Yazan Abdurrahman DİLİPAK
Haram aylardayız. Savaşmak yasak.
Ama gerçekten öyle mi? Siber savaş’da görünmeyen ordularla savaşıyorlar.
Hocam, sahi Haram aylarda savaş oyunları oynamak, savaş filmleri seyretmek caiz mi?
Biliyorsunuz, İslam’da yılda 4 ay, bize bir saldırı olmadan savaşmak yasak.
Ve bu aylara, “Haram aylar” diyoruz.
Hocam, MetaVerse’de ya da astral yolculuğa çıksam, Lucid Dream mesela, sipariş bir rüyada 1. Dünya savaşını, 2. Dünya savaşı, kurgusal bir yeni dünyasını yaşasam caiz mi? Bu soruların cevabını siber hocalar mı verecek, ya da kim verecek.
Bu kural sadece devletleri ilgilendiren bir konu değil. Husumetle ilgili bir takım çatışma riski taşıyan konular da bu çerçevede değerlendirilir.
Aslında bu gün, din ve devlet büyüklerinin İlah ve Rab edinilmesi ve onların da hüküm koyucu ve terbiye edici bir rol üslenerek kendilerini İlah ve Rab ilan etmesi, mutlaklaştırması, la yüs’el, yaptıkları işler ve söyledikleri sözlerden hesap sorulamaması konusunu yazacaktım, ama böyle bir giriş yapayım dedim.
Bugün, ilan edilmemiş, görünmeyen, RF ve ışın silahlarının kullanıldığı bir savaşın içindeyiz. Görünmeyen ordular, dört bir taraftan saldırıyorlar. Tanklar, toplar, görünen askerler yok bu savaşta. Buna elektronik savaş, siber savaş, biyolojik savaş, kimyasal savaş da diyebilirsiniz. Yarın Humanoid askerlerle de karşımıza çıkabilirler. Aslında Avatar askerler, Trojanlar şu anda aramızda görevlerini yapmaya devam ediyorlar.
MSB, TSK ya da TBMM bir savaş ilan etmiş değil. Ama savaştayız, Gerçek savaştaki kadar çok insan ölüyor.
VİP ve CİP’lerin onayladıkları bir savaş bu. Ama onlar bu savaşın sorumluluğunu taşımıyorlar.
VIP biliyorsunuz, İngilizce “Very Importent Person” diye tanımlanan “Çok önemli personel” anlamında kullanılıyor. CIP ise “Citizen Impotant Person”. Yani “Sivil çok önemli kişi”. Devlet adamları, yüksek bürokrat, Aydın, Sanatçı, Sporcu, İş adamı, STK temsilcisi, Çok tanınmış Gazeteci, Kanaat önderi, Mega Player, İdol, lider falan bu kategoride değerlendiriliyor.
Hani şu “Aydın ihaneti” diye eleştirilen kesim var ya, onlar bunlardan. Hemen hepsi okumuş takımındandır. CoVID dönemini hatırlayın, o dönemde siyasi emellerini GlobalReset’in siyasi emelleri, şahsi çıkarları Finans Kapitalin, Global sermayenin menfaatleri ile tevhid eden, koro halinde onların sözleri istikametinde konuşan, siyaset, bürokrasi, akademi, iş dünyası, media, STK sözcüsü kim varsa, onlar bunlardandı.
Çok eski dönemlerde de vardı bunlar. Peygamberlere karşı çıkan, Peygamberlerin kendileri ile mücadele ettiği gruplar bunlardı. Kur’an-ı Kerimde bunlardan söz eder ve bu özellikle “sayar üleması” takımına “Kanaat önderi” anlamına gelen MELE’ denir. Bugün adına Politika Kurulu, ya da Bilim kurulu denilen yapıların üyelerinden bazıları bunlara benzetilebilir.
Diyanet İslam Ansiklopedisinde bu konuda şu bilgilere yer verilir: “Kur’an’da mütref (refah yüzünden şımarıp azmış) (el-İsrâ 17/16), sâdât ve küberâ (liderler ve ileri gelenler) (el-Ahzâb 33/67) tabirleri de mele’ kavramına yakın mânalarda kullanılmıştır. Peygamber kıssalarının dışında iki âyette geçen “el-mele’ü’l-a‘lâ” (yüce topluluk) ifadesi (es-Sâffât 37/8; Sâd 38/69) melekler âlemi olarak yorumlanmıştır.” Bunlar sözü delil kabul edilen, dokunulmaz, masum/günahsız/yanlış yapmaz, işlerinden, sözlerinden dolayı eleştirilemez, özel koruma altında, kutsal kabul edilen kişiler bu kategoride tanımlanarak kuşanmaktaydılar.
“Kur’an’da mele’ kelimesi sahip oldukları zenginlik, soyluluk, sosyal statü gibi maddî imkânlara aldanarak hak dine ve onun peygamberine karşı mücadeleye girişen, inananlara zulüm ve baskı uygulayan inkârcı liderler hakkında zikredilmiş; bunların, bâtıl inançları ve haksız menfaat hesapları uğruna, kendilerine gönderilen peygamberlerin getirdikleri yeni inanç esasları ve değerler doğrultusunda toplumda gerçekleştirmek istedikleri değişimi engellemeye çalıştıkları vurgulanmıştır. Bazı âyetlerde kelimenin olumsuz bir anlam yüklenmeksizin “kendilerine danışılan kimseler” mânasında kullanıldığı da görülür (meselâ bk. Yûsuf 12/43; en-Neml 27/29, 32, 38). Âyetlerin çoğunda ise anılan gruplar inkârcı (el-Mü’minûn 23/33-38), kibirli (el-A‘râf 7/75, 88), zalim (el-A‘râf 7/103; Yûnus 10/83), küçümseyici (Hûd 11/27), zenginliklerinden dolayı şımarıp azgınlaşan (Yûnus 10/88; el-Kasas 28/32), inatçı (Sâd 38/6) ve alaycı (Hûd 11/38) şeklinde nitelendirilmiş, bunların atalarının bâtıl inançlarına sıkı sıkıya bağlı oldukları (el-Mü’minûn 23/24-25), peygamberi ve ona inananları tehdit ettikleri (el-A‘râf 7/88, 90) ifade edilmiştir.”
Sakın, din ve devlet büyüklerini, Allahtan başka hiçbir şeyi ve kimseyi mutlaklaştırmayalım. Onları İlah ve Rab edinmeyelim ve aklımızı da kiraya vermeyelim ki, şeytan da bizi Allah’la aldatmasın. Sözü dinleyelim, işe bakalım, doğrusuna destek olalım, yanlışına karşı çıkalım ve haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayalım. Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli haykıran sesi olacağız. Bu vesile ile Kurban bayramımızın aklımızı başımıza getirmesi, dirilişimize, uyanışımıza vesile olması için Selam ve dua ile.
Merhaba çok değerli hocam. Ben de sizin gibi çok yazmak istiyorum bu tür bilgileri ama müslümanlar okumuyor. Bu müslümanlar daha kendi kitabını okumuyorlar ne yapacağız? Ben de sonuçta müslümanlar okumıyor diye kaleme almıyor. Geçen günlerde Türkiye şarbon girdi bazı köylerdr çok hayvan telef oldu bunu Küreselciler yapıyor dedim. Ama beni dinleyen olmadı.