Yazan Mustafa DÖNMEZ
‘Siyasal İslam önemlidir çünkü İslam dünyasının hakim gerçekliği budur. Bunu görmezden gelemeyiz. Eğer bastırılırsa daha radikal ve daha şiddet yanlısı olacaktır, birçok ülkede örneğini gördüğümüz gibi. Dolayısıyla aslında soru, siyasal İslam’a nasıl yaklaşılmalı ki evirilsin, daha ılımlı hale gelsin, deneyim kazansın ve nihayet siyasal düzende bir rol üstlensin sorusudur. Hayati önemde bir sorun, pek çok ABD politikasının İslam dünyasında rağbet görmeme düzeyinin bir hayli yüksek olması ve kamuoyunun duruşunu tamamıyla yansıtacak hükümetlerin, iktidarda kalmak için ABD desteğine ihtiyaç duyan mevcut otoriter rejimlere kıyasla ABD'ye karşı muhtemelen daha katı bir duruş sergileyecek olmaları gerçeğidir. İslam dünyasında demokratikleşmenin açmazı budur. Hükümetler ne kadar demokratikse, ABD çıkarlarına muhalif olma olasılığı, o kadar artmaktadır.’ İslam ülkelerinde ılımlı Siyasal İslamcı liderler desteklenir.
CIA’nın Türkiye İstasyon şefliğini yapan kişi açıkça yukarda belirtilen satırları savunuyor. İslam ülkelerinin demokratik sistemle yönetilmelerinin ABD çıkarları için iyi olmayacağını belirtiyor. (Graham E. Fuller ‘Siyasal İslamın Geleceği’ kitabı sf.180)
Kitabında FETÖ’den övgüyle bahsederken onu Türk vatandaşlarının kalplerine İslam’ı geri getirme potansiyelinden korkan Kemalist devlet içinde büyük ihtilaf kaynağı durumunda olduğunu belirtiyor. Cumhuriyet'in ilanına ve reformlarına karşı çıkarak şeriat isteğiyle dönemin hükûmetine karşı silahlı isyanda bulunmuş, bunun üzerine 1925 yılında yargılanmış ve ardından idam edilen Şeyh Said Nursi’yi ise modern Müslüman düşünür olarak lanse ediyor. (Sf.14)
CIA, NEDEN OSMANLICILIK HAREKETİNİ DESTEKLER
İnternete bakılırsa, Neo-Osmanlıcılık tanımını; ‘2002'de Erdoğan yönetiminde iktidara gelen ve daha sonra Başbakan olan Adalet ve Kalkınma Partisi dönemindeki Türk dış politikasını tanımlamak için kullanılmıştır.’ Der.
Türkiye’de bu konuda ilginç tartışmalar yapılır. Prof. Mümtazer Türköne, ‘A.Öcalan Osmanlı’da yaşasaydı paşa olur ve Bodrum’da sürgünde rahat bir hayat sürerdi’ demiştir. Bu iddiaya Murat Bardakçı’nın cevabı ise, ‘Osmanlı’nın öncelikli politikası, önce isyanı bastırmayı denemek olmazsa hemen uzlaşma yoluna gitmekti. Koca imparatorluk 600 yıl nasıl yaşatıldı sanıyorsunuz’ demiştir.
Osmanlı tarihi bu konuda sayısız çarpıcı örneklerle doludur. Kavalalı Ali Paşa. Diploma sorunu yoktu çünkü okuma yazması olmayan Arnavut asıllı Osmanlı Paşasıydı. Diploması yoktu ama akçeli işlerden çok iyi anlardı. Dini siyasetine alet etmekte mahirdi. Emperyalizmin başat ülkeleriyle iyi geçinirdi. Milli gibi durur çevirmediği fırıldaklar kalmazdı. Bir şekilde Osmanlı düzeninde sivrildi, sorumluluk verildi. Olanlar oldu. Kurulu düzenden faydalandı ve birçok Türk askerinin kanına girdi. Zürriyet sahibiydi. Toplamda 30 çocuğu oldu. Ama sadece 10 çocuğu hayatta kaldı. 7 erkek çocuğu babasının izinden gitti. Mısır’ı imar ediyoruz derken soyup soğana çevirdiler. Oğlu İbrahim komutasındaki ordusu Suriye’yi işgal etti. Adana’ya oradan Kütahya’ya kadar ilerledi. Kontrolden çıkan Kavalalı Ali Paşa’ya Osmanlı ne yaptı derseniz? Kavalalı Ali Paşa ile pazarlığa oturdu. 1833 yılında Kütahya anlaşması yapıldı. Mısır, Girit ve Suriye Valiliği Kavalalı Ali Paşa’ya Adana ise oğlu İbrahim Paşa’ya verildi.
