SAVAŞTA KAYBEDEN TARAF BELLİDİR...

YAZARLAR

Yazan Mustafa DÖNMEZ

Bir insan ne kadar çalışır emek verirse o kadar başarılı olamayacağı belki tek meslek komutanlıktır. Orduları komuta edecek insanın yaratılışında yetenek yoksa ordusunu, ülkesini milletini perişan eder. Cesarete ve gerekli azme sahip olmayan zayıf karakterli kişiler savaşta önderlik yapamazlar. Siyasetçilere yandaş oldukları için atanan komutanlar; idare-i maslahatcı yani bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapan kişidir. Komutanlar veya operasyon yapma yetkileri olan istihbarat örgütlerinin başarısı kendi içinden çıkan yetenekli doğal liderlerle olabilmektedir. Napolyon bölük komutanlarını (Yzb.) Ordu şurasında seçerken, doğal liderlik yapabilir mi sorusunun cevabını ararmış. Cesaretli, önsezili komutanlarda talihin yaver olmaması mümkün değildir. Komutan veya operasyon yetkisi taşıyan istihbarat başkanlarında aranacak yeteneklerin en başında mümkün olan ve mümkün olamayacak olanı ayırt edebilme yeteneğinin bulunmasıdır. Amerika ve İsrail’in savaşlardaki başarısızlıklarının ana nedeni budur. Yeteneksiz komutan veya istihbarat şefleriyle başarıya ulaşıldığı ender durumlardır. Aynı gözlem Osmanlının son dönemlerinde savaş meydanlarındaki başarısızlıklarında görülebilir.

Wavel, Marlborough, Wellington, Wolfe, Cromwell, Turennes, Moltke bunlara örnektir. Mustafa Kemal’in başarısı da buradan gelir. Bir asker kaçarsa, haksız bir dava için dövüştüğünden dolayı değildir. Ve hücum ediyorsa haklı bir dava için dövüştüğünden dolayı değildir. Kaçması düşmandan daha zayıf olmasından, ileri atılması da daha kuvvetli oluşundan değildir. Başarı, birlik komutanının ikna kabiliyetine bağlıdır. Savaş ve mücadele tarihi grafikler, formüller ve kaidelerle değil doğrudan doğruya kanla yazılır. Savaşta birincil silah hep insan unsuru olmuştur. İnsanı yöneten, onları savaş içinde motive ederek başarıya kanalize eden, içinden çıkardığı doğal önderlerle olabilmektedir.

Görüntüde dünyanın en büyük ordusu Amerika’dır. Öyle ki kendisinden sonra gelen on ülkenin ordusuna nicelik olarak denk gelir. Peki nitelikte? Savaş kabiliyetinde? Rehavet içine girmişlerdir. Onlar için makbul komutan, edilgen, yalakalıkla terfi almış komutanlardır. Gözü pek, askerini tam anlamıyla kontrol edebilen onları motive eden komutanlar onlar için artık ikinci plandadır.

1974 Kıbrıs çıkarmasının başarısında en büyük etken; Savaştan 48 saat öncesinde, TSK’nin içinde doğal liderlik vasfı taşıyan komutanların birlik komutanlığına getirilmesi olmuştur. Çıkarmaya katılacak birliklerin komutanları değiştirilmiştir.

Terör bölgelerinde başarılı olan birlik komutanları da bu şekilde atanmıştır. Savaş Subayları sahada konuşurlar. Kahramanlık destanları onların komutanlık ettiği birlikler tarafından yazılır. Bu tezimi doğrulayıcı başka bir örnek, 15 Temmuz sonrasında birliklerin başındaki yeteneksiz FETÖ komutanlarının neredeyse tamamı tutuklanmasından bir ay sonra başlayan ‘Fırat Kalkanı’ harekâtında gösterilen başarıdır. Afrin bölgesine yapılan “Zeytin Dalı Harekâtı” savaş tarihinde ders olarak anlatılacak dünya çapında bir operasyonun adıdır.

