Yazan Abdurrahman DİLİPAK
6 ay bir güz gittik, sonuçta geldiğimiz nokta ortada. Çöken ekonomi, çökmek üzere olan siyasi sistem ve bozulan toplum düzeni.
Korku dağları tutmuş. Adam trafik kazası yapıyor, araba tek başına maske takıyor. Şehir dışında, açık alanda kaza sonrası hurdaya dönen arabadan yara almadan çıktığı için şükür namazı kılıyor, yüzünde maske. Bu milleti nasıl korkutmuşsunuz. Hala, camilerde saflar kırık, hala seccadesini alıp gelen var. Hala insanlar birbirine uzak, cami avlusunda bile, ne oluyoruz.
Öksürmeyi unuttu insanlar. Burnu aksa CoVID oldum sanıyor ve hayata küsüyor. Doktora koşuyor, semptom yoksa bile, semptomsuz hastalık diye ilaç almaya başlıyor. Ölmekten korkuyor. “Ecel” onların hayatında sadece bir kelimeden ibarettir. “Kader”, “Rızık” ve “Ecel kavramlarını da vurdu CoVID.
Afedersiniz artık CoVID yok. Suyu çıktı, böyle bir şey olmadığı anlaşıldı. Şimdi başa dönük, lanet olası bu bioterör ajanı, biyolojik savaş ajanının yeni adı SARS CoV-2. O eskiden gelip giden (1) di, bu yeni sürüm, (2)seri. Biz bu akılsızlıkla yola devam edersek (3.)sü de gelir, (4.)sü de. Adamlar çok kârlı. Normal döneme göre karları 1500 kat artmış neredeyse. “Fors 1500” yani anlayacağız.
Ekonomilerde, eğer birilerinin cebinden bir çıkan varsa, o çıkan paraların toplamı içeride ve dışarıda birilerinin kasasına giriyordur. Kaybolan bir şey yok.
Bu arada bizim “yerli ve milli” TurcoVac’ımız da elimizde patladı. Kullanım süresi dolunca çöpe! Zaten yolun sonu şimdiden görünüyor, çünkü o aşı dedikleri sıvının üretildiği zamanki mikrop yok artık. Bu defa yeni dalga bakalım Ukrayna’dan mı gelecek, Şangay’dan mı?
Şangay’da yaşanan rezilliği gördünüz değil mi, on milyonlarca insan ev hapsinde. İnsanlar aç, üretim zinciri de kırıldı, tüketim zinciri de. Bütün o katı ve radikal tedbirlere rağmen, ne idüğü belirsiz o salgın hızla yayılmaya devam ediyor. Daha da kötüsü, tedbirler salgınlardan daha fazla ölüme ve paniğe sebep oldu.
Bu kriz dalgası siyaseti de olumsuz yönde etkiliyor dedik ya, al sana Fransa, al sana İtalya. Siyasi istikrarsız ve ekonomik istikrarsızlığın toplumsal krize dönüşmesi an meselesi. Zaten, sanki birileri de “bulanık suda balık avlamak” için bunu istiyor. “Batı da pişer, bize de düşer.”
Ramazan sonrası dünyayı zor günler bekliyor. Türkiye doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden her türlü etkiye açık. Bu arada Gıda, tarım, sağlık alanındaki gelişmelere dikkat. Tarımda seracılık ciddi bir risk altında. Dış Pazar kapanıyor, denetime takılıyor, Rusya’ya yapılan ihracatta nakit dönüşü yok. Ulaşım maliyetleri çok yüksek, süre uzun, raf ömrü yolda geçiyor, girdi maliyetleri yüksek, iç piyasada fiyatlar yüksek olunca ve istikrar olmayınca hem talep düştü hem de istikrar yok.
Uluslararası sistemin kuyruğuna takıldığımız günden bu güne gelinen nokta: “Sıfıra sıfır, elde var sıfır”. Adalet, aile, ahlak, eğitim dipte. Dini hayatta öyle. Savunma sanayinde ki göreceli başarılar tek başına yeterli değil.
Şimdi herşeyin acil olarak yeniden ele alınması gerek. Bu sadece yasama, yürütme ve yargının işi değil. STK, Media, Akademi, Cemaat herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Erken bir seçim tartışması ile ülke ciddi bir şekilde kamplara bölünmüş durumda ve kamplar adeta birbirine karşı yargına körükle gidiyor.
Son gelinen noktayı biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı yayınladığı bir genelgeyle, Pandemi sürecinin yönetimi konusunda topu bilim kuruluna attı. Bilim kurulu bir aydır toplanamıyor ve zaten inandırıcılığını, ciddiyetini, itibarını büyük ölçüde kaybetmiş durumda. Hukukçu Hacı Ali Özhan’ın tesbitine göre, Cumhurbaşkanlığı genelgelerine dayalı uygulamalar artık fiilen ve hukuken sona ermiştir. Adres gösterilen yer Bakanlıklar değil, bilim kuruludur. Oysa Bilim kurulu bir danışma organıdır icrai bir hak ve sorumluluk taşımaz. Dolayısı ile gelinen sonuçta, şu anda Türkiye 2019 Mart’a geri dönmüştür. Yani başladığımız noktaya geri döndük. Ama bunun iktidar farkında, ne de muhalefet.
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda / Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında”
Sonuç: “Sıfıra sıfır elde var sıfır”. Ne eğlendik ama, eğer biraz adrenalin bağımlısı bir Mazoşistseniz ve biraz da korku filmi seviyorsanız, ne mutlu size, keyifli bir zaman geçirmiş olmalısınız.. Siyaset, Akademi, Media, Sermaye, STK’da rolünü iyi oynadı ama. Hatta Cemaat! İyi iş çıkarttınız, Brawo. Çok eğlenmiş olmalısınız. Yeni bir Metrix’te, yok yok, MetaVerse de, hayır ya, bu ülkece bir SurVivor performans denemesi değil mi idi! Çıldırmaya az kaldı, doktorum nerede. Alo Sefa Saygılı hocam, alo. S400’leri çalıştırın Metrix’ten saldırıya geçecekler. Uzay işgal edilmiş diyorlar, Starlink’lerden RF, Laser saldırıları olabilirmiş. Humanoid’ler 5G’yi bekliyormuş aktif olmak için. Bill’in adamları sivrisinek’lerle saldıracakmış. Sineksavarlar ateşş.. Kimera’lar, hani şu yeni adı ile Klonoidler canım nereden saldıracak, garson bana Şakira’nın etinden “kadın budu köfte” yapsana. Ha Ramazandayız değil mi, sahurda ne var, Metaverste iftar ya da teravi namazı nasıl olacak. Her yazılımcı kardeş bize alaturka bir Metaverse saatı, bir de Metaverse pusula programı yazsana, millet kıbleyi şaşıracak. Bu “Mü’minun 112,113,114”de diyor böyle ya hu, yani Öbür dünyada hala, zaman o Galubela’daki ilk gün mü? Bu gidişle belamızı bulacağız, korkarım. Anladım o Lanet olasıca Şeytan hala o zaman boyutunda. Bizim boyuta geçip ne işler çeviriyor. Amma da çok dostu var mı bu dünyada ha! Artırılmış sanal gerçeklik de kat içine biraz egzotik olsun.. Sentetik etle iftara ne dersiniz, korkmayın canım, hem bilimsen hem de helal sertifikalı. Selam ve dua.