Yeni düşman yaratma senaryolarında bir dahi olan ABD’nin güdümündeki Türkiye bir NATO üyesi olarak verilen her görevi başarıyla tamamladı. Harp Okulunda okurken savaş oyunlarında dost kuvvetler Mason mavisi, düşman kuvvetleri de komünist kırmızısı temsil ederdi. Harp Okulu öğrencisi bizlere NATO’nun Varşova Paktı’na karşı bir koruma kalkanı masalı anlatılırdı. İşin daha ilginç olanı Varşova paktından Türkiye’ye gelecek bir saldırıda Türkiye’yi savunmak yoktu. Avrupa ülkelerinin savunmalarına zaman kazandırmak için Türkiye’nin işgalini bir oyalama alanı ilan etmişlerdi. Şaka gibi Rusya’nın yemi olmaya aday Türkiye bu göreve itiraz da etmedi. 1989 yılına geldiğimizde Varşova paktı tarihe karıştı. Bizlerde kıtada bölük komutanı idik. İşin içyüzünü biliyorduk ancak yine de üst rütbeli komutanlara soruyorduk. Türkiye’nin NATO içindeki yeni görevi nedir? Tabi ki makul bir cevap verilemiyordu…
NATO’nun Türkiye’deki Kılıcı Gladyo
NATO gerçekte; emperyalist ülkelerin silahlı kuvvetleriydi ve saldırgandı. Her ne kadar, Varşova Paktı tarihe karışmış ise de, gerçek içeriği; emperyalist ülkelerin silahlı birliği olan NATO, kendini fesh etmemekle, aslında Varşova Paktı'na karşı bir koruma kalkanı olduğu masalının ne kadar gerçekçi olduğuna açıklık getirmiş, kendisinin gerçek yüzünü teşhir etmişti. NATO Ortadoğu petrol bölgeleri başta olmak üzere batının emperyalist ülkelerinin saldırı aygıtıydı ve bunu körfez krizinde net bir şekilde ortaya koymuştu. Irak’ın kolu kanadı kırıldıktan sonra NATO’nun evrensel bir güç merkezi olması kararı verilmişti. NATO Komutanı General John Galvin; NATO’nun yeni stratejisini şöyle açıklamıştı. Aşırı dinci akımların, etnik çatışmaların, aşırı milliyetçilerin terör ve silahların yayılması gibi öteki sorunlarla baş edebilecek dünya barışının koruyucusu olacaktı. 70 bin kişilik yeni bir çevik kuvvet komutanlığı kuruldu. Kısa bir süre sonra Yugoslavya’da çeşitli milliyetlere mensup para-militer faşist grupların kadın, çocuk, ihtiyar demeksizin insanları boğazlamasına uzun süre seyirci kalmayı tercih etmişlerdi. Keza Kosova olayları sonrasında da görüldüğü gibi, kendileri de pek çok sivil hedeflere saldırarak, masum insanların ölmesine sebep olmuşlardı. NATO’nun 'Dost Rengi'; Mason mavisinden, Nazi kahverengisine, 'Düşman Rengi' ise; Komünist kırmızısından, Müslüman yeşiline döndürülmüştü. Sonrasında Libya yağması ve devletinin parçalanması görevlerinde kullanıldılar. Türkiye başlarda ‘NATO’nun Libya’da ne işi var’ der gibi oldu ancak kısa bir süre sonra Libya’nın parçalanmasında aktif görev aldı. NATO’nun Türkiye’deki kılıcı Gladyo ise ülke içinde birçok komutan, yönetici ve aydınlarımızı potansiyel tehlike görerek yok etti. Ergenekon ve türevi davalarla TSK’ni iğdiş ettiler. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasında başat rol üstlendiler. Bugün Suriye ve Irak’ta PKK ve türevlerini Türkiye’ye karşı savaşmaları için 200 Milyar dolarlık silah ve teçhizatla donattılar.
