Yazan Muammer KARABULUT
Kimlik üzerinden korku yaratmak.
Türkiye’de yaşayan insanların kafese sokulduğu zamanlardan birisi de 12 Eylül (1980) darbesidir. Neden yapıldığı, o tarihlerde nelerin olduğu konusunda çokça yazılar yazıldı. Hatırlatmak istediğim askeri sıkıyönetimin insanlara kimlik sorma, kimliksiz sokağa çıkmama ve az sayıda insanın hatırlayacağı öğrenci kimliklerini delgeçle delme gibi uygulamalardır.
O günlerde evden çıkarken sorulan tek şey vardı, -kimliğini aldın mı? Yani ilk kontrol evden çıkarken yapılıyor sonra da denk gelirse sokakta, kahvehanelerde ve okul girişlerinde kimlik kontrolü devam ediyordu. Günümüz kanunlarında bile kimlik taşımamak ve bulundurmamak gibi bir suç olmamasına rağmen, o günlerde kimlik üzerinden muazzam bir korku yaratılmıştı.
Anlattıklarımı küresel darbenin yapıldığı 11 Mart da (2020) bolca yaşadık. Zaten dünyanın dört bir tarafında yapılan darbelerle deneyimli olan bu sapkınlar için toplumu yönlendirme, sindirme ve istediklerini yaptırmak sıradan işlerdi. İşte o günlerin insan üzerinde etkisinin en iyi fotoğrafı veya “o an”ın görüntüsü Taksim’de yaşandı. O görüntü Türkiye’nin unutulmaz oyunculardan Ferhan ŞENSOY’un, 1980 yılında kurduğu Ortaoyuncular Tiyatrosu’nun Aralık 1986 yılında, Alman faşizmini yaşayan, aynı zamanda komedyen de olan Karl Valentin’a öykünerek yazıp senaryolaştırdığı, “İçinden Tramvay Geçen Şarkı” isimli oyunun sokak tanıtımında ortaya çıktı. Ortaoyuncular askeri darbenin sembol uygulamalarından olan kimlik sorma eylemini, Taksim’de bulunan tiyatrolarının önünde, oyunda kullandıkları Nazi askerlerinin giysileri içinde ve almanca seslenişle vatandaşlarla oynadılar. Ortaoyuncular tiyatrolarının önünden geçen vatandaşlardan Almanca kimlik soruyor, onlar da kimliklerini gösteriyordu.
O günleri Yarın Dergisi’nden Selim DEMİRCİ, “İstanbul’un ortasında yabancı (Nazi) üniformalı askerler yol kesiyor, kimlik soruyor, buyruk veriyor ve insanlarımız karşı koymak bir yana soru bile sormuyor… Kimlik kontrolü yapılırken halka verilen komutta, ‘çök’, ‘otur’ gibi eylemleri de duraksamadan yerine” getirdiklerini yazıyordu.
ONLAR İÇİN OYUN, BİZİM İÇİN ÖLÜM
Alman faşizmi ile ortaya çıkan bu oyun, Türkiye’de askeri darbe sonrası kimlik sorma oyununa gönderme yaparak sokağa da taşındı. Aradan yıllar geçti, kimliği anımsatan başka bir oyunla daha karşılaştık. O oyun küresel boyutaydı. Bu sefer görünürde asker değil beyaz önlüklüler vardı. Onların küresel örgütünün (DSÖ) dışarı çıkma komutu ile herkes evine kapandı. İş yerleri, okullar, havalimanları kapandı. İnsanlar arasına mesafe koydular. Maskesiz dolaşım yasaklandı. Herkese test zorunluluğu getirdiler. Kurtuluşu bildik aşılarla başlattılar, sonra da mRNA sıvılarını doz doz kolumuza zerk ettiler.
Yaşattıkları korku ile travma yaratıyorlar, hemen ardından kafamızdan tramvay geçiriyorlardı. Ama ne hissediyor ne de fark ediyorduk.
Onun için İstanbul’da Taksim’in göbeğinde 1986 yıllarında, Nazi Subaylarının kimlik sorduğu insanların kimlik göstermesine ve kendilerine verilen komutları yerine getirmesine planlı salgında yaşadıklarımızla empati yapalım.
Ne tesadüf, “kimlik bitte” diyenler ile “mRNA bitte” diyenler de aynı güçtü ve çıkış yerleri de ALMANYA olmuştu!
Offff beeee