
Yazan Sabahattin İSMAİL
(Aşağıdaki yazı, değerli dostum Prof. Ülvi Keser'in konuyla ilgili kitaplarından yararlanarak hazırlanmıştır. Kitaplarını Herkese tavsiye ederim)
İngilizler tarafından 1915 yılında Çanakkale ve Hicaz cephelerinde esir alınan Türk savaş esirlerinin bir kısmı, İngilizler tarafından önce Limni adasına götürülmüşler ve orada 1 yıl esir kamplarında kaldıktan sonra, 13 Ekim 1916'dan itibaren o zaman İngiliz kolonisi olan Kıbrıs’a getirilmişlerdi.
Bu esirler Gazimağusa`da bugünkü adıyla Karakol ( Caraolos) bölgesinde şimdiki GKK Gülseren askeri eğitim Kampının olduğu yerde etrafı tellerle çevrili olan esir kampında tutulmaktaydı.
Bu kamp 30 mart 1920'ye kadar yaklaşık 3.5 yıl açık kalmıştı.
İngilizler'in, Gelibolu’da esir aldığı ve adaya getirdiği Türk askerlerinin 700 kişilik ilk kafilesi, 13 Ekim 1916’da iki gemi ile adaya getirilmişti.
1920 yılında kapatılan kamptaki esir sayısı, 3 yılda 6732'ye ulaşmıştı
1916 yılından itibaren adadaki esir kampında tutulan Sekizinci Takım Çavuşu Başçavuş Ali Kemal ise “7.000 esir-i Osmanî”den söz etmektedir.
Bazı iddialara göre kamp 1920 yılında kapatıldığında az sayıdaki esir geri dönmek yerinde adada kalmayı tercih etmiştir; ancak bunu kanıtlayacak herhangi bir belge veya tanıklık yoktur
Esirler Limanı'na getirildiğinde binlerce Kıbrıs Türkü, esir de olsa Türk askerlerini görmek için Limana akın etmişti.
Ne ki onların perişan hallerini görünce kahrolmuşlar ve esir kampında onlara gizlice yardım etmek için seferber olmuşlardı.
Kampa, çoğunluğu Çanakkale Cephesi olmak üzere Sina, Filistin ve Kanal bölgesinden de az sayıda esir bu kampa getirilmişti.
Esir askerler savaş bölgelerindeki İngiliz askerlerine gönderilecek kereste ve lojistik malzemenin Mağusa Limanı’ndan gemilere yükletilmesinde, yol inşaatları vb işlerde de zorla çalıştırılmışlardır.
Daha sonraki yıllarda TÜRKİYE İLE BİRLEŞME PARTİSİ adlı gizli bir parti kuran o dönemin Kıbrıs Türk aydınlarından Dr. Esat, Dr. Behiç ve Hasan Karabardak başta olmak üzere ada Türkleri, kardeşleri olan Türk esirlere yardım için seferber olmuştu
Kurtuluş Savaşı döneminde de Kuvay-ı Milliye'ye yardım için seferber olan, sandal ve gemilerle Anadolu'ya gizlice yiyecek, benzin vb. ihtiyaç maddeleri gönderen bu önderler, daha sonra İngiliz Sömürge yönetimi tarafından KEMALİST olmakla suçlanacak, bazıları tutuklanacak, Girne Kalesi zindanlarına hapsedilecek ve mallarına el konacaktı. Dr. Behiç ise kendisine kurulan bir komplo sonucu yargılanıp idam cezasına mahkum olacak ve asılacaktı.
Esir kampına yiyecek, ilaç, giyecek getirmekle ve esirleri kaçırmakla suçlanan diğer birçok Kıbrıs Türkü arasında Karpazlı Ali Hüseyin Babaliki, Hüseyin Şardu, Mahmud Naim Adil Efendi, Giritli Hasan Hüseyin Kaptan, kardeşi Ali, kayınbiraderi Kaptan Ahmet Çavuş, Mağusa’dan tüccar Mahmut Efendi, Baf’tan liderimiz Denktaş’ın babası (hakim) Raif bey, Nafi ve Halide Hanım, Limasollu Ahmet Çavuş, kardeşi Osman ve oğlu Ali, Avtepe köyünden Ali Fevzi, İskeleli tüccar Kenan kardeşlerden Mustafa, Raşid, Said, Sadi ve Hasan Efendi, Larnaka’dan Fellahoğlu ailesinin mensupları, Kamil Paşa’nın damadı Dr. Esat, Kormacit köyünden Kolya çiftliğinin sahibi olan Ahmed Sadrazam, Göçerili Küçük Hacı Hüseyin Efendi, Mağusalı Hoca Mustafa Nuri Efendi, Baf’tan Dr. Eyyüp Necmettin ( Kavanin Meclisi üyesi).... vardı. Mağusalı İmam Mustafa Nuri Efendi ise ilk aylarda kamp camiinde görev yapmış ve vefat eden askerlerin dini kurallara göre defnedilmesini sağlamıştı.
