Yazan Muammer KARABULUT
Şuanda küresel güçlerin ana üssü Dünya Sağlık Örgütü’dür. Bu örgüt şuandaki görevi tüm dünyayı korona ile uyutmaktan ibrettir. Eğer uyarılara uymayan ülkeler olursa, o ülkeye yüzde yüz yaptırım uygulanır. Hükümet başkanları aleyhinde yayın bombardımanı başlar ve defterden silerler. Dolayısı ile DSÖ isteği ve yönlendirmesi sonucunda, 24 saat yaygın medya yalan haberler yapmak zorundadır. Yoksa o yaygın medya kuruluşları ne reklam alırlar ne de maaş…
Aç kalırlar.
Tıp alanındaki özellikle bağımsız bilim insanları artık, “Boğaz ağrısı, nefes darlığı ve öksürük şikayeti ile gelene test yaparsanız, pozitif çıkmasının normal.” olduğunu ve asla test sonuçlarının gerçek olmadığını söylüyorlar.
KONTROLLÜ İLK TUZAK TEST
Gelelim sürecin nasıl işlediğine. Yaygın medyanın yayınları sonucu kontrollü ilk tuzak test ile başlıyor. Yapılan tedavi ise tuzağın ikinci aşaması... Testin pozitif çıkmasıyla, yüksek miktarda kortizon ve ağır antibiyotikler devreye giriyor. Böylelikle korona tedavisi' diye başlayan süreç, başka rahatsızlığı olan insanların ölümüne neden oluyor. Demek ki araştırılması veya soruşturulması gereken aşı değil, öldüren korona tedavisi oluyor.
Bir tarafta test tuzağı ile elde edilen sonuçlar, diğer tarafta korona tedavisi ve diğer ikinci hastalıklar nedeni ile hastahanelerde hasta sayısı artıyor, istenilen korku ve panik havası da oluşuyor. DSÖ’de bu kurgunun hayata geçirilmesini dikta ettirdiğinde, pozitif ve koronalı hasta sayısında artış sağlanıyor. DSÖ yarın, Pandemi hastahaneleri normal dönecek dediği anda, Pandemi bitecektir. Bu durum, futbol hakeminin ilk yarı devresi ile 90’ıncı dakikada maçın bitiş düdüğünü çalması gibidir.
Eğer dünyaya Bill Gates’in kontrolünde olan DSÖ tarafından verilmiş olan panik havası ve test mecburiyeti olmasaydı, boğaz ağrısı ve öksürük şikayetleriyle hastahaneye gelmiş olan insanlara eskisi gibi ilaçlarını verip dinlenmeleri istenecek ve her şey seyrinde gidecekti. Ama bu artık mümkün olmaktan çıktı.
Çünkü Pandemi hastahanesinin acil servisine gelen kişilerin kontrolü ve taburcu olması bulaşıcı hastalıklara bakan doktorların inisiyatifinde. Onlar da, tuzağın birinci ve başlangıcı olan testler ile yönlendiriyor. Kısacası onlar da testler sayesinde tuzağa düşüyor.
Gripal enfeksiyonların başlangıcı bağışıklık sistemimizin zayıflaması ile oluşuyor. Şimdi size hastahanede bağışıklı sistemini zayıflatacak yüksek miktarda kortizon, üstüne ağır antibiyotikler verirlerse doğal olarak vücudun bağışıklık sistemi iyice çöker. Burada yapılması gereken tam tersi bağışıklık sistemini güçlendirmek olmalıdır. O zaman korona tedavisi ile insanların, ölümüne de neden olunduğunu söylemek hiçte zor değil. Neticede bu durum, DSÖ’nün yanlış Pandemi ilanı ve tedavi yönlendirmelerinden kaynaklanıyor. Baskı altında kalan doktorlar ise çaresiz.
Böylelikle olmayan bir salgından, insanlar ölüyor. Ülke liderleri de koltuklarını korumak için, bu "kumpasta", bilerek veya bilmeyerek rol almış oluyorlar. Dünyada yaratılan büyük korku, algı ve panik sayesinde de halkların liderlere karşı, önlem alınması yönünde baskı yaratılmış oluyor. Hükümetler de yoğunlaşan baskıdan kurtulmak için, küresel darbe sonucu oluşan, kumpasa ve tüm uygulamalara boyun eğmek zorunda kalıyorlar.
Aslında ortada panik ve korku dışında, hiç bir şey yok. Her şey normal seyrinde, ölümler virüsten değil. Ama küresel sistemin sahiplerinin hayata geçirmek istedikleri 5G teknolojileri, aynen hastahanelerde yapılan ilaçlı tedavi sonucu bağışıklık sistemimizi zayıflattığı gibi zayıflatacak. DSÖ üzerinde yapılan tatbikatta bundan ibaret.
İlgili yazıda ünlü Alman hekim Dr. med Claus Köhnlein'in açıklamalarından faydalanılmıştır.
tam düşündüğüm gibi...