“…Böyle bir miting tertiplemek dopdolu bir sinema salonunun ortasında ‘Bomba var’ diye bağırmaktan farksız.”
“…aşı düşmanı miting düzenlemek de çılgınlık değil mi Sayın Dilipak?”
“…aşı mecburiyeti getirilmesi şart.”
“…Çok şükür pandemideki akıl tutulması geride kaldı.”
Yazan Muammer KARABULUT
Türkiye’de küreselcilerin tüm zamanların en büyük projesi olan planlı salgına karşı 11 Eylül 2021 tarihinde İstanbul Maltepe’de, “Büyük Uyanış” adı altında yapılan miting öncesi Nagehan ALÇI, “Okulların Açılması, Aşı mecburiyeti ve Aşı Karşıtı Miting…”(bkz)ve aynı gün de “Aşı Karşıtı Çılgın Mitingin Perde Arkası”(bkz)başlıklı iki yazı yazdı.
ALÇI ilk yazısında, aşı olmayanlara saygı duyarken, “kısa süre içinde test zorunluluğu aşı mecburiyetine çevrilmeli. Bunu istemeyenlere de ücretsiz izin hakkı tanınmalı… Çocuğu okulda olan tüm vatandaşlara da aynı şekilde aşı zorunluluğu getirilmesi gerekiyor…Çocuklarımızın beden ve ruh sağlığı için öğretmen ve velilerin aşılanması şart.
Bu arada öğrendiğime göre Dilipak aşı karşıtı miting düzenlemeyi düşünüyormuş. Biliyorsunuz aşı düşmanlığı furyasının liderliğini İslamcı cenahta Dilipak, Kemalist cenahta Soner Yalçın üstlenmiş durumda…Ben 45 senedir kesintisiz köşe yazarı ve açık oturum yorumcusu olan ve bu bağlamda Türk medyasında sembol isimlerden gördüğüm -ama görüşlerine tamamen zıt olduğum- Dilipak’ın ifade özgürlüğüne saygı duyuyorum. Akit Medya’nın Dilipak’a açtığı geniş alanın da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum ama aşı düşmanı miting düzenlemek de çılgınlık değil mi Sayın Dilipak?
Yani artık orada da durmak gerekmez mi? Böyle bir miting tertiplemek dopdolu bir sinema salonunun ortasında ‘Bomba var’ diye bağırmaktan farksız. İnsanların hayatı ve can sağlığı söz konusu...Neyse ki Prof. Yavuz’un dediği gibi aşı karşıtı değil aşı kararsızları yani aşıya ikna olmamışlar esas büyük grup…Sayın Ceyhan evrensel bilim kriterlerine ısrarla uymamaya devam ediyor. Bu bağlamda Dilipak’tan farkı yok Ceyhan’ın.”
ALÇI yazısında devletin aşı konusunda, “fazla gevşek” davrandığını ve tavrını değiştirmesi gerektiğini, “başta sağlık çalışanları olmak üzere öğretmen, polis, postacı gibi vatandaşla doğrudan muhatap olanlara aşı zorunluluğu getirip ‘Aşı olun, sorumluluğu ben üsleniyorum’ derse tereddüt eden birçok vatandaş da ikna” olacağını da belirtiyordu.
Çünkü ALÇI’ya göre, salgını bitirmenin bilimsel olarak kanıtlanmış tek yolu aşı olmaktan geçiyordu.
O günkü yazsında ALÇI daha da ileri giderek, “Aşıyı sadece konserler, uçaklar, maçlar için zorunlu tutmak yetmez. Topluma karışan her yetişkin gruba kategori kategori aşı mecburiyeti getirilmesi şart. Yoksa birilerinin tercihi herkesin sonu olacak…” diyordu.
Aradan 10 gün geçtikten sonra da, “Çılgın Mitingin Perde Arkası”nı yazdı. O günkü yazısında, önceki yazısı sonrası Abdurrahman DİLİPAK’ın kendisini aradığını, Mitingin aşı karşıtı değil, oynanan küresel oyuna karşı olduğunu ifade ettiğini ama kendisinin, “Sayın DİLİPAK’ın tezlerinin çılgınlık olduğunu” düşündüğünü ifade etti.
