BİR DAMLA KLORDİOKSİT

Yazan Rüya TEKİN

Bugün 5gvirusnews’de yayınlanan ilk yazımda biraz CDS ( Klordioksitten ) önemli bilimsel araştırmalardan ve kendi deneyimlerimden bahsetmek istiyorum.

Klordioksit sadece oksijen sağlamakla kalmaz aynı zamanda klorür iyonu ile bakteri, virüs, mantar ve parazitlere karşı güçlü bir oksitleyici maddeye sahiptir. Tıplı kırmızı kan hücreleri gibi klordioksitte oksijeni depolayıp taşıyabilme özelliğine sahiptir.

Bu Klordioksit molekülünün bir oksidasyon süreci olarak bir tarafta tuza, diğer tarafta oksijene dönüştüğü reaksiyonla gerçekleşir. Bu reaksiyon çok fazla elektrokimyasal enerji açığa cıkarır ve aynı zamanda asidik patojenleri alkaliye dönüştürerek vücudumuzdan uzaklaştırır. CDS ve MMS arasındaki fark CDS (Klordioksit ) in MMS (den daha güvenli ve etkili olduğuna dair bazı çalışmalar var. Çünkü CDS yani Klordioksit mide asidiyle temas ettiğinde midede olması gerektiğinden fazla ikinci bir reaksiyonu tetiklemiyor. MMS (Sodyum Klorit ve Hidroklorit asit ) karışımı asla tek başına ve doğrudan alınmaması gerekir. Her iki bileşen kuru bir cam kavanozda aktive edilmeli ve reaksiyon nedeniyle kehribar sarısı renge dönene kadar beklenmelidir. Bu renk su eklemeye hazır olduğunu gösterir. Seyreltilmeden kullanılmamalıdır.

MMS: Sitrik asitle aktive edilmiş sodyum klorit karışımı (NaCIO2) CDS: Karışım gazının suda çözülmüş hali ( Klordioksit ) CD: Hidroklorit asitle aktive edilmiş sodyum klorit karışımı ( NaCIO2 )

En çok merak edilen ve tepki gören konu ise Klordioksitin toksik olup olmadığıdır. Toksisite derecesinin her zaman kullanım sekli ve doza bağlı olduğunu her profesyonel sağlıkçı bilir. Fazla, konsantre bir miktar tüketilirse ciddi tahrişler meydana gelebilir. Ancak bu kadar yüksek dozda kullanmaya asla gerek yoktur. Klordioksit vücutta biriken ve atılamayan bir toksin değildir.

Kanıtlanmış endokrinolojik etkileri yoktur. Şimdiye kadar (yaklaşık 100 yıldır) Klordioksit ile belgelenmiş 5 şiddetli zehirlenme vakası bulunmaktadır. Bunların hepsi başarısız intihar girişimi olup, alınması gereken miktarın 100 kat daha yüksek dozda olduğu kaydedilmiştir. Birçok kişi Klordioksitin nasıl ve hangi dozda kullanıldığını merak ediyor. Bu hastalığa ve hastalığın şiddetine bağlıdır.

Mevcut 26 tane kullanım protokolü vardır ve bunlar hastalığa göre gerekirse protokollere göre birbirleri ile kombin edilebilir.

Dr. Anreas Kalcker Klordioksitin kullanılması sayesinde iyiye gitme hatta tamamen iyileşmesi raporlarını kitabın da da yayınlamıştır. Klordioksitin kullanımına ilişkin çok sayıda patent bulunmaktadır. Klordioksit üzerine yazılabilecek daha bir süre konu var. Mesela kullanım şekilleri, Kullanım Protokolleri, hasta raporları, sıtma ile ilgili yıllarca süren araştırmalar ve iyileşme belgeleri bunlardan sadece birkaçı. Umarım bunları ilerleyen yazılarda paylaşacağım.

BENİM DENEYİMİM

Kendimle ilgili klordioksit deneyimim ise şöyle gelişti. Yaklaşık  2 sene önce kanser teşhisi konduğunda, geç kalmadan tedaviye yani kemoterapiye başlamam gerektiği söylendi. Kısa bir sürenin ardandan, kendi çapımda araştırmalara başladım ve kendimce doğrular bulduğum, emin olduğum şeye kara verdim. Kemoterapi olmamak!

Allah’ın izni ile vücudumuz kusursuz yaratılmış. Dört dörtlük bir sistem ve bu sistem ona iyi bakılıp ihtiyacı olan desteği verdiğinizde kendi kendini iyileştirme mekanizmasına sahip. Her şeyimi değiştirdim, yasam tarzımı, bakış açımı ve beslenmemi. Bunlara ek olarak vücuduma bir süreç boyunca iyi ve faydalı olanı vermeye çalıştım. Takviyelerle de destekledim. Bunların arasında tabi ki Klordioksit, DMSO (Dimertilfoksit CDL ile tümörlü bölgeye sürüyordum) ve Enzim tedavisi vardı. 10 aylık farkındalık süresi sonunda kendi isteğimle ameliyat oldum ve patoloji sonuçları temiz çıktı. :) Bu arada belirtmeliyim ki kanser teşhisi konulduğunda korkmayın. Korku bağışıklık sistemimizi kötü yönde etkiliyor.

Şimdi üzerinden bir buçuk sene geçti ve ben deneyimlerimi paylaşarak umarım sizlere birazda olsa destek olmuşumdur.

Bütüne katkı ve şifa olsun…