YENİ ANTLAŞMA VAR

YAZARLAR

SİZİ SUSUZ BIRAKTIK MI?

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Bizim bölgede yaşananlar insanlığın genel durumunun özeti gibidir. Kolaycılık, işbirliği, ihanet sıradandır. Suriye ve Sovyetler Birliği arasındaki diplomatik ilişkiler Temmuz 1944'te kuruldu. 1971 yılında, Devlet Başkanı Hafız Esad, bir anlaşma uyarınca, Sovyetler Birliği'nin Tartus'ta donanma askeri üssü açmasına izin verdi ve askeri üs bugüne kadar kullanılmaya devam edilmektedir.

8 Ekim 1980 tarihinde Suriye ve Sovyetler Birliği arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalandı. Antlaşma yirmi yıldır yürürlükte ve taraflardan biri anlaşmayı sona erdirmediği sürece, otomatik beş yılda uzatılmaktadır. Bu, bir kriz durumunda tepkilerin koordinasyonu ve askeri işbirliğinin ikili ve çok taraflı konularda düzenli istişareleri sağlar.Antlaşma bu güne kadar yürürlüktedir.

Suriye’nin aynı zamanda ABD ile de arası iyidir. 1976 yılında ABD ile yaptığı gizli bir anlaşma ile Lübnan’a girdi. Bir çok katliama imza attı. Katliamların en büyüğü Tel Al - Zaater Filistin mülteci kampıdır. Onbinlerce Filistinli mültecinin yaşadığı kampa Suriye askerleri girdi. Ordunun tamamı İsrail silah ve teçhizatı ile donatılmıştı. Günlerce çoluk çocuk yaşlı demeden katliama devam ettiler ve sonuç ortada, kampta değil bir insan, başıboş hayvan bile kalmadı. Tamamını yok ettiler.

Demirel anılarında bu fırıldak baba Esad’ı şöyle anlatır. ‘"Komşuyuz, Müslümanız. 940 km.lik sınırın iki tarafında, iki dostuz. Uzun yıllar bir arada yaşadık. Gelin, ilişkileri daha da geliştirelim. Sizi kardeşçe

kucaklıyorum. Geçmiş geçmişte kaldı, gelin dostluğu ilerletelim. Sınırı tamamen açalım."

