Yazan Abdurrahman DİLİPAK
2020 başında bir yalan rüzgarı ile insanlığı yargısız bir infaza tabi tuttular ve herkesi ev hapsine tıktılar. Ne idüğü belirsiz sıvıları damarlarına zerkettiler insanların, hem de zorla yapılan aşılar için rıza beyanı ile.
İnsanlık ilk kez böyle bir tehditle karşı karşıya kaldı. BM DSÖ gözetiminde bir “Korku imparatorluğu” kuruldu. Her gün “ölüm istatistikleri” yayınlandı ve ülkelerin sağlık bakanları, arkalarına “Bilim kurulları”nı da alıp spikerlik yaptılar. “Korku pandemisi” ile, gıda ambalajı için bile organik plastik kullanmayı öğütleyenler, insanların ağzını burnunu ne idüğü belirsiz, sentetik çaputlarla tıkadılar. “Ölüm korkusu” ile verilen emirlere uyan kalabalıklar bugün yeni bir felaketle karşı karşıyalar. Kalp krizi ile patır patır ölüyorlar, ama kimseden ses yok. Kas tembelliğinden insanlar yorgun, yürümeleri bile bozuldu. Dünya sağlık örgütü, bu felaketle ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı ve biz de bu rezalet konusunda ilgilileri uyarmak için resmi makamlara dilekçeler verdik. (Bakınız, Dilekçe konusu ile ilgili haber linki:
Yaz bitti, sonbahar geldi. Kasım ayı ile birlikte yeni dönem başlıyor. Bu kez iklim ve çevre üzerinden gelecekler. Hem de daha beter bir şekilde. Bu kez Gıda, Tarım ve İklim- Çevre bakanlıklarını kullanacaklar daha çok. DSÖ’den çok FAO’nun adını duyacağız sanırım. Mesela COP 26 adını duyacağız. Mesela diyorlar ki “İklim değişikliği, bu neslin karşı karşıya kaldığı en büyük tehditlerden biridir.” Bunun doğru olan yanı şu, İklimi bahanesi ile “bu neslin karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit”i oluşturacaklar.BM Genel Sekreteri AntónioGuterres, BBC’ye verdiği röportajda “ülkelerin iklim değişikliğine yeniden öncelik vermesi gerektiğini, aksi takdirde dünyanın bir felaketle karşı karşıya kalacağını“söyledi. Guterres, 6 Kasım’da Mısır’da başlayacak COP27 İklim Zirvesi öncesinde yaptı bu açıklamayı. Geliyor gelmekte olan. Bu da İstanbul sözleşmesi gibi, yine sureti haktan gözüken bir sözleşme.
BM İklim Değişikliği Konferansı, (United Nations ClimateChange Conference) BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İngilizce United Nations Framework Convention on ClimateChange, UNFCCC)nin devamı. Sözleşme; görünen şekli ile insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda genel ilkeler, eylem stratejileri ve ülkelerin yükümlülüklerini düzenlemektedir. Sözleşme; hükümetlerarası düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk çevre mutabakatı olmasıyla önemli olsa da yaptırım gücü zayıftır, taraf ülkeler iyi niyet düzeyinde sözleşmeyi desteklemişlerdir. Bu sözleşme kapsamında 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü daha somut hedefler içermektedir. Sözleşme (kısaca İDÇS), 1992 yılında Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen “Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda imzaya açılmış ve ülkelerin onaylamasıyla 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Konferansta ayrıca “Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi” ve “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” kabul edilmiştir. Buna göre İnsan faaliyetleri sonucu atmosferde sera gazları oranı artmaktadır. Sera gazları sera etkisi'ne yol açmakta ve küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Bu sözleşme; güya küresel ısınma sorununa küresel ölçekte çözüm getirme çabasının sonucudur.. Sözleşmeye 191 ülke ve Avrupa Birliği taraf olmuştur.
2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı yaygın olarak kullanılan adıyla COP26, İskoçya'nın Glasgow şehrinde 31 Ekim - 12 Kasım 2021 tarihleri arasında küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltma amacıyla 197 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen organizasyondur. Ve bundan sonraki ilk konferansda 6 Kasım 2022 de Mısırda başlayacak.
Yeni fitneyi, Mısırdan ilan ediyorlar ve bu fitne ötekilerden daha şedid olacağa benziyor. Yani 10 Kasımdan itibaren iklim ve gıda ile ilgili olarak yine meydanlarda olacağız. Bu kez Sağlık bakanlığı ile değil, İklim ve Gıda Tarım Bakanlığı ile başımız dertte olacak. Tabi işin içinde yine bir şekilde Sağlık, Teknoloji, Ulaştırma Bakanlığı da olacak. Ayrı konular gibi gözükse de, “gıda, tarım, hayvancılık”, “karbon ayak izi”, “sıfır atık”, hepsi aynı senaryonun farklı gibi gözüken ama aynı fotoğrafı tanımlayan Puzzle’ları.
