Yazan Mustafa DÖNMEZ
Türk (Hazar) asıllı Siyonist önder Şaret, Arap sorununda eksper olduğunu iddia ediyordu. Gerekçesi de çocukluğunda 2 yıl kadar Batı Yakasında bir Arap köyünde yaşamış olması, Arapça bilmesi ve Osmanlı ordusundaki subaylığı sırasında Suriye'de yaşamış olmasıydı. Filistinlilere karşı tavrı 15 Kasım 1953 'de günlüğüne düştüğü bir nottan anlaşılmaktadır. Birinci Dünya savaşında Filistin cephesinde Araplar, Osmanlı ordusunu arkadan vuruyor. Yaralı asker dolu hastanelerde askerleri kılıçtan geçiriyordu. Arap vahşetini yaşamış bir Türk Yahudi Subayının İsrail Başbakanı olarak yine de onlara karşı yapılan insanlık dışı davranışlara gücü ölçüsünde göz yummuyordu. Şaret günlüğünde; ‘Gazze Şeridi'nde 20. 000 Arap'ın bulunduğunu, bunların yarısının Hebron tepelerine koştuğunu ya da buna zorlandıklarını var sayalım. Tabii ki, hiç karşı koymadan kaçacaklar ve kendileri için barınacak bir yer yaptıktan sonra da yeniden kargaşa yaratıcı vatansızlar olarak ortaya çıkacaklardır. Çevreye saçacakları, nefret, kin ve acıyı gözümün önüne getirebiliyorum. Ve bunların 100.000 tanesi Gazze Şeridi'nde bulunacak. Onları bastırabilmek için hangi yollara başvuracağımızı, yeniden nasıl nefret tohumları saçacağımızı ve uluslararası basında hangi manşetlerin atılmasına yol açacağımızı da düşünebiliyorum. İlki şöyle olurdu: İsrail Gazze Şeridi 'ne saldırdı. İkincisi ise: İsrail Arap göçmenleri yeniden yerlerinden etti’’ (27.3 .55; s. 865) Gazze Şeridi’nin işgalinin tek bir güvenlik sorunumuzu bile çözemeyeceğini kanıtladım. İşgal sırasında yapacağımız zulmün, göçmenlerin bize karşı duyduğu nefreti arttıracağını ve yaratacakları sorunların eskisi gibi sürüp gideceğini anlattım. (29.3 .55; S. 873)
Oysa kendisinin de içinde bulunduğu İsrail hükümetinin (1950'lerin sonlarına kadarki) amacı göçmenleri sınırdan uzaklaştırmak değil, onları kullanarak sınır bölgesinde gerilimi canlı tutmak idi. İsrail hükümeti sınır bölgesindeki Yahudi halkın güvenliğini sağlamak için çaba göstermiyordu. Bunun da ötesinde provokasyonlar ve yalan propaganda yoluyla bölge halkında sürekli tehlike altında olma duygusu uyandırıyordu. Ayrıca o yıllarda örgütlü bir Filistin Direniş Hareketi'nin varlığından da söz edilemezdi. Arap rejimlerince sürdürülmesine verilen gerilla benzeri eylemler, Filistin halkını bağımsızlık mücadelesine hazırlayıcı, nitelikte değildi. Arap hükümetleri eylemlere? Filistinli göçmenlerin varlığının ülkelerinde yol açtığı gerilimleri azaltmak ve uluslararası alanda sorunu gündemde tutmak amacıyla izin veriyordu.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE YAPILAN ERGENEKON VE TÜREVİ KUMPAS DAVALARIN AMACI?
Şaret şöyle yazıyor: "Mısır ordusundaki en iyi subaylardan 500 tanesi (Nasır'ın Negribi'i görevden almasından sonra) ordudan ayrılarak, idari ve siyasi görevler üstlendi. Kabul edilemez" (30.3.55) Şaret bu durumun, İsrail için büyük tehlike olduğunu söylüyor.
Tarih anlatımında tek bir ölçü olmalıdır. Bilgi verici ve yansıtıcı olmakla sınırlı olmalıdır. Ancak burada aklıma takılan bir soruyu aktarmak istiyorum;
İsrail için hasım ülkeler içindeki en tehlikeli durumun ordu içindeki en donanımlı Subayların idari ve siyasi görevler almasıydı. Çünkü İsrail devleti böyle yapıyordu. En donanımlı Subaylarını Devlet içinde kullanıyordu. Hasım ülkelerin bu duruma girmelerine müsaade edilemez diyordu. AKP hükümeti İsrail devletine hasım değil midir? Neden İsrail’in istediğini yaptı? Neden İsrail’in istediği olamaz şeyi olur kıldı? Kendi Ordusunu, Devletini ve Milletini yıkıma götürdü. Şaret’in günlüğüne yazdığı bize de birebir uyan kumpaslar zinciri tesadüf olabilir mi? Günlükten anlaşılan ve bizim kendimize sormamız gereken en yakıcı soru aslında budur?
BATININ YARATTIGI CANAVAR: İSRAİL'İN KUTSAL TERÖRÜ
Başta Moche Dayan olmak üzere Ben Gurion'un öğrencileri ısrarla "Ortadoğu'da ateşi tutuşturmak" gerektiğinden söz ediyorlardı. David Hacohen, Şaron 'a, "Deliler gibi hareket etmeye mecbur" olduklarını öğretiyordu. Böylece Araplar korkutulurken, batı da baskı altına alınabilecekti. Ben Gurion ise, Nasır'ın "Afrika'ya hâkim olmasını" önlemek için, kıtayı İsrail'in stratejik çıkar alanına tabi kılmayı hedefliyordu. Şaron, parlamentodaki bir oturumda aynı konuda şunları söylemiştir: "Bize deli mi diyorlar? Böylesi daha iyi." (La Nouvel Observateur, 9 Ocak 1982)
Davar'da Şaron’un açıklamalarına yakın öneriler ortaya atmaktaydı: "50'li yıllarda izlenen politikaya geri 'dönmeliydik ABD'nin farklı çıkarlarıyla bölgede İsrail’in konumunu sarsmaması için, körfezdeki petrol yataklarını havaya uçurmakla tehdit etmeliyiz. Aynı şekilde, batıya ve Özellikle ABD ye bu bölgedeki çıkarlarının gerçek temsilcisinin kim olduğunu göstermeliyiz. Batıya, İsrail 'i ele alırken aşmasına izin verilmeyecek bir sınır olduğunu öğretmeliyiz ... "
Baskı ve terör stratejisinden bu kadar açık söz edildiğinde, bunun anlamı Siyonist devletin amaçlarını gizlemeye gerek görmediğidir. Kanlı eylemlerini "insancıl" açıdan haklı göstermek gerektiğinde, batılı iletişim araçlarını arkasında bulacağını hesaplamaktadır. Siyasi terörü hangi biçim ve boyutu alırsa alsın, kınanmayacağı konusunda son derece kendinden emindir.
Devam edecek
İnanılır gibi değil