Öne Çıkanlar DSÖ Göbeklitepe KKTC mRNA Chabad

BUNLARDA, BİLİNEN İNANÇ ve BİLİM YOK

5gvirusnews Röportaj Carlo Maria VİGANÒ /15 Ağustos 2024, Röportaj Steve Bannon tarafından 21 Haziran 2022 tarihinde yapıldı.(bkz)

ABD’li stratejist Steve Bannon deneyimli bir Vatikan diplomatı olan, ilk zamanlar dönemin ABD Başkanı Donald J. Trump’a yazdığı mektupla(bkz) adından söz ettiren, dünyayı küreselleşme ve COVID krizi anlatısı konusunda uyaran Başpiskopos Carlo Maria Viganò ile röportaj yaptı.

Başpiskopos Carlo Maria Viganò ile yapılan röportajın,  mRNA çalışmaları ile adından sıkça söz ettiren bilim insanı Prof. Dr. Robert W Malone tarafından da yayınlanması çok daha fazla dikkat çekmesine neden oldu.(bkz)

Yapay zeka ile harmanlanan yeni küresel sistem bir tarafta Hristiyan inancı ile ilgisi olmadığını için eleştiren Viganò varken, diğer tarafta ise bilim insanı Malone de ilan edilen “pandemi” sürecinde yaşananların bilim ile ilgisi olmadığını söylüyor ve yazıyordu.

Var olan inançlar, DSÖ’nün planlı salgını ile birlikte yoğunlaşan küresel hareketlerle zayıflarken, özellikle bilimin yadsındığı bir zaman da giriyorduk. Küresel bir salgın var iddiasında bulunarak yapılan  açıklamalar bilimsel çelişkilerle dolu olmasından dolayı yalnızca inanılması isteniyordu. Gerçeği arayan, konuşarak ve makale yazarak eleştiren bilim insanları ise hızla aforoz ediliyordu. Bilimle inancı ayırt etmesi gereken ve bu konuda uyarıda bulunması gereken din adamları da susuyordu. İşte bu ayrımı görerek yüksek sesle konuşan, Papa Fransiskus’u eleştiren, Epstein'ın bir MOSSAD operasyonu olarak kullanıldığını söyleyen” son olarak  Rothschild kontrolündeki Vatikan’ın onu aforoz ettiği yönünde yazılar yazılan kişi, yalnızca Katolik Hristiyan bir din insanı olan Başpiskopos Carlo Maria Viganò oldu. O da geçen günlerde Gazze’de yaşanan soykırıma ve çocukların öldürülmesine karşı geldi ve “bölücülük” yaptığı gerekçesi ile Vatikan tarafından aforoz edildi(bkz)  Carlo Maria Viganò bu durumu bir “onur” olarak değerlendirdi. Carlo Maria Viganò’nun onurlu duruşu, bağlı bulunduğu kilisenin başı tarafından hazmedilemedi. Planlı salgından, Ukrayna’ya ve son olarak Gazze’de yaşanan soykırıma sessiz kalmayan Başpiskopos’un duruşu kendisi ile yapılan röportajın bilim insanı Roberto W Malone tarafından da paylaşılması daha anlamlı kıldı.

YENİ İNANCIN SORGULANMASI

Başpiskopos Carlo Maria Viganò, 2011'den 2016'ya kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin Apostolik Nuncio'suydu. Ayrıca daha önce 2009'dan 2011'e kadar Vatikan Şehir Devleti Valiliği Genel Sekreteri olarak görev yaptı. Dünyadaki Katolik Kiliselerin hiyerarşisi içindeki skandalları ve yolsuzlukları gün yüzüne çıkarmadaki rolüyle dikkat çekiyor, özellikle de Theodore McCarrick'in suistimallerini yaygın şekilde örtbas edilmesini ortaya çıkartıyordu. Özetle Steve Bannon tanrısı olmayan yeni inancı sorgulanıyordu.

Stratejist Steve Bannon da  tüm küresel gelişmelerin şemsiyesi altında Carlo Maria VİGANÒ’ya sordu;  

Steve Bannon; EKSELANSLARI, psiko-pandemiden sonra şimdi de Rusya-Ukrayna krizi yaşıyoruz. Tek bir projenin, "ikinci aşamasında" mıyız, yoksa artık Covid saçmalığının bittiğini düşünüp enerji fiyatlarındaki artışla mı ilgilenmeliyiz?

Carlo Maria VİGANÒ; Son iki yılda, aşıdan başka bir tedavisi olmayan ölümcül bir virüsün neden olduğu gerçek bir pandemi ile karşı karşıya kalsaydık, acil durumun kasıtlı olmadığını düşünebilirdik. Ancak olan bu değildi: SARS-CoV-2 virüsü, mevcut tedavilerle ve bağışıklık savunmalarını güçlendirmeye dayalı etkili önlemlerle tedavi edilebilecek mevsimsel bir gripten başka bir şey değildi. Tedavinin yasaklanması, onlarca yıldır kullanılan ilaçların etkinliğinin itibarsızlaştırılması, hastalanan yaşlıların huzurevlerine yatırılması kararı ve yalnızca etkisiz olduğu değil aynı zamanda zararlı ve çoğu zaman ölümcül olduğu gösterilen deneysel bir gen tedavisinin dayatılması - tüm bunlar bize pandeminin mümkün olan en büyük hasarı yaratma amacıyla planlandığını ve yönetildiğini doğruluyor. Bu, aynı verilerin sistematik olarak tahrif edilmesine rağmen resmi veriler tarafından belirlenmiş ve doğrulanmış bir gerçektir.

