Haber Merkezi Ankara / Lefkoşa / 13 Ekim 2024
KKTC’de geçen hafta meclis başkanlığı seçimi yapıldı. Görünürde meclis başkanlığını düzenleyen Anayasa ve tüzüğe göre 5. turda bitmesi gereken seçim biranda UBP’nin adayı değiştirmesi ile hızla kaosa dönüştü. Muhalefette bu durumu fırsata çevirmek isteyerek hemen erken seçim istedi. Son oylamada tekrar aday gösteren Zorlu TÖRE mevcut yasa çerçevesinde 5. turda başkan seçildi. Kulisten gelen bilgide, Meclis Genel Sekreteri Seral FIRAT ilk itirazı yapanlar arasında yer aldı. Onu hukukçu kimliği ile tanınan CTP’nin Genel Başkanı Tufan ERHÜRMAN izledi. Hukuken seçilen TÖRE’yi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan kutlamadığı gibi yasaların, kişilerin inanç, mantık, duygu ve düşünceleri ile ilgisi olmayana herkesin uyması gereken yazılı metinler olduğuna dikkat çekip, KKTC yasalarına göre Zorlu TÖREN’nin meclis başkanı seçildiği yönünde bir açıklama dahi yapmadılar.
Seçim sürecini hatırlamak gerekirse; UBP KKTC’de tarihe geçen Meclis Başkanlığı için önceki dönemde başkanlık yapan Zorlu TÖRE’yi aday gösterdi.
TÖRE ilk 4 oylamada salt çoğunluk olan 26 oyu alamadı.
5. oylamaya geçileceği bir zamanda UBP adayını değiştirerek, milletvekili Kutlu Evren’i Meclis Başkanlığı için aday gösterdi. Ona da ilk oylamada 22 kabul, 26 ret oyu çıktı.
Ve oturuma ara verildi.
Ara verilen oturumu açmak için başkanlığı devam eden Zorlu TÖRE meclise gelmeyince biranda başkanlık krizi derinleşti.
UBP Başkanı Ünal ÜSTEL tarafından Meclis Başkanlığına Zorlu TÖRE tekrar aday gösterilince tedavi altında olduğu hastaneden anjiyoyu kabul etmeyerek, meclise geldi ve oturumu açtı.
İlk 4 oylamada yeterli çoğunluk olan 26 oyu yine almayan Zorlu TÖRE, geçen sefer yaşayamadığı 5. turda 23 evet, 25 hayır oyu aldı. Oylama sonucunda, Anayasa ve Cumhuriyet Meclisi İç Tüzüğü gereği başkan olduğunu ilan etmek yerine, 5. turda 'Başsavcılıktan görüş' aldığını belirterek, kendisini Meclis Başkanı olarak ilan etti ve oturumu kapattı.
Anlaşılan 2. kez aday gösterilen TÖRE, meclise gelmeden önce veya oylama sırasında başsavcıyı arayarak 5. tur oylama ile ilgili görüş aldı. Başsavcı, Töre’ye yasa ve tüzüğe hatırlatarak en çok oyu aldığı takdirde başkan olacağını söyledi. Fakat aradan 48 saat geçmesine rağmen Başsavcılık görüşünü yazılı olarak meclise henüz sunmadı. Başsavcılık görüşünü Pazartesi veya Salı günü sunması bekleniyor.
KKTC’deki meclis başkanlığı seçiminde Başsavcılıktan görüş alındığına göre Haber Merkezimiz de Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukukçularından Öğretim Görevlisi Dr. Ömer ÇELEN’e sorarak hukuki bir açıklama yapmasını istedik.
ZORLU TÖRE, “1 OY DAHİ” ALSA BAŞKAN SEÇİLMİŞ OLURDU!
ÇELEN aşağıdaki açıklamayı yaptı;
KKTC Anayasası’nın 83. Maddesi, Başkanlık Divanı ve seçimle ilgili olup, 4. fıkrası da “Meclis Başkanı ve Meclis Başkan Yardımcısı seçimi gizli oyla yapılır. İlk dört oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Dördüncü oylamada da salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için beşinci oylama yapılır. Beşinci oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş” olacağı belirtilmiştir.
Söz konusu hüküm ile kurucu iradenin meclis başkanının demokratik meşruiyetini sağlayabilmek için öncelikle 4 tur öngördüğünü, demokratik sürece katılmak isteyen tüm grupların (partilerin) bir uzlaşma sağlayarak meclis başkanının salt çoğunluk ile seçmelerini amaçladığı bu uzlaşının tek bir aday üzerinde sağlanamaması halinde bu durumun ilanihaye sürmesinin önüne geçebilmek için yapılacak son bir 5. tur oylama öngörerek bu oylama neticesinde her hangi bir nitelikli çoğunluk aramadan en çok oyu alan kişinin meclis başkanı seçileceğini düzenlemiştir. Yasaya normatif açıdan bakıldığında son tura katılan adaylardan bir oy fazla alan kişi meclis başkanı seçilecektir. Buna göre son tura katılan 2 adaydan birine hiç oy çıkmasa diğeri tek oy olsa bir oyu alan aday başkan seçilecektir.
