Yazan: Muammer KARABULUT
Diyarbakır’ın Tavşantepe mahallesine, 29 Ağustos 2024 tarihinde giden, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı ve Avukat Müjde Tozbey dün (14 Eylül 2024) katıldığı bir canlı yayında (Halk TV), bugüne kadar örgütlü yalan söylediği anlaşılan erkeklere Narin’i sorduklarında: “Biz Osmanlı torunuyuz, dedelerimiz Osmanlı padişahının ibrikçisi, aşçısıydı, bizim ailemiz kutsaldır.” cevabını vermeleri fazlası ile dikkatimi çekti.
Ve bugün Müjde Tozbey’i de aradım. Aynı ifadeleri tekrarladı.
Bunun üzerine Osmanlı dönemindeki ibrikçi ve ibrikçibaşı görevlerini araştırdım.
İbrik, Farsça bir kelime olan âbrîz (su döken) kelimesinden türetilmiş ve Arapçadan “ibrik” olarak Türk diline girmiş. Osmanlı Sarayında, def-i hacet ve sonrasında, ibrik ve leğen hizmetiile temizlik servisi sırasında, padişahın su ihtiyaçlarını karşılayan görevliye “ibrikdarbaşı” denirmiş. İbrikdarbaşı, padişahın gerek abdest gerekse yemek öncesi ve sonrasında temizlik ihtiyacını karşılayacağı suyun teminini üstlenen, aynı zamanda ibrik nesnesinin bakımından da sorumlu kişiymiş. (Uzunçarşılı, 2014). (1)
Yine Osmanlı Saray idaresinde, birden fazla ibrikçi ustası da olduğu için ibrikdarbaşları, katipler, harem ağaları, musahip ağalar, kitapçı, şamdancı, kahveci, içoğlan ve kapıcı gibi görevliler ile birlikte anılmaktadır.
Osmanlı Sarayında padişaha, def-i hacet ve sonrasında ibrikle hizmet eden, bu görev anında hangi ibriği alacağını, “bir emir vererek” göstermezken, aynı görevi halk arasında yapanlara mizahi olarak İBRİKÇİBAŞI denirmiş.
İbrikçibaşı, Osmanlı sonrasında yeni kurulan ulus devletler ile birlikte Türkiye modernleşme sancısı çekerek, 1996 yılında, Atıf Yılmaz’ın yönettiği ve adı “Ah Güzel İstanbul” olan filmde anlatılmış. Filmin başrollerini de Sadri Alışık ve Ayla Algan paylaşmış. Film, Sadri Alışık’ın, “Bendeniz Haşmet İbriktaroğlu. Dedemin dedesi Osmanlı Sarayında ibrikçibaşı imiş.” anlatımı ile başlıyor.
Haşmet İbriktaroğlu karakteri ile anlatılan film, alaturka-alafranga çatışmasını ele alan bir kara komedidir.(bkz)
İşte bu ibrik hikayesinde de örnekle, sarayda çalışanların Osmanlı soyundan gelmesi söz konusu değildir... Dolayısıyla İbrikçilik yapan Güranların da “Osmanlı torunu” olması söz konusu olmaz. Ailenin Narin Güran cinayetinde söyledikleri yalanlar gibi, “Osmanlı torunu” oldukları da yalandır. Üstüne bir de “kutsal” olduklarını söylüyorlar.
Bu yalanlara sığınanlar veya Osmanlı ile kendine koruma kalkanı oluşturanlar, “…anası babası belli olmayan kozmopolit maskaralar…”(bkz)’dır. Yalanla yaşadıkları için bugün de bu yalanlarını, öldürdükleri bir çocuk üzerinden söylemeye devam ediyorlar. Birileri bunlara “kutsal” ve “Osmanlı torunu” olmadıklarını anlatmalı.
Çünkü günümüzde,Osmanlı torunu olmadığı halde kendisini Osmanlı veya günahkâr olmasına rağmen kendisini “kutsal” görenler, her türlü yalanı söyleyebilir ve ihaneti yapabilir.
(1) İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜDOKTORA TEZİ, TASARIM TARİHİ İLE MÜZECİLİK ÇALIŞMALARI ARASINDA ETKİLEŞİMLİ BİR MODEL ÖNERİSİ: SU NESNELERİ SERGİSİ TASARIMI Meltem MARALCAN GÜLMEN, Ocak 2020 file:///C:/Users/W8/Downloads/502112908.pdf
İyi ki Selçuklu demedi