Yazan: Muammer KARABULUT
Yakından tanıma fırsatı bulduğum, birbirimize “biricik sevgilim” diyebildiğimiz Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık eden Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ, 17 Kasım 2024 tarihinde 110 yaşında, tedavi gördüğü Mersin’in Mezitli ilçesindeki özel bir hastanede vefat etti.
Kırım Tatarlarından olan Muazzez İlmiye ÇIĞ, hatırımda kaldığı kadarı ile Atatürk’ü, Bursa Kız Lisesi’ni okuduğu bir zamanda, sınıfını ziyaretinde görmüş. Kendisi ile konuşma fırsatı bulamadığı gibi sonrasında da hiç karşılaşmamış. Söylenenin aksine, ÇIĞ’ın okuması konusunda da Atatürk’ün herhangi bir teşviki yok.
Genç yaşında başladığı öğretmenliğin ardından Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hititoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra Antik Şark Eserleri Müzesi'ndeki eserlerin tasnifini yaparken Sümer tabletlerini de okumaya başlamış, yurtdışında sergiler açmış, kongrelere katılmış ve bu konuda çalışmalar yapmıştır.
76 YAŞINDA YAZAR OLDU!
Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın Türkiye’de Sümerler ile anılması, 76 yaşında iken Samuel Noah Kramer’in (History Begins at Sumer), “Tarih Sümer’de Başlar” isimli kitabının çevirisi ile başladı. Sonraki yıllarda da Anadolu’daki Orta Asya izleri MÖ 4000-2000 yıllarına kadar giden Sümer uygarlığına ilişkin eserler verdi. Böylelikle uygarlıklara etki eden insanı yakından tanımanın, tarihi bilmekten geçeceğini bilen ATATÜRK’ün, “Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, dünya yüzünde eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür.” Sözlerini Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren rehber edinen Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın eserleri bizlere ulaşmıştır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başlayan, tarih ve arkeoloji alanındaki gelişmelere kayıtsız kalmayan Muazzez İlmiye ÇIĞ, “Atatürk ve Sümerliler” adlı kitabı ile bir kez daha geçmiş uygarlıklara dikkat çekmiştir. İşte burada, tarihte yaşanan olayları anlatan Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın 2006 yılında yayınlanan, “Ortadoğu Uygarlık Mirası” adlı kitabında, “Sümer mabet fahişeliğini simgeleyen başörtüsünün, çeşitli çağlarda ve ülkelerde değişik şekilde yorumlanarak İslamiyet’e kadar” geldiğini yazdı. Ve 2007 yılında, kendisi ve yayıncısı hakkında "dinî farklılıklara dayalı nefreti körüklemek" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlamalarıyla yargılandı. Yargılama 30 dakika sürdü ama henüz bir tane kitabını okumamış yüz binlerce kişinin eleştirisine neden oldu. Adeta çarmıha gerildi.
BAŞÖRTÜYÜ MABET FAHİŞELERİ TAKARDI
Muazzez İlmiye ÇIĞ, günümüzde kadınların kullandığı başörtüsünün Sümerlerde ‘mabet fahişeleri' tarafından kullanıldığını, tanrıları kızdırmamak için mabetlerde düzenlenen törenlerde, mabet fahişelerinin diğer rahibelerden ayrılması için başörtüsü taktığını söyleyen ÇIĞ, “Bizim başörtümüzün kökeni de oradan geliyor.” dedi. (bkz) Bu sefer ne dava açan oldu ne de eleştiren! Ama akıllarda kaldı. Akıllarda kalan bu tarihi bilgi, Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın vefatı ile geçmişte karşıt eleştiride bulunanlar tarafından yeniden gündeme getirilmeye çalışılıyor.
İslamiyet’ten 4 bin 600 yıl öncesine kadar varlığı bilinen Sümer’de yaşamış fahişelerin örtünmesine alınganlık göstermenin, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininde yeri olan Âdem ile Havva’nın örtüsüz olmasını eleştirmekten hiçbir farkı yoktur.
KARDEŞİM BENİ DENEK OLARAK KULLANDI
Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın gençliği, genç Cumhuriyeti tanıtan bildirileri sokakta dağıtmakla geçmiş, yaşamının en verimli çağında, müzelerdeki tarihimize ışık tutacak tabletleri okumuş, 76 yaşından itibaren de çevirmenlik yapmaya ve kitap yazmaya başlamış yaşayan bir tarihti. Ailesi hakkında bir şeyler yazmak istemiyorum. Ama tanışma fırsatı bulduğum küçük kardeşi, ABD’de beyin fonksiyonları konusunda çalışan Prof. Dr. Turan İTİL’in vakfını, sorgulama teknikleri arasında yer alan ilaç kullanımı ile ilgili çalışmalarını da sordum. Muazzez İlmiye ÇIĞ: “Evet, çalışmalarını daha sonra ABD’de devam ettirdi. Bende uzun yıllar yanında kaldım. Hatta benim kötü olan hafızam, kardeşimin ilk zamanlarda beni denek olarak kullanmasından sonra iyileşti. Bugün Türkiye’de Alzheimer hastaların kullandığı ilacın patentini de aldı.” dedi.
BARIŞ ÖDÜLÜ ALDI
Yarın, Mersin Akbelen Şehir Mezarlığına defnedilecek olan Muazzez İlmiye ÇIĞ hakkında yazılmamış olan bir de ödülü vardır: “2010 Noel Baba Barış Ödülü”ne layık görülen Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ, AA muhabirine yaptığı açıklamada “ödülün büyük sürpriz olduğunu” belirtti.(bkz) ÇIĞ, ''Büyük bir sürpriz oldu. Böyle bir şeyi asla ve asla düşünemezdim. Çok mutlu oldum. Barışın dünyada yerleşmesini istiyorum.'' sözleri ile duygularını ifade etmişti.
Hiçbir akademik unvanı olmamasına rağmen Prof. Dr. olarak anılan Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın ardından söyleyeceğim son söz, barışa ilk önce tarihle başlayalım, olacaktır…
Unutulmayan faaliyetleri arasında, Hayrettin KARACA ile bir kış günü TBMM bahçesinde, “Çılgın ihtiyarlar” olarak yaptıkları “Tarım Alanları Satılmaz” ve “Şehit Kanlarıyla Sulanmış Vatan Toprağını Satamazsınız” pankartlarıyla gerçekleştirdikleri eylem hafızalarımızda yer etmiştir.
Allah rahmet eylesin