Elbette, pandemiyi bu şekilde yönetmek isteyenler şimdi kolayca pes etmeye meyilli değiller, çünkü tüm bunların arkasında milyarder çıkarları var. Ancak "onların" istediği her zaman gerçekleşmez.

Steve Bannon; Ekselansları Sizin görüşünüze göre,  pandemi deneyimsizlikten dolayı mı bu şekilde yönetildi? Yoksa ilaç endüstrisi tarafından satın alındıkları için çıkar çatışması içinde olan kontrol pozisyonlarındaki kişilerin yolsuzluğundan mı kaynaklandı?

Carlo Maria VİGANÒ; Dikkate alınması gereken ikinci unsur şudur: pandemiye verilen yanıt tüm dünyada aynıydı; sağlık otoriteleri bilimsel literatüre ve tıbbi kanıtlara aykırı sağlık protokollerine kölece uyum sağladılar, bunun yerine sansasyonel başarısızlıklar, gerçeklikten tamamen kopuk kıyametvari tahminler ve çok ciddi çıkar çatışmaları geçmişi olan kendini ilan etmiş "uzmanların" direktiflerini izlediler. Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca doktorun, bir gribin zatürreye dönüşmesine ve ardından taşipnele(*) veya hastalara ventilatör takılarak tedavi edilmesine izin verilmesi gerektiğine inanarak tıp sanatına ilişkin temel bilgilerini kaybettiğini düşünemeyiz. Bunu yaptılarsa, bunun nedeni sağlık yetkililerinin tıbbi personel üzerindeki baskıları, hatta şantaj yapmaları, medya terörizminin skandal kampanyasının yardımıyla ve Batılı liderlerin desteği oldu. Bu liderlerin çoğu, onları eğiten ve yönetenlerin itaatkar olacağından emin olmak için ulusal ve uluslararası kurumların en üst seviyelerine yerleştiren bir lobinin -Dünya Ekonomik Forumu- üyeleridir. Klaus Schwab, birçok kez, dini liderlere bile müdahale edebildiğini açıkça övündü. Bunlar da, DSÖ ve ilaç şirketlerinin direktiflerini izleyen tüm uluslarda belgelenmiş gerçeklerdir. Tek bir yönetim altında açıkça tek bir senaryo vardır: bu, suç teşkil eden bir tasarımın yaratıcılarının kötülüğünü ve varlığını gösterir.

Steve Bannon; Diğer ifadelerinizin bazılarında, bir "golpe bianco"dan (bir "sessiz darbe") bahsettiniz.

Carlo Maria VİGANÒ; "Sessiz darbe", anayasaya aykırı bir şekilde güç kullanan bir hükümet tarafından gerçekleştirilen, güç kullanılmadan gerçekleşen bir darbedir.

Bu durumda darbe, 1990'ların ilk yıllarından başlayarak neredeyse aynı anda tüm Batı ülkelerinde gerçekleştirildi. İtalya için bu darbe, 2 Haziran 1992'de yüksek finansın Mario Draghi'ye (İtalyan bankacı, Avrupa Merkez Bankası Başkanı (2011–2019) ekonomist ve siyasetçi, 13 Şubat 2021-2022 tarihleri arasında İtalya başbakanıdır.) Britannia yatıyla verdiği direktifler doğrultusunda, yatırım yapılan şirketlerin elden çıkarılması ve sağlık ve ulaşım hizmetleri gibi normalde hazineye yük olan hizmetlerin özelleştirilmesiyle başladı. Evet, o zamanlar Hazine Bakanlığı Genel Müdürü olan ve o zamanki İtalya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga'nın, "korkak iş adamı" dediği Mario Draghi idi. Diğer ülkelerde bu darbe benzer şekilde, Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi ulusüstü varlıklara bir dizi kademeli egemenlik transferi ile gerçekleşti. Euro'nun [2002'de] piyasaya sürülmesiyle, para egemenliği Maastricht Antlaşması'na(**) taraf olan uluslardan alınarak, özel bir banka olan Avrupa Merkez Bankası'na devredildi. Bu banka, aynı ulusların kendisine daha önce vermiş olduğu parayı kullanarak, ulusal bütçeleri finanse ettiği oranı belirler. Pratikte, Avrupa Merkez Bankası, her seferinde yalnızca bir kuruş iade ettiği paranın faizini talep eder ve yalnızca belirli koşullar altında: reformlar, kamu harcamalarında kesintiler, cinsiyet eşitliğini teşvik eden yasaların uygulanması, kürtaj hakları, çocukların beyinlerinin yıkanması, vb. [İtalyan] Anayasası'na dengeli bütçe şartının getirilmesi -sanki Devlet bir şirketmiş gibi- sessiz darbenin bir parçasıydı.

