Öne Çıkanlar DSÖ Mumuyacı Cumhurbaşkanı Erdoğan Cristian Terhes Boğaziçi

100 YILLIK YALANIN DAVASI

Antalya 1. Tüketici Mahkemesi’ndeki dava Muammer Karabulut’un, Abdurrahman DİLİPAK’ın  ve 5gvirus-platformu’nun değil, insanlığın 100 yıldır süren aldatılmasının davasıdır.

5gvirusnews Haber Merkezi Antalya / 20 Ekim 2020

Antalya 1. Tüketici Mahkemesi’nde 5G teknolojilerinin insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesi ile hedef yaparak HUAWEI ve Microsoft’a  açtığımız davanın 21 Ekim 2020 tarihinde 2. duruşması yapılacaktır. Duruşmaya müdahil olan gazeteci yazar Abdurrahman DİLİPAK’da davaya katılacaktır.  

Antalya’da davayı açtığımız günden itibaren, bir tarafta dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederken, diğer tarafta ise davaya ilişkin bilgi ve belgeler toparladık. Ve en son el ettiğimiz bilgileri de dava dosyasına koyduk.

Açtığımız dava da ne yazık ki  İspanyol Gribi’nden itibaren yaklaşık 100 yıldır, insanların varlığı ve sağlığı hiç dikkate alınmadan, teknolojinin geliştirildiğine de tanıklık ettik. Bugün için yaşadığımız hastalıkların %90’nı son 100 yüzyılda teknolojinin var ettiği hastalıklar olduğunu da gördük. Ve günümüz insanı da bilinçlenmeden teknolojiye karşı hayatta kalma savaşı veriyor. Son olarak 5G ile yaşadıklarımız da bundan ibarettir.

Son yüzyılda doğal (Güneş) veya insan yapımı EMF'lerde artışların, bizi viral hastalıklara karşı daha duyarlı hale getirdiği gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Doğal EMF’ye maruz kalmamızın biyolojimizi etkileme yeteneği varsa, o zaman insan yapımı maruziyetlerin daha da fazla bir etki yaratabileceğini hayal etmek veya söylemek hiç de zor değildi.

Açıkça söylemek gerekirse, 5G'nin enfeksiyonu yaydığını veya bir enfeksiyon vektörü olduğunu söylemiyoruz. Ancak doğal bağışıklık savunmanızı azaltarak ve kronik iltihaplanmaya neden olarak, doğuştan gelen bağışıklık sisteminizin “koronavirüs” türü virüsler ile savaşma yeteneğini bozuyor olabileceğini söylüyoruz.

Bilim tarihi, radyo ve radarların icadı   ile 100 yıl önce başlayan ve günümüzde de 5G ile devem eden milimetrik dalgaların hücrelerde çok sözü edilen,  “COVID-19” gibi virüs oluşumunu tetikleyeceğini söylüyor… Dolayısı ile 5G’nin çok daha hızlı milimetrik dalgaları,  hücrelerle etkileşime girerek çok çeşitli virüsler oluşturmaktadır.  Bu da başta bağışıklık sistemimizi  zayıflatırken, kronik rahatsızlıklarımızda daha etkili olmaktadır.

Dava konusu olan 5G teknolojilerinin geldiği son nokta direkt olarak insan sağlığını hedef almış ve bu gerçek,  1917-1918 İspanyol Gribi’nden itibaren günümüze kadar, ilk önceleri askeri daha sonra da, “Ticari Sır” olarak gizlenmiştir. Küresel güçlerin etkin varlığı ile oluşan teknolojideki  ilerleme, insan sağlığından çok daha öncelikli olmuştur. Ve insan sağlığı bu yüzyılda olağanüstü bozulmuştur.

Bu bağlamada açmış olduğumuz davaya ek olarak;

1- Elektromanyatik alanda oluşan radyoaktif milimetrik dalgalar ile yayılan ve vücudumuz tarafından emilen radyasyon, ilk kablosuz radyo yayının yapıldığı 1917 tarihinden itibaren iyonlaştırıcı olduğu ve sağlığımıza zarar verdiği,  1917-1918 yıllarında adına “İspanyol Gribi” verilen salgın, maske ile örtüldüğü bilinmektedir. (1.Ek: Virüs Yalanı isimli araştırma, www.5gvirusnews.com ) Ve günümüze kadar kesintisiz olarak devam etmiştir.

2- 1977 yılında ise Rus Bilim İnsanlarının, “MİLİMETRİK RADYO DALGALARININ BİYOLOJİK ETKİSİ” konulu deneylere dayalı araştırma makalesi, bugün yaşadığımız tehlikeyi ortaya çıkartmıştır.  Ve 1953 yılından itibaren keşfedilen mikro dalgaların aynı zamanda öldürücü etkisinden dolayı ilk kez başta Rusya olmak üzere silah olarakta kullanıldığı gerçeği de vardır. 5G teknolojileri  de, direk  kişiyi hedef alan  silah olarak kullanılacaktır.

