlardaki yasal olmayan yaptırımlar ve kısıtlamalar dahil olmak üzere, pratik eylemlerin doğasının daha agresif hale gelmesini bekleyebiliriz.
-Kuralsız böyle bir oyun, askeri gücün tek taraflı kullanılması riskini kritik olarak artırır. Bu tehlikenin nedeni, zoraki bir bahaneyle güç kullanımıdır. Bu, gezegenimizde alevlenen yeni sıcak noktaların olasılığını katlar. Bu bizi ilgilendiriyor.
-Dünyada altı milyar insanın sadece bir milyon insanın faydalanabileceği bir ekonomiye hizmet etmeyeceği açıktır.
Bu yıkıcı bir kuraldır. Bu model varsayılan olarak dengesizdir. Göç krizleri de dahil olmak üzere son gelişmeler bunu bir kez daha teyit etti.
Şimdi gerçekleri belirtmekten eyleme geçmeli, çabalarımızı ve kaynaklarımızı tek tek ülkelerdeki sosyal eşitsizliği azaltmaya ve dünyadaki farklı ülke ve bölgelerin ekonomik kalkınma standartlarını kademeli olarak dengelemeye harcamalıyız. Bu, göç krizlerini sona erdirecektir.
Sürdürülebilir ve uyumlu kalkınmayı sağlamayı amaçlayan bu politikanın özü ve odak noktası açıktır. Herkes için yeni fırsatların yaratılmasını, nerede doğduklarına ve nerede yaşadıklarına bakılmaksızın herkesin potansiyelini geliştirebileceği ve gerçekleştirebileceği koşulları ima ederler.
Gördüğüm kadarıyla dört temel önceliğe dikkat çekmek istiyorum. Bu eski bir haber olabilir ama Klaus Rusya'nın pozisyonunu, pozisyonumu sunmama izin verdiğine göre, kesinlikle yapacağım.
Birincisi, herkesin barınma ve uygun fiyatlı ulaşım, enerji ve kamu hizmeti altyapısı dahil olmak üzere konforlu yaşam koşullarına sahip olması gerekir. Ayrıca çevre refahı, gözden kaçırılmaması gereken bir şey.
İkincisi, herkes sürdürülebilir gelir artışı ve dolayısıyla iyi yaşam standartları sağlayacak bir işe sahip olacağından emin olmalıdır. Herkesin, günümüzde kesinlikle vazgeçilmez olan ve insanların kendilerini geliştirmelerine, kariyer yapmalarına ve emekli olduklarında makul bir emekli maaşı ve sosyal yardım almalarına olanak sağlayacak etkin bir yaşam boyu eğitim sistemine erişimi olmalıdır.
Üçüncüsü, insanlar gerektiğinde yüksek kaliteli ve etkili tıbbi bakım alacaklarından ve ulusal sağlık sisteminin modern tıbbi hizmetlere erişimi garanti edeceğinden emin olmalıdır.
Dördüncüsü, aile geliri ne olursa olsun, çocuklar iyi bir eğitim alabilmeli ve potansiyellerini gerçekleştirebilmelidir. Her çocuğun potansiyeli vardır.
İnsanların araçtan çok amaç olarak algılandığı modern ekonominin maliyet etkin gelişimini garanti etmenin tek yolu budur. Yalnızca, en azından bu dört alanda ilerleme kaydedebilen ülkeler kendi sürdürülebilir ve her şey dahil kalkınmalarını kolaylaştıracaktır. Bu alanlar ayrıntılı değildir ve ben sadece ana yönlerinden bahsettim.
Benim ülkem tarafından da uygulanan bir strateji tam da bu yaklaşımlara bağlı. Önceliklerimiz insanlar, aileleri etrafında dönüyor ve demografik gelişmeyi sağlamayı, insanları korumayı, refahlarını iyileştirmeyi ve sağlıklarını korumayı hedefliyor. Artık değerli ve uygun maliyetli çalışma ve başarılı girişimcilik için uygun koşulları yaratmak ve dar bir şirketler grubunun değil, tüm ülke için yüksek teknolojili bir geleceğin temeli olarak dijital dönüşümü sağlamak için çalışıyoruz.
Önümüzdeki yıllarda devletin, iş dünyasının ve sivil toplumun çabalarını bu görevlere odaklamayı ve ilgili teşviklerle bir bütçe politikası uygulamayı hedefliyoruz.