SEÇİLMEMİŞLERİN SEÇİLMİŞLERİ

Seçilmemiş güçlerin tavsiyesi üzerine atanmış veya bilgi manipülasyonu sayesinde seçim kazanmayı başarmış aynı yöneticiler de dahil olmak üzere bu organların tüm üyeleri aynı zamanda yüksek finans güç gruplarının veya büyük yatırım fonlarının hizmetkarlarıdır, -bazıları Goldman Sachs'tan Draghi gibi onların çalışanlarıydı- diğerleri ise görev süreleri dolduktan sonra çalışan oldular. Tıpkı ilaç acenteleri ve sağlık örgütlerinin eski BigPharma çalışanlarından oluşması gibi, bunlar genellikle danışmanlık sözleşmeleri alırlar ve izlemeleri gereken ilaç şirketleri tarafından maaş alırlar.

PARLAMENTOLARIN OTORİTESİ YOK

Pandemiye kadar, güç pratikte hala en azından resmi olarak bireysel uluslar tarafından yönetiliyordu ve yasalar Parlamentolar tarafından çıkarılıyordu. Ancak son iki yıldır Parlamentolar otoriteden yoksun bırakıldı ve Dünya Ekonomik Forumu ve diğer lobilerin hükümetlerin ve uluslararası kurumların üst seviyelerine yerleştirmeyi başardığı herkes, Anayasa'ya ve Ulusun çıkarlarına aykırı olarak, yukarıdan kendilerine verilen emirleri yerine getirerek -bize "piyasalardan" diyorlar-  yasama yapmaya başladı; bu piyasalar aslında rekabet eden şirketleri yutan, ürün kalitesine zarar vererek mesleki becerileri düzleştiren ve sendikaların ve Sol'un suç ortaklığı sayesinde işçilerin korumasını ve ücretlerini azaltan çok az sayıda çokuluslu şirketten oluşuyor.

KİMLER YÖNETİYOR?

Kısacası, Bill Gates'ten, gıda acil durumunun hemen arifesinde büyük çiftliklere veya pandemi patlak vermeden hemen önce aşıya yatırım yapan, döviz ve devlet tahvillerinin dalgalanmaları üzerine spekülasyon yapanlar ve Hunter Biden ile birlikte Ukrayna'da bir biyo-laboratuvarı finanse eden George Soros'a kadar, tefeci ve spekülatörlerden oluşan yüksek bir komuta tarafından yönetiliyoruz.

OLANLAR BİR ÇOCUĞUN ANLAYACAĞI DÜZEYDE

Bu suçların kışkırtıcıları ile ulusal hükümetlerin, AB'nin ve BM'nin en üst düzeylerinde bunları gerçekleştirenler arasında bir ilişki olmadığını düşünmek kötü niyetin bir işaretidir. Çünkü bir çocuk bile ideolojik olarak sapkın ve ahlaki olarak yozlaşmış bir grup teknokrat tarafından rehin tutulduğumuzu anlayabilir. Dünya halklarının küreselci seçkinler tarafından gasp edilen egemenliklerini geri almaları gerekiyor.

Bu suçun kışkırtıcıları, Davos Forum'da, Üçlü Komisyon veya Bilderberg Grubu toplantılarında, yöneticiler, başbakanlar, gazete ve televizyon yayıncılarının direktörleri, sosyal bankacıların CEO'ları ve sosyal platformların ve çokuluslu şirketlerin direktörleri, bankacılar ve derecelendirme kuruluşlarının direktörleri, vakıf başkanları ve kendini hayırsever olarak tanımlayan kişilerle birlikte gururla kendilerini gösteriyorlar. Bunların hepsi aynı gündemi paylaşıyor -bunu kendi web sitelerinde yayınlıyorlar- ve kendi güçlerine o kadar güveniyorlar ki bunu cezasız bir şekilde onaylıyorlar -tıpkı Soros ve Schwab'ın yakın zamanda yaptığı gibi- kararlarını halk için kabul edilebilir kılmak için ana akım medya aracılığıyla iletilecek bir anlatı yaratmanın gerekli olduğunu söylüyorlar. Sansürü ve kitle manipülasyonunu instrumentum (Geçmişi gizle, geçmiş detayların geçmişini silmek) regni olarak benimsiyorlar ve bunun hem pandemi saçmalığıyla hem de Ukrayna'daki Zelenskiy yanlısı propagandayla kanıtını gördük.

Yöneticilerimizin, nüfusların yok edilmesine adanmış ulusumuza ihanet eden kişiler olduğunu ve tüm eylemlerinin vatandaşlara en büyük zararı vermek için gerçekleştirildiğini anlamalıyız. Bu deneyimsizlik veya yetersizlik sorunu değil, daha ziyade bir intentio nocendi(***) -kasıtlı bir zarar verme niyetidir. Dürüst vatandaşlar, onları yönetenlerin bunu onları zayıflatmak ve yok etmek gibi sapkın bir niyetle yapmış olabileceğini akıl almaz buluyorlar, öyle ki buna inanmaları çok zor. Bu çok ciddi sorunun ana nedeni, yönetilenlerin istifa eden itaatiyle birlikte otoritenin bozulmasında bulunmaktadır.

