Öne Çıkanlar DSÖ Sağlık Bakanlığı KKTC İsmail Haniye Neva Çiftçioğlu Banes

YENİ SURİYE GERÇEĞİ VE TÜRKİYE

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Suriye ile ilgili yazımı geçen hafta yazdığımda metin uzun olduğu için ikiye ayırmıştım. Katar’ın Doha kentinde Türkiye İran ve Rusya Dışişleri Bakanlarının Suriye konusunda toplantı yapacaklarını öğrendiğimde Suriye konusunda ortak karar alındığını anlamıştım. Dolayısıyla Suriye düşmeden 2 gün önce kaleme almış, olacakları yazmıştım. Yazım bittiğinde İran ve Rusya’nın Suriye’yi sattığını belirtmiştim. Katar her zaman Orta Çağ uzlaşmasının merkezi olduğunu ispatlamıştır.

Bütün Orta çağ bilginleri iştirak halinde; Dante, İlahi Komedya ile bir Orta Çağ şaheseri yaratmıştır demektedirler. Dante, İtalyan ulusal dilinin öncüsü ve çağının bütün sorunlarına duyarlıdır. Bu nedenle ölüm cezası almış sonra sürgüne çevrilen ceza ile kurtulmuştur. Dante ‘İlahi Komedyasında’ Cehennemi 9 kat olarak tasvir etmiş, en ateşi harlı, zor kısmına en büyük günahkarları, sadakate ihanet edenleri, 9’ncu kata yerleştirmiştir. Cehennem çukurunun baş müdavimi İsa’ya ihanet eden Yahuda’yı koymuştur. Yahuda İsa’nın en yakınındaydı. Leonardo Piero da Vinci 1498 yılında, ‘son akşam yemeği’ tablosunda bu ihaneti ölümsüzleştirmişti. Yahuda’nın hemen yanında Roma imparatoruna ihanet eden Cassius ile birlikte Brutus vardı. Brutus, Julius Sezar’ın evlatlığı idi. Brutus Sezar’ın yaşamında ona en sadık olan kişiydi. Brutus’ün hançeriyle ölürken Sezar ona ‘Sende mi Brutus’ diyordu.

Orta Çağ’da düzene ihanet içinde olmanın cezası ağırdı ve Dante bu kişileri en dip cehenneme yerleştirmişti.

Tarih bilimi bugüne geldiğimizde, karşımıza ‘sadakate ihanet edenlerin’ kilometrelerce uzunluğunda sayısız örneklerini veriyor. Örneğin, Ecevit’in en yakınında bulunan evlatlığı Hüsamettin Özkan’ın durumudur. Babalığı olan Ecevit’in görevi bırakmasını istiyordu. Financial Times’da şöyle bir haber vardı. (Ecevit o sırada Başbakan’dı ve Emperyalizmin isteklerine direniyordu) Türk Genelkurmayı ’da efendisinin yerine Hüsamettin Özkan’ın Başbakan olmasını istiyor’ diyordu. Şaka gibi.

Suriye’nin toprak bütünlüğü için bir araya gelenler Suriye’nin bölünmesini istemişlerdi. Arap medyasını izlediğimizde bugün Türkiye ‘En büyük İsrail’ tabiri ile anılmaktadır. İran basınına bakıldığında Türkiye için benzetmeler farklı değildir. Oysa ki, İran ve Rusya destekledikleri Suriye Rejimini ayakta tutmak için binlerce sivil halkın katledilmesine sebep olmuşlardı. Bugün Dışişleri Bakanımızdan öğreniyoruz ki, Doha’daki toplantıda ‘Esat’ı onlar aramış ve çekilmesini istemişler’

Orwell ‘1984’ isimli romanında (1948’de yazmıştır) İnsanın köleleşmesi (akılsızlaşması) dıştan etkilerle gelişir demektedir. Yeni Dünya’nın modern insanları sürekli hareketleri gözlem altında tutulduğu için korkutulacak ve köleleşecektir der. Bu teoreme karşı çıkan Huxley’de karşı bir teori sunar. Huxley, ‘Kölelik içtendir. Ve artık yeni insan, köle olarak koşullanmış olarak doğmaktadır’ der. Ona göre zorlama yoktur. Kitabının ismi, ‘Cesur Yeni Dünya’ dır.

