- AK PARTİ’NİN DR. WOLGANG WODARG İLE BİRLİKTE, DOMUZ GRİBİNİN SAHTE SALGIN OLDUĞUNA İLİŞKİN, AVRUPA KONSEYİNE ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERDİĞİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Yazan Muammer KARABULUT
Türkiye'nin aylardır TV’lere nasıl çıktığı, bizzat o TV’lerin yöneticileri tarafından açıklanması gereken pandemi büyüklüğünde bir sorunu var. O da daha önce de olmadığı anlaşılan, “Domuz Gribi” olduğunu da söyleyen profesör unvanı ile TV’lere çıkan, canlı yayında ERDOĞAN’dan sonra AŞI olan mehmet ceyhan ismili sözde bir bilim adamı.
Malum kişi ile ilgili daha fazla “şizofrenik” belirtilerinden bahsetmeden, o bir bilim adamı mı yoksa değil mi, 28 Ekim 2009 (1) ve (2) 4 Şubat 2010 tarihli haberleri dikkatlice okuyarak karar verelim.
T24 haber sitesinin 28 Ekim 2009 tarihindeki haberinde, “Prof Ceyhan: Salgını önlemenin yolu AŞI” başlığı vardı. Haber ise “Domuz gribine yakalanıp iyileşen Sağlık Bakanlığı’na bağlı Grip uzmanı ve Ulusal Pandemi Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan hastalığı ve iyileşme sürecini anlattı.” ile başlıyordu.Devamında da güya 14 Mart 2009 tarihinde Meksika’da belirlenmiş olan Domuz gribine yakalanıp iyileşen Sağlık Bakanlığı’na bağlı Grip uzmanı ve Ulusal Pandemi Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, hastalığı ve iyileşme sürecini anlatıyor;
"Eğer kişide grip tablosu varsa bunun domuz gribi olduğunu varsaymalıyız" diyen Prof. Ceyhan "Türkiye'de onbinlerce kişinin hastalanacağı düşünülürse mutlaka ölümler de olacaktır" diye konuştu. Ceyhan'a göre bu salgının bitmesi için toplumun yarıya yakınının bağışık olmasına bağlı. Bu ya hastalığı geçirmekle ya da aşılanmayla olur.
CNN Türk’e bağlanan Grip uzmanı Prof. Dr. Ceyhan, Rıdvan Akar’ın sorularını yanıtladı. Mevsimsel grip ile domuz gribinin klinik anlamda bir farkı olmadığını belirten Ceyhan hem hastalığın genel seyriyle ilgili şu bilgileri verdi:
"Mevsimsel grip ve domuz gribinin İkisi de tipik bir grip tablosu. Yani ateş, yaygın kas ağrıları, boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük, çocuklarda bazen ishalle seyreden bir tablo... Dolayısıyla hastalık grip... Bunun onbinde bir ile binde bir oranda öldürücü seyrettiğini görüyoruz.
Ben ABD’deydim. Ateş, kırık, kas ağrıları olunca ben test yaptırmaya gittim ama onlar test yapmayı bırakmışlardı. Ama çok rica ederek baktılar. Onlar sağlıklı insanlarda grip tablosu olduğunda test yapmayı bırakmışlardı. Hastalık üç gün sürdü, sonra tamamen düzeldi.
Zaten mevsimsel grip yok Türkiye’de... Bazen nadir virüsler aynı tabloyu yapabiliyor ama grip varsa bunun tamamına yakını domuz gribidir. Ama bu korkulacak bir durum değil. Çünkü hastalığın seyri, öldürücülüğü mevsimsel gripten fazla değil. Sadece bir özelliği var çok hızlı yayıldığı için çok hasta var mevsimsel gribe göre...Burada toplumun hemen hemen hiç bir kesimin bağışıklığı olmadığı için ciddi yayılma riski var.
Sağlık personeli ve hacı adaylarının aşılanmasına birkaç gün sonra başlanacak. Ondan sonra belirli risk gruplar var. Onlardan biri; 6 ay ile 2 yaş arası çocuklar aşılanacak risk grubunda bunlar. Okul aşılamaları var. Risk grubunda dediğimiz özellikle akciğer rahatsızlığı olanlar, yaşamı sürdürmek için gerekli personelin aşılanması var. Tabi bu sırada bilgi verilecek, çağırılacak ve kendilerine sorulacak. Ben kendilerine kuvvetle aşı yaptırmalarını öneriyorum. Çünkü bu bir grip aşısı... Aşının çok büyük yararı olacak. Kritik nokta şu; bu salgının bitmesi için toplumun yarıya yakınının bağışık olması ile olur. Bu ya hastalığı geçirmekle ya da aşılanmayla olur. Dolayısıyla hastalık geçirmekle aşının risklerini karşılaştırırsanız aşı çok daha güvenli bir yoldur.
Adjuvan(*) dediğimiz maddeler bir çok aşıda ve daha sonra kullandığımız grip aşılarında yaygın şekilde yapılmış. Bu aşıya biz yeni diyoruz ama içindeki maddelerin hepsi farklı aşılarda farklı şekillerde kullanılmış. Dünyada bu aşıya ulaşabilecek kadar bütçesi olup da yan etkileri olabilir yapmayacağım hastalık olsun diyen bir ülke yok. Bütün ülkeler eğer alacak durumdalarsa hepsi de almaya başladı hatta bazıları yapmaya başladı.
İnandırıcı olmak adına mehmet ceyhan’ın da “Domuz Gribi” olduğu ve ABD’de test yaptırdığını öğrendiğimiz bu haberden, yalnızca dört ay sonraki haberleri okuyalım;
4 Şubat 2010 tarihinde neredeyse bütün dünyada DSÖ’nün Domuz Gribi itirafına ilişkin haberler vardı.
