TÜRKİYE’MİZ İLE 50. YIL

YAZARLAR

KURTULUŞUMUZUN VE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN 50. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN...BÖYLE “İŞGALCİYE” CAN KURBAN!

Yazan Sabahattin İSMAİL

Bugün kurtuluşumuzu, özgürlüğümüzü sağlayan Türk Barış Harekatı'nın 50. Yıldönümü...

En büyük bayramımız kutlu olsun.

Son anda bizi mutlak bir soykırımdan kurtaran, ENOSİS'i önleyen, 11 yıllık Rum kuşatmasını parçalayıp bize bağımsız ve özgür bir devlet kurmak için tüm imkanları yaratan Anavatana sınırsız şükran ve minnet duygularımızı sunuyoruz

****

Ne yazık ki Rum yönetiminin yaptığı kara propagandanın etkisi altında kalan; ABD/AB tarafından fonlanan iki toplumlu eğitimlerde beyinleri yıkanan veya Rum yönetimi ile emperyalistlerin casusluğunu yapan 5.KOL mensubu olan bir avuç gafil, Anavatanı “işgalcilikle” suçluyor

Türk adı taşıyan bu Rum milliyetçileri ve Amerikancı solcular, bu nedenle Barış Harekatı’na karşı çıkıyorlar.

"Barış Harekatı" bile diyemiyorlar, CTP yayın organı Yenidüzen gazetesi'nin kullandığı ifadeyle " Kıbrıs askeri harekatı" diyorlar.

Onlara barış harekatı olmasaydı olacak olanları anımsatmak istiyorum :

BARIŞ HAREKATI OLMASAYDI

- Barış Harekatı olmasaydı, bize uygulanacak olan toplu soykırımdan kurtulanlarımız, bugün self-determinasyon hakkımızın, egemenliğimizin ve devletimizin tanınması için değil, Yunan idaresinde, bireysel vatandaşlık veya azınlık hakları için mücadele edecekti....

- Barış Harekatı olmasaydı, toplu katliamdan kurtulanlarımız, kendi devletimizde değil, Batı Trakya Türkleri gibi her türlü haktan mahrum olarak, Yunan devletinde, üçüncü sınıf Yunan vatandaşları olarak yaşayacaktı.

- Barış Harekatı olmasaydı, kendi devletimizin yöneticilerini, Cumhurbaşkanımızı, milletvekillerimizi değil, Batı Trakya’da olduğu gibi, Yunan Meclisine Rum partilerinden gidecek bir-iki azınlık temsilcisini ve Yunanlı milletvekillerini seçecektik.

- Barış Harekatı olmasaydı, kendi üniversitelerimizde 12000 gencimizi okutamayacak, Dünya’nın 40 ülkesinden 100 bin öğrenciye eğitim veremeyecektik... Batı Trakya’da olduğu gibi, Yunan üniversitelerine (izin vermeleri halinde) birkaç gencimizi göndermekle yetinecek, okullarımızda Türkçe eğitim yapmanın, derneklerimize Türkçe isimler vermenin, kendi müftümüzü seçmenin mücadelesini verecektik.

- Barış Harekatı olmasaydı, bırakın kendi limanlarımızdan ticaret yapmayı, kendi ekonomimize sahip olmayı, dış temaslarda bulunmayı, “ Cumhurbaşkanı, Başbakan-Bakan” olarak kabul görmeyi; evimizi tamir ettirmek, yeni ev yapmak, seyahat etmek, traktör ve biçerdöver almak için Batı Trakya Türklerinin yaptığı gibi, adanın bağlanacağı Yunanistan hükümetlerinden izin koparmak için aylarca yalvarıp yakaracaktık.

- Barış Harekatı olmasaydı, meyhanelerde, sendika binalarında ve partilerde barışçılık, devrimcilik-solculuk tartışmaları ve işgal edebiyatı yapmak değil, Yunanistan Azınlıklar Dairesi’nde gasp edilen azınlık haklarımızın korunması ve Mahkeme kararlarının uygulanması için uğraşacaktık...

İŞGAL BÖYLE Mİ OLUR?

Dolayısı ile, bugün eğer toplu mezarlarda veya Yunan idaresinde değilsek, kendi bağımsız devletimizin çatısı altında özgür ve güvenlik içinde yaşıyorsak, bunu “işgalci” diye saldırdıkları Anavatana ve kahraman ordumuza borçluyuz.

İşgal ettiği ülkeye sürekli para akıtan, karşılıksız verdiği yardımlarla, yollarını, hastahanelerini, okullarını, barajlarını, göletlerini, sulama sistemlerini, su şebekelerini, sosyal konutlarını, elektrik santrallerini, stadyumlarını, spor tesislerini, sanayi bölgelerinin, hava alanlarını, deniz limanlarını, iletişim sistemlerini yapan, eski eserlerini tamir eden, yanıbaşında saldırı hazırlığı yapan düşmana karşı güvenliği sağlayan, denizaltı boruları ile kendi suyunu getiren, denizaltı kablosu ile elektriğini de getirecek olan, bütçedeki cari açıkları kapatan, eksikliğinde maaşları da ödeyen böyle bir “İŞGALCİ” Dünyanın neresinde var?