Ulusal hedeflerimize ulaşırken en geniş uluslararası işbirliğine açığız ve küresel sosyoekonomik gündemdeki konularda işbirliğinin küresel meselelerdeki genel atmosfer üzerinde olumlu bir etkisi olacağına güveniyoruz ve akut güncel sorunların ele alınmasındaki karşılıklı bağımlılık, günümüzde özellikle önemli ve özellikle güncel olan karşılıklı güveni de artıracaktır.
Açıktır ki, merkezi ve tek kutuplu bir dünya düzeni kurma girişimleriyle bağlantılı dönem sona ermiştir. Dürüst olmak gerekirse, bu çağ başlamadı bile. Bu yönde sadece bir girişimde bulunuldu, ama bu da artık tarih oldu. Bu tekelin özü, uygarlığımızın kültürel ve tarihsel çeşitliliğine ters düşüyordu.
Gerçek şu ki, dünyada gerçekten farklı kalkınma merkezleri, kendine özgü modelleri, siyasi sistemleri ve kamu kurumları şekillendi. Bugün, kalkınma kutuplarının çeşitliliğinin ve doğal rekabetinin anarşiyi ve bir dizi uzun süreli çatışmayı tetiklemesini önlemek için çıkarlarını uyumlu hale getirecek mekanizmalar oluşturmak çok önemlidir.
Bunu başarmak için, dünyada istikrar ve güvenliği sağlamak ve hem küresel ekonomide hem de ticarette davranış kurallarını formüle etmek ve tanımlamak için özel sorumluluk taşıyan evrensel kurumları kısmen sağlamlaştırmalı ve geliştirmeliyiz.
Bu kurumların birçoğunun iyi günlerden geçmediğinden defalarca bahsetmiştim. Bunu çeşitli zirvelerde gündeme getiriyoruz. Elbette bu kurumlar farklı bir çağda kuruldu. Bu temiz. Muhtemelen, nesnel nedenlerle modern zorlukları savuşturmayı bile zor buluyorlar. Ancak, bunun karşılığında hiçbir şey teklif etmeden onlardan vazgeçmek için bir bahane olmadığını, özellikle de bu yapıların benzersiz bir çalışma deneyimine ve çok büyük ama büyük ölçüde kullanılmayan bir potansiyele sahip olduğunu vurgulamak isterim. Ve kesinlikle modern gerçeklere dikkatlice uyarlanması gerekiyor. Tarihin çöplüğüne atmak için çok erken. Onunla çalışmak ve onu kullanmak esastır.
Doğal olarak, buna ek olarak, yeni, ek işbirliği biçimlerinin kullanılması önemlidir. Çok yönlülük gibi bir fenomenden bahsediyorum. Tabii ki, bunu farklı yorumlamak da mümkündür, kendine göre. Tüm diğerleri sadece onaylayarak başını sallayabildiğinde, kişinin kendi çıkarlarını zorlama veya kendi eylemlerinin meşruiyetini gösterme girişimi olarak görülebilir. Veya ortak çıkar için belirli sorunları çözmek için egemen devletlerin ortak bir çabası olabilir. Bu durumda bu, bölgesel çatışmaları çözme, teknolojik ittifaklar kurma ve sınır ötesi ulaşım ve enerji koridorlarının oluşturulması vb. dahil olmak üzere diğer birçok sorunu çözme çabalarını ifade edebilir.
Arkadaşlar,
Bayanlar ve Baylar,
Bu, işbirliği için geniş olanaklar açar. Çok yönlü yaklaşımlar işe yarar. Çalıştıklarını uygulamadan biliyoruz. Bildiğiniz gibi örneğin Astana formatı çerçevesinde Rusya, İran, ve Türkiye, Suriye'deki durumu istikrara kavuşturmak için çok şey yapıyor ve şimdi o ülkede, tabii ki diğer ülkelerle birlikte siyasi bir diyalog kurulmasına yardımcı oluyor. Bunu birlikte yapıyoruz. Ve daha da önemlisi, başarı olmadan değil.
Örneğin Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan gibi bize yakın halkların ve devletlerin dahil olduğu Dağlık Karabağ'daki silahlı çatışmayı durdurmak için enerjik arabuluculuk çabalarına giriştik. AGİT Minsk Grubu'nun, özellikle eş başkanları Rusya, ABD ve Fransa arasında vardığı kilit anlaşmaları takip etmeye çalıştık. Bu aynı zamanda çok iyi bir işbirliği örneğidir.
Bildiğiniz gibi Kasım ayında Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında üçlü bir bildiri imzalandı. Önemli olan, genel olarak, istikrarlı bir şekilde uygulanmaktadır. Kan dökülmesi durduruldu. Bu en önemli şey. Akan kanı durdurmayı, tam bir ateşkes sağlamayı ve istikrar sürecini başlatmayı başardık.
