
Haber Araştırma Merkezi Ankara/Lefkoşa / 31 Mart 2025
KKTC’de bir süredir devam eden başörtülü kız öğrencilerin okula girip girmeyeceği tartışılması çatışmaya dönüşmek üzere.
UBP Hükümeti başörtü krizine yasal düzenleme ile çözüm bulamayınca, sorun velilere, oradan eğitim sendikasına ve yakın zamanda kurulan Hak ve Özgürlükler Platformuna kadar uzandı. Yani kriz istenilen siyasi zemine oturdu. Başörtüsü tartışmasına, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de dahil oldu. KKTC’de yaşananları kınayan Çelik, ''en temel değerlere aykırı bu çirkin yaklaşımın düzeltilmesini temenni ediyoruz.'' dedi.
14 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞU 15 GÜNDE BAŞINI ÖRTTÜ ÜLKE KARIŞTI!
KKTC’de okula alınmayan kızın annesi Nazlı Şimşek ise KKTC'de, “Biz 28 Şubat’ı yaşadık.” diyerek ilk mesajını verdi. Öğretmenlerinden yakın zamana kadar başörtüsü takmadığını öğrendiğimiz 14 yaşındaki çocuğun annesi de Anadolu Ajansı’na, “Kızının yarıyıl tatili karnesini almaya gittiği gün kendi iradesiyle tesettüre girmeyi tercih ederek başörtüsü giydiğini ve tatil sonrası da okula bu şekilde gittiğini” anlattı.
Görünüşte yangının büyümesine neden olan kıvılcım, bir kız çocuğunun tatil öncesi açık tatil sonrası kapalı olması ile başladı. Bu kız çocuğundaki hızlı değişim, ortaya çıkan tartışmaların derinliğinden dolayı kuşku yarattı. Doğal olarak bir kız çocuğunun iradesinin bu değişimde ne kadar etkili olduğuna ilişkin soruyu da beraberinde getirdi.
Çünkü bir tarafta ısrarla başörtüsü ile okula gitmek isteyen 14 yaşındaki bir kız öğrenci, diğer tarafta hazır bekleyen okul aile birliği ve sendika temsilcileri vardı. KKTC’de tarafların karşı karşıya gelerek kamuoyunun önünde karşılıklı tartışmaları, toplumda yıllardır bekleyen çatışmayı da körükledi.
Taraflar biri birlerine KKTC’yi terk etme mesajları yollamaya başladı.
Biri Rum kesimine git derken, diğeri de Türkiye’yi göstererek, “ya buraya uyacak veya kendisine uyan yere gidecek” diyerek paylaşımda bulundu.
BİRİSİNDE BAŞÖRTÜSÜ, DİĞERİNDE ATATÜRKLÜ KRAVATI
Bahsettiğimiz taraflar, 1974 öncesi adada yaşayan Türkler ile 1974 sonrası Türkiye’den gelen Türklerden başkası değildi. Halının altına süpürülen bu gerçek ile 1974 öncesi ve sonrası adada yaşayan Türkler arasında bir çatışma çıkartmaktır. Çatışma aynı zamanda Erdoğan üzerinden Türkiye’ye uzanacak olan laiklik, gericilik ve yobazlık tartıştırmasıdır. Ardından Kıbrıs’ın Avrupa Birliği toprağı olduğu ileri sürülecek. Türkiye uluslararası alanda işgalci gösterilerek adadaki askerinin çekilmesi istenecektir.
Görünmeyen ise Güney Kıbrıs’ın denizden, havadan ve karadan İsrail başta olmak üzere diğerleri tarafından kuşatılması olacaktır. Tabii ki KKTC’de, ahmakların uluslararası propaganda gücüyle Yahudi düşmanlığı kapsamında değerlendirdiği Siyonist CHABAD örgütünün kolonileşme faaliyetleri de konuşulmayacak.
Türkiye’nin adadan çıkartılması için başvurulan yöntem, CIA ve MOSSAD’ın İngilizlerden öğrendiği din ayrımcılığını kullanmaktır.
KKTC’de ayrımcılık, başörtüsü ve Atatürk kravat ile kendini gösterir.
Taraflar oynadıkları oyunun nereye gideceğini belki bilmeyebilir. Fakat bu oyunu oynayanlar, 14 yaşında ki bir kız çocuğuna giydirilen ve siyasal propagandaya dönüşe başörtüsü ile KKTC’de nerede durduğu bilinen bir öğretmen sendikası başkanı olan bir kadının gömleğine Atatürk kravatı takarak konuşmasının nereye gideceğini çok iyi bilinmektedir.