BİR DE DERİN KİLİSE VAR!

Katolik Kilisesi de, II. Vatikan Konsili devrimiyle başlayarak ve hepsinden önemlisi Bergoglian "papazlığı"nın son dokuz yılı boyunca aynı bilişsel uyumsuzluğu deneyimlemiştir: İnananlar ve Din Adamları, derin devletteki meslektaşlarından daha az yozlaşmış ve sapkın olmayan, sadece alaycı yetkililere itaat etmeye razı olmuşlardır -ancak iddia edilen, "reformların" amacının her zaman sapkın ve hain olan en üst düzey liderleri tarafından Kilise'nin sistematik olarak yok edilmesi olduğu açıktır. Ve derin kilisenin doktrinel, ahlaki ve ayinsel dağılmayı geçiştirmek için aynı yanlış argümanlara başvurduğunu fark ediyorum: her şeyden önce, bu reformların "tabandan" talep edildiği ve yukarıdan zorla dayatılmadığı yönündeki yanlış iddiadir.

HALK ONAYI İZLENİMİ YARATIYORLAR

Dünya Ekonomik Forumu tarafından planlanan reformlar gibi, Bilderberg grubu ve Üçlü, ülkelerin ve uluslararası organizmaların en üst düzeylerindeki sızanları tarafından benimsenmiştir ve planlarının halk onayıyla onaylandığı izlenimi yaratmaktadır.

Steve Bannon; Peki, Ekselansları, bu çıkmazdan kurtulmak için ne öneriyorsunuz?

Carlo Maria VİGANÒ; Otoriteye saygı, uygar insanın doğasında vardır, ancak itaat ile kölelik arasında ayrım yapmak gerekir. Görüyorsunuz, her erdem, bir uzlaşma olmaksızın, aynı zamanda iki vadi arasındaki zirve olarak, iki zıt kötülüğün arasındaki adil orta noktadan oluşur. İtaatsizlik, yetersiz kalarak, meşru bir otoritenin iyi bir emrine boyun eğmek istemeyerek günah işler; öte yandan kölelik, aşırılık yaparak, haksız emirlere veya gayri meşru bir otorite tarafından verilen emirlere boyun eğerek günah işler. İyi vatandaş, medeni otoriteye nasıl itaatsizlik edeceğini bilmeli ve iyi Katolik de aynısını kilise otoritesiyle nasıl yapacağını, otorite haksız bir emre itaat talep ettiğinde itaatsizlik etmeyi bilmelidir.

Steve Bannon; Sayın Ekselansları bu tür konuşmalar biraz devrimci görünmüyor mu?

Carlo Maria VİGANÒ; Kesinlikle değil. Anarşistler ve saray mensuplarının her ikisinin de çarpık bir otorite kavramı vardır: ilki otoriteyi reddederken, ikincisi onu putlaştırır. Adil araç, Tanrı'nın dünyaya damgasını vurduğu düzene ve göksel hiyerarşiye saygı gösterdiği için ahlaki olarak geçerli tek yoldur. Tanrı tarafından otoritenin kurulduğu amaçlar için gücünün kullanıldığı ölçüde meşru otoriteye itaat borcumuz vardır: Devlet durumunda vatandaşların dünyevi iyiliği ve Kilise durumunda sadıkların manevi iyiliğidir. Tebaasına kötülük dayatan bir otorite tam da bu nedenle gayri meşrudur ve emirleri geçersizdir. Tüm otoritenin geldiği gerçek Rab'bin Tanrı olduğunu ve dünyevi otoritenin -hem medeni hem de manevi- her zaman vekaleten olduğunu, yani Kral ve Baş Rahip İsa Mesih'in otoritesine tabi olduğunu unutmayalım. Hükümdarların vekaleten otoritesini, Rab'bin kraliyet otoritesinin yerine koymak çılgınca bir harekettir ve -evet- devrimci ve asidir.

Steve Bannon; Seçkinler ne elde etmek istiyor? Bize barış, güvenlik, refah ve iş vaat ediyor, ancak şu anda dünyada elliden fazla silahlı çatışma yaşanıyor; şehirlerimiz yaşanmaz durumda, suçlularla dolu, çürümeye gömülmüş ve sapkın azınlıkların egemenliğinde.

Carlo Maria VİGANÒ; Bu, göz ardı edilmemesi gereken üçüncü tartışmasız unsurdur: pandemi, demokratik temsil duygusundan yoksun, seçilmemiş teknokratlar tarafından tasarlanan totaliter bir rejimin kurulması için bir araç olarak planlandı.

