Öne Çıkanlar Paraskevi MANYA Bernie Sandres Murat KOCABALLI Hanry Kissinger Saga Education

TÜRKİYE’DE 28 ŞUBAT’I ÇÖZEMEDİK!

5gvirusnews Röportaj Göktürk TOROS, Lefkoşa / 15 Nisan 2025

Türkiye’de, “başörtüsü” üzerinden tezgahlanan 28 Şubat benzeri sürecin aynısı KKTC’de tezgahlanmak istendi.

BAŞÖRTÜSÜ KAOSUNU ÇIKARTAN VE KAOSA KARŞI ÇIKANLAR AYNI

Yaptığımız araştırma ve gelişen olaylarda rol alan aktörlerin hemen hemen hepsinin FETÖ iltisaklı, aynı yöntemleri kullanan kişiler olması olayı tesadüf olmaktan çıkartmıştır. Yine Türkiye'deki 28 Şubat sürecini  KKTC’de yaşatan  aktörlerin hiçbirisi, adadaki tapulu işgale, 17 yıldır KKTC’de faaliyet gösteren Siyonist CHABAD örgütüne karşı hiçbir açıklama yapmamışlardır! Onun için, KKTC’de ki gelişmeleri yakinen bilen Göktürk TOROS ile başörtüsü etrafında gelişen olayları ve etkisi olan kişileri göstermek üzere aşağıdaki röportajı yaptık.      

-5GVİRUSNEWS, SİZE GÖRE TÜRKİYE, KIBRIS’A YETERİNCE KATKI SAĞLIYORMU VEYA EKSİK KALDIĞI ALANLAR VAR MIDIR?

Bu sorunun cevabını tespitlerimiz doğrultusunda verebilmemiz için konuyu birkaç bölüme ayırmamız gerekebilir.

Ekonomik destekler, askeri destekler ve birçok destekten bahsetmek mümkün. Ancak şu an aktaracaklarım biraz farklı konular. Ben direk ihmal edilen veya gözden kaçan bazı başlıkları incelemek istiyorum.

-5GVİRUSNEWS, İNSAN KAYNAĞI VE STK’LARIN DURUMU NEDİR?

-Göktürk TOROS; Maalesef Türkiye’den buraya gelip Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımıza destek vermek isteyen iyi niyetli kardeşlerimiz burada hep ayni yüzler ile karşılanmakta, hep ayni zihniyet ile görüşmekte, hep ayni STK’lar ile istişare etmektedir. Hatta bu STK’ların bir çoğu da sadece tabela STK, hatta tabelası bile olmayan ve benzer amaçlar için belli kişiler tarafından kurulmuş naylon derneklerdir.

KKTC’DE NAYLON DERNEKLER VAR

Gerçekten halkın nabzını tutan, halk desteği olan, halkın yararına bir şeyler yapmaya çalışan sivil toplum kuruluşları da zaman içerisinde ya rendelenip sisteme meze yapıldı, ya ESKAD (Evrensel Sevgi Ve Kardeşlik Derneği) gibi binaları elinden alındı, kaynakları ipotek edildi; İstanbul Valisi Davut Gül, Bakanımız Mehmet Muş, Başkanımız Bülent Turan, TRT genel sekreteri İbrahim Keleş, Kulliyenin danışmanlarından Sinan Şenocak, TUGVA yöneticilerinden Muhammed Sarman ve daha bir çok değerin yetiştirildiği ESKAD yurtları çeşitli saldırılar ile kapatıldı, hatta Fuat Oktay Bey döneminde Türkiye’den gelen sihirli bir el ile param parça edildi ve yerine benzer isimler ile birkaç dernek kurduruldu.