Yapılanın ne İslamiyet’te ne de Atatürkçü düşüncede zerre kadar yeri yoktur. Bu oyunu yüz yıldır Türkiye’de, İran’da, Afganistan’da, Hindistan’da, Irak’ta, Fas’da, Tunus’da, Libya’da, Lübnan’da, Yemen’de ve Suriye’de izliyoruz. Dini kullanarak insanların nasıl birbirlerine düşman ettiklerini, kendilerine bağlı rejimleri nasıl var ettiklerini de biliyoruz.
Kapının önünde içeri girmek için bu krizin büyümesini bekleyenler, “Kıbrıs'ın işgal altındaki topraklarındaki okullarda İslami başörtüsü uygulaması başlatılıyor ve bu durum Türk toplumunda büyük bir tepki fırtınasına yol açıyor… Bu karar, Erdoğan hükümetinin son yıllardaki politikası olan işgal altındaki toprakların İslamlaştırılmasına doğru atılan bir başka adım” olduğunu yazanlar ve böylesi yazı yazılmasına sebep olanlardır.
BAŞÖRTÜLÜ KİŞİYİ İŞE ALMAYANLARIN ELEŞTİRİSİ
Bu haberleri ortaya atanlar aynı zamanda, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde bir otelde, “Müslüman kadınlar başörtüsü taktıklarından” dolayı temizlik işi için işe almayı reddedenleri ve bunu görerek rapor yazanlardır.
Bir de hadiseye, “Güney Kıbrıs’la birleşip AB’ye girilseydi, başörtüsüne yine karşı çıkacak mıydınız? Düşünün Hristiyan AB’de ve Güney Kıbrıs’ta başörtüsü serbest. Müslüman Kuzey Kıbrıs’ta yasak. Güney Kıbrıs’ta Rum Okul Müdürü, başörtülü kız öğrenciye zulüm ettiği için görevden alınıyor.” diyerek açıklık getirmek isteyenler vardır.
GÜNEY’DEKİ BAŞÖRTÜSÜ
Tabii ki Güney’de 2019 yılında yaşanan hadisenin KKTC’de yaşanan olayla görünüşte ki benzerlik yalnızca kişiler üzerinde yürütülen provokasyondur.
Hadise Lefkoşa’nın Strovolas bölgesinde bir devlet lisesinde, Rum vatandaşı olan Suriye asıllı mülteci Alaa Harara ismindeki bir kıza, lise müdürü Loizos Sepos’un, okuldan çıkıp başörtüsünü çıkarmasını ve geri dönmesini istemesi üzerine başlıyor. Okul müdürü, Eğitim Bakanlığı'nın koyduğu kurallara göre hareket ettiğini ve okulunun, "Taliban sempatizanları veya rahibeler için bir yer olmadığını" söylüyor. Kız öğrencinin arkadaşları ise aynı okula iki yıldır aynı kıyafetle geldiğini, ayrımcılık yapılmadığını ve sorun olmadığı söyleyerek, karar tepki gösteriyorlar. Ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Orta Öğretim Müdürü Kyprianos Louis, “böyle bir kuralın olmadığını” söylüyor.
Kızın babası okul müdürünün, “kanunları uyguluyorum” sözlerini bakanlığa taşıyor. Öğrenciler okul bahçesinde toplanarak müdürü, “Irkçı, diktatör ve Nazi” olarak adlandırarak protesto ediyorlar. Öğrenci velileri de eyleme destek veriyor.
Rum kesiminde yaşanan bu olayda provokasyon veya kasıt olduğunu, Orta Öğretim Müdürü Louis’in, eğitim politikasının bakanlık tarafından belirlendiğini ve okul müdürünün bu davranışının tek bir kişinin eylemi olduğunu söylemesi olmuştur.
Okul müdürünün davranışları hakkında, Eğitim Bakanlığı ve idari bir konu olduğu için Ombudsman Maria Stylianou-Lottides’da soruşturma başlatıyor. Ombudsman, ofisinin bağımsız bir soruşturma başlattığını söyleyerek, söz konusu personel nezdinde, ayrımcılık, eşitlik, insan hakları ve özgürlük gibi konuları araştırarak elde edeceği bulguları kamuoyunun bilgisine sunacağını söylüyor.