Aynı şey Ukrayna krizinde de yaşanıyor: Vatandaşların çoğunluğu Ukrayna'ya silah gönderilmesinden ve Rusya Federasyonu'na yaptırım uygulanmasından kesinlikle yana değil ve yine de hükümet başkanları, ana akım medyanın utanç verici gerçeklik tahrifatlarıyla desteklenen kendi uluslarının tam desteğine sahipmiş gibi davranıyor. Ve İtalya gibi bazı ülkelerde, bu, hem temel hakların Covid karşıtı düzenlemeler kapsamında ihlal edilmesini meşrulaştırmada hem de İtalyan Parlamentosu tarafından hiçbir zaman bir müzakere yapılmamış olmasına rağmen bir çatışmaya katılımı onaylamada devletin tüm güçlerinin rahatsız edici bir suç ortaklığı durumunda gerçekleşiyor ve hatta Anayasa'nın garantörü olan Cumhurbaşkanı bile, Avrupalı ​​teknokratların alkışları eşliğinde onaylıyor ve teşvik ediyor. Bu durumda da, yönetenler halkın iradesine itaat etmiyor, ortak iyiliği takip etmiyor, bunun yerine kendi çıkarları olan ulus-üstü varlıklardan kendilerine verilen emirleri yerine getiriyorlar ve bunların yıkıcı olduğunu biliyoruz.

MUTLU OLMANIN FORMÜLÜ; HİÇBİR ŞEYE SAHİP OLMAMAK

Dijital sektör aracılığıyla “malların hizmetlere dönüştürülmesinden”, “paylaşım ekonomisinden” bahsettiklerinde, vatandaşların özel mülkiyetini gasp etmeyi amaçlıyorlar: “Hiçbir şeye sahip olmayacaksınız ve mutlu olacaksınız.” Ve devlet mallarının veya hizmetlerinin özelleştirilmesini dayattıklarında, maliyetleri toplumun omuzlarına bırakırken karları kendilerine mal etmek istiyorlar. Ancak tüm ülkeler bu “sıfırlamayı” yapmaya istekli olmadığından, ekonomik krizleri, salgınları ve savaşları kışkırtarak onları bunu kabul etmeye zorluyorlar. Bu büyük bir ihanet ve yıkıcılıktır.

BUNLAR YIKICI

Bu yıkıcılığın önceden tasarlanmış doğası apaçık ortadadır, hem salgın hem de Ukrayna kriziyle ilgili olarak alınan sosyal, ekonomik ve sağlık kararlarının feci sonuçlarının farkındalığı da öyle. Bergoglio da bunu itiraf etti: Putin'in Ukrayna'daki askeri operasyonundan aylar önce bir devlet başkanı, Kiev'in Donbass ve Kırım'daki Rusça konuşan azınlığa karşı gerçekleştirdiği etnik temizliği yıllarca görmezden geldikten sonra, NATO ve Avrupa Birliği'nin Rusya Federasyonu'nu kasıtlı olarak kışkırttığını açıkladı. Bu kışkırtmanın amacı, Rusya Federasyonu'na yaptırımlar uygulanmasını meşrulaştırmak ve Batılı ulusları "yeşil geçişi" üstlenmeye zorlamak için bir örtü sağlamaktı. Ve aynı zamanda, ulusların ekonomisini birkaç uluslararası yatırım fonunun ve piyasa spekülasyonunun avantajına teslim edecekti. Özünde, İngiltere'deki Muhafaza Yasaları'nı(****) ve daha sonra Ukrayna'daki Holodomor'u (*****) meşrulaştırmak için kullanılan aynı öncüller, köylü kitlelerini büyük şehirlerin sanayileşmesi için düşük maliyetli emeğe dönüştürmek için verilmiştir. Savaştan kaçınılacaksa, NATO anlaşmaları ihlal ederek genişletilmemeli ve 2014 Minsk Protokolü'nde talep edildiği gibi Ukrayna'daki Rusça konuşan azınlık için koruma sağlanmalıydı.

TOPLUMU BİLGİSAYAR GİBİ YENİDEN BAŞLATMAK

Eğer bu yapılmadıysa, bunun nedeni elde etmek istedikleri gerçek amacın, kamuoyuna ilan ettikleri görünürdeki amaçla hiçbir ilgisi olmamasıdır. Ve bunların soyut spekülasyonlar değil, Büyük Sıfırlama teorisyenleri tarafından onlarca yıl önce öngörülüp planlanmış somut gerçekler olduğunu ve kimsenin istemediği bir toplumsal değişimi zorlamayı, Batı dünyasının ekonomisini ve finansını sıfırdan başlatmayı amaçladıklarını belirtiyorum – tıpkı bir bilgisayarı yeniden başlatır gibi.

Bunun sefalete, iflasa, işletmelerin başarısızlığına, işsizliğe, sosyal istikrarsızlığa ve zengin ile fakir arasındaki uçurumun genişlemesine, doğum oranının düşmesine ve temel hizmetlerin azalmasına neden olması, kitleleri savaş veya insanların hayatlarının her ayrıntısının kontrolü lehine yanlış argümanlarla yönlendirmek, muhalif olan herkesi suçlu ilan etmek ve onları halkın düşmanı olarak gösteriyor. Bana öyle geliyor ki bu anlatı, seçkinlerin ve suç ortaklarının yalanlarının ağırlığı altında batıyor.

Steve Bannon; Ekselansları, bize bir örnek verebilir misiniz?