Aldığımız bilgilerden yola çıkarak süreç içerisinde de diğer müspet dernekler gibi faaliyet yapmamaları için ayaklarına taşlar bağlanmış, finans ve iş akışı konusunda bazı kişiler tarafından engeller koyulmuştur. Kıbrıs’ta köşe başlarını kapatan bu arkadaşların bir kısmı ESKAD yurtlarında yetişen gençlerden oluştuğu da bilinir. Bunun yanında diğer sivil toplum örgütleri de Türk İslam Derneği gibi ya yönetimi ele geçirilip içi boşaltıldı ya da Türkiye Kızılay, Avrupa Milli Görüş Teşkilatı gibi sadece tabelası bırakılıp, sadece fatura ve tahsilat işleri için ayakta tutuldu. Geriye kalan bütün sivil toplum kuruluşları da en iyi ihtimalle başkanına veya yönetimine çeşitli itibar suikastları yapılarak kilim altına süpürülmesi sağlandı. Yani yine bahsettiğimiz gibi saha çalışması yapmaya gelen, toplumun ihtiyaçlarını belirlemeye gelen abiler, farklı veya alternatif mekanlar veya kişiler ile görüşüp konuşmaya çalışsa bile kurulmuş tezgah sayesinde yine X kişisinde Y kişisine yönlendirilmekte ama ortak bir akıl tarafından bir paydadan bir türlü ayrılmamaktadır.

Çünkü KKTC’de sistem bu şekilde kurulmuş ve gelen beyler, hep ayni otellerde misafir olmakta, hep aynı noktaları ziyaret etmekte veya ettirilmektedir. Özellikle gücü Türkiye’de bulunan bazı güçlü derneklerin, güçlü cemaatlerin, güçlü tarikatların sözde temsilcileri olmaktan alan bazı kişiler, önce bu platformlarda zenginleşmesi sağlanmakta, platformlara bağlılığı teyit edilmekte, edilemeyenler de çeşitli itibar suikastları ile ortadan kaldırılmaktadırlar.

Çark, o kadar güzel çalışmakta ki burada ülkeye ve millete hiçbir katkı sağlamadığı halde her platformda ısrar ile çok faaliyetler yaptığını iddia eden bu dernekler sürekli bir birilerini de taktir ve taltif etmektedir. Halbuki bunların Kıbrıs ile ilgili herhangi bir faaliyetleri bulunmamaktadır.

Adeta son 15 yıl içerisinde gizli bir ortak ve akıl, Din İşleri Başkanlığı, Vakıflar idaresi ve sendikalar gibi toplumun mayasını yoğuran merkezleri, sadece kırlangıç afişlerinin önünde resim çektiren bir yapıya dönüştürmüştür. Bu bağlamda, hizmet ve dava bilinci yerine elçilik içerisindeki müşavirler ile ilişki kurarak iş takibi yapmayı görev bilmişlerdir.

KKTC’de, ikili ve akçeli ilişkiler ile vakıfların, elçiliğin veya diğer eli güçlü kurumların yaptığı programlara dernek, vakıf veya cemaat logolarını koydurarak hem Anavatan’daki paydaşlarına, hem de KKTC’deki finansörlerine ‘iş yapıyoruz, Kıbrıs’ı Fethettik’ görüntüsü vermektedirler.

Halbuki çok küçük gözlemler yaparak sözde STK temsilcisi bu arkadaşların kim olduğunu görmek, aslında Din ve Anavatan metaforlarının sermaye ve güç devşirmekten başka bir şey olmadığını ve sermayelerinde olan hızlı büyümeyi tespit etmek çok da zor değildir. Ancak maalesef ki Türkiye’deki genel merkezlerinden aldıkları sözde güçlerinden dolayı kimse onlara, bulaşmamakta, dokunmamakta, Anavatandan gelen vekil, belediye başkanı ve diğer yetkilileri de buradaki yerel siyasetçiler ile görüştürüp kendilerini Türkiye Hükümetinin buradaki kankası gibi lanse ettirip, bu yolla siyasi bir de kalkan ve rant elde etmeyi de son zamanlarda yarış haline getirmişlerdir.

TÜRKİYE’YE GİDEN RAPORLAR, RAPOR DEĞİL!