Aslında önümüzdeki örneklere bakılırsa dünden bugüne çok değişen bir şey yoktur. Türkiye, Amerika, İsrail, Rusya, İran elbirliğiyle Suriye’yi karıştırmış, perde arkasında İngiltere kefen biçmiştir. Esad’ı korumakla görevli 8 Tümen bile (En iyi eğitimli ve donatımlı birliktir) savaş meydanından kaçtı. 8.Tümenin komutanları rüşvetle satın alındı.

Bizde ‘Sevdiğimin dini var imanı yok’ türkümüzü, ne ilginçtir Gibbons bize hatırlatma yapıyor. Tıpkı 700 yıl önce Dante’nin haber verdiği gibi. Dante İlahi Komedyasında diyor ki, ‘'Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu, başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin. Sana hepsinden ağır geleni, uçurumun içine beraber yuvarlanacağın fena ve budala insanlarla bir arada bulunmak olacak.'

Belki de en doğru sözü Profesör J.W. Thompson söylemiştir. Gelecek düzeni öngörürken, ‘kaos, ahlaki bozulma, sosyal ve dinsel histeri, harcama hastalığı, lüks düşkünlüğü, aç gözlülük, tamahkarlık, kötü yönetim ve adab-ı muaşerette çürüme olacak’ diyordu.

Orta Çağa dönüş hipotezi günümüz Suriye’si ile doğrulanıyor gibi duruyor. Orta Çağ, Krallık, Sultanlık, tüccarlık ve bezirganlık rejimiydi. Hak hukuk ve adaletin olmadığı sadece egemenlerin yani feodal düzenin hâkim kılındığı, güçlünün güçsüze hayat hakkı vermediği vahşi bir düzendi. Ayrıca Tarihçiler Orta Çağ’da yönetime gelmiş kişileri, yeteneksiz ve ikiyüzlü olarak nitelendirdikleri unutulmamalıdır.

Dante'nin İlahi Komedyasında; Cehenneminin kapısında asılı bir levha var, "Ey buradan içeri girenler, her türlü ümidi geride bırakın. Cehennem ümidin olmadığı yerdir. Hiçbir ümidin kalmaması, hayatta cehennemi yaşamaya denktir!" diyor. Bugünün egemenlerine yancılık yapan Orta çağ entelektüellerini de, Le Goff çok güzel anlatmış; Düzenin bekçileri satılıktır en çok fiyat verene hizmet ederler. ‘ Yalçın Küçük’te ‘Orta Çağ Antik kentleri yıktı, Antik kültür ve bilimi gömdü. Antik kültür ve bilimi taşıyan aydınları öldürdü. Orta Çağ’a geçmek için yıkmak gerekiyordu. Diyor Tıpkı Fransız düşünür A. Minc gibi.

Suriye’deki gelişmeler ABD, İngiltere ve İsrail’in istediği gibi oldu. Suriye elbirliği ile kargaşaya sürüklendi ve iç savaş ile yıkıldı. Dışişleri Bakanımız açıklama yapıyor, umut aşılıyor. Amerika’dan müttefiklerimiz diye bahsediyor. Onlara akıl veriyor. Belli ki durumu anlamamış veya görmezden gelmekten başka bir şey ellerinden gelmiyor. Olmayan başarı pazarlanıyor.

Konuşmaları Demokrat Partinin Dışişleri Bakanı Rüştü Zorlu’nun NATO Konseyi Zirvesinde (Lizbon) yaptığı açıklamayı akla getirdi. (25 Şubat 1952) ‘’ Karşınızda büyük bir istekle ve kayıtsız şartsız iş birliği zihniyetinde hareket etmeyi ilke edinen bir Türkiye bulacaksınız’’

