Yalandan kim ölmüş!
Ordu en fazla aşılamanın olduğu ilimiz. En fazla ölüm vakasının yaşandığı yer neresi?
-Ordu!
Peki, en az aşılamanın olduğu il hangisi?
-Urfa
-En az ölüm vakasının yaşandığı il neresi?
-Urfa.
Sonuç: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Ordu’da ölüm vakaları hep CoVID olarak etiketleniyor, ama asıl ölüm sebebi, aşı, ilaç ve tedavi yöntemleri. Bu uygulamalar kalp sektelerini tetikliyor. Yani Ordu’da aslında ölümlerin çoğu ani Kalp krizinden.
Ordu konusunda ne bir soru önergesi var, ne iktidar, ne muhalefetten bir açıklama var. Ne akademi, ne meslek örgütü ağzını açmıyor. Sonuçta “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir”. CoVID cinayeti sonucu ölenler şehit de sayılmıyorlar, tazminat davası da açamıyorlar. Çünkü zorunlu tutuldukları aşıyı kendi rızaları ile kabul ettiklerine dair ONAM da vermişler.
Aslında böyle bir saçmalığı HUKUK korumaz. Ama halkı korkutmuşlar ve kandırmışlar. Sonuçta yurdum insanının da sesi çıkmıyor.
Bir yandan bunlar olurken, öte yandan millet TurcoVac’a hazırlanıyor. TurcoVac bitince “yerli ve milli“ mRNA’yı (!?) dayatırlar. Yerli ve milli PCR zaten kapıda!?
Bu arada yargı, akademi ya da meslek örgütlerinin girişimi ile yapılan çalışmalar sonucu, daha önce açıklanan ölüm sayılarının oransal olarak %80’in üzerinden bir sayı, rapor edildiği gibi CoVID olmadığını gösteriyor.
Türkiye bu verilerden etkilenmiyor. Ankara’dakiler DSÖ ne derse harfiyen onu yerine getiriyorlar. Hatta açıklamalarındaki yoruma gerek bırakmayan matematiksel çelişkileri bile açıklama gereği duymuyorlar.Yavaş yavaş bu işin ağırlık merkezini IKLIM yalanına kaydırıyorlar. Türkiye dünya ortalamasının iki katı çevreyi kirletiyormuş. İftira ediyorlar. O küresel ısınma da, döngüsel bir rutin tabii olay. Adamlar gökyüzünü alçak irtifa uyduları, yeri 5G’lerle dolduruyorlar, RF kirlenmesinden söz eden duydunuz mu!? Yeni mutasyon ve varyantları bıraktılar, yeni salgınlardan söz ediyorlar. Yine daha salgın yok, mikrop yok, (!?) birileri onların da aşısını hazırlamak için kolları sıvamışlar.
Ah şu inekler!?. O 5G’ler, füzeler, o uydular çevreye hiçbir zarar vermiyor (!?) ama inekler çevreyi kirletiyor. Dahası dünyayı yaşanmaz kılıyor. Bu kadar insan da fazla, bu kadar inek de. Zaten şimdiden “sentetik et” hazır. Sentetik hücreyi de yapınca yeni insanı yaratacaklar. Tanrıyı tedavülden kaldırıp, kendileri Tanrı olacaklar!?
Bizim Diyanet, İlahiyatçılar, Akademi, siyaset, bürokrasi, Cemaat uyumaya devam etsin.
Kuşkusuz onların planı varsa, Allah’ın da bir hükmü var. Bu süreç içinde aklımızı başımıza toplamaz isek içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden insanlık büyük bir bedel ödeyecek.
İKLIM yalanı CoVID’den daha büyük bir yalan. Dünyaya nizam vermeye kalkanlar, dünyayı en çok kirletenler. Küresel ısınma dedikleri, aslında kocaman bir yalan, 1000 yılda bir yaşanan tabii bir süreci yaşıyoruz. Birileri bu süreci bahane ederek, manipüle ederek, insanları kandırarak, korkutarak kendi karanlık emellerini hayata geçirmeye çalışıyor. Akademi, siyasi çevreler, bürokrasi, Media, STK’lar da bu kirli oyuna alet oluyorlar.Bu global tehdide karşı, insanlık olarak bir araya gelerek cevap verebiliriz. Bu yaşananlar aklımızı başımıza toplamak için aslında bir fırsat.
Unutmayalım, birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışıyor. İçimizde de bunların işbirlikçileri var. Ve bunlar her yerde varlar. Bu Satanist, Pedofoli çetesi, 1648 öncesi, dünyayı sömürgeleştirme dönemindeki gibi, ondan da büyük bir toplu katliama hazırlanıyorlar. Westefelya süreci bitti. Yeni dünya düzeni için GreatReset’e hazırlanıyorlar. MetaVerse’den söz ediyorlar.
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Daha akıllı, daha dürüst, daha cesur olmalıyız. Bu işbirlikçi kadrolardan yakamızı kurtarmamız gerekiyor. Bu süreçteki dayanışmamız, daha akıllı karar vermemiz, bu anlamda zeka ve performansımız, bundan sonraki sürecin süresini ve faturasını belirleyecektir. Görelim Mevla’m neyler. Selam ve dua ile..