KKTC CUMHURİYET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜ’nün 10. Maddesi, Meclis Başkanı ve Meclis Başkan Yardımcısının Seçimi ve Görev Süresi’nin ile ilgili olup, bu maddenin 5. Fıkrası da, “Dördüncü oylamada da salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki Meclis Başkanı adayı için beşinci kez oylama yapılır. Beşinci oylamada en fazla oy alan Meclis Başkanı olarak seçilmiş olur.” Yine aynı maddenin 7. Fıkrasında ise “Adayın tek olması halinde de yukarıdaki kurallar uygulanır.” denilmek suretiyle tek bir adayın olması halinde de ilk 4 tur oylamanın yapılarak öncelikle salt çoğunluğun aranacağı bunun gerçekleşmemesi halinde ise birden çok adaylı seçimlerde olduğu gibi 5. tur oylama yapılarak bu tek adayın bir tane bile olsa oy alması halinde rakibi olmadığı için en çok oy alan kişi olarak meclis başkanı seçileceği belirlenmiştir.
Şuan tartışma konusu olan durum 50 milletvekili olan KKTC meclisinde ikinci bir adayın olmadığı 5.tur oylamada 23 milletvekilinin oyunu alan kişinin meclis başkanı seçilip seçilmemesi hususudur. Duruma normatif ve anayasa felsefesi (teorisi) olmak üzere iki açıdan yaklaştığımızda yukarıda açıkladığım üzere normatif olarak yani anayasa kuralının düzenleniş şekli açısından mevcut hukuka göre tek aday olan kişi 1 oy dahi almış olsa meclis başkanı seçileceğinden 23 oy alan aday hukuki açıdan seçilmiştir.
Aksi kabulde olacak kişilerin sunabilecekleri tek argüman 23 oyun salt çoğunluk oluşturmaması nedeniyle seçilen kişinin demokratik meşruiyetinin bulunmamasıdır. Demokratik meşruiyet tartışmasına girmeden önce şu hususu belirtmek gerekir ki demokratik meşruiyet anayasa teorisi açısından teorik (felsefi) bir meseledir. Bir hukuk devletinde normlar hiyearşisi içerisinde doktrin görüşleri teori ya da felsefe yer almaz. Bu durumlar sadece normların va’zedilişleri sırasında dikkate alınırlar ve bir hukuk teorisi, bir hukuk felsefesi çerçevesinde kurallar konulur. Dolayısıyla norma göre seçilme yeter sayısının sağlanmış olması halinde bunun teorik açıdan tartışılır olması normun uygulanmasına engel oluşturmaz.
Demokratik meşruiyet açısından değerlendirecek olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkacaktır.
Seçme ve seçilme hakkı kişinin devlet yönetimine katılımını sağlaması hasebiyle aktif statü haklarındandır. Anayasalarda siyasi haklar içerisinde düzenlenen seçme ve seçilme hakkı olumlu bir hak olup kişilerin demokratik süreçlere aktif katılımlarını sağlamak için tanınmıştır. Bu hakkın pozitif amaçlar için kullanılması, seçme yerine seçtirmeme gibi negatif bir amaca hizmet etmeyeceğinin unutulmaması gerekir. Aksinin kabulü demokratik sürecin işlemesini imkânsız kılacaktır. Bu hakkı negatif olarak kullanmak isteyenlerin çoğunlukta olması durumunda demokratik seçim sisteminden vazgeçmek nasıl kabul edilemeyecek ise bu hakkı kullanmayarak demokratik sürecin işlemesine katkıda bulunmayan kişilerin üstün görülerek sürece katılanların süreçte yer almalarının engellenmesi de aynı şekilde kabul edilemez.
YASA TAHTINDA KABUL EDİLEN MEŞRU OLAN KABUL ETMEKTİR!
Demokrasi sadece rekabeti değil aynı zamanda uzlaşmayı gerektirir. Çoğunluğun belirlediği meşru kabul edildiği demokratik meşruiyet sürece katılanların çoğunluğunu ifade eder. Meşruiyetin tartışılması ancak sürece katılanların görüşleri dikkate alınarak yapılabilir. Sürece aktif etkisi olmayanların başka bir ifade ile demokrasiye katkı sunmayanların demokratik meşruiyetten bahsetme hakları bulunmaz.
Bunlar tamamen teorik (felsefi) bir tartışma olup normun konulmasında, tartışılmasında dikkate alınabilirler.
YASA KOYUCU BOŞLUK BIRKMAMIŞ!
