Yazan Muammer KARABULUT
Türkiye’de özellikle DSÖ’nün küresel paylaşımcıların emri ile 11 Mart 2020 tarihinde ilan edilen planlı salgın sonrası Erdoğan’a kızmak ile devlete kızmak arasında dağlar kadar fark olduğunu anlamak zorundayız.
Aramızda Erdoğan’ın siyasi yaşamındaki icraatları ile ilgili sevdiğimiz veya sevmediğimiz, eleştirdiğimiz ve hatta nefret ettiğimiz yüzlerce nedenlerimiz olabilir. Bunların hiçbirisinin bugün geçerliği yok.
Çünkü sorun Erdoğan değil.
Ve Erdoğan ile de zerre kadar ilgisi bulunmuyor.
Dünya 11 Mart 2020 tarihinden itibaren, insanlık tarihinde yaşanmayan, kimsenin hayal bile etmediği İNSANSIZ bir değişime girdi.
Milyarlarca İNSANI zehirlediler.
Bir kısmı dayanamayıp öldü.
Bir kısmı kanser oldu veya kanser olmak üzere.
Kadınların doğum oranları, erkeklerin sperm sayıları yani üreme yetenekleri tahrip edildi.
İNSANLAR, önümüzdeki günlerde daha önce bağışıklık sistemleri sayesinde karşı koydukları hastalıklara karşı dirençlerini kaybedecekler. O çok konuşlan nüfus azalması hızlanacak ve daha da kendini gösterecek.
Salgını durdurmak bahanesi ile hayatımıza sokulan, modRNA sentetik LNP ile var ettikleri, o gözle görülmeyen partiküller artık yaşamımızın her yerinde olacak ve tehdit edecek.
Tüm bunların nedeni Erdoğan olabilir mi?
Tabii ki olmaz…
Nedeni üretim araçlarının değişmesidir.
Nedeni, o üretim araçlarını kullanacak olanların artık İNSANLAR değil robotların olacak olmasıdır.
Ve dünya ekonomik sisteminin yapay zekaya bırakılmasıdır.
Hedeflerinde, Türkiye gibi ulus devletleri ve gelişmiş ülkelerin hükümetleri ile halkları var. Dört bir taraftan saldırıyorlar. Bilinen eski ekonomik düzeni CBDC’nin denetimine vermek için çok daha kötüye götürecekler.
Türkiye’de bu durumdan fazlası ile nasibini alıyor.
Ne de olsa dünyanın kilit taşı.
Ne Erdoğan’a kızın ne de Kılıçdaroğlu’na…
Tüm çabamız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve KKTC’yi korumak olmalı. İçimizdeki nefreti, ayrılıkları gömelim.
Bu gerçeği yaymak borcumuz