Kamptaki esirler arasında, Teşkilat-ı Mahsusa adına istihbarat toplamaya çalışırken yakalanan Yüzbaşı Sadi Efendi, Dr. Şevket Bey ve önce Pozantı’da, daha sonra da Taşucu’da konuşlanarak Kıbrıs’ta keşif ve istihbarat çalışmaları yapan Üsteğmen Mithat Tuncel Bey’in komutasındaki 4. Teyyare Bölüğü’nden 3 Türk askeri, Sina’da esir düşen Mağusalı Hasan Hilmi Bey de vardı
Kıbrıs Türkleri bu kamptaki esirlere gizli gizli yiyecek, giyecek, ayakkabı, ilaç, sigara vb. ihtiyaç maddeleri götürmekte, onların kaçmasına, saklanmasına ve Anadolu'ya geçmesine yardımcı olmaktaydı.
Birçok esir İngilizlerin işkence ve zulmünden, gayrı sıhhi şartlardan, yetersiz beslenmeden, aşırı Kıbrıs sıcaklardan, adada bolca bulunan sivrisineklerden bulaşan hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmişti.
İngiliz yetkililerin Türk esirlere verdiği yemek sadece kılçıklı arpa, kırmızı kabak, bakla, böğrülce, nohut ve “avraşilla” denilen, şimşir soğanının kaynatılmış suyu ile unun karıştırılmasıyla pişirilen çörekti.
Esirler, tel örgülerle çevrili çadır ve barakalarda kalmaktaydı.
Kamptaki savaş esirlerinin esir kampında yaptıkları ve kendilerine yardım eden Kıbrıs Türklerine armağan ettikleri tespih, sigaralık, enfiye kutusu, çeyiz kutusu/sandığı, kama, mermer oyma gibi çeşitli hatıra eşyalar çeşitli koleksiyonlarda bulunmaktadır.
Kamptan kaçmayı başarabilen Türk esirler, kampa yaklaşık 100 km uzakta bulunan ada Batısındaki Kormacit Burnu sahilinden, sandallarla 70 km. Uzaktaki Alanya veya Anamur'a kaçırılmaktaydı. Esirler bu noktaya götürülene kadar Ergenekon köyü üstünde, Beşparmak Dağları'ndaki bir mağarada saklanırdı.
Köylüler bu mağarada onlara gizlice yiyecek, içecek götürürdü.
Daha sonra kaçma noktası olan Kormacit Burnu'na gidene kadar, dağ eteğindeki Göçeri, Ağırdağ, Kırnı, Fota,Tepebaşı ve Akdeniz köylerinde mola verip dinlenirler ve yemek yerlerlerdi.
Beşparmak Dağları'ndaki bu mağara bugün Çanakkale Esirler Mağarası olarak turistler ve meraklılar tarafından ziyaret edilmektedir
Kaçış sırasında yakalananlar ve onlara yardım edenler ise İngiliz askerleri tarafından öldürülmemişse, Girne Kalesi zindanlarına hapsedilmekteydi
Savaş sırasında Türk ordusunda çeşitli rütbelerde görev yapan veya gönüllü olarak Çanakkale’ye giden, savaş sonrası ise Milli Mücadele’ye de katılan, ardından Anadolu'da görev alanlar dışında, adaya dönen Kıbrıs Türkleri de vardı.
Karpaz'ın Balalan köyünden Doktor Adnan Erginel, Baf’ın Finike köyünden Salih Zeki (İğnegöl) ve Uzun Hasan ( Makri) bunlardan birkaçıdır
Bugün Gazimağusa’daki Çanakkale Şehitliği’nde isimleri ve mezarları bilinen 33 şehit; isimleri bilinen, ancak mezarları bilinmeyen 217 şehit asker yatıyor.
Mezarları belli olmayan bu Türk şehitlerinin iki tanesi 1916, 76 tanesi 1917, 59 tanesi 1918, 62 tanesi 1919, 18 tanesi de 1920 yılında hayatlarını kaybetmiştir.
KKTC'ye gittiğiniz zaman 1 gününüzü de Çanakkale esirleri kampını, Çanakkale şehitliğini ve esirlerin saklandığı mağarayı görmeye ayırın derim.
Bu konuda daha detaylı bilgi isteyenler Prof. Ülvi Keser'in konu ile ilgili iki kitabını temin edip okuyabilirler.
Bu vesileyle vatanlarından yüzlerce km uzakta çok zor şartlarda hayatlarını kaybeden ve bugün yavru vatanda diğer şehitlerimizle kucak kucağa yatan Çanakkale şehitlerimiz ile, Kıbrıs Türkü'nün kurtuluşu-özgürlüğü için can veren tüm şehitlerimize Tanrıdan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsınlar