Bir yere gittiğim yok. İşte yine buradayım.
Şubat 28 çekiyor biliyorsunuz. Bu yılın en kısa ayında köşem boştu.
Hani şarkıcılar sahnede şarkı söylerken susar ve mikrofonu dinleyicilere uzatır ve onların ses vermelerini ister ya, benimki de o hesap.
Niye bir ay “susma orucu” tutacağımı açıklayan bir yazım vardı. Onu yayınlamadı. Şimdi rica ediyorum, o yazıyı bu yazımın altına ekle lütfen.
Ben biliyorsunuz bu süreçte hiç susmadım. Haksızlıklar karşısında susmanın “dilsiz şeytan”lık olduğunu söyleyen bir dine mensubum. Onun için istesem de susamam.
Bazı susmak, “sözün bittiği yer” anlamına gelir.
Bazan susmak, “çıdam olmak” demektir.
Bazan susmak bir “çığlığa dönüşür”. Susarak da konuşur bazan insan. “Susma orucu” da öyle bir şeydir. Ben sussam, zaten şarkılardaki gibi “gözlerim konuşur”
25 Şubat’ta, AK Partinin aleyhime açtığı iki davadan Ankara’da açılan tazminat davasının ilk duruşması vardı ve onun için çalışmam gerekiyordu. Yarım kalan kitap çalışmalarım vardı. Neyse dava da bitti.
Nerede kalmıştık. Kaldığımız yerden başlıyoruz.
Ha! Bu arada, bu işi biz başlattık diye bu işin sahibi değiliz. Siz gelin biz yardımcı olalım, buyurun.. Biz buradayız diye, siz “nasıl olsa bu işi yapan birileri var” diye gaflete düşmeyin.. Herkes bu milli davada elini taşın altına koymalı. Varsayalım biz olmadık, susturulduk, bu mücadele bitecek mi!
Ben sustum ki siz konuşun diye. Ben sustum ki, siz konuşun diye. Ben sustum ki, buyurun siz öne geçin diye.. Ve teşekkür ederim, siz susmadınız.. Şu son bir haftada, kesintisiz bu konu Twitter’deTT oldu. Her kesimden, her yaştan, yurdun her yerinden insanlar bu işe sahip çıktılar.. Yeni isimler, yeni STK’lar ses verdiler. Malum Media hala 3 maymunları oynuyor. Meslek odaları sessiz, sermaye sessiz, grubu olan partiler sessiz. Milletin talepleri karşısında kafalarını kuma sokanlar, ABD, AB, DSÖ, ElonMusk ve Bill ve Bill’in adamları konuşunca hepsi papağan gibi aynı şeyi tekrarlıyorlar.
Bu ayın son günü 28 Şubat’tı. Bakın bu gün insanlığın karşı karşıya olduğu tehlike, 1. Ve 2. Dünya savaşları, soğuk savaş ve 1950 sonrası gerçekleşen 200’den fazla başarılı olan darbenin tamamından çok daha tehlikeli ve can yakıcı. Ama siyasiler, bürokratlar, sermaye, akademi, STK, Media bu gerçeği görmüyor, görmek istemiyor, göstermiyor. Great Reset denilen Global darbenin öncü güçleri CoVID maskesi takarak ülkelerin sınırlarından geçtiler ve insanlığı yargısız bir infazla ev hapsine mahkum ettiler. Starlink ve 5G ile yerden ve gökten dünya kuşatıldı, kuşatılmaya devam ediyor.
Mart ayının ilk günü yazacağım bunlar. Aşağıda, Ocak sonunda yayınlanması gereken yazımı, aşağıya ekliyorum. Selam ve dua ile.
Ses ver Türkiye!
BİZ SUSUYORUZ
Yazan Abdurrahman DİLİPAK
Biz konuşmaktan, yazmaktan yorulduk.Konuşmaktan dilimiz damağımız kurudu.
Birileri gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.
Nuh tufanından kurtulan sadece 40 kişiydi.
Bugün 40 kişi olmasak da, dünya bugün yine kitlesel anlamda bir felaketin eşiğinde.
Yasin 10’da şöyle buyurulur: “Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.”
İktidar sahiplerine ve iktidara aday olanlara “Medeniyet denilen maskara mahluku görün” diyoruz, onlar onlarla siyasi emellerini ve şahsi çıkarlarını tevhid etmenin yollarını arıyorlar. Ve geniş halk yığınları bunların peşinden gidiyor.