6 Eylül 2019 Fotoğraf; Lefkoşa lise öğrencileri ve velileri, başörtüsü taktığı için okuldan atılan sınıf arkadaşlarının yanında duruyor…
Tüm bu gelişmelerden sonra, Sepos'un yetkisi dahilinde hareket edip etmediğini veya din özgürlüğü ve kültürel hoşgörü gibi ilkeleri ihlal edip etmediğini belirlemek üzere soruşturma yürütülüyor. Yetkililer üç gün içinde başörtüsü olayına ilişkin soruşturmayı tamamlıyor. Ve Saint Barnabas Lisesi Müdürü Loizos Sepos’u görevden alıyor.
Ancak görevden alınan okul müdürünün arkasında, başörtü olayını tırmandıranların da olduğu ortaya çıkıyor.
Örgütlü olan bu gruplar, alınan karara rağmen Suriyeli kız öğrencinin Pazartesi sabahı okula girmesini engelleyen bir eylem çağrısında bulunmaya devam ediyor. Bakan bazı grupların, Pazartesi günü protesto amacıyla okula baskın düzenlemeye hazırlandığını ve bu yöndeki endişelerini polisle paylaştığını söylüyor. Eylemcilerin olayları daha fazla tırmandırmasını istemeyen bakan istifa etmeye hazır olduğunu da söylüyor. Sonuçta kurallar uygulanıyor ve hadise kapanıyor.
Okul Müdürü Sepos’un başörtüsü savunmasında, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde yaşayan %1.8 Müslümanlara karşı, “diğer öğrencilerin haç ve kıyafet yönetmeliğini ihlal ettiğini düşündüğünü ve bu durumdan rahatsız olduğu” da yer alıyor.
9 Eylül 2019 Fotoğraf Lise müdürü, yetkililerin başörtüsü olayına ilişkin soruşturmayı tamamlamasının ardından istifa etmeyi teklif etti ve görevinden alındı. Geriye Suriyeli kız öğrencinin yetkilileri ile çekindiği bu kare kaldı.
Sonuçta, Kuzey ve Güney’de ortaya çıkan başörtüsü, bir sistem sorunu gibi gözükse de Kuzey’deki etkileri Güney ile karşılaştırılamayacak kadar büyük siyasi yönleri vardır.
Sonra’dan kapanan 14 yaşındaki çocuğun yanında hemen yer alan AKP temsilcisi, okulun kapısında nöbet tutan sendika başkanı ve ardından tarafların söylemleri bu hadisenin organize olduğu izlenimini fazlası ile veriyor.
Böylesi topluma mal edilecek durumlarda asıl önemli olan, kimin kazançlı çıkacağına bakmaktır. Bu hadisenin kimin işine yarayacağıdır.
KKTC’de kolonileşmek maksadı ile toprak satın alan dünyanın en tehlikeli soykırımcı, çocuk katili Siyonist CHABAD’ı görmeyenlerin, bugün başörtüsü üzerinden yaptığı bütün eylemleri provokatif buluyoruz. Aynı durum Güney Kıbrıs Rum Kesimi için de geçerlidir. Her iki halkın asıl görmesi gereken tehlike ise Siyonist işgal olduğunu da belirtmeliyiz.
Ayrıca ABD Hükümetinin istihbarat kaynakları ile hazırladığı din özgürlüğü raporunda, Kıbrıs Türk yönetiminde, “küçük bir Yahudi cemaati” olarak gördüğü CHABAD’a geniş yer vermesi, haklığımızı ve kuşkularımızı doğrulmaktadır. Onların gözünde din özgürlüğü, kendi sapkın inançları ile başlamakta ve bitmektedir.
KIBRIS geneli için hazırladığı din özgürlüğü raporunda tek sorun, Kıbrıs’ı tüm Yahudilerini merkezi yapmak isteyen Siyonist CHABAD örgütünün talepleri vardır.
KKTC’de gizli faaliyet gösteren terör örgütü CHABAD’ın temsilcisi olan Haim Hillel Azimov hakkında, “Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği terörist saldırının ardından”, Kıbrıslı Türk yetkililer de dahil olmak üzere, “Yahudi cemaatine yönelik artan düşmanlığı gerekçe göstererek ailesiyle birlikte Kıbrıs'tan ayrıldığına” yer vermişler.
Hazırlanan raporda sözde hahamın ayrılışa nedeni olara, Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Yasemin Öztürk'ün sosyal medyada ve yerel haberlerde Yahudi Merkezi'nin (Kuzey Kıbrıs CHABAD Lubovitch veya Chabad Merkezi) kapatılmasını istemesi ve Haham Azimov'un sınır dışı edilmesi çağrısının etkili olduğu da gösterilmiştir.
