Öne Çıkanlar PFİZER İsmail Haniye İbrahim Reisi Metin Gürak Simon Mistriel Aykut

MUSA’NIN DEĞİL, “NUH’UN ÇOCUKLARI”

Yazan Muammer KARABULUT

Mahkemeler aynı zamanda, bilimin ve ilmin doğurlandığı yer olacak (mı?)

AKP'li Ahmet Özdemir, TBMM’de Sansür Yasası görüşmelerinden önce ilgili yasa ve özellikle de 29’uncu maddeyi ABD Büyükelçiliği Baş müşaviri, Uluslararası Politikalar Şefi ile konuşmuş…Muhalefet ise görüşmeyi, “İcazet mi aldınız?” diyerek tepki gösterirken ilgili yasa TBMM’den geçmiş!

Türkiye’de en büyük sorun, yasanın ABD’li bir müşavir ile yapılan görüşme olarak hafızlarda kaldı. İcazet olmasına icazet vardı. Ama o icazetin alındığı ABD’de ülke olarakta en büyük mağdurlar arasındaydı!

Şöyle ki küresel oyuncular savaş, darbe ve her olağanüstü dönem sonrası yeni yasalar ortaya çıkarır... Nedeni yapılan cinayetleri, oluşan zararları ve uygulamadaki hukuksuzluklardan sorumlu olmamak için üstünü örtmek ve yeni olaşacak düzeni de yasalarla korumaktır.

Türkiye ise bugüne kadar, küresel melamet adına ne varsa yaşadığı gibi, son olarakta 11 Mart 2020 tarihinde bir de küresel darbe yaşamıştır.

Küresel DSÖ darbesi neticesinde de artık, “sansür yasası” ve buna benzer bir takım yasaların zincirleme olarak gündemimize gelecek olması çok doğaldır!

Burada en önemli hadise, yaşanan olağanüstü durumun bizzat planlayıcılarının ne götürdükleri ve ne getirecekleridir. Ve ortak hareket eden hükümetlere verilen yasaların yasallaşması da doğal bir sonuçtur.

Örneğin büyük bir gizli operasyon ile 11 Eylül 2001 tarihinde kontrolü yıkılan ikiz kulelerin arakasında hükümet gücünü kullananların, zihin kontrolünün bütün araçlarını devreye sokanların, yani olayların temel gelişiminde rolü olanların ve “Nuhi Yasaları” kabul ettirenler vardır.

Türkiye’de hiç gündeme gelmeyen Nuhi Yasalar, Başkan Bush’un I. Körfez Savaşı’nın (2 Ağu 1990 – 28 Şub 1991) öncesi ve sonrasını meşrulaştırmak için ortaya çıktı. Kısaca 26 Mart 1991 tarihinde, ABD kamu hukukunun, “Yedi Nuhî Kanunları” başlıklı bir dizi kanuna dayandığını ve böylece Amerika Birleşik Devletleri'ni resmen, “Nuhî Hukukun” altına girdiği resmen kabul edildi. Ardından ABD’de kabul edilen, “ilk dini lider.” vakası vardır.

İşgali meşrulaştırmak için de, “Irak Kurutuluş Yasası.”, yine bu kapsamda, herhangi bir suçlama veya yargılanma olmaksızın dünya çapında süresiz gözaltı sağlanmasına izin veren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası… İcazet alınan ABD’de izinsiz dinleme yasası  gibi bu yasaların kime ne fayda sağlayacağı konusu çok önemliydi. ABD’ye icazet verenler, ifade özgürlüğüne ve her türlü muhalefete şiddetle karşı çıkanları, “terörizm” ile özdeşleştiriyor ve vatandaşların haklarını gasp etmek için de yasa tasarıları hazırlıyordu. Bu dönemde Google'deki bloglara, “terörist içerik” simgesiyle işaretleme emri veriliyordu. Sanırım bugün sosyal medyanın tüm mecralarında sık sık rastladığımız, CoVİD-19 ile ilgili yanıltıcı ve zararlı olabilecek bilgileri paylaşma” sonucu sansürlenen paylaşımlar da aynı kapsamda ve aynı ekibin ürünüydü!

Yapılan analizlere göre, 11 Eylül operasyonunu doğuranlar, doğrudan veya dolaylı olarak dahil olanların listesi ve onların bağlantıları da yayınlandı. Burada bu isimleri ve bağlı oldukları, o örgütün ismini tekrar vermek istemiyorum.

Ama 11 Eylül 2001 yılından sonra özgürlükler diyarı olarak bilinen ABD’nin kontrolü tamamen teokratik temelleri kullanarak hareket eden, dini maske kullanan o örgütün yönetimine geçti.

En sonunda, o örgütün üyeleri aracılığı ve isteği ile (31 Aralık 2011) Başkan Obama, Amerikan tarihinde ilk kez “herhangi bir suçlama veya yargılama olmaksızın süresiz askeri göz altıları kanun haline getiren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasasını (NDAA)” imzaladı. NDAA'nın tehlikeli alıkoyma hükümleri, cumhurbaşkanına ve gelecekteki tüm başkanlara, orduya dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir savaş alanından uzakta yakalanan insanları toplama ve süresiz olarak hapsetme emri verme yetkisi de verdi.

Bugün yaşadıklarımız ise 1991 yılından itibaren “Yedi Nuhî Kanunların” devamıdır! Onlarda zaten kendilerine, “Nuh’un Çocukları” diyor!

Böylelikle artık, “Nuh’un Çocukları” ismi ile bir kitap yazmak şart oldu!

Ve ikiz kulelere ise sanal uçaklar değil, önceliği olan Nuh’un gemisi çarpmıştır!

Sansür yasası mı?

Onu da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Ama bu şartlarda belki bu yasa kapsamındaki davaların görüldüğü mahkemeler, ilimin ve bilimin tartışıldığı ispat edildiği yere dönebilir!

   

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Filiz. D 2 yıl önce

Neden örgütün ismini vermediniz?

Avatar
Aydın 2 yıl önce

Halimi özetleyen güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık. Sanırım siz o konulara girmeyi çok tercih etmiyorsunuz ancak futuristik ve belki gaybi düşüncelerinizi de merak ediyoruz.

Avatar
Fazıl 2 yıl önce

Muammer bey Nuh'un çocuklarını hemen yazın yazıdan anladığım kadarı ile bülbunakemizin çok ihtiyacı var