Türkiye’den gelen misafirler ile yanak yanağa çekilip sosyal medyada paylaşılan resimler de işin tehdit kısmında işe yaramıyor değil yani. Maalesef ki gerek Kıbrıs’tan Ankara’ya yazılan raporlardaki veriler, gerek sahadan toplanıldığı düşünülen veriler ve gerek ise referanslardan aldıkları bilgiler sağlıklı ve gerçekçi olmadığı için; maalesef ki bu kişilerin ihtiyaçları toplumun ihtiyaçları gibi lanse edilmekte, belirlenmekte ve daha işin ilk düğmesinden başlayarak bütün düğmeler yanlış iliklenmektedir.

KKTC’DE EVKAF YAĞMALNIYOR!

Son on beş yılda kurulan Vakıflar özellikle inceleme altına alınır ise 2.Selim’in kurduğu hayır ve yardımlaşma vakfı olan EVKAF’ın malları kimler tarafından- kimlere, hangi komisyonlar ile devredildiğini tespit etmek çok kolaydır. Ama bunları kim sorgulamaya başlar ise ciddi bir kitle tarafından koro halinde saldırıya uğrayacaktır.

Bunu da uyarmadan geçmeyelim, sermaye büyük olduğu için tepkilerde çok büyük olacaktır.

Çünkü bu arkadaşların elinde herkesi her an fitne, fesat, iş bozguncu ilan edebilecek, dinden çıkartılacak, tefrika, vahhabi, tarikat veya cemaat düşmanı ilen edebilecek, “hatta onun videoları var, mesajları var” gibi iftiraları hep birlikte söylenecektir. Onun içindir ki kimse bunlara yaklaşma riskine girmez..

-5GVİRUSNEWS, BAHSETTİĞİNİZ STK’LAR HANGİLERİDİR? ÇALIŞMA ALANLARI NEDİR?

-Göktürk TOROS; Yani isim vermeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Ancak yakın zamandaki faaliyetler takip edilir ise sürekli toplumu geren, milleti kin ve nifaka iten, milleti dinden soğutan, Anavatanımızı ısrar ile buraya dayatmacı olarak tanıtanlardır. Bunlar demokratik teamülleri sürekli aşağılayan, bir çoğu da buraya öğrenci olarak gelip köşe başlarındaki mamanın başına oturup bir daha kalkmayan arkadaşlardır.

TALİP ATALAY MUTLAKA ÇOK YÖNLÜ ARAŞTIRILMALIDIR!

Aslında bunların büyük bir çoğunluğu, YDP Milletvekili Talip Atalay gibi bazı siyasi destekçiler  tarafından desteklenmektedir. Kendisinin Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde bulunan İsveç Büyükelçiliği(*) ile çok yakın ilişkisi vardır. Yine Talip Atalay FETÖ’nün Dinlerarası diyalog elçilerinden olduğu da bu işlere az da olsa yakın olan kişiler tarafından bilmektedir. Ve Atalay, “Kıbrıs Dini Özgürlükler, “diyalog” kavramına yönelik tepkilerden dolayı “Dinler arası diyalog” yerine “Dini Liderler arası görüşme” tanımını kullanmıştır. Fakat fotoğrafta görüldüğü üzere dini kisveler içinde din adamları vardır!

KKTC’nin eski Din İşleri Başkanı Talip Atalay ve o zamanki Kıbrıs Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos ile 2021 yılına kadar ada genelindeki dini liderlerle sık sık etkinliklere ve tartışmalara katılmıştır. Fakat  Temmuz 2021'de görevi üstlenen Kıbrıs Müftüsü (Din İşleri Başkanı) Ahmet Ünsal'ın göreve gelmesi ile siyasi hedefleri olan “Dinlerarası Diyalog” sona ermiştir.

(*)KKTC’de 2010-2021 yılları arasında Din İşleri Başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Talip Atalay ile 2006-2022 yılları arasında Kıbrıs Başpiskoposu olan II. Hrisostomos arasında adada ilk defa 2011 yılında İsveç Büyükelçiliği öncülüğünde “Dini Liderler arası görüşmeler” başlamıştır.

