TÜRK ŞAMANLAR

YAZARLAR

20’nci YÜZYIL’DA, MACARİSTAN'DA ŞAMAN GELENEĞİ!

Yazan Tan CAN

1936'da Macaristan'da cereyan eden hadisede, bir ihbar üzerine hareket eden polisler, olay yerine geldiklerinde oldukça şaşkın idiler!

Sanki zaman makinesine binip, birileri çağlar öncesi Türk Şamanları’nı getirip ergen çocuklara, kadim Turan geleneklerini, uyguluyorlardı.

Sahidende, devrin gazete haberlerine göre, olay yerine gelen Macar polisleri, elinde bıçakla kadim Kuman geleneğini uygulayan bir Kuman Şamanı ile yanakları kan içinde erkek çocukları bulması o devrin gerek Macar gerekse Avrupa Basını’nda manşetlere taşınmıştı[1] çünkü bu geleneğe göre ergenliğe adım atan Kuman Gençleri’ne, bir Şaman tarafından yanaklarına, bıçakla çizik atılırmış.[1]

Manşetlere göre yetkililer bu tuhaf ritüel ile ne yapacakları ve nasıl karar verecekleri konusunda şaşkın kalmışlar![1]

Yine, 1936'da konuyu anlatan bir başka Alman gazetesi de Macaristan'da yaşanan bu olayın şokunu ve tepkisini farklı bir açıdan dile getiriyor ;" … dindar Katolik ve Ortodoks Hristiyanlar’ın yaşadıkları bir ülkede yani Hıristiyan Batı Dünyası’nda bu barbar Turani gelenek nasıl olabilir?[2]

Bugüne kadar nasıl devam ettirilmiş olabilir?"[2]

Yazar, bu “Şamanik” geleneği ve orada toplanan insanları, çağdışı bir tarikat olarak nitelemiş[2] ve bunu 1933'de Almanya'nın başına geçen Hitler Almanyası’nın eski Druid Gelenekleri’nin canlandırma girişimlerine benzetmiş.[2]

Hızını alamayan Gazete, Doğu Avrupa Bozkırları’ndan gelip aşağı İtalya, Fransa, İspanya ve Danimarka sınırlarına kadar hükmeden bu Turan soylu olanların, aslında Asya'dan gelen Türkler ile akraba olmadığını bunların Fin Ogurlar ve Macarlar olduğunu yazmış.[2]

Oysa, Fin Ogurlar’ın ve Macarlar’ın, daima Turan halkları içinde yer aldıklarını bilmezden gelerek!.

Tarihte ilk kez, Türkiye isminin bizzat Bizans kaynaklarında bile, önce Hazarya ve sonra Macaristan için kullandığını görmezden gelerek![3]

Macaristan'ın yüksek kademesinde yer alan yönetici ve soyluların Macar değil Hazar ve Kuman kökenli Türkler olduğu hakikatine kör ve sağır kalarak bunları yazmalarının tek bir sebebi var.

Batı, maalesef Türkler’in kendileri üzerinde çağlar boyu hükmettiğini kabullenmemesi ve bunu Türkler’in boy ve halklarını ayırarak Türk ismini siyasi olarak İslam ile antropolojik ve tarihsel olarak da Türk isminin Moğol ismi ile aynı tutmak istemesi ve Türk ismini toponim, onamastik ve etimolojik alanlarda Avrupa'dan ayrık ve uzak tutmak ve sadece Asya'ya bağlamak içindir.[3]

Kuman ismine dair bir küçük Anekdot daha eklemeliyim.

Avrupa tarih müfredatından ve onların dikte ettirdiği pek çok ülkenin tarih müfredatından Balkanlar’dan Batı ve Doğu Avrupa'ya uzanan Büyük Kuman İmparatorluğu vardı. Sanki böyle bir imparatorluk yokmuş gibi tarih kitaplarından hokus pokus yapılarak yok ediliverdi!

Bu konuya kaynakları ile ileride değinebilirim.

Kitaplarımın birinde yer alacağını da şimdiden söylemeliyim.

Bu baktığım eski gazete içeriklerinden gözüme takılan iki ilginç şey daha var.

Hitler’in, 1933 yılında başa gelmesine rağmen, 1936 da kendisi ve ideolojisini yerden yere vurabilen bir basın hürriyeti demek ki varmış.

Ta ki 1938'deki Kristal gecesine kadar!

Anlaşılan, 1938'e kadar Almanya'da eleştirel özgür bir basın varmış. En azından 1936 da çıkan yukarıda kısmen değindiğim Hitler konusu, gazetede daha geniş eleştirildiğinden bunu anlayabiliyoruz.

Bir diğeri de Fransa’da Almanca gazeteler basılıyormuş, Strassburg ve Metz gazete isimleri gibi nice Almanca basılan gazete varmış, o dönem Fransa da!

Peki ya bugün?

Bilindiği üzere, Fransa'da Metz ve Strassburg şehirleri var. Bu isimler altında Metzer (Metz'li) ve Strassburger (Strassburg'lu) demek. Bu gazeteler, Almanca adla ve Almanca dilinde çıktığına göre bu ne anlama gelir?

Bu şehirlerde Fransızca dışında Almanca konuşulduğu ve bir Alman nüfusu barındırdığı anlamına gelir!

Kimbilir, bunlar dışında Fransa'da bu şekilde kaç tane daha Alman nüfusu barındıran şehirler ve orada Almanca çıkartılan gazeteler vardı!

Peki ya bugün?

*Dünya’ya uygarlık ve insan hakları dersi vermeye çalışan ülkelerden olan Fransa, Türkiye'ye karşı, her türlü etnik ve mikro milliyetçiliği körükleyen, ASALA ve PKK Terör Örgütleri’nin mabedi durumunda olan Fransa’nın, her nedense ülkesinde, ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanca’ya bile tahammülü kalmamış. Çok kısa dönem içinde Fransızca dışında Fransa’da konuşulan diğer dillerin de ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Fransa ülkesinde konuşulmasını tamamen yok etmiş. Bu durumu, kendisine en yakın millet olan Almanlar’ın diline bile tahammülü olmadığından ve bugün Fransa'da Almanca gazeteler çıkarılmamasından anlıyoruz!*

 [1]-Strassburger Neueste Nachrichten, 3 Mayıs 1936.

[2]-Gebweiler Neuester Nachrichten,9 Mayıs 1936

[3]-Tan Can, Hazarya'da Çiçekler Kızıl Açar

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.