Carlo Maria VİGANÒ; En bariz örnek, Avrupa Birliği'nin kurucu babalarından biri olan Richard Kalergi'nin, göç ve melezleme yoluyla Avrupa ulusal toplumlarını değiştirmeyi amaçlayan sosyal mühendislik politikaları izlemek istemesi ve daha ucuz işgücü maliyetlerinin cazibesiyle göç dalgalarını yönlendirmek istemesidir.

(TÜRKİYE’DE OLANLARA NE KADAR BENZİYOR)

Yasadışı göçmen dalgalarının, bu olgunun şehirlerin güvenliği, genel suç oranı ve ulusal nüfusların kimliği üzerindeki etkisi açık olmasına rağmen, hoş karşılanmaya devam ettiği kötü inatçılığı görmek, başlangıçtaki planın büyük ölçüde gerçekleştirildiğini ve tamamlanmasını önlemek için eylemde bulunulması gerektiğini göstermektedir.

Steve Bannon; Ve yine de bunlar şans eseri gerçekleşen şeyler değil: bize bunu söylediler.

Carlo Maria VİGANÒ; Kesinlikle haklısınız: Beni şaşırtan şey, Gündem 2030'un savunucularının, irademiz dışında bize hangi suç projelerini dayatmayı amaçladıklarını bize çok önceden ne kadar küstahça söyledikleri; Bu kanıtlara rağmen, yıllarca durdurulamaz sızmalarından sonra, bizi "komplo teorisyenleri" olmakla suçlarken, planlarını tam gözlerimizin önünde gerçekleştirmelerine şaşıranlar var. Kesinlikle bir komplo var, ancak yargılanması gerekenler onu gerçekleştirenler, onu kınayanlar değil.

Steve Bannon; Joe Biden, krizin sorumluluğunu Vladimir Putin'in ayaklarına yüklüyor. Bu yargıya katılıyor musunuz?

Carlo Maria VİGANÒ; Amerikalılar, benzin fiyatının Rusya-Ukrayna krizinden çok önce yükseldiğini ve uluslararası toplumun Rusya Federasyonu'na karşı uyguladığı gerçek veya iddia edilen yaptırımlar nedeniyle daha da arttığını gayet iyi biliyorlar. Bugün, yaptırımların -öngörülebilir olduğu üzere- Putin'i en ufak şekilde etkilemediğini biliyoruz, ancak bunların ardındaki amaç, ekolojik geçişi, rasyonları, nüfus kontrolünü ve bilgi sansürünü meşrulaştırmak için ekonomik ve enerji krizini kışkırtmak amacıyla Batılı ülkeleri ve özellikle Avrupa ülkelerini vurmaları gerekiyordu.

Putin, derin devletin kışkırtmalarının kendisine sunduğu yemi yutmadı ve kendini yalnızca Rusça konuşan Donbass'a güvenlik ve koruma sağlamak için gerektiği kadar müdahale etmekle sınırladı. Ve bakteriyolojik silahlar üreten ve SARS-CoV-2 ile deneyler yapan gizli Amerikan biyolaboratuvarlarından birini saklayan Azovstal çelik fabrikasına saldırdı. Öte yandan, Biden ailesinin, Hunter Biden'ı ilgilendiren yolsuzluk davalarını örtbas etmek ve insanların dikkatini Obama ve Hillary Clinton'ın Russiagate'i ve Trump'a karşı gerçekleştirilen seçim sahtekarlığı için derin devletin yaklaşan skandallarından uzaklaştırmak için Ukrayna'da bir savaşa girmekte her türlü çıkarı vardı.

DÜNYA DERİN DEVLETİNİN SAVAŞI

ABD'nin Rus işgaline karşı yürüttüğü vekalet savaşı, gerçekte küreselci teknokratların sanrılarına kapılmayı kabul etmeyi reddeden ve bugün derin devletin işlediği suçların kanıtlarına sahip olan bir ulusa karşı derin devletin savaşıdır. Ancak AB, fonların dağıtılmasını ve kredi faiz oranlarını "reformların" uygulanmasına bağlayarak Avrupa ülkelerine şantaj yapabilirken - bu ülkelerin sınırlı parasal ve mali egemenlikleri olduğu için - aynı şey egemen ve bağımsız bir ülke olan ve hammadde, enerji ve tarımsal gıda kaynakları açısından kendi kendine yeten Rusya için geçerli değildir.

Steve Bannon; ABD ile SSCB arasındaki Soğuk Savaş çatışmasını yeniden öneren bu iki kutuplu vizyon artık geçerli değil mi?

Carlo Maria VİGANÒ; Hegemonik Sol, iyi ve kötü arasında Maniheist bir ayrım oluşturdu: sol ve sağ, liberalizm ve faşizm, küreselleşme ve egemenlikçilik, aşıcılık ve aşısızlık. "İyi adamlar" açıkça soldakilerdir: liberal ancak destekleyici, küreselci, kapsayıcı, evrensel, dirençli ve sürdürülebilir. "Kötü adamlar" da aynı şekilde açıkça vatanseverler, Hıristiyanlar, sağcılar, egemenlikçiler ve heteroseksüellerdir.

Steve Bannon; Batı ülkelerinin mevcut yapısını geçmişten ayıran nedir?