Talip Atalay gibilerinin örgütlü faaliyetlerinin tespitini yapmak hiçte zor değildir. Zaten bu ekipteki arkadaşlar işlerini o kadar göze sokarak yapıyor ki, hatta Din İşlerinde yeni değişen İsmail Ağa kökenli Başkanı Ahmet Ünsal’ın gitmesi için gazete, TV ve diğer paydaşları ile birlikte bu ortak akıl bayağı çaba sarf etmiştir. Ve ortak eylemler yapmışlardır. Her biri sanki farklı bir STK imiş gibi girişimlerde bulunmuşlardır. En son başörtüsü ile ilgili okulun önünde okunan bildiri herkes biliyor.  

Buna bağlı olarak, önceki Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ı gönderip yerine Hakan Moral’ın getirilmesinde Talip Atalay’ın rolü vardır.  KKTC’de bakiyesinde de STK babası olarak bilinen eski  Din İşleri Başkanı Talip Atalay’ın FETÖ ile birlikte hareket ettiği iddiasıyla göz altına alınmış ve daha sonra dönemin Türkiye Düşmanı olarak isim yapmış Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ricası ile şartlı olarak tahliye edilmiştir.

AKINCI, BAŞÖRTÜSÜ TEPKİSİNDE NE KADAR SAMİMİ?

Ne tesadüf aynı Akıncı, başörtüsü ile gelişen olaylara tepki göstermiş ve yapılan protesto mitingine katılmıştır!

KKTC’de eski din İşleri başkanı, şimdi milletvekili olan Talip Atalay’ın yaptığı pazarlık ile Kars Işık evlerinde büyüyen Gökan İnik ve Zaman Gazetesi Kıbrıs bayisi ailenin ortanca oğlu Fahrettin Öğüdü isimli iki STK başkanını din İşleri başkanlığında çok önemli iki mevkiine atanmıştır.

Demek istediğim Talip Atalay aynı zamanda yaptığı bu iki hamle ile Din İşlerini tamamen kontrolüne geçirmiştir. Böylelikle hem yarım kalan (Güney Kıbrıs Rum Kesiminde ki malum odaklar) diyalog çalışmaları için zemin oluşturmaya çalışmakta, hem de “her camii benim için bir siyasi ofis, her köyde bir temsilci ve bir klimalı odada temsilcilik” var diyecek kadar kendisine verilen görevi yerine getirmektedir. O kadar pervazsızca davranmaktadır ki yaptıklarını kulislerde yüksek sesle konuşmakta hatta gizlemeye ihtiyaç bile duymamaktadır.

-5GVİRUSNEWS, BAŞ ÖRTÜSÜ SORUNU VE STK’LAR

-Göktürk TOROS; Kıbrıs’ta kesinlikle baş örtüsü sorunu ve tesettür sorunu yoktur. Yaklaşık 35 yıldır KKTC’de yaşıyoruz. Çocuklarımız burada doğup büyüdü hiç böyle bir sorun olmadı. Kıbrıs’taki yerel insanlar çok mütevazi, yardımsever ve insan haklarından beslenen bir millet. Ancak kaostan, nefret söylemlerinden beslenen, Türkiye’deki merkezlere, “Kıbrıs’ta din elden gidiyor. Biz dini kurtardık” diyerek, feryat eden ve bunu fırsata dönüştürenler var.

TÜRKİYELİ KIBRIS KAVGASI YARATMAK!

Bunların KKTC’deki hedefinde, Türkiyeli-Kıbrıslı kavgası başlatmaktır. Görünürde, ortak noktaları Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’deki varlığına karşı durmak olan, Talip Atalay’ın partisi de olmak üzere bazı küçük sağ partiler, Rumcu olduğu halde kolektif çalışılan KKTC’deki aşırı solcu partiler var. Bunların karşı karşıya getirdiği kutup da; sosyal medyada etkin rol oynayan dini hassasiyetleri yüksek ve Atatürkçü vatandaşlarımız vardır. Bugün bu vatandaşlarımız, bunların sorumsuzluğu ve provokasyonu sonucu  karşı karşıya gelmiş durumdadır.  

-5GVİRUSNEWS,  SONUÇ NE OLUR?