Anayasa ve içtüzük hükmüne bakılacak olursak, kanun koyucu zaten rekabetin yanında uzlaşıyı da gerektiren demokratik sistem içerisinde yapılacak bir meclis başkanlığı seçiminde seçilecek kişinin demokratik meşruiyetinin tartışılmasının önün geçebilmek için 5 turlu bir seçim öngörmüş ve bu sistemde ilk 4 tur için aradığı nitelikli çoğunluk şartının ilanihaye sürmesinin meşruiyet tartışmasına demokrasinin feda edilmesi anlamına geleceği kabulünü doğuracak olması nedeniyle 5.tur için diğerlerinden bir tane bile olsa daha fazla oy alınmasını yeterli görmüştür. Burada mesele diğerlerinin olmamasıdır. Aksi görüşü kabul edenler bir başka adayın olmaması nedeniyle bu tek adayın son turda salt çoğunluğun yani en az 26 kişinin oyunu alması gerektiğini söylemektedirler. Durumu böyle kabul edersek yapılan son tur bir seçim değil güvenoyu olarak nitelendirilmelidir. Oysaki hem anayasa hem de meclis içtüzüğü aynı ilk 4 tur gibi 5.turu da seçim olarak düzenlemiştir.
Kanunun lafzını eğip bükmeye gerek yok.
Son tur için bir nitelikli çoğunluğun öngörülmediği net bir husustur. İlk 4 turda sağlanamayan bir uzlaşının daha sonraki turlarda sağlanamama ihtimalini yüksek gören kanun koyucu kısır döngüye yol açmamak için son (5.) tur için böyle bir yol tercih etmiştir. Bu durumun demokratik meşruiyet için tartışılması seçim sonuçları için değil seçim düzenlemesi için bir anlam ifade edebilir. Bu durumun kanunda eksiklik ya da hata oluşturduğunun düşünülmesi durumunda yine anayasal kurallar çerçevesinde norm değişikliği yoluna gidilebilir. Ancak her alan için geçerli kural şudur: “oyun başladıktan sonra kural değiştirilmez.” Oyun mevcut kurallar içerisinde oynanır. Değiştirilir ise bu kural bir sonraki oyundan itibaren uygulanabilir.
Normların yorumu sadece süreci işletecek şekilde yorumlanabilir. Örneğin hem anayasa da hem de içtüzükte “Dördüncü oylamada da salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için beşinci oylama yapılır.” yer alan ifadeyi sürecin işlemesini engelleyecek şekilde yorumlayacak olur isek tek adaylı seçimlerde 5.tur oylama yapılamaz şeklinde yorumlamamız gerekir. Zira seçime katılan birden fazla aday yoktur ve 5.turda iki aday için bir oylama yapılması mümkün değildir.
Belirttiğim gibi demokrasilerde seçme ve seçilme hakkı aktif statü hakkı olduğu için sürece aktif katılımlar bir anlam kazanacaktır. Pasif davranışlar, sürece katkı sunanları pasifize edemez. Demokrasilerde sonuçlar istemeyenlere göre değil isteyenlere göre belirlenir. Seçimleri istemeyenlerin çoğunluğu değil isteyenlerin çoğunluğu belirler. Örneğin 2014 Mısır seçimlerinde halkın sadece %45’i seçime katılmıştı, ancak Sisi’nin cumhurbaşkanlığını %96 ile kazandığı resmi sonuç olarak açıklanmıştı. 96’nın belirlenmesinde seçime katılmayan %55 dikkate alınmadı. Demokratik meşruiyet açısından seçimi protesto eden halkın %57’sinden fazlasının Sisi’yi istemediği söylenebilecek olsa da normatif hukuk açısından SİSİ’yi istemeyenlerin oranı %4’tür ve Sisi’nin seçildiğini reddetmek hukuken mümkün değildir.
HUKUK CAHİLLİĞİ
Hukukçu Dr. Ömer ÇELEN son olarak açıklamalarında, “zira seçimlerde sürece katılanlar dikkate alınır. Fakat anlaşılan KKTC’de sorun seçime taraf olmayanların, Anayasa ve meclis tüzüğüne rağmen mevcut sistemin, egemenlik haklarını ve devlet düzenini hukuk cahilliği ile tartışmak istiyor. Yoksa yasalarda bir sorun gözükmüyor.” dedi.
Umarız mecliste yaşatılan bu süreç 15 Ekim 2024 tarihinde, New York’ta Türkiye’nin yeneceği 3’lü yemeğin menüsü değildir! Yoksa bu kadar basit meseleyi tartışmak, ancak abesle iştigal etmektir.
Artık Kıbrıs adası, Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’nin, Rum’un ve Yunan’ın kontrolünde değil İsrail’in dolaylı olarak da küresel güçlerin paylaşım alanına girmiştir. Kıbrıs’da, bitmeyen işgalci edebiyatı yapanlar bilmeli ki Siyonist Yahudiler hariç herkes işgalcidir.
Devam eden 3.Dünya Savaşının en gözde stratejik yeri de Kıbrıs’tır.
Bunların umrunda değil Akşam meyhane hafta sonu mangal