Bu deterjanları, kimyasalları, zirai mücadele kimyasallarını, sentetik gübre ve yemleri üretenler ve dünyayı yaşanmaz hale getirenler sanki kendileri değil. O sentetik yemler sonunda gıda zinciri içinde bize ulaşıyor. Sentetik ete karşı çıkıyoruz da, sentetik yem de aynı şey değil mi? Bitkilerin başına gelen bizimle birlikte hayvanların da başına gelecek, sonunda et, süt, yumurta derken, o sebzeler ve meyveler üzerinden bize de geçecek. Chemistry tehdidi bütün kanlı ve cansız hayatı etkileyecek.
Bu yıl sonunda itibaren, dünyada iklim politikaları yapay zeka tarafından yönlendirilecek.
Yine iktidar inşallah bildiğini okumaz ve muhalefet de dut yemiş bülbül gibi susmaz.
Bu kez CoVID belasında düştüğümüz hataya düşmememiz gerek. Bu konuda bir şansımız, ülke seçime gidiyor. “OYUN’u görmeden OY’unu vermek istemeyenler” için bir fırsat var.
Siber Savaş, SiberTerör, SiberDiktaörlük, SiberKölelik’den sonra BioTerör, BioSavaş, BioTerörderken sıra geldi İklim ve çevre terörüne, savaşına. Onlar vazgeçmeyecekler, biz de vazgeçmeyeceğiz. “Karbon salınımı”, “karbon ayak izi”, “sıfır atık”, “Küresel ısınma”, “Sera etkisi”, “kuraklık”, “tarım alanları”, “su savaşı”, “sertifikalı tohum”, “nüfus kontrolü” vs diyecekler ve tabi hep “ıslah edici rolüne bürünmüş bozguncular” olarak. Mesela HABADçılar daha çok gelip gidecekler. Daha çok “kadın’a şiddet”, toplumsal c insiyet, “TransHumanizm”, “BİREYselleşme” ve LGBTfilan konuşulacak. Son karargah toplantısı Mısır’da Şarm el Şeyh’de, hani şu NEOM ve LİNE projesine yakın bir yerde.
Kasıma hızlı giriyoruz. Kasım zor geçeceğe benziyor. Aralık da öyle. 2023’e, Cumhuriyetin 100.yılına bu gündemle gireceğiz. Bizi daha önce aşı manyağı yapmışlardı, dilerim bu kez de iklim manyağı olmayız.
İklim konusunda dünyada ve ülkemizde, nereden saldıracaklar, görmek istiyorsanız http://www.waqi.info ‘ya bakın. Yeni yılla birlikte zaten bu defa bu savaşı yapay zeka yönetecek. Yapay zekanın emirlerine karşı siyaset, bürokrasi, bilim dünyası ve sermaye grublar ile STK bakalım siber sistemin biyonik robotları olarak mı bir rol üslenecekler yoksa insani bir refleksle bu derin ipnoz uykusundan uyanacaklar mı göreceğiz. Pandemi yalanına karşı Sepsis konusunda uyarında başarı olamamıştık. 26 Ekim 2021’de, yani bundan yaklaşık bir yıl önce Yeni Akit’te “Ölümün yeni markası: Sepsis” başlıklı bir yazı yazmıştım. Gülhane parkında bir çınar ağacı gibi yalnız kalmıştım. Ne Sağlık Bakanlığı farkındaydı olayın, ne de Tabibler odası.(Merak edenler için:https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/olumun-yeni-markasi-sepsis-37264.html) Selam ve dua ile.
Ayrıca Fiziksel Hareketsizlik, bulaşıcı hastalıklardan çok daha fazla bulaşıcı olmayan hastalıklara neden oluyor! (bkz)
Insan vücuduna zararlı kozmetik ürünleri, gıda ürünlerini , insan eliyle açığa çıkan sebebi insanı faaliyetler olan sera gazı.. Bunlar için yıllardır bu ekseniyette giden dünya hali için Çevre ve Şehircilik bakanlığı, sağlık bakanlığı, dsö , her biri sınıfta kalmıştır..Bu düzene alışan insanoğlu eliyle oluşturulan bu kurumlar kendi oluşturdukları düzene " Biz senden rahatsiziz düzen senden vazgeçmek istiyoruz mu ? Diyorlar..Robotik düzene geçerek her şeyin daha hızlı olmasını istiyorlar..İnsanı dünyayı batıran, dünyanın eskiyasi olarak görüyorlar..Ümmet olarak sınıfta kaldık!