-Göktürk TOROS; Yıllardır evinde Kıbrıs’ın Fatihi Ecevit’in, Erbakan’ın resmini duvarda asılı tutan bir çok kardeşimiz, “Ankara Elini Yakamızdan Çek” diye sloganların atıldığı mitinge katılıp, burada bulunan TC göçmeni kardeşlerini düşman ilan edip evlerine geri dönmeleri çağrısında bulundu… Bundan daha iyi bir sonuç olur mu? Türkçemizde bir deyim vardır, “bir taşla iki kuş vurmak.” Bu deyim günümüzde, bir taşla üç kuş vurmaya dönüştü. Başörtüsü hadisesi de böyle bir şey…

Ayrıca diğer taraftan da dini hassasiyetleri yüksek bazı kardeşlerimiz de başörtüsü protokolünün yetersiz olduğu tepkisini asırlardır bu topraklarda İslam inancını yaşatan, Türk bayrağı için canını veren, ezan ve Anadolu sevgisini üç hilal ile pazularına dövme yapmış bir milleti, “Rum, Rumcu olmak ile itham etti.” Ve bu programı kabul etmeyenleri ise Rum kesimine geçmelerini tavsiye etti.. Karşımızda yine Talip Atalay’ın STK’ları vardı.

Atalay taşıdığı sorumluluk ile sorunu çözeceğe yere,  "Kıbrıs tarihini dini alanla ilgili en yoğun bir şekilde çalışan kişi olarak söylüyorum 1950'lerin sonuna kadar Kıbrıs Türkü'nün başörtüsü diye bir sorunu yoktur. Zaten herkes başörtülüydü…” derken, KKTC olmasaydı, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Rum yönetiminde kalsaydık böyle bir sorun olmayacağını da söylüyordu.(bkz)

Zaten liselerde serbest olan başörtüsü protokolünün bu kadar sıkıntılı bir dönem içerisinde ısrar ile ortaokullar için de tartıştırılması, toplumun ayrıştırıcı eylemlere itilmesi, bir de üzerine dünyaya kafa tutan Anavatanımızın güce ve desteğe ihtiyacı varmış gibi aciz cümleler ile andılar. Ve, “Anavatana Destek” adı altında birkaç gün önce binlerce kişinin katıldığı mitinge karşı, birkaç yüz kişi ile Anavatanımızın isminin karıştırıldığı sözde destek mitingi yaptılar.

Yapılan gösteri, Talip Atalay’ın partisi ve sözde STK temsilcilerinin fiyaskoya dönüşen bir eylemidir.  

KKTC DİN İŞLERİ

Ayrıca STK temsilcilerinin fiyaskosu üzerine, toplumu aydınlatması ve bilgilendirilmesi için kurulmuş olan Din İşleri başkanlığının 500 civarındaki personeli ile KKTC’de yaşanan başörtüsü protokolü üzerinden Anavatanımıza yapılan saldırılara sesinin çıkartmamıştır.

Diyanet ayrıştırılmaya çalışılan kardeşlik için tek bir cümle sarf etmemiş, bunun yanında aynı dönem içerisinde İsveç Büyükelçiliği, AB Temsilcileri ile sıkı fıkı resimler çektirmiştir. Bunları da Çanakkale Savaşında 365 kg mermiyi kaldırmış gibi kabararak resmi sayfasında da paylaşmayı ihmal etmemiştir. Bunun yanında başörtüsüne ilişkin bir hutbede ve vaizde de yer vermemiştir. Bir de her şey güllük gülistanlıkmış gibi imamlar arası futbol turnuvası düzenleyip imam resimlerini marifetmiş gibi basına dağıtmıştır.

İlgili röportaj, KKTC’de sular duruluncaya kadar ve söz konusu milletvekili ile Din İşleri Başkanlığındaki sorumlular hakkında soruşturma açılıncaya kadar devam edecektir. Şimdilik kullanmadığımız, bazı yöneticilerin tarafımıza ulaştırdığı, bilgi ve belgeleri diğer yazımızda kullanılacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Y.n 3 gün önce

Buyrun temizleyim

Avatar
Yasin 3 gün önce

Başından itibaren şüphem vardı.

Avatar
Talat Y 3 gün önce

KKTC fetö ve uzantialrinin nerkezi gün aydin