TEĞMENLERİ OYUNA GETİRENLER
Milli ve yerli siyasetçilerimizden, muhalefet liderlerinden, entelektüel aydınlardan ezber bozan güçlü bir karşı ses çıkmıyor ama Türkiye’nin savaşma direncinin kalesi Subayların
söylemine koro halinde birçok kesimden saldırılar başladı. Başka bir kesim her yıl tekrarlanan Ant’ı başka kulvarlara çekerek istismar ediyorlar. NATO Türkiye’nin adeta ‘kabe’ si olmuştur. Harp Okulu öğrencilerine reva görülen suçlama Cumhuriyetle hesaplaşmaya dönüştürülüyor. Bir taşla birkaç kuş vurmanın derdine düşüldü. Tüm oyunlar askerler üzerine kurgulanıyor. Askeri okullar, askeri hastaneler dışında sivil okullarda veya polis okul ve akademilerinde kapanma yok. Varsa yoksa ordu ve onun kumandanları olacak subaylara saldırı. Saldırıları yapanların kimliğine veya geçmişine bakıldığında görünenden farklı bambaşka görüntü çıkıyor.
Ergenekon kumpasında aynı oyun oynandı. Teğmenleri oyuna getirenler TSK’ni bitirecek hamleler yaptılar süreci 15 Temmuz’a taşıdılar. Bugün farklı kurgularda yine rol alıyorlar.
Böyle saldırılar ve istismarlar devam ederse, o teğmenlerimiz teker teker elimine edilecektir. ‘Bizler kaç kişiyiz’ mitinglerini kurgulayanların bugün hangi makamlara, kimlerin baş danışmanlığına getirildikleri çabuk unutuldu. Teğmenler bilindik istihbarat oyununa getirilmişlerdir. Bu yönlendirmenin arkasındaki yapı bellidir.
Ergenekon kumpasındaki başrol oynayan iktidar, yerli ve milli olanlara operasyon çekilmesinin önünü bir kez daha açar, Subaylarına sahip çıkmaz ise Türkiye’nin önünde cephe savaşına hazır bekleyen saldırganların işini kolaylaştıracaktır.
NE OLUYOR?
Harp okulu mezunu teğmenleri okullara alan komisyon heyeti belli. Komisyon üyelerinin taraflı oldukları kendi itiraf gibi ifadelerinden belli. Fire vermeleri mümkün değil. Nasıl bir komisyon oldukları kimlerden referanslı oldukları kendilerinden dinlenmese normal bir kişi ‘bu kadarı olmaz’ diyebilir. Üstelik ant içiren Kara Harp Okulu birincisi teğmen internet hesabından ‘Sn. Cumhurbaşkanımızın elinden diploma almaktan duyduğu gururu’ anlatmış. Teğmenleri suçlayanlara bir hafta sonra sessizliğini bozarak, ‘İmam Hatipliler Toplantısına’ katılan Cumhurbaşkanının katılması düşündürücüdür. İnsan mühendisliğini kurgulayan, toplumu istenilen yöne kanalize eden istihbaratın, Harbiyeliler üzerinden siyasete müdahale ederek Türkiye’ye ayrıştırması özellikle böylesi ateş çemberinden geçen ülkemizin hayrına olmayacaktır.
Ayrıca Harp okullarının hemen her yerinde güçlü dinleme aygıtları vardır. Görüntü alan kameralar vardır. Planlı bir olayın önceden görülmemiş olması mümkün değildir. Diğer yandan öğrencilerin arasında istihbarat elamanları vardır. En ufak bir kıpırdanma haber alınamıyorsa üzerinde düşünülmelidir.
Teğmenler üzerinden tıpkı Ergenekon kumpas davalarında olduğu gibi yeni komplo planlarına giren CIA-MOSSAD artıklarını ortaya çıkarma zamanı gelmiştir. Olayın içine MİT’inde girmesi turnusol testi olacaktır. Cumhurbaşkanının Ergenekon ve türevi davalarda kendi söylemiyle kandırılmasının bir benzerinin teğmenler üzerinden yapıldığı ve bu kirli istihbaratçılara karşı planlı bir operasyon yapılması tüm dengeleri bozabilecektir.
Umalım İstihbarat içindeki kirli kişilerin bilerek veya bilmeyerek işledikleri tüm suçların Büyük Türk Milletine hesap verme zamanı gelmiştir.
Nasıl bir coğrafya