Yeni Genelkurmay başkanı; ‘eğer Irak, Suriye içindeki problemler nedeniyle ülkeye girerse biz de Suriye ye saldırmak ve bir dizi oldubitti gerçekleştirmeliyiz’ Bütün bu anlatılanlardan çıkan ilginç sonuçlar, yeni Genelkurmay başkanının ne yönde düşündüğünü göstermekte. Son derece huzursuzum. Yemekten sonra Lavon beni kenara çekti ve bir dizi konuda ikna etmeye çalıştı. Lavon 'a göre şimdi harekete geçmenin; ileriye yürüyüp, askerden arındırılmış hattın ötesindeki Suriye sınırlarını işgal etmenin tam zamanı. Suriye bölünmüş bir durumda. Böyle bir yıldırım planını onaylamakta tereddüt ettim. Kendimizi felakete dönüşecek bir maceranın başlangıcında görüyordum. Derhal harekete geçmeyi mi önerdiğini sordum. Bunu istediğini anladığımda nerdeyse şok geçirecektim. Karara varmadan önce beklememiz gerekir. Lavon zamanın çok kıymetli olduğunu, fırsatı kaçırmamamız için hemen harekete geçmemiz gerektiğini, böyle bir olanağı bir daha belki de hiç bulamayacağımızı söyledi. Ben yeniden bugünkü koşullarda böyle bir eylemi onaylamayacağımı söyledim. Son olarak da Ben Gurion 'la cumartesiye tekrar görüşebileceğimizi ve bu konuda fikrini sorabileceğimizi belirttim. Tereddüt göstermemden dolayı son derece öfkelenmişti. Ancak söylediklerime boyun eğmek dışında bir seçeneği yoktu. Askeri önderlerimizin kafasızlığı ve dar görüşlülüğü beni hayrete düşürüyor.
İsrail devletinin uluslararası ilişkiler alanında, orman kanunlarına göre hareket edebileceğini zannediyor veya hatta böyle hareket etmek zorunda olduğunu düşünüyorlar. "Askeri önderlerimizin kafasızlığı ve dar görüşlülüğü beni hayrete düşürüyor.’’
Suriye'ye ilişkin "tarihsel fırsatların" hiçbiri o dönemde gerçekleşemedi. Ama İsrail Şam'da bir kukla rejim kurma planından hiçbir zaman vazgeçmedi. Lübnan üzerine yaptığı ayrıntılı operasyon planları da, 1954'te hazırlanmış, ama gerçekleşmek için çekmecede 20 yıl beklemişti.
Yaklaşık 30 yıl önce Şaret döneminin sadık Mapai üyesi, son dönemde ise Begin' in savaş bakanı A. Şaron kamuoyuna şu açıklamayı yapmıştır: "Stratejik çıkarlarımızı ilgilendiren bölgeler 80'li yıllarda artık Arap ülkelerinden öte, Akdeniz kıyılarını, Türkiye, İran, Pakistan, Basra körfezi ve Afrika'yı, özellikle Kuzey ve Orta Afrika'yı kapsamaktadır.’’
TÜRK IRAK PAKTI İSRAİL’E KARŞI OLUŞMUŞ BİR HAREKETTİR.
‘Batılıların Arap ülkeleriyle yaptığı ittifaklardan dolayı İsrail 'de bir yalnız bırakılmışlık duygusu egemendir. Arapları silahlandırmaya yönelik bu ittifakların en son örneği, İsrail’e karşı amaçları açıkça ortada olan Türk-Irak paktıdır.’ İsrail başbakanı Şaret günlüğüne bunları yazıyor ve ekliyor ‘’ bu anlaşma, büyük bir dikkatle ele alınmalıdır. Bu konu basında, en güvenilir yazarlarımız tarafından, bizden talimat aldıklarını kesinlikle hissettirmeyecek şekilde işlemelidirler.’’ Şaret 1954 yılında Menderes hükümetinin aldığı kararı İngiliz oyunu olarak görüyordu. İsrail’i Türkiye’den ayırma planı diyordu.
(Antlaşma 26 Şubat 1955’te Irak Mebusan ve Ayan Meclisi tarafından kabul edilmiş ve 27 Şubat 1955’te de Irak Kralı II. Faysal tarafından onaylanmıştır. Antlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de müzakere edilerek, 26 Şubat 1955’te kabul edilmiştir. 27 Şubat 1955’te Türkiye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü TBMM’de yaptığı konuşmada bölgedeki kardeş Arap ülkelerinin de bu antlaşmaya katılmalarını beklediklerini ve bu amaçla bölgedeki Arap ülkelerini ziyaret ettiklerini dile getirmiştir.’)
İSRAİL TÜRK DEVLETİDİR
Şaret’in, günlüklerinin bütününe bakıldığında; zulme, kıyıma ve katliamlara karşı olması öne çıkıyor. Ona göre Araplar tarih boyunca Yahudilere kıyım yapmıştı. Özellikle Yahudi Türklerine.
Şaret istilacılar diye nitelediği insanlar bugün bizim zorla topraklarından sökülüp atılmış Filistinli Araplardı. Bunlar köylerine geri dönmeye ya da İsrail egemenliğindeki topraklarda kalmış olan aileleriyle yeniden ilişki kurmaya çalışıyorlardı.
Yahudi Türkü Başbakan Şaret; Osmanlı subayı iken Arapların tarihten gelen Türk düşmanlığını sahada yaşayarak deneyimlemişti. Ona göre, Araplar; İsrail devletini bağırlarına saplanmış Türk devleti olarak görüyorlardı. Nitekim yıllar sonra Filistin önderi Mahmut Abbas; Şaret’i doğrularcasına konuştu. ’İsraillilerin tarihte bildiğimiz İsrailoğullarıyla alakası yoktur bunlar Hazar Türkleridir’’ diyordu.
Konunun ilginç yanı Hazar coğrafyasını ilk gezen ve Hazar Yahudilerinden bahseden gezgin tarihçilerin çoğu Araplardı. Gerçekten de bu öngörü yıllar sonra gerçekleşti. 1947’deki BM görüşmelerine Araplar Üç heyetle katılıp İsrail devletinin neden kurulmaması gerektiğini BM kürsünden şu sözler ile açıklıyorlardı "bunlar bizim kardeşimiz değil Hazar Türkleridir’’ Araplar bunun için en başından beri İsrail'in kurucularını tanıyorlardı. Hatta bu sebepten Araplar Türklere ve Türkiye'ye karşı her siyasi olaylarda hep Türkiye'nin aleyhine karar aldılar. Bu sebepten Kıbrıs’ta Rumları, Karabağ'da Ermenileri desteklediler. Bu sebepten Türkiye'ye yönelik terör örgütlerine topraklarını ve kapılarını açtılar, eğittiler...
Basında bize gösterilen oyunlar gerçekte tarihten gelen kanlı bir hesaplaşmadır. Bu hesaplaşmanın bir tarafında Araplar diğer tarafında Türkler vardır. Bilinip de konuşulamayanların özeti bu mudur?
Devam edecek…
/Bu nasıl şey ya. Bize söylenenler yalan mı? Niye duymadık. Eğer yazdıklarınız doğruysa ki doğru olduğunu destekleyen çok şey var. Vay halimize .