Haber başlıkları, “Domuz gribi bir korku kampanyasıydı”, “Domuz gribinde skandal itiraf” ve “WHO'dan skandal domuz gribi itirafı!” ile yayınlandı.
Haber içeriğinde ise Dünya Sağlık Örgütü'nden Profesör Ulrich Keil’in "Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı" dediği yazılıydı.
Aynen bugünde olduğu gibi, Dünya Sağlık Örgütü'nün direktifleri doğrultusunda tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları ve milyarlarca dolara varan aşı ve ilaç stoklarına rağmen, "Yanlış yapıyorsunuz" diyen bazı bilim adamları ilk aylarda tepkiyle karşılanıyordu. Ancak son dönemde hastalığın neredeyse tamamen ortadan kaybolması ve ölüm vakalarının normal gripten ölümlerin bile kat kat altında kalması saygın bilim adamlarının da yavaş yavaş "domuz gribi abartıydı" diyen bu uzmanların yanına katılmasına sebep oldu.
İlk olarak Harvard Üniversitesi uzmanlarının araştırması, domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığını, öldürme riskinin daha düşük olduğunu ve aşılama kampanyalarının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı.
Vatan gazetesinin haberine göre, iddialar üzerine domuz gribini, "yüzyılın en büyük tıp skandalı" olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg(**) geçen ay AK Parti İstanbul Milletvekili görme engelli Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne "Domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın" başlıklı bir araştırma önergesi verdi.
DOMUZ GRİBİ BİR KORKU KAMPANYASIYDI
Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, "Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı" diye konuştu.
WHO grip direktörü Keiji Fukuda ise "Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır" diye örgütü savundu. WHO’da kalp hastalıkları konusunda bir numaralı uzman olarak kabul edilen Profesör Keil, Avrupa Konseyi’ndeki ifadesinde şu sözleri kullandı:
"WHO, SARS ve kuş giribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. WHO’nun kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, WHO’nun tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı."
Avrupa Konseyi’ne WHO’nun savunmasını gönderen Dünya Sağlık Örgütü Grip direktörü Fukuda, "Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır. Aldığımız kararlarda hiçbir ilaç şirketinin etkisinin olmadığını bir kez daha çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum" dedi.
"Domuz gribi abartıldı" diyen Harvard uzmanlarının ardından Dünya Sağlık Örgütü'nden de bu yönde bir itiraf geldi. Prof. Keil, "Domuz gribi abartılmış bir korku kampanyasından başka bir şey değildi" dedi.
'SALGIN' TANIMI DEĞİŞTİRİLDİ
DSÖ, Nisan 2009’da bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı “pandemi” (salgın) tanımını değiştirdi. Eski tanımda DSÖ’nün bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında alınan kararla DSÖ, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. İlk domuz gribi vakası 14 Mart 2009 tarihinde Meksika’da belirlenmişti.
Yazımda, “ŞİZOFRENİK VAKA” diyerek yazdığım kişiden değil sizlerden özür diliyorum. Bu hitabım, “Domuz Gribi” ile aynı özellikleri taşıyan “COVİD-19” yalanına karşı çıkanları, vatan hainliğinden daha tehlikeli gördüğü içindir.
Ayrıca 2010 yılında Dr. Wolfgang Wodarg’a destek veren 14 Avrupa milletvekili ile birlikte hareket ederek, yalan Domuz Gribinin sonlanmasına neden olan AK Parti İstanbul Milletvekili görme engelli Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’a çok teşekkür ediyorum.
Ben bugün 2010 yılında aynı oyunu bozan Dr. Wolfgang Wodarg ile aynı düşüncedeyim. Umarım AK Parti’de daha fazla zaman kaybetmeden aynı düşüncede olur.
(*) Adjuvan; Yardımcı, destekleyici, ek, tamamlayıcı, güçlendiren.
(**) Dr. Wolfgang Wodarg, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Sağlık Alt Komisyonu Başkanlığı yapan, bugünde korana paniğini durdurun diyen Almanya Sosyal Demokratlar Milletvekili… PCR test ile hastalık tespiti yapılamayacağını, COVİD-19 virüsünün izole edilmediğini, yalan olduğunu söyleyen ve bu konuda Berlin’de açılan davada davacı olan bilim insanı…
Kaynak :
https://t24.com.tr/haber/prof-ceyhan-salgini-onlemenin-yolu-asi,59518 https://www.ntv.com.tr/saglik/domuz-gribi-bir-korku-kampanyasiydi,uIO-EZ_2FUytm13iYTIujwhttps://www.cumhuriyet.com.tr/haber/domuz-gribinde-skandal-itiraf-117424
https://www.cnnturk.com/2010/dunya/02/04/whodan.skandal.domuz.gribi.itirafi/562255.0/index.html
Tuncay 4 Yıl Önce
Trump dsö ye kafa tuttu covit oldu güya 2 günde süper hızlı iyileşti,boris sürü bağışıklığı dedi adamcağız karga tulumba görselleri çıktı,belarus bşk plandemiye uymadı suikasttan zor kurtuldu, tanzanya bşk o kadar şanslı değildi. Şimdi bu salgın çetesinin elinde parasal güç mü var,paradan öte güçlerimi var.yoksa plandemiye harfiyen uyan iktidarların açıga çıkmasını istemedikleri neler var.çok mu korkuyorlar da bu korkuya halklarını alet ediyorlar.bu gün tehdite boyun eğenler her daim boyun eğmeye mahkumdur