Sözün bittiği yerdeyiz.ABD’de gördük bunları, Demokratı, Cumhuriyetçisi, Liberali, hepsi pedofili. Bir eli İncil’de yemin ederken, Milli Marşı Söyleyen Lady Gaga bir Satanist.
Biz direnişimizden vazgeçmedik. Söz ve yazı ile iletemediğimiz mesajımızı sessiz bir çığlıkla, susarak insanlara iletebilir miyiz?Sadece içimizden birilerinin konuşup, diğerlerinin bunları tekrarladığı bir ortamda fazla bir ilerleme kaydetmek mümkün değil.Birkaç kişi konuşuyor diğer, akıl ve vicdan sahibi politikacılar, STK, Meslek Odaları, Medya, Sermaye grubları, kanaat önderleri, İdeolojik topluluklar susmaya devam ediyorlarsa o zaman kendimizi kandırırız.
Söylenecek bir çok şeyi söyledik. Şimdi biz susuyoruz ki, siz konuşun. Ferden ferda, aile içinde, sokakta, iş yerinde, herkes kendi meslek odasını, derneğini, vakfını, sendikasını, gazetesini, dergisini harekete geçirsin. Partinize sesinizi duyurun. Yoksa gelen günler, geçen günleri aratacak.
Kavga ve slogan işi çözmüyor. Ama bu sessizliğin arkasından herkes bağıra çağıra konuşmaya başlarsa, o zaman yine kimin ne dediği anlaşılmayacak ve bu iş kavgaya dönüşecek.
Medya, bugünkü haliyle, Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmaktan çok uzak! Sosyal Medya bir başka felaket. Akademi uluslararası örgütlerin önlerine koydukları raporları tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyor sanki!
Biz, bir ay susma orucuna giriyoruz. Herkesi, kendi çevresinde ve sosyal ağlar üzerinden sesini yükseltmeye çağırıyoruz. Milletvekillerini arayın, yazarları, vakıfları, dernekleri, kime ulaşabiliyorsanız. Biz Alarm düğmesine basıyor ve S.O.S.için Sivil, siyasal Kadın-Erkek, akıl ve vijdan sahibi herkesi sorumluluğa çağırıyoruz.
Duydum ki, kıyamet alametleri konusundaki uyarıları ile dikkat çeken Gazeteci/Yazar Mehmet Ali Bulut da susma orucuna başlıyor.
Adı “Mihrab” ile birlikte anılan, “susma orucu”nu sahibi Hz. Zekeriya’ya selam olsun.
Biz söyleyeceklerimizi söyledik ve isteyenler, geriye dönük, buradan mesajlarımıza ulaşabilir, tabi sistem eğer bu dataları resetlemez ise. Diğer akıl ve vijdan sahiplerinin internet sayfalarında da arayan bir şeyler bulabilir.
Biz, bir takım erdemli insanlarla birlikte adalet, barış, fitne ailenin, ahlakın ifsadı için çalışanlara karşı yaşadığımız zamana ve mekana şahidliğimizi yaptık! Rabbim Şahidtir. Ve bu şahidlik görevimizi elbette kendi çevremizde yapmaya devam edeceğiz.
Tüm dünyayı saran bu bela, fitne, fuhşiyat ve musibetlere karşı, şimdi söz sizde!. Ses ver Türkiye! Kendilerini “ıslah ediciler” olarak tanıtan “bozguncular”a karşı insanlığın uyanışı için “Kum fe enzir!”
Eğer siz de susarsanız, korkarım gelecek günler geçen günleri aratır ve o zaman görürüz daha neler olabileceğini, beterin de beterini! Kurtuluş için ise “Karanlığa küfretmeyi bırakın ve kalkın bir mum yakın”, “Karanlık aydınlığın yokluğudur” Biraz akıl, biraz vijdan, dürüstlük ve cesaret yeter. Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Ama O Allah, cahillere ve zalimlere yardım etmez. Haman’lara, Karun’lara, Belam’lara yardım etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır. Umutsuzluk haramdır aslında. Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Selam ve dua ile.
Sesinizi hep duyduk hep mücadelenize karınca misali ortak olduk.... Ve bugun hergun TT olarak sesimizi gıttıkve yukselterek cogalıyoruz.... Islah edıcileriz diyenleri bozguna uğratmak için geliyoruz!!!