Carlo Maria VİGANÒ; Liberalizmin en kötüsünün kolektif sosyalizmin en kötüsüyle birleşmesi. Bugün, pandemi saçmalığının iki yılından sonra, küresel liberalizmin Büyük Sıfırlama ile kendini dayatmak için komünist ve diktatörlük yöntemlerini nasıl kullandığını ve komünist rejimlerin, halk üzerindeki tüm kontrolü kaybetmeden partinin üst kademelerini zenginleştirmek için liberal yöntemleri nasıl kullandığını görüyoruz. Bu, jeopolitik dengenin çok kutuplu bir vizyona doğru kaydığını ve derin devletin körüklediği iki kutupluluğun azaldığını gösteriyor.

Steve Bannon; Jorge Mario Bergoglio'nun papalık döneminde Katolik Kilisesi'nde yaşananlar arasında herhangi bir benzerlik var mı?

Carlo Maria VİGANÒ; Derin kilise, bir anlamda derin devletin bir uzantısıdır. Bu nedenle, ekümenizm ve sinodalizm(******) adına İnanç ve Ahlakın yıkılmasına, teolojik alanda liberal hataların uygulanmasına tanık olmamız bizi şaşırtmamalı; ve diğer yandan Papalık ve Roma Curia'nın, kilise otoritesinin hem mutlak olduğu hem de Magisterium'a olan sadakatinden kurtulmuş olduğu, komünist tipte bir diktatörlükteki iktidar uygulama biçimlerini izleyen bir politbüroya dönüşmesi. Yasa artık Adalet üzerine değil, onu uygulayanların rahatlığı ve faydası üzerine kuruludur: Geleneksel olan din adamlarının ve inançlıların Vatikan tarafından ne kadar sert muamele gördüğünü ve diğer yandan Vatikan'ın kötü şöhretli kürtaj yanlısı aktivistleri (en çarpıcı vakalar arasında Biden ve Pelosi'yi düşünüyorum) ve LGBTQ ideolojisinin ve cinsiyet teorisinin propagandacılarını ne kadar hoşgörüyle övdüğünü görmek yeterlidir. Burada da liberalizm ve komünizm, tıpkı sivil alanda olduğu gibi, kurumu içeriden yıkmak için bir ittifak oluşturdular. Ancak, bunun kanuna aykırı ve kanuna aykırı olarak yapılan bir şey olduğunu biliyoruz.

Steve Bannon; Ekselansları, yakın gelecekte Amerika Birleşik Devletleri'nde işlerin nasıl değişebileceğini düşünüyorsunuz?

Carlo Maria VİGANÒ; Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü, derin devlet İdare ve hükümet kurumlarından temizlendikten sonra gerçek barış müzakerelerine olanak sağlayacaktır. Ancak yeniden yapılanma kesinlikle herkesin işbirliğini ve fedakarlıklarını ve toplumsal yapının yeniden inşasına ilham veren sağlam bir manevi vizyonu gerektirecektir. Tüm bunlar son Başkanlık seçimlerindeki kanıtlanmış seçim hilesi yoluyla gerçekleştiyse, Trump'ın zaferi daha da çarpıcı olacak ve derin devletin Avrupa'daki ve özellikle İtalya'daki sonuçları üzerinde güçlü yankıları olacaktır.

Her halükarda, ara seçimler, derin devletin hizmetkarları - her şeyden önce "neo-conlar" dahil - devrildikten sonra Cumhuriyetçilere Temsilciler Meclisi'nde ve Senato'da çoğunluk sağlayabilir.

Trump'ı Kongre Binası'na yapılan saldırının saçmalığı için suçlama çabasının başarısız olması, aralarında Nancy Pelosi'nin de bulunduğu organizatörlerini, gelecek sonbaharda aynı sahneyi tekrarlamaya çalışmaktan caydırmalı; bu, bir déjà vu vakası olmasının yanı sıra grotesk bir duruma da düşecektir.

Steve Bannon; Peki Büyük Sıfırlama başarısız mı oldu? Bir zafer şarkısı söyleyebilir miyiz?

Carlo Maria VİGANÒ; Bir zafer şarkısı ancak savaş kazanıldığında söylenebilir. Büyük Sıfırlama ontolojik olarak başarısızlığa mahkumdur çünkü insanlık dışı ve şeytani ilkelerden esinlenmiştir. Ancak, ne kadar kaçınılmaz olursa olsun, sonu, bizim ona karşı çıkma kapasitemize ve aynı zamanda İlahi Takdir'in planlarının içeriğine bağlı olarak biraz zaman alabilir.

