“Grobal Reset”çiler, 3. Aşamaya geçiyorlar. Savaş tanrısına adadıkları Mart ayında bir “savaş” da çıkartmaları gerek daha, işleri çok. Ukrayna konusunda Tanrı adayları, daha tanrı olmadan aralarında savaşmaya başladılar. “Acemi tanrı kaş yapayım derken göz çıkartır” diye bir madde vardı sanırım Mor kitapta. Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder derler, yarım tanrı’nın yapmayacağı yok.
Eğer, Wuhan, CoVID, yarasa masalına inandıysanız buna da inanabilirsiniz. Çoğu pedefoli hastası “Birey“lerden oluşan bu zamane Tanrıları “Ukrayna” ile uğraşırken onların yerine biz yazalım bu defa masalı. Sahi yeni Wuhan niye Ukrayna olmasın. Yeni Pandemi yerli ve milli bir pandemi olmasın. Bu vesile ile elde kalan TurkoVac’ları, pandemiye aşı olarak satarız belki arkasından da gelsin bir “Yerli ve milli” mRNA! Köşe oluruz köşe! Az zamanda büyük işler başarıp dünün zararını kapatırız bu şekilde. Elin adamı yapıyor, bir niye yapmayalım. Maksat “milli menfaat” olunca al sat!?
“Evvel zaman içinde kalbur saman için, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken”.. Yok yok, bu çocuklar içindi, büyükler için şöyle olmalı: Herşey biz yaşarken oldu, artırılmış gerçeklikler uydurulan yalanların gerçeğin yerini aldığı bir zamanda, tam da Milattan sonra 2022’nin Mart’ında, Martı’lar deniz perilerine şarkılar söylerken, Martius yeni savaşların hayallerini kurarken, oldu olanlar.
Biz Pandemi’de “aşı yemiş bireyler”in şaşkınlığı ve yorgunluğu ile ne yapacağını bilmez şaşkın ördekler gibi bakınırken çevremize, oğullarımız ve kızlarımız artırılmış sanal gerçekler peşinde Meteverse hayalleri kurarken uyandık derin uykumuzdan.
Oksijen yetersizliğine sebeb olan maskeler ve oksijen atomlarının frekansını değiştiren 5G’leri RF bombardumanı altında, palyaçoların rollerine uygun, yeni maskesini takarak demokrasicilik oyununda cumhurbaşkanı taklidi yaptığı o günlerde, üstüne üstlük ölüm korkusunun sebeb olduğu farklı bir pandemi’nin sarhoşluğu içinde, üstüne üstlük, burnumuzun dibinde bir de yeni savaş cephesi açılırken, (ne diyeceğimi unuttum) işte. Bu kadar uzun girizgah olur mu? Mille emojilerle konuşuyor. Eskiden 45 dakika dinleyenler, şimdi 20 dakika sonra başta ne dendiğini unutuyor.
Ha, tamam, “bir kırmızı şapkalı kız varmış”. Yok, bu şarkı böyle değildi. Masal değil gerçek, “Rus askeri güçlerine bağlı Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma Kuvvetleri Komutanı İgor Kirillov, ABD'nin Ukrayna'daki 30 ayrı bölgede inşa edilen “askeri biyolojik programı Araştırma Merkezi ve Laboratuvarları konusunda açıklamalarda bulunmuş. Black and Veatch şirketi tarafından yürütülen proje kapsamında "veba, şarbon, bruselloz, difteri, salmonelloz, dizanteri patojenleri” üzerinde çalışılıyormuş. Tamam şimdi buldum. Gerçekle ne işimiz olur bizi. Kendi masal dünyamıza dönelim. O vurulan laboratuvarların üzerinden uçak bir ördek sürüsü, oradaki bir göle inmişler. O mikroplar o ördeklere bulaşmış. Onlar Karadeniz üzerinden uçup, Samsun ile Tekirdağ arasındaki bölgelere göçmüşler. Hani The Economist’in kapağındaki üç ördekten biri düşüyor ya, o ördekler bunlar olsa gerek. Biri düşmüş ölmüş, o ördeği bir tilki yemiş, O tilki bir kümese girmiş, kümesteki tavuğu ısırmış, sahibi yaralı tavuğu keserken elini kesmiş, ona mikrop bulaşmış derken mikrop şehre yayılmış.
Bu hoşunuza gitmedi ise, o ördeklerden birisi ishal olmuş, uçarken kakasını yapmış. Kakası otların üzerine düşmüş. O otu bir dana yemiş. Sahibi danayı kasaba vermiş, kasap danayı kesmiş, eki parçalarken elini ağzına götürünce mikrop ona da bulaşmış. Bu da hoşunuza gitmedi ise, ördeği bir avcı vursa nasıl olur. Ya da hepsini birden kullanın, ineğe şarbon bulaşsın, ölen ördeği kedi yeşim, kedinden kedinin sahibine bulasın. Kedi yerine köpek de olur. Birkaç bölgede birkaç pandemi olsa nasıl olur. Niye tek bir pandemi olsun ki, hatta bir de balıklardan bulaşsın. Kutuplardaki buzullar eriyor ya, kristalleşmiş antik bakteriler sıcak denizlerde çözülünce, onu bir balık yutsun, balığı balıkçılar yakalasın, balıktan da insanlara bulaşsın. Hayvanlara da bulaşabilir.
Bu da kesmedi ise, “masal yarışması” açalım, en güzel masalları sırası ile anlatırsınız. Varyant varyant büyüyen bir yalan vardır. Nasıl olsa bu yalanlara politikacısı, bürokratı, akademisyeni, STK’sı, kanaat önderi, medyası, sermayesi inanıyor.
Yalandan kim ölmüş ki! Hatta masalın adını “Kehanet” dersiniz, olacakları bildi derler! The Economist öyle yapmıyor mu ya da Simpson’lar!
Derin bir uykuya dalan kalabalıklar şimdiden Metevars dünyasının Şirine’lerine döndüler. Hatırlarsanız çizgi filim karekteri Uykucu Şirin karekteri vardı. ”Gençleşme iksiri” içerek uykucu şirine dönüşmüştü. Dini metinlerde Ashab-ı Kehf diye bilinen 7 uyurlar vardı. Onlar direnen 7 kişiydi. Şimdi Şeytan Milyarca insanı uyuttu, bunlar o oyuna inandılar ve sanki uyanmaya pek de niyetleri yok gibi. Uykucu şirin “gençleşme iksiri içmişti, bizim biyolojik insan türünün son örnekleri olan kesimden birileri “ölümsüzlük iksiri” içip, ölüm uykusuna yattılar sanki.. Bakalım Ramazanda uyanır mı bizimkiler. Selam ve dua ile..