Hafız Esad yüzünde hafif bir gülümsemeyle Demirel'i dinliyordu. Demirel derin bir nefes aldı. Devam etti: "Bakın. . . Ülkenizde bir terörist barınıyor. Himaye görüyor. Ve bu terörist, Türkiye'ye terör ihraç ediyor. Siz de buna razı oluyorsunuz. Bu yaptığınız komşuluğa, dostluğa, kardeşliğe, insanlığa, Müslümanlığa sığar mı?" Hafız Esad'ın yüzü gerildi. "Hayır. Bu söylediğiniz doğru değil. Ben teröristi himaye etmem. Suriye topraklarında böyle biri yok." Demirel elini cebine attı. Bir "kağıt" çıkarıp, Hafız Esad'a uzattı: "İşte terörist başının telefonu. Birisi telefon etsin. Karşısına Abdullah Öcalan çıkacaktır. Ve işte bu teröristin adresi. Suriye topraklarında. Odaya bomba düşmüş gibi oldu. Demirel o anı anlatmayı sürdürdü: "Bakın, Hafız Esad Öcalan’ın Şam'da olmadığında ısrarlı. Yine işte adresi. İşte telefonu dedim. Sustu." Demirel ısrar edince Hafız Esad "kağıdı" aldı. Açıp, okudu. Sonra cebine koydu. Görüşme uzadıkça uzadığı için için ikram faslı başladı. Yiyecek ve içecekleri getirdiler. Ve Hafız Esad konuşmaya başladı. Hem de saatlerce. Konuşmasının odağında Fırat ve Dicle suları vardı. Esad, Fırat ve Dicle'nin üstüne yapılan barajlar yüzünden Suriye'nin susuz kalmasından şikayet ediyordu. Demirel ise dikkatle dinleyerek not alıyordu. Söz sırası yine Demirel'e geldi: "Hayhay, su konusunu müzakere edelim. Nedir istediğiniz?" Hafız Esad, "Taksim" dedi. Demirel kararlıydı: "Su konusunda taksim olmaz. Tahsis olur. Ne kadar ihtiyacınız varsa, o kadar su tahsis ederiz. Hatta daha fazlasını. Sizi susuz bıraktık mı? Susuzluktan kuruyan tek ağacınız varsa gösterin.’’ Hafız Esad işi gülmeye vurdu. Demirel'in Hafız Esad'la görüşmesinden sonra Öcalan altı yıl daha PKK saldırılarını Şam'dan yönetti. Ta ki Türkiye'nin sabrı taşıncaya kadar! Hafız Esad, Türkiye'nin Fırat ve Dicle suları üzerinde kurduğu barajları sabote etmek için Öcalan'a destek veriyordu ancak Öcalan'ın Şam'da olduğunu inkar ediyordu. Fırat'ın yaz aylarındaki en az su seviyesi 156 metreküp. Kış aylarında ise 1200 metreküp. Biz Bulgaristan'a Meriç'ten akıttığı su için para ödüyoruz ama Türkiye Suriye'den para istemez. Meriç'te yaz aylarında debi 5 metreküptür. Bulgarlar bize bu miktarı ücretsiz veriyorlar. Üstündeki miktar için para istiyorlar ve ödüyoruz. Medyamızda yer bulmaz ancak her yıl Bulgaristan’a su için para ödenir bütçeden. Yani biz akıtacağımız 500 metreküp için Suriye'den para isteyebiliriz. İstemiyoruz. Dört asır iç içe yaşamış olan iki halkı birbirine düşman eden nedir? Yoksa yaşananlar Rusya, ABD ve İsrail’in Ortadoğu'daki egemenlik alanları kavgasından başka bir şey değil miydi? Amerika Fırat'ın doğusundaki petrol yataklarını kontrol altına aldı. Beşar Esad'ı destekleyip Suriye'de kalıcı deniz ve hava üssü alan Rusya'ya karşı askeri üsler kurdu. Böylece son 30 yılda Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, kargo uçaklarının bile inebildiği 20'ye yakın askeri üs kurmayı başardı. Körfez ülkelerindeki üsleri de dahil ABD, hem Ortadoğu'daki petrol rezervlerini kontrol etmeye başladı hem de stratejik müttefiki olan İsrail'in güvenliğini sağlamış oldu

CUKKA CUKKA (ismail Bilen şarkısı)

Suriye hikayesi açıktır. Birinci Dünya Savaşında yaralı askerlerimizin toplandığı karargahı basarak tamamını palalarla keserek, parçalayarak öldürdüler. Atatürk’ün Nutuk’da bunların ikiyüzlülüğünü ve riyakarlığını anlatan konuşmalarını daha önce yazdım. İran, Irak ve Suriye’nin güncelde durumu budur. Burada yaşayan insanlar kurbanlık koyun gibi yaşarlar. Yöneticileri de salt iktidarlarını düşünür. El altından iktidarlarını korumak için her türlü ödünü verirler. Yaşamın çıkardığı altın kural şudur. (En azından benim için) Yöneticiler saraylarda yaşayarak itibardan tasarruf edilmez diyor akçeli işlerle uğraşıyorlarsa ortada ne Milletin ne de Devletin ali menfaati vardır. Varsa yoksa cukkaları vardır.

Tüm bunları şunun için yazıyorum. Suriye’nin son günlerde Amerika ve İsrail ile gizli görüşmeleri var. Türkiye’nin Vatanın bütünlüğü için uzattığı eli tutmamasının sebeplerinden birisi de bu olabilir. Şam eliti yani saray yiyicileri ‘az olsun bizim olsun’ diyerek Suriye’nin parçalanmasına yeşil ışık yakabilirler. Ne yapılabilir? Türkiye seyirci kalmalı mıdır? Devam edecek...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.