Sanal alemde arama motorları ve sosyal media ağları, George Orwell’in 1984’ünü hatırlayan bir şekilde, katı bir Checking uyguluyorlar ve Uluslararası sistemin tezlerine, iddialarına karşı çıkanların seslerini kısıyorlar.
Checking sistemleri yıllar öncesinden tüm dünyada sessizce örgütlendiler. Monitoring sistemleri ile dünya izlenmeye alıncı, Beyin envanterlerimiz, akademik envanterlerimiz çıkartıldı. Sermaye, siyaset, bürokrasi, STK ve Medialar fonlandı. O STK, Media ya da kiralık beyinler aslında emperyalizmin Truva atları değilse nedir?
Arama motorları Global güçlerin komplolarını deşifre etmeye kalkanların yazılarını, seslerini tek tek siliyor. Ve kaba bir şekilde, açıkça onları engelliyor.
George Orwell’in kehanetleri diyebileceğimiz 1984, daha kaba ve acımasız bir şekilde gerçekleşiyor. İnsanlık yargısız bir infazla ev hapsine tıkılıyor. Devletler, bu anlamda uluslararası sistemin emir eri gibi hareket ediyor.
Orwell 2 noktada yanılmıştı aslında. Yıl 1984 değil 2019 olmalıydı ve yanıldığı ikinci nokta, Orwell bu kadarını hayal bile dememişti. Durum bu anlamda çok daha vahim.
Orwell’in kitapları şöyle: (1949), Hayvan Çiftliği (Bir Peri Masalı) (1945). Paris ve Londra'da Beş Parasız (1933). Burma Günleri (1934). Papazın Kızı (1935). Zambak Solmasın (1936). Wigan İskelesi Yolu (1937). Katalonya'ya Selam (1938).Daralma (1939). Neden Yazıyorum (1946). Faşizm Kehanetleri (1930-1950). Kitaplar ve Sigaralar (1938). Katalonya'ya Selam(1938). Boğulmamak İçin(1939)
Orwellbir yandan “sınıf atlama özlemi”ni insanların hayatında nelere mal olduğunu anlatmaya çalışır. Sınıf atlama özentisi içindeki dar gelirlilerin bir statü arayışlarını konu alırken mesela Hayvan Çiftliği’inde İspanya'daki "ihanete uğramış devrim” onu derinden sarmıştır. Hayaller gerçek olmayıncasukutu hayal yaşayan kitleler, umutsuzluk, çaresizlik, aldatılmış duygusu ile kendi içlerine çökerler. Orwell savaş sonrası yıllarda yaşananları, Franco'nun, Hitler'in, Stalin'in bu 'despot'lara hayat veren hırsları , devrimlerim kendi kadrolarına ve onlara umut bağlayanlara nasıl yabancılaştığını, gelenlerin gidenleri aratır noktaya nasıl geldiklerini anlatır kitaplarında. Para ve iktidar dönüştürmek için gelenleri dönüştürmüştür. Hayvan Çiftliği trajik bir devrim hikayesidir. Kahramanlar hayvanlar olsa da, insanlar aslında hayvandan aşağı bir noktaya sürüklenebildiklerini yaşananlar bize göstermektedir. Politikacıların çevresini sarar kifayetsiz muhterislerin nasıl kıraldan fazla kıralcı olarak, “islah edici” görüntüsü ile zulüm ve bozgunculuk yaptıkları yaşanan hayatta görülmektedir zaten.
1984’e gelince, alegorik politik roman aynı zaman dfa batıda Kehanet olarak yorumlanan bir öngörüde de bulunmaktadır.. Hikâye distopik bir dünyada geçer. “Big Brother” romanın ana kahramanıdır. O Büyük önder, lider, bir kahraman, kurtarıcı, rola sahip bir kişiliktir. Parti herşeye hakimdir. Kimse onu eleştiremez, ama o herkesi eleştirebilir. La Yüs’eldir. 1984kehanet içeren bir kâbus senaryosudur bir bakıma.. Ferdin kişiliği yok edilerek din, ahlak, gelenekten bağımsız bir BİREY’e dönüştürülmüştür. O zaman Chip olmadığı için, Trans Humanizm’den söz edilmese de, adı Neuralink olmasa da bir şekilde bu BİREY’lerin zihinleri bir şekilde kontrol altına alınmıştır. Nesneler arası iletişimden söz edilemese de, Humanod denmese de adına, insanların makineleşmiş, biyonik robotlara dönüştürülmüştür. Yeni Normal düzende totaliter bir dünya düzeni söz konusudur. 1984 yazıldığında ütopik, Yeni Normal dönemde ise gerçekçi bir romandır aslında. Yaşlandıkça gençleşen bir roman söz konusu. Bu bir romandan çok uyarıcı bir çığlıktır aslında Ülkeler derin bir sessizlik içinde tehlikeli bir vadiye doğru sürükleniyorlar. Media, Sermaye, Siyaset, bürokrasi, akademi, STK’lar büyük ölçüde sanki ipnoz edilmiş gibi. Maske sadece ağzımıza, burnumuza değil, sanki gözlerimize ve kulaklarımıza da takılmış. Derin bir sessizlik içinde meçhul olmayan bir geleceğe doğru sürükleniyoruz.
Dilerim, uyandığımızda bu derin uykumuzdan, çok geç kalmış olmayız.
Kaygılıyım, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bir helakla karşı karşıya kalabilir miyiz.
Umutluyum, karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır.
Öfkeliyim, Biz ıslah edicileriz diye ortalıkta dolaşan bozguncuların ta kendileri olan Bill’in adamlarına karşı siyaset neden sessiz ve onların düzen suyunda gidiyor.
Kararlıyım, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağım.
Teşekkür ediyorum, Hakkın ve Halkın, gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olanlara. Selam ve dua ile.
Susan şeytanlar meclise toplanmış uyuyan halkı uyandirmayalim derdindeler