Şimdi uluslararası toplum ve kuşkusuz kriz çözümünde yer alan ülkeler, etkilenen bölgelere geri dönen mültecilerle ilgili insani zorlukların üstesinden gelmelerine yardım etme, yıkılan altyapıyı yeniden inşa etme, tarihi, dini ve kültürel simgeleri koruma ve restore etme görevi ile karşı karşıya.
Veya başka bir örnek. Rusya, Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve bir dizi başka ülkenin küresel enerji piyasasını istikrara kavuşturmadaki rolüne değineceğim. Bu format, küresel süreçlerin farklı, hatta bazen taban tabana zıt değerlendirmelerine ve dünyaya kendi bakış açılarına sahip devletler arasındaki etkileşimin verimli bir örneği haline geldi.
Aynı zamanda istisnasız her devleti ilgilendiren sorunlar da vardır. Bir örnek, koronavirüs enfeksiyonunu incelemek ve bunlarla mücadele etmek için işbirliğidir. Bildiğiniz gibi, bu tehlikeli virüsün birkaç türü ortaya çıktı. Uluslararası toplum, koronavirüs mutasyonlarının nasıl ve neden meydana geldiğini ve çeşitli suşlar arasındaki farkı anlamak için bilim adamları ve diğer uzmanlar arasında işbirliği için koşullar yaratmalıdır.
Elbette, BM Genel Sekreteri'nin önerdiği ve son zamanlarda G20 zirvesinde ısrar ettiğimiz gibi, tüm dünyanın çabalarını koordine etmemiz gerekiyor. Virüsün yayılmasına karşı koymak ve çok ihtiyaç duyulan aşıları daha erişilebilir kılmak için dünyanın çabalarına katılmak ve koordine etmek esastır. Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere desteğe ihtiyacı olan ülkelere yardım etmemiz gerekiyor. Test ve aşı ölçeğini genişletmekten bahsediyorum.
Günümüzde toplu aşılamanın başta gelişmiş ülkelerdeki insanlar için erişilebilir olduğunu görüyoruz. Bu arada, dünyada milyonlarca insan bu korumanın ümidinden bile yoksundur. Pratikte bu tür bir eşitsizlik ortak bir tehdit oluşturabilir çünkü bu çok iyi bilinmekte ve salgını uzatacağı ve kontrolsüz yuvaların devam edeceği defalarca söylenmiştir. Salgının sınırı yok.
Enfeksiyonlar veya pandemiler için sınır yoktur. Bu nedenle, mevcut durumdan dersler çıkarmalı ve dünyada bu tür hastalıkların ortaya çıkışını ve bu tür vakaların gelişimini izlemeyi iyileştirmeye yönelik önlemler önermeliyiz.
Koordinasyon gerektiren bir diğer önemli alan, aslında tüm uluslararası toplumun çabalarının koordinasyonu, gezegenimizin iklimini ve doğasını korumaktır. Bu konuda yeni bir şey söylemeyeceğim.
Küresel ısınma, ormanlık alanların azalması, biyolojik çeşitliliğin kaybı, atıkların artması, okyanusların plastikle kirlenmesi gibi kritik sorunların çözümünde ancak birlikte ilerleme sağlayabiliriz, ve mevcut ve gelecek nesiller için ekonomik kalkınma ile çevrenin korunması arasında optimal bir denge bulmak.
Arkadaşlarım,
Dünya tarihinde ülkeler arasındaki rekabetin ve rekabetin hiç durmadığını, durmadığını ve asla durmayacağını hepimiz biliyoruz. İnsan uygarlığı gibi karmaşık bir yapı için farklılıklar ve çıkar çatışması da doğaldır. Ancak kritik zamanlarda bu, çabalarını bir araya getirmekten alıkoymadı, aksine insanlığın en önemli kaderlerinde birleşti. Bugün içinde bulunduğumuz dönemin bu olduğuna inanıyorum.
Durumu dürüstçe değerlendirmek, yapay değil gerçek küresel sorunlara odaklanmak, tüm uluslararası toplum için kritik olan dengesizlikleri ortadan kaldırmak çok önemlidir. Bu şekilde başarıya ulaşacağımızdan ve 21. yüzyılın üçüncü on yılının zorluklarını layıkıyla savuşturacağımızdan eminim.
Bu noktada konuşmamı bitirmek istiyorum ve hepinize sabrınız ve dikkatiniz için teşekkür ederim.