Din özgürlüğü adı altında oluşturulan İstihbarat raporunda Öztürk’ün yaptığı açıklamalarda ifade ettiği, KKTC’de sayısız mülke sahip olan CHABAD örgütlenmesinin, "Siyonist bir yapı" inşa etmek için çalıştığı da belirtilmiştir. Girne’de UBP milletvekili Yasemin Öztürk liderliğinde yapılan protestolarda, “Haham Azimov'un fotoğraflarını ve Filistin bayraklarının” taşındığı da yazılmıştır.
KKTC’DE ÇOCUK KATİLLERİNE TARAF OLAN MUHALİF MEDYA
Amerikan raporunda en dikkat çekici bölüm, CHABAD’ı aklamak için, laiklik penceresinden dini hedef alarak başörtüsünü gündeme taşıyan muhalif Kıbrıslı Türk medya kuruluşlarının Yasemin Öztürk’ün yaptığı açıklamalara karşı yaptıkları eleştirileri kanıt olarak göstermeleridir.
Kanıt olarak da KKTC’deki muhalif medyanın, Öztürk'ün verdiği demeçler ve sosyal medya paylaşımlarını, “ırkçı ve antisemitik bir protesto olarak nitelendirdiklerini ve Türk toplumunda ırkçı yorumları kışkırttığını” haber yapmışlar.
Hedeflerinde ise adı geçen örgüte karşı açıklamalarda bulunan, Girne’deki örgütün tabelasını 9 Aralık 2023 tarihinde kaldırılmasını sağlayan UBP Milletvekili Yasemin Öztürk’tür.
KIBRIS’DA CHABAD VAR, BAŞÖRTÜSÜ YOK!
ABD raporunda başörtüsü olmadığı gibi, aynı zamanda başörtüsüne karşı olanlar ile taraf olanlar da yoktur.
RUMLARIN EN BÜYÜK SORUNU CHABAD’DIR
Rum yönetiminde de durum aynıdır. Raporda İsrail Baş Hahamı David Lau, ROC Başkanı Christodoulides'ten, Kıbrıs'taki Yahudi toplumunun karşılaştığı zorluklardan bazılarını, özellikle de Kıbrıs Baş Hahamlığı'nın (CHABAD) faaliyetlerini karşılayacak pratik mevzuatın eksikliğinden söz ediliyor.
Örneğin, Yahudi evliliklerin ulusal nüfus siciline kaydetme yetkisi ki bu mevcut devletin bütün yasalarını değiştirecek nitelikte bir hadisedir. Ama yine de istenmektedir. Diğer istekleri, CHABAD’ın propaganda gücü olan, “koşer belgesidir.” Koşer belgesini yayılma gücü olarak kullanan bu örgüt, etin ulaşılabilir ve uygun fiyatlı hale getirilmesini istiyor. CHABAD’ın Rumlardan istediği diğer bir belge de, eğitim ve kültürel projelerinin desteklenmesi ve ayrıca hukuki düzenleme getirilmesidir.
Amerikan raporunda Kıbrıs Baş Hahamlığı ofisinin (CHABAD) bu taleplerine, Rum yetkililerinin yıl sonuna kadar hiçbirine yanıt vermediğini de şikayet ederek belirtiyorlar.
CHABAD’A KARŞI EYLEM YOK
Bu bağlamda CHABAD’a karşı Güney’de bir eylem yapıldığını duydunuz mu? Yine başörtüsü üzerinden KKTC’de siyaset yapan halkı kışkırtan tarafların CHABAD’ı hedef alan en ufak bir açıklama yaptığını tanıklık ettiniz mi?
Ada’da faaliyet gösteren CHABAD-İngiliz-ABD ve İsrail üsleri, Kıbrıs toplumunun bağımsızlığını, özgürlüğünü, hukukunu ve kültürel varlığını tehdit etmiyor. Fakat başörtüsü ediyor. Onun için dini siyasetin emrine verenler, bugün KKTC’de başörtüsü ile kirli oyunlarına devam ediyorlar. Bu yolla toplumları ayrıştırmanın kolaylığını en iyi bilenler küresel güçlerdir. Dolayısı ile onların emrinde olan, CIA ve MOSSAD’dır.
Günümüzde, Kıbrıs’ın Kuzeyinde ve Güney’de de yaşatılmış olan başörtüsü krizini bir proje olarak görmek gerekiyor. Sonuçları da ancak küresel güçlerin kanlı siyasetine hizmet edecektir.
Yarın bu çatışma ile uyanabilirsiniz