Daha sonra ALÇI ile uzun süren bir telefonla konuşması yaptık. O gün, PCR Testten, mRNA sıvısına kadar planlı salgının bütün araç ve gereçlerini konuştuk. Fakat ALÇI yazında, “Bu küresel bir oyunsa bu oyundan oyunun kurucuları olarak işaret edilen ABD, İsrail, Avrupa da aynı şekilde hatta daha fazla etkilendi. Kaldı ki ölümler bir oyun değil…Dolayısıyla Abdurrahman Bey ve telefonda uzun uzun konuştuğum Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut'un iddialarını fantastik buluyorum.” dedi.
Aradan 15 ay geçti (18 Aralık 2022) Nagehan ALÇI bu sefer, “Covid Değil İnfluenza” başlıklı bir yazı daha yazdı.
ALÇI yazısında, “İnfluenza salgını hayatı durduran Covid salgınını çocuklar arasında çoktan solladı bu sene. Etrafımda neredeyse herkes hasta. Minikler kırılıyor.
Bizim kızların ateşi üç gündür bir iniyor, bir çıkıyor.
Şimdiki duruma bakıyorum da… Çok şükür pandemideki akıl tutulması geride kaldı. Çocukları böylesine etkileyen bir salgında bile elbette kimsenin aklına okulların kapısına kilit vurmak gelmiyor. Hasta olan evde kalıyor, iyileşince okula dönüyor. Halbuki çocukları doğrudan etkilemeyen Covid salgını bahane edilerek bu ülkenin gelecek kuşakları yaklaşık 2 sene eve hapsedildi, okuldan, eğitimden uzak kaldı. Bu saçmalığı hala içime sindiremiyorum… Avaz avaz isyan ettiğim ve isyanımda yalnız bırakıldığım günler geliyor aklıma. Çocuklarımızın hayatından boşu boşuna çalınan upuzun günler. Halbuki onları doğrudan etkileyen influenza salgınında bile eğitim sorunsuz devam edebiliyor mu? Edebiliyor… O halde pandemide yapılan bu yanlışlığın en azından bir özeleştirisinin yapılması gerekmez mi?”(bkz)sorusu ile bitirdi.
Sayın Nagehan ALÇI’nın üç farklı zamanda yazdığı yazının sonuncusunda, “pandemide yapılan” yanlışlıklardan bahsetti. Fakat, “pandeminin” bir nüfus azaltma, 5G ile 4.0 sanayi devrime geçiş ile 5.0’a uzanmak olduğunu hala görmüyor veya göstermek istemiyordu. Belki de U dönüşü yapmak istedi ama o da olmadı.
Düşüncülerimi, iddialarımı gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, düş ürününün karşılığı olan, “fantastik” bulmuştu. Keşke haklı olsaydı…
Özür dilemeyi bile beceremiyorlar. Sorgulayan, düşünen, araştıran ve uyaran insanlara demediklerini bırakmadılar. Sanki çok faydalı bir ürün reklamı yapılıyormuş gibi tv lerde sıvılanma gösterileri yaptılar. Bu gün ve bundan sonra ortaya çıkan ve çıkacak olan, gerek sıvıların, hes, eve hapis vb. uygulamaların her türlü olumsuzluklarında onlarında bir payı var. Ve (inananlar için) İNŞALLAH, hesap günü onlara ağır yükler yüklenecek. İslami bakış açısına sahip olduğunu iddia eden bir gazetede, hukukçu (avukat) olduğunu iddia eden bir yazarın, sıvı olmayanların cinayete teşebbüsten yargılanması gerektiğini öne sürdüğü yazısını, sıvılanmayanlara ekmek bile satmayacaklarını söyleyen fırıncıları, maske takmak istemediğim için beni dükkanına almak istemeyen esnafları, sıvılanmak istemedikleri için insanları işten atan işverenleri hiç unutmayacağım. Sizde unutmayın. Unutursak daha zalim şekilde daha beterini yapacaklar. YAŞASIN ZALİMLER İÇİN CEHENNEM...