Çok teşekkürler.
Klaus Schwab: Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ortaya çıkan konuların çoğu, kesinlikle, Davos Haftası boyunca burada yaptığımız tartışmaların bir parçası. Konuşmaları, gelişmekte olan dünyayı geride bırakmamak, diyelim ki yarının becerilerini oluşturmak vb. gibi bahsettiğiniz bazı konuları ele alan görev gruplarıyla da tamamlıyoruz.
Sayın Başkan, tartışmaya daha sonra hazırlanıyoruz ama çok kısa bir sorum var. 14 ay önce sizi St Petersburg'da ziyaret ettiğimde tartıştığımız bir soru. Avrupa-Rusya ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sadece kısa bir cevap.
Vladimir Putin : Ortak kültürümüz gibi kesinlikle temel nitelikte şeyler olduğunu biliyorsunuz. Avrupa'nın önde gelen siyasi figürleri, yakın geçmişte, Rusya'nın Avrupa'nın bir parçası olduğunu söyleyerek, Avrupa ve Rusya arasındaki ilişkilerin genişletilmesi gereği hakkında konuştular. Coğrafi ve en önemlisi kültürel olarak tek bir medeniyetiz...
Açıkçası, bugünkü durum normal değil. Olumlu bir gündeme dönmemiz gerekiyor. Bu, Rusya'nın ve eminim ki Avrupa ülkelerinin çıkarınadır. Açıkçası, pandemi de olumsuz bir rol oynadı. AB bizim kilit ticari ve ekonomik ortaklarımızdan biri olmasına rağmen, Avrupa Birliği ile ticaretimiz düştü.
Putin WEF’deki konuşmasını, “Ama aşk sadece bir tarafça ilan edilirse imkansızdır. Karşılıklı olmalı." İfadeleri ile tamamladı.
WEF’in iddiasına göre küresel güç odakları Putin gibi liderler sayesinde ülkelere sızdılar ise bu konuşma savaşın kapısında Schawb’ın büyük sıfırlamasını kucaklamıyor mu?
Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanı Mihaylo Fedorov, resmi Twitter hesabından Musk'ı etiketleyerek bir paylaşımda bulundu. Elon Musk'da hemen uydu internet sistemi olan Starlink'i Ukrayna'da aktive etti.. Bir tweet mesajı ile Ukrayna üzerine yerleşen Starlink tesadüf gözükmüyor.
PUTİN TUZAĞA MI DÜŞTÜ?
Akıllara gelen, aranan diğer bir soru da, “Putin Tuzağa mı düşürüldü” sorusu oldu.
Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Doç. Dr. İkbal Dürre ise Putin ve Rusya’nın tuzağa düşürüldüğü konusunun tartışıldığının altını çizerken, “Rus halkının ortak görüşü ‘iki kardeş ülke birbirine düşürülmüşse bu tuzaktır’ şeklinde. Rusya için Ukrayna’ya askeri operasyon, daha kötüyü seçmemek anlamını taşıyor.
Putin ve Rusya, tüm dünya için yeni bir düzen ve güvenlik konsepti oluşması için başka çaresi olmadığını düşünüyor. Rusya, ekonomik açıdan zorlansa da bir yıl yaptırım ve ambargolara dayanacak stratejiyi hazırladı.” (bakınız)
Anlaşılan dünyadaki bütün ülkeler küresel paylaşımcılar tarafından kontrol ediliyor, Putin’de o düzenin bir parçası ve savaşta yeniden küresel paylaşım için çıkmıştır. Eskisi Putin’in de ifade ettiği üzere dünyayı idare edemeyecek duruma geldi. Olan ise İNSAN’a oluyor.
Eğer Schwab’ın 2017 videosu 2022 de yeniden piyasa sürülmeseydi, Putin’in öncelikli savaşma gerekçesi WEF’in penceresinden bu şekilde görünmeyecekti.
WEF’in açık penceresinden Putin’in Rusya için değil küresel paylaşımcılar ve “Derin NATO” için savaştığı gözüküyor.
Son olarak; DSÖ’nün Plandemisine ve WEF’in 4.0 için büyük sıfırlamaya taraf olan iki lider ne için savaşır? -Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne Doları rezerv para olarak kabul ettirenler için…
Kaynak :
https://www.technocracy.news/world-economic-forums-young-global-leaders-revealed/
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60521754
https://www.youtube.com/watch?time_continue=665&v=AoBRnrtX9U4&feature=emb_logo (orijinal kayıt ) 20 Eyl 2017 tarihinde canlı yayın yapıldı…