Örneğin Osmanlı’ya en sert muhaliflik yapan Namık Kemal. Magosa sürgününde hem maaş alıyordu hem de iyi bir yaşam sürüyordu. Sadece üç gün hücrede kalmış kalan günlerini adeta tatil gibi geçirmişti. Oğlu Ali Ekrem Bolayır’a yazdığı mektupta, ‘Ben burada o kadar rahattayım ki tarif edemem, her akşam denize giriyorum’ demiştir.
Osmanlı sürgüne gönderdiği her muhalife 600 kuruş maaş ve bir maaşlı hizmetçi tahsis ediyordu.
Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sevilebilir mi? İşbirlikçi, korkak Saray yönetimi seçeneği varken. ABD bugün de Lozan’ı tanımadı. Anayasamızdan rahatsızdır ve değiştirilmesi için dolaylı yoldan çeşitli vasıtalarla azimle kararlılıkla yoluna devam etmektedir. ABD neden Anayasamızın değiştirilmesini, yerine din esaslı, ılımlı bir İslam modelini yerleştirmek istiyor.?
Türk Devleti Anayasasının Başlangıç kısmı şöyledir.
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda; Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı; Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı; Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu; FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur…
Daha girişi böyle olan bir Anayasa, Amerikan emperyalizminin Atatürk’ten sonra her şekilde içine girdiği müesses düzeninde değiştirilmeden rahat bırakılabilir mi? Anayasa’ya bekçilik yapan, yürüyüşlerinde bile ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ komutu verilen, Türklük hassasiyeti yüksek olan TSK ile oynanmaz, Personeline türlü kumpas projeleri hazırlanmaz mı?
ABD hangi ülkeye operasyon yapacaksa aleyhine faaliyet gösteren liderini şeytanlaştırır. ABD’de yapılan anketlerde halkın yüzde 70 civarı politikacılarının yalan söylediği, hırsız olduklarını söylerler ancak aynı oranda başka ülkelerde emperyalist politikalar izlediğine inanmazlar. Çünkü basın kontrollüdür. Yönetimin istediği haberler çıkar. ABD yurt içinde ve dışında seçkin imtiyazlı ailelere ve kişilere hizmet verir. Sıradan insanlara faydaları bugüne kadar görülmemiştir. Bizim Uğur Mumcu’muzun oradaki karşılığı olan Mıchael Parenti gibi kişiler bu gerçekleri yüzlerce makalede ve kitaplarında açık açık anlatırlar ve ağır bedel öderler. Yazarın iddiasına ve ortaya koyduğu belgelere ve örneklere bakılırsa ABD’nin hiçbir dış ülkelerde ülkede demokrasiyi desteklemediği tersine bir düzineden fazla ülkede demokrasiye son verdirdiği belgeleriyle anlatır.
Emperyalist müdahalelerini standart dört söyleme bağlamıştır. 1. Demokrasiyi savunmak 2. ABD çıkarlarını korumak 3. Dünyanın lideri olarak sorumluluklarımızı yerine getirmek 4. …Teröristleri sınırlamak, yok etmek. ABD budur. Amerika’nın sevdiği veya övdüğü bir kişinin Devletine ve Milletine bir faydası olmadığı tarihle sabit olduğunu, Filistin’de insan kasaplığı yapan, Suriye’de Türkiye’ye verilen hava üssünü hazırlamakta görevli 5 Türk Mühendisini öldüren Netanyahu’nun koltuğa otururken bizzat ABD başkanının hizmet eri gibi davranarak koltuğunu çekmesi tesadüf değildir.