Yazan Mustafa DÖNMEZ
Türkiye kendi aleyhine örgütlenmiş politik kötülüklerin farkına varamıyor. Tarih bilmeyince stratejiyi de oluşturup uygulayamıyor. Karşılaştığı sorunlara dar siyasal İslamcı kadrosuyla çözümler üretemiyor. Köy kurnazlığıyla gündemi değiştirerek iktidarda kalmak amaç oluyor.
Halk canisi Apdullah Öcalan ve yandaşlarıyla pazarlığa oturmak ve bunun adını iç cepheyi tahkim etmek diye sunmak çaresizliğin, bitmişliğin göstergesi oluyor.
Apocuların siyasi fikirleri 1978 parti programında belirtilmiş ve o zamandan beri değişmemiştir. Parti programı "yurtsever" olanların dışındakilerin mülklerinin kamulaştırılmasını öngörür. Kuruluş kongresinin bir "yurtsever’’ toprak ağasının konağında toplandığı bilinir. Parti kuruluşundan bir yıl kadar sonra biri "işbirlikçi", diğeri "yurtsever" iki aşiret başkanı arasındaki kavga ciddi boyutlara taşınmıştı. Daha sonra PKK’nın yayımladığı kitap, broşür ve dergiler, şiddetin kurtuluş için tek yol olduğunu vurgulayarak, bu temel fikirleri ayrıntılarıyla işlemiş ve düşman listesine yeni gruplar eklemiştir.
1979'da Apocular kurtuluş savaşlarını başlatma vaktinin geldiğine karar verdiler. İlk saldırı hedefi olarak "işbirlikçi" tanımlarına uyan, Siverek'te güçlü bir aşiret reisi, toprak sahibi ve aynı zamanda liberal-sağ eğilimli Adalet Parti'li parlamenter Mehmet Celal Bucak'ı seçtiler. Bucak'ı, hesabına çalışan kanun kaçaklarını kullanarak çevre bölgelerde tedhiş yaratmak ve köylülerden para ve mal gasp etmekle suçladılar. Apocu bir grup Bucak'ı öldürme girişiminde bulunduysa da başarılı olamadı. Bunun sonucunda Bucak ve onu destekleyenler (aralarında polis ve ordu da olmak üzere) ile PKK ve yanındaki bir ya da iki küçük aşiret arasında çok sert bir kan davası başladı.
Bugüne gelindiğinde ne değişti? Türk Milleti ağır bedeller ödemiş hemen her il ve ilçelerde şehitlikler oluşmuştur. Canı yanan, sakat kalanların listesi bile tutulmaz göstermelikte olsa ziyarete gidilmez. Yönetimin duyarsızlıklarına muhalefet de eklendi.
Türkiye Kandil ve çevresinde yaşayan cinayet şebekesinin başlarını bulamıyor, etkisizleştiremiyor. Bu kadar teknolojik gelişmelerden bahsediliyor ancak sonuç alınamıyor.
Örgüt tam bir cinayet şebekesi aynı zamanda uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve organ satışında dünyada lider konumda. Paraları ve evraklarının hangi ülkede olduğu biliniyor ancak bir şey yapılamıyor.
PKK aleyhinde kim konuşsa ülkemiz içerisinde soruşturmalara uğruyor bedeller ödüyor. FETÖ içinde aynı durum söz konusu. Türkiye’de terör örgütleri hakkında konuşan, işlem yapan ve öne çıkan her isim bugün ya cezaevinde ya itibarsızlaştırılmış durumdadır.
Baki Karer, "PKK'nın gerçek doğasını anlayalım" 1 Aralık 1985 tarihli Türkçe broşürde, PKK'yı kuran ilk grubun Türk üyelerindendir; 1985 sonbaharında gruptan kopmuş ve Avrupa'ya gelerek Öcalan'a karşı suçlamalarda bulunmuştur. Cinayetlerden ve dış istihbarat oyunlarından söz etmekte ve PKK saflarından çok fazla kişinin öldürüldüğünü söylemektedir. Ayarlı medyamızda yer bile almadı, alamıyor. Türkiye itiraflardan bile faydalanamıyor. Bölge insanımızı uyaramıyor. Oysa B.Karer gibi binlercesi vardır.
1979'da Suriye'ye çekilen Öcalan, Filistinli gruplarla ilişkiler kurdu. Güney Lübnan, Suriye ve Yunanistan da gerilla eğitimi olanakları kazandı. Bunlara yardım eden ülkelere bedel ödettirildi mi? Üstüne BATI ve ABD ülkeleri eklendi.
İsrail Filistin’e, Suriye ve Lübnan’a girdiğinde PKK o bölgelerden acilen çıkış yaptı. Bu temel bilgi bile saklanır görmezden gelinir.
İsrail’in kurulduğu günden itibaren ilişkide olduğu Barzanilerdir.
Şu anda bölgede Türkiye’nin iş tuttuğu grup kim? Tabi ki Barzaniler. İsrailli subaylar Barzanilere ağır topçu eğitimi dahil tüm silah araç gereç ve mali kaynak konusunda yardım etmişlerdir. Türkiye Barzanilerin alt yapısı dahil gerekli olacak devlet kurumlarını inşa etmede yardım etmiştir. Durum bu iken Türkiye’nin İsrail’e açıktan düşmanlık yapması nedendir? ABD ve İngiltere hatta Rusya denklemin neresinde durmaktadır?
Türkiye Gazze’de Yahudi toplumundaki sivillere saldıran Hamas’ın arkasında durmakla hata etti.
Gazze’de İsrail ordusunun 41 bini aşkın sivilleri katletmesi, haklı Filistin davasında onların yanında durmak farklı Hamas’ın masum insanlara saldırısını görmezlikten gelinmesi farklıdır. Türkiye cinnet durumunda taraf tutmamalıydı. İran karşısında alınan tutumda farklı değildir. Türkiye’nin arabulucu olarak inisiyatif ve etki üretebilmesinin katliamlara imza atan İsrail ve arkasında duran Batı üzerinde etkili olabilmesinin tek yolu buydu. Türkiye taşeron PKK ile mücadele yerine, uzlaşma arayışında olması, İsrail’i karşısına alması ateşle oynamaktır. Dış politika iç siyasi hesaplara göre belirlenemez.
Ukrayna-Rusya savaşında ortaya konan aktif tarafsızlık başarılmış ise sınırları değişen ve bizi de içine alabilecek Güneyimizde ortaya konulan tehlikeli yaklaşımın nedeni nedir?
Politik çelişkiler çeşitli ve yamandır. Türkiye’nin Irak ve Suriye’de askeri harekatta ki başarıları dikkate alınırsa bölgede olan ve bitenler planlı bir senaryonun parçası olabilir mi?
Devam edecek.