Yazan Mustafa DÖNMEZ
ABD için bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik bir barış anlaşmasının imzalanması hiçbir önem taşımıyor. Önemli olan, kurulacak Filistin devletinin ABD’nin dış politik ve dış güvenlik şemsiyesi altında uydu bir devlet olarak kurulması, aksi halde hiç kurulmamasıdır.
ABD’nin bu plana sahip olduğu iki temel dokümana dayandırılabilir. Birincisi Clinton’un başkanlığı döneminde bölgenin en yetkin 40 kadar dış politika, dış güvenlik ve strateji uzmanlarının hazırlayıp (içinde CIA ve MOSSAD’a çalışan akademisyenlerde vardır.) Clinton’a sunduğu 38 sayfalık gizli bir rapor. İkincisi ise H. Alfred Kissinger’ın 2 Şubat 1999 tarihinde The Washington Post’da yayınladığı son derece önemli bir makalesidir. Söz konusu makalenin içeriği açısından 38 sayfalık gizli raporun yönetime etkisinden geri kalmayacağına şüphe yok. ABD’nin bölge ile ilgili gizli bir planının mevcut olduğunu Camp David zirvesindeki tutanaklarda da görünüyor.
Clinton yönetiminin Kissinger’ın planını benimseyip uyguladığını, bugün bölgede gelişen olaylardan da anlıyoruz. Filistin-İsrail savaşı ve sonuçta yapılacak barış bu plana rehindir. ABD’nin planı, esas itibariyle 3 temel unsurdan oluşuyor.
a. Kurulacak Filistin devleti herhangi bir askeri ittifaka mensup olmayacak,
b. Filistin Devleti topraklarında ağır silahlar olmayacak, konuşlandırılmayacak,
c. ABD dışında yabancı bir ülkenin askeri bulunmayacak.
300 milyonun yaşadığı Müslüman Arap coğrafyasına 1948’de silah zoruyla yerleştirilen İsrail’i tam on dakikada tanıyan ABD, İsrail’in günümüz faşist iktidarlarının, Filisin halkına saldırarak katletmesine, açlığa ve yoksulluğa mahkum etmesine seyirci kalıyor ve diğer devletleri de tepkisiz kalmaya zorluyor.
Kukla bir Filistin devleti kurulacak mı? Amerika içsel ve küresel egemenliğini kaybetme noktasında iken bile adım adım uyguladığı gizli planını revize eder mi göreceğiz ancak gidişat bu yönde.
SİYON LİDERLERİNİN İZLEDİĞİ DEĞİŞMEZ PROTOKOLLER
Kahal protokolleri; Siyonistlerin yabancı bir memlekette çevirdiği siyasi ve iktisadi dolaplarla, oynadığı ahlaki rolleri bütün ayrıntılarıyla ortaya döken, doğrudan doğruya Yahudilerin kaleme aldığı, her türlü şüpheden uzak, belgelere ve olaylara dayanan son derece değerli vesikalar niteliğindedir. 1072 Siyon Protokolündeki anlatışın belagati ve kusursuz doğruluğu göz önüne alınırsa sıra dışı zeki kişilerin kaleme aldığı hemen fark edilir. Kahal, Yahudiliğin tümünü içine alan bir teşkilattır.
Yahudilerin dünyaya dağılışı, bütün iktisadi faaliyetleri, bütün dünyayı kaplayan haber alma yuvaları, soylarının idamesiyle milli bütünlüklerini sağlayan metindir. Kısaca KAHAL; Yahudiliği bir birlik halinde ayakta tutar ve bütün emir ve direktifleri o verir. Bugün Kahal’in görünen yüzü CHABAT’ın işaretlerini değişik yazılarımda işliyorum. (Thedere Fritsh, Victor Marsden, Will Durent-Rogerlamberlin’in kitaplarına bakılabilir)
Bizde Kahal’i Sami Samit Karaman (emekli general), Apdullah Mustafa (Serda yayınevi) yazdı.
Kahal’in 24 protokülünü bilmeden bugünkü dış politika oyunlarını ve iç politikadaki boş sandalye tartışmalarını? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) faaliyetlerini ne de Fethullah Gülen Silahlı Terör Örgütü ve Casusluk Şebekesini Anlayamayız…
BARIŞ TERKOĞLU
Yine Türk Milletine verdiği perde arkası bilgilerden dolayı Terkoğlu’na ceza verildi.
Barış Terkoğlu benim bakış penceremden görünüşü şöyledir. Bu düşüncemi en son Fethullah Gülen Silahlı Örgütü ve Casusluk Şebekesini yargılandığı Yargıtay 8. Ağır Ceza Mahkemesinde katıldığım duruşmada dile getirmiştim. Mahkemeye sunduğum 8 sayfalık dilekçenin içinde Barış Terkoğlu’dan şöyle bahsetmiştim. ‘’ CIA ve MOSSAD elemanlarına abi ve şefim diyen kumpas elemanlarının konuşmasını ve görsel videosunu sizlere izlettirmek istiyorum. Buradaki işbirlikçi devlet görevlileri, Ankara İl Müdürlüğüne gelen CIA ve MOSSAD elemanları ile diyalogları deşifre edilmiştir. CIA ve MOSSAD elemanlarına abi, şefim diyerek hitap etmektedirler. İkinci görsel video; ABD istihbarat şeflerinden aldıkları kursu itiraf eden polisin konuşmasını deşifresidir. Buldukları malzemeyi ne ilginçtir ki polisler tanımamaktadır ve ellerinde böyle bir mühimmat yoktur. Olay günü bulduklarını söyledikleri ‘dedaşit’ patlayıcı mühimmatı ABD’liler vermiştir. Bu görüntülerden bazılarını kendisine ben göndermiştim. O zaman Oda TV de çalışan gazeteci Barış Terkoğlu yayınlamıştı. Yayınladığının üzerinden 5 saat geçmeden evine baskın yapılarak cezaevine konuldu. Bu durumu yurtsever, yürekli gazeteci Barış Terkoğlu, FETÖ mahkemesine savunmasını verirken ilk cümlesinde anlatmıştı...’’
Barış Terkoğlu Türkiye’nin başına bela olmuş bir türlü ortaya çıkarılamayan, GLADYO’nun nesnel verilerini görüntü olarak yayınlayan cesur yürek tek gazetecidir. Bedelini arkadaşlarıyla yıllarca hapis yatarak ödettirdiler. Mensubu olduğu Türk Milletine gönülden bağlı Barış Terkoğlu durur mu? Sanmam, onu yıldıramazlar. Barış Terkoğlu’nu yakından tanıyan birisi olarak kesinlikle şunu söyleyebilirim. B. Terkoğlu, Türkiye’nin daha iyi olması için çaba sarf eden, önemli kalemlerinden birisidir. En yüksek evrensel ve insani değerleri canından vazgeçebilme pahasına koruyacak ve yaşatacak zenginliğe sahip Barış Terkoğlu ile uğraşanlar içlerinde biraz vicdan ve doğruluk varsa kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkında olması gerekiyor.
Tarih içinde cereyan eden Milletlerin dönüşümünde yapılan mücadele çetin olmaktadır. Sıcak mücadelenin kanunları sert olur. Terkoğlu gibi gerçeklerin peşinde koşanlara reva görülenler acaba adı konmamış bir dönüşümün mü habercisidir?