Dün müttefiklik görüntüsüyle Osmanlıyı yıkanlar unutuldu yeni müttefikler ortaya çıktı. Yeni müttefiklerimiz! Halk düşmanlarını besliyor, eğitiyor, donatıyor. Kime karşı Büyük Türk Milletine karşı. Adım adım ülkemizi yıkıma götürüyorlar. Türkiye eli kolu bağlı çaresizlik görüntüsü veriyor. Sınırımızda Türk Milletine iki büyük düşmanı dayatıyorlar. Türk Milleti Kurtuluş savaşı verirken 28 Temmuz 1920’de Sadrazam Damat Ferit İstanbul’u işgal eden İngiliz yüksek komiseri Amiral J.De Robeck ile görüşüyor. Ona, ‘Kürt liderler Mustafa Kemal’den nefret ediyor, ben M.Kemal’den nefret ediyorum, siz M.Kemal’den nefret ediyorsunuz. Öyleyse gelin, hep beraber Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı kullanalım’ demişti. Milletimiz büyük bedeller ödeyerek iç ve dış düşmanlarla mücadele etti ve başardı. Şimdi ordularımız yenildi mi? Neden bizim bekamıza savaş açmış ülkelere müttefikimiz denilmektedir. Mevcut dayatmanın Sevr’den farkı var mıdır? 10 Mart 1921 tarihli İngiliz Devlet Arşivinden gizli bir belgede şunlar yazıyor. ‘Türkiye’nin Sevr Anlaşmasına ayak diretmesi üzerine Kürtlere yerel otonomi verilerek, koruma altına alınmasına gidilmelidir’ O günde Kürtler üzerinden pazarlık yapılıyordu? Peki bugün neden farklı değil? Hangi izlenen politikalar bizi Sevr’e getirdi?

Bugün emperyalizmin hizmet erliğine soyunmuş ve Türk Milletine savaş açmış PKK’ya, Atatürk’e kafir diyen Türkiye’yi Dârülharp ilan eden İsrail yanlısı radikal siyasal İslamcı bir komşumuz eklendi. Emperyalizmin hayal bile edemediği başarı nasıl bizim başarımız oluyor? Üstelik Güneyimizde iki şer yapılanma, Fırat’ın doğusu ve batısı olmak üzere birbiriyle anlaşmış durumdadır. İsrail Golan tepelerinin tamamını işgal ettiği gibi Dera’ya ilerlemekte kendisine bağlı Dürzü devletini birkaç ayda ilan etme yolunda, tek kale maç yapar gibi serbest hareket edebilmektedir. Dün 6 Dürzü köy’ü İsrail’e bağlanmak için müracaat ettiler. Mevcut durum kabul edilebilir mi? Ortada bir başarı varsa başta Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail’in başarısı vardır. İsrail artık Pentagon gizli belgelerindeki 7.nci sıradaki hedef ülke olan İran’a Suriye’den saldırma imkanına kavuştu. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi enerji geçiş güzergahı Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’e sorunsuz ulaşım sağlandı.

Bir NORVEÇ atasözü derki; “Çaresiz kaldığında ATATÜRK gibi düşün’ Atatürk gibi neden düşünülmüyor? Suriye’deki her gelişme bizi yakından ilgilendiriyor ve bugün Hatay’da halk arasında ‘mezhepsel katliamlar yaşanacak’ söylentileri ile huzursuzluk var. Bu söylentiler Hatay’da yaşayan Alevilerde endişe yaratıyor. Hatay Valisi, Emniyet Müdürü, Belediye başkanı halk arasında dolaşan fitneleri önlemeye gayret gösterseler de halk huzursuz. Türkiye; HTŞ’i 2018 yılında terör örgütü olarak takibe aldı, ancak Hatay’da etkinler. Her an her şey olabilir.

İçerde Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyen Teğmenlerimizin ordudan atılmasına giden yol açılırsa yüzyıllık planları açanların bu fırsattan yararlanmayacağını düşünmek safdillik olur.

Günümüzde İnsanlara bakış, Dante dönemindeki feodalite bakış ile birebir aynı ise Kapitalizm çarkına rakip durmaktadır. Kötümserlik, acı ve yıkım insanlarımızın temel tarifi olmaktadır. Oysa Feodalite kişisel bağlılıklar yönetimidir. İhanet, kalleşlik ve ikiyüzlülüğü içinde barındırmaktadır.

Anahtar Kelimeler:
SuriyeEcevitABDATATÜRK
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.