İngiltere 82 yıl boyunca işgal ettiği Kıbrıs’a tek kuruş harcamak yerine adayı sömürürken, Türkiye sadece 1974’ den bu yana 10 milyar dolarlık yardım yapmıştır. Böyle işgalci mi olur?

İnsan böyle bir durumda " İŞGALCİNİN VE İŞGALİN BÖYLESİNE CAN KURBAN" demez de ne der?

NANKÖRLÜĞE GEREK YOK

Gaflete ve nankörlüğe hiç gerek yoktur...

Bugün Türk Barış Harekatı’na dil uzatmaya kalkanlar, “Barış Harekatı” yerine “Türk işgali” veya CTP yayın organları ile CTP’li yazarların yaptığı gibi “1974 müdahalesi, 1974 Harekatı, Kıbrıs askeri Harekatı, 1974 olayları vb...” kavramlarını kullananlar, eğer Türk müdahalesi olmasaydı, toplu mezarlara ve Batı Trakya’da yaşayan Türklerin durumuna bakarak Türk Halkının akıbetini çok iyi değerlendirmelidirler

Hiç utanıp sıkılmadan Anavatan Türkiye’ye ve ordumuza “adadaki geçici misafir, Ayşe tatil bitti, evine dön, işgalci defol ” diye saldıranlarla, Halkımızı mutlak bir soykırımdan kurtarmak için anlaşmalara dayalı olarak yapılan Barış Harekatını “ABD senaryosu” olarak niteleyenleri bir kez daha aklı selime davet ediyorum

Barış Harekatı’nın yarattığı barışçı – demokratik ortamda self-determinasyon hakkımıza dayanarak kurduğumuz bağımsız-egemen Cumhuriyeti ortadan kaldırıp Rum ağırlıklı Birleşik federal Kıbrıs’ta, egemenliği olmayan karma nüfuslu bir eyalet durumuna düşürmek isteyenleri, Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünde, bir kez daha durumlarını ve ne yaptıklarını, kime hızmet ettiklerini gözden geçirmeye çağırıyorum

TEHLİKE DEVAM EDİYOR

Tehlike geçmiş değildir…

Hala, bağımsız, egemen devletimiz yok edilmek ve Rum hakimiyeti altında tek egemenliği, tek temsiliyeti ve tek vatandaşlığı olan iki eyaletli birleşik federal Kıbrıs dayatılmak istenmektedir…

CTP’nin hala savunduğu federasyonda, bağımsız KKTC Devleti tasfiye edilecektir, ayrı egemenliğimiz olmayacaktır, ayrılma hakkımız yasaklanacaktır,

Rum çoğunluk zaman içinde her şeye hakim olacaktır, Türkiyesiz bir AB’a girilecektir, garantörlük korunsa bile, AB içinde fiilen işlemez hale gelecektir, Türk askeri ve Türkiye’den gelen 150 BİN kardeşimiz adadan çıkarılacaktır...

Topraklarımızın beşte biri taviz olarak verilecektir.. Maraş, Güzelyurt ve Karpaz dahil 50’den fazla kent ve köyümüz Rumlara verilecektir, 50 bin Türk 4. Kez göçmen olacaktır. Tüm Rumların geri dönme hakkı olacak, KKTC mülkiyet sistemi çökecektir. Seçme ve seçilme hakkına sahip 100 bin Rum içimize gelecektir…Deniz ve hava sahamız, kara sularımız, sahillerimiz, limanlarımız, eski eserlerimiz, ekonomimiz Rum ağırlıklı merkezi hükümetin kontrolüne girecektir…

En son 2017'deki Crans Montana sürecinde, Akıncı bu felaketten fazlasını kabul etmişti...

Bu hedeflere ulaşmak için federasyon görüşmelerinin yeniden başlaması amacıyla dayatma ve baskılar devam etmektedir…

Bu nedenledir ki, baskıcı dış güçlere, BM, ABD ve AB’a, böylesine bir teslim anlaşmasını ve iki eyaletli federal birleşik Kıbrıs’ı asla kabul ETMEYECEĞİMİZİ, KKTC TANINMADAN HİÇBİR GÖRÜŞMEYE YENİDEN OTURMAYACAĞIMIZI her gün haykırmalıyız

CB Erdoğan‘ın Eylül 2022’de BM Genel Kurulu’nun 77. Toplantısında ve 12 Haziran 2023’de KKTC’de tüm Dünya’ya ilan ettiği gibi, “TANINMA OLMADAN, EGEMEN EŞİTLİĞİMİZ VE EŞİT ULUSLARARASI STATÜMÜZ TEYİT EDİLMEDEN, AMBARGOLAR VE İZOLASYONLAR KALKMADAN GÖRÜŞME OLMAYACAĞINI her fırsatta vurgulamalıyız

En mutlu günümüz olan 20 Temmuz Barış Harekatı'nın 50. yıldönümünü bu düşüncelerle kutluyorum.

Şükran sana Anavatan

Şükran sana Mehmetçik ve kahraman mücahit...

Tüm şehitlerimizi, başta liderimiz Dr. Küçük'ü Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş'ı, Barış Harekatı Başbakanı Bülent Ecevit'i, BB yardımcısı Necmettin Erbakan'ı,dönemin hükümet üyelerini ve komutanlarını rahmetle, minnetle, gazilerimizi şükranla anıyorum

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.