İKİ CİNSİYETİ SAVUNMAK

Eğer Tanrı'nın ve insanın düşmanlarının arzuladığı dünyadaki cehennemin ne kadar korkunç olduğunu anladıktan sonra, Tanrı bize zalim, bir barış dönemi bahşediyorsa, o zaman kendimizi yeniden inşa etmeye adamalıyız - "daha iyiyi yeniden inşa etmeye" değil, sadece tam tersi – evet, yok edileni yeniden inşa edin: aileyi, evlilik bağını, çocukların ahlaki eğitimini, ülkemize olan sevgiyi, sıkı çalışmaya adanmışlığı ve kardeşçe hayırseverliği, özellikle de en savunmasız ve muhtaç olanlara karşı. Doğumdan doğal ölüme kadar yaşamın kutsallığını ve dokunulmazlığını yeniden teyit etmeliyiz; cinsiyet ideolojisinin çılgınlığına karşı iki cinsiyetin tamamlayıcı doğasını savunmak, çocukları yolsuzluktan korumak ve hakları olan masumiyeti garanti altına almak. Artık liberal zihniyetin tipik özelliği olan kâr mantığını bir kenara bırakarak, kimse bizi izlemese de görevimizi yerine getirmenin, yaptığımızı profesyonelce üretip, uygun fiyata satmanın gururunu yeniden kazanmalıyız. dürüst fiyat Ve birileri kendi tanrısız distopik toplum modelinde dürüst, sadık, samimi ve Tanrı korkusu sahibi olmanın utanılacak bir şey olduğuna karar verdiği için kendimizi aşağılık olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Utanması gerekenler, daha ziyade, çocukların ve yaşlıların öldürülmesi, kötü aşı kampanyaları yoluyla halkın planlı bir şekilde yok edilmesi, kitlesel kısırlaştırma, sodomi, pedofili ve en sapkın sapkınlıkların çağrısını yapanlardır.

Steve Bannon; Sayın Ekselansları, dünyanın Tanrı'ya dönebileceğine inanıyor musunuz?

Carlo Maria VİGANÒ; Dünya Tanrı'ya dönebilir ve dönmelidir: Bu, Yaratıcı'nın yaratılışa damgaladığı ilahi düzen tarafından dikte edilen bir zorunluluktur. Tanrı'ya dönmelidir çünkü yalnızca Mesih'in hüküm sürdüğü yerde gerçek adalet ve gerçek barış olabilir. Ve dünya bunu yapabilir, ancak bireylerin kitleler içinde kaybolduğu kolektivist veya cemaatçi bir vizyonla değil, daha ziyade her birimizin, hiçbir şeyin Cennetteki Babamızın yaptıklarından daha iyi olamayacağını özgürce kabul ettiği kişisel ve bireysel bir vizyonla. Bizi sevdiğinden ve bizi Kendi yüceliğine ortak kılmak istediğinden, bizim için hazırladı.

Eğer hepimiz Allah'a dönersek, milletlerimiz de O'nun Rablığını tanıyacak ve kanunlarını O'nun Kanununa uyacaklardır. Bu nedenle Mezmur yazarının söylediği şu söz gerçekleşsin diye dua edelim: Bütün uluslar Rab'be övgüler versin; Bütün halklar O'na övgüler sunsun (Mezmur 116:1) – Rab'be övgüler verin, tüm uluslar, O'na tüm halklar övgüler olsun. Çünkü onun rahmeti üzerimize sabitlenmiştir; ve Rab'bin gerçeği sonsuza kadar kalır (Mezmur 116:2) - Çünkü O'nun Merhameti bizim için onaylanmıştır ve Rab'bin Gerçeği sonsuza kadar kalır.

Steve Bannon’un 21 Haziran 2022 tarihinde Carlo Maria VİGANÒ ile yaptığı röportajın geçen zamanda haklılığı ile tazeliğini korurken geleceği de aydınlattığı için özellikle yayınlanmıştır.     

(*)Takipne (taşipne); solunum hızının normalin üstünde olması sonucu hızlı nefes alma durumudur. Takipne durumu genellikle oksijen eksikliğinden kaynaklanır ve her yaştan kişiyi etkilemekle birlikte çoğunlukla yeni doğan bebeklerde ve solunum rahatsızlığı olan kişilerde görülür.

(**)Maastricht Antlaşması; diğer adıyla Avrupa Birliği Antlaşması, 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu antlaşma ile 1999'a kadar parasal birliğin tamamlanmasına, Avrupa vatandaşlığının oluşturulmasına ve ortak dış ve güvenlik ile adalet ve içişlerinde işbirliği politikalarının meydana getirilmesine karar verildi.

(***)intentio nocendi; kasıtlı olarak zarar verme niyeti. Dürüst vatandaşlar, onları yönetenlerin bunu sapkın bir şekilde yapabileceğini akıl almaz buluyorlar.

(*****)17. yüzyılda başlayan Çitleme Yasaları, İngiltere'de açık alan tarım sistemini ortadan kaldırdı ve hükümetin verimlilik ve karlılık amaçları doğrultusunda araziyi ele geçirmesine olanak tanıdı.

(*****)Stalin'in Sovyetler Birliği'nin milyonlarca Ukraynalıyı öldürmesine neden olan 1932-33'teki insan yapımı kıtlık.

(******)Sinodalizm/ Sinodallik; Katolik Kilisesi'nde, "Sinod” gibi kuruluşların kardeşçe işbirliği ve anlayış sürecini tanımlamak için sıklıkla kullanılan bir terimdir...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Tefik 1 ay önce

Bizde böyle bir din adamı yok mu?

Avatar
Raziye F 1 ay önce

Keşke bunu bir TV programcisi okusada tartişsalr diyecem ama rüya gibi