3- DSÖ  31 Mayıs 2011 tarihinde, DSÖ’nun (WHO) bir parçası olan, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) 208 nolu basın bülteni ile radyofrekans elektromanyetik alanların, insanları kanser yaptığıan ilişkin deneylerin de yer aldığı raporunu yayınlamıştır. Yine 27 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Meclisi adına hareket eden Daimi Komite, “Elektromanyetik alanların potansiyel tehlikeleri ve çevre üzerindeki etkileri”  başlıklı raporu üye ülkeler  tarafından uyulmasını kabul etmiştir. Açıklanan her iki  raporda kablosuz iletişim araçlarının,  son birkaç yıldır, olumsuz etkileri konusunda endişelerin arttığı ve radyofrekans elektromanyetik alanlara maruz kalmadan kaynaklanan sağlık etkilerinin görüldüğü açıkça yazılmıştır.

Ayrıca Avrupa Konseyi’nin tamamen bilimsel raporunda, “Bilimsel değerlendirme riskin yeterli kesinlikte belirlenmesine izin vermediğinde ihtiyatlılık ilkesi uygulanmalıdır. Nüfusun, özellikle gençler ve çocuklar gibi savunmasız grupların artan maruziyeti bağlamında, erken uyarıların ihmal edilmesi durumunda son derece yüksek insani ve ekonomik maliyetler olabilir.” denmiştir. Fakat bu uyarı çocuklarımız başta olmak üzere, hiçbir şekilde kamuoyunun gündemine gelmemiştir. Sebep yine, o bitmek bilmeyen para hırsı ve teknolojiye zarar vereceği gerçeğidir.  

4- Davalı Microsoft bizim 5G ile bir ilişkimiz yok, biz yazılım yaparız diyor. Bir şey satmayız diyor. Bizde iddia ediyoruz, Microsoft olmasa idi, bugün 5G’de olmazdı. Kendileri 5G piramidinin tepesinde yer alır.  En son,  28 Eylül 2020 tarihinde Microsoft Azure’nin Genel Müdürü yardımcısı Jason Zander, “5G'yi ve daha fazlasını sunmak için telekomünikasyon endüstrisi ile iş ortaklığı”  yaptıklarını açıklamıştır. Microsoft Azure hem açık çevre ortamlarından hem de “İnternet'ten tüketilebilen çok çeşitli İnternet hizmetini sağlamakta" olan bir bulut platformu hizmetidir. Microsoft Online Services hizmetinin lansmanından sonra gelen bulut bilgi işlemi içine alınan Microsoft'un ilk adımıdır. Demek ki mahkemede, bizim 5G ile bir ilgimiz yok demeleri kendi ifadeleri yalanlanmış durumdadır.

Şimdi tarih 2020 ve 5G teknolojileri ile karşı karşıya kaldık. Bu konuda da ülkemizin yetkin bilim insanlarından,  Üsküdar Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Şeker, “İnsan vücudu, 5G ile daha önce hiç tanımadığı, hiç karşılaşmadığı türden bir radyasyona maruz kalacak.” diyor.

Şeker bu radyasyona maruz kalma gerçeğini ise deneysel şu görüşü ile bu gün de karşımıza çıkan, Sosyal Mesafe nin de belki gerekçesini 8 Eylül 2018 de açıklamıştır.  Ama burada da insana değil teknolojiye zarar verir diye gerçeklerin konuşulmadığı ve üstünün örtüldüğü bir eylem vardır. Prof. Dr. Selim ŞEKER kapalı yerlerde cep telefon kullanımının yasaklanması istiyor ve gerekçesini de, “Bir otobüste 30 kişi aynı anda sigara içse nefes dahi alamazsınız. Aynı anda 30 kişi aynı anda cep telefonu kullansa çok vahim bir durum ortaya çıkar. Çünkü, elektromanyetik radyasyon araç metal olduğu için dışarı çıkamıyor ve olduğu gibi etraftaki insanlara geçiyor. Ve burada daha önemli bir nokta var; eğer sinyal dışarı doğru yayılamazsa o zaman telefonlar en yüksek güce geçerler. Bu durumu daha da vahim hale getiriyor. Bütün cep telefonlarının maksimum güce geçtiğini düşünürseniz, bir yerde insanların mikrodalga fırın misalinde olduğu gibi piştiklerini söyleyebiliriz.”

Evet özellikle kapalı alanlarda AVM, kapalı spor alanları, otobüs, metro gibi  yerlerde sosyal mesafe, maske değil cep telefonlarını kapatmak  çok daha önemli.

Asıl sorun bunu gizlemeleridir. Çünkü bütün “Ticari Sır”ları ortaya çıkacaktır.  Eğer bunu açıklarlarsa bugün yaşadığımız ilgisiz tedbirler yerlerine, kendi teknolojilerini sorgulayacak tedbirler almamıza neden olacaktır. Örneğin kimse evinde mikro dalga fırın kullanmayacaktır. Zaten davamızın gerekçesi de bu gerçekleri ortaya çıkartmaktır.

Onun içindir ki hiç değilse bu dava konusu ile bir kez olsun insan sağlığını ve insanın yaşam hakkını düşünerek, bu yeni 5G teknolojisi insanlığını yok etmeden ve yaygın silah olarak kullanılmadan önce  tedbirlerimizi alalım. Yoksa yarın bu teknolojilerin hakimi, avukatları-savunucuları robotlar olacaktır.

Bu dava Muammer Karabulut’un, Abdurrahman DİLİPAK’ın  ve 5gvirus-platformu’nun değil, insanlığın 100 yıldır süren aldatılmasının davasıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.