Amerika 2. Dünya savaşından sonra girdiği hemen her savaşı kaybetmeye mahkûm olması yeteneksiz komutanların birlik komutanlığı yapıyor olmasındadır. Hastalığa teşhis koymak için ansiklopediye başvuran bir hekime ne kadar güven olursa işini görmek için seferi hizmet nizamnamesine müracaat eden bir öndere de o kadar güvenilebilir. Lüzumlu esas meziyet, yılmayan, pes etmeyen mücadele zihniyetine sahip yetenekli komutanları bulup o netameli görevlerin başına getirmektir.

MESKUN MAHAL MUHAREBELERİ DÜZ OVADA SAVAŞMAYA BENZEMEZ

Meskûn mahallerde savaş çöllerde, ovalarda, dağlarda yapılan savaşa benzemez. Aralarında uçurum kadar fark vardır. İsrail ordusu tıpkı ABD ordusu gibi bu konuda yetersizdirler. Gazze, Meskun mahallerine, zırhlı muharebe araçlarıyla, topla girmeleri komutanlık zafiyetini göstermesi bakımından dikkat çekici bir örnektir. Zaferin gerçek dili şudur; düşmanın savaşmaktan vazgeçmesi ve teslim olmasıdır. Gazze de bırakın savaşanların, sivil halkın direnme azmini bile kıramadılar. Savunan, güçlü bir savunma azmi taşıyorsa, bulunduğu yeri elde tutacak tertiplenme yeteneği varsa yenilmeleri kolay değildir. Ayrıca, meskûn mahallerin kendisi, doğal engel olmasından dolayı az kuvvetle daha iyi sonuçlar alınabilir. Anibalın çok az bir kuvvetle, 76 bin Roma ordusunun 70 binini biçmesi adeta bir katliama dönüştürmesi tarihi bir gerçekliktir.

Şimdiden İsrail ordusu Gazze’deki zaiyatlarını saklamaya başladı bile. İsrail askerlerinde, Sevk ve İdare makamlarına duyulan güvensizlik günler ilerledikçe yenilmişlik hissini artırmaktadır.

ABD ordusu Vietnam savaşı sırasında işkence, tecavüz, toplu infaz, sivillerin öldürülmesi ve kimyasal silah kullanmak gibi pek çok savaş suçu işlemiştir. Sonuçta rezil bir şekilde yenilmişlerdir. 60 bin askerini Vietnam’da kaybetmiş, 150 binin üzerinde yaralı olarak ülkesine dönen askerlerinin önemli bir bölümü yıllarca süren psikolojik tedavi görmüş ve birçoğu da intihar etmiştir. İsrailli komutanlar bugün kayıplarının beşte birini açıklıyorlar. Pek yakında kaybederek, iç karışıklığa düşeceklerinin emareleri görünmeye başladı.

Türkiye Gazze’de Filistin halkına verdiği moral dışında Uluslararası lojistik desteğe bitmez tükenmez bir enerji ile öncülük yapması gerekiyor. Direnişin başarısında en başat faktörlerden birisi İKMAL dir. Savaş tarihi göstermiştir ki düşmanını açlıkla yenebilmek kahramanlık göstererek yenmekten daha kesindir.

İSRAİL VE GAZZE OLAYLARINA FARKLI BİR AÇIDAN ANALİZ

Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırının özellikle sivillere yönelik olması, buna karşın İsrail’in topyekûn, sivil, asker ayırımı gözetmeden, Filistinleri katletmeye başlaması, Batının neredeyse yekpare İsrail’in yanında durması bende Hristiyanlar ve Museviler arasında ayrılıkları kaldırmak ve ‘Müslüman Düşmanlığında’ birleşmelerine hizmet ediyor düşüncesini uyandırdı. Şöyle ki;

11 Eylül saldırısının arkasından başlayan İslam düşmanlığı en üst perdeden liderler arasında ‘Haçlı seferi’ olarak dillendirilirken Musevi ayağı eksik kalmıştı. Hamas’ın başlattığı bu saldırı ile Musevi ve Hristiyan dünyası birleşmiş görünüyor.

11 Eylül saldırıları başlamadan önce Avrupa ülkeleri Bush’un, ‘İslamo-Faşism’ tanımına katılmıyorlardı. Bu birleşmede iki önemli unsur başat rol oynadı. Birincisi 11 Eylül saldırıları (Bugün bile şaibeleri ortadan kalkmadı) İkincisi Papa’nın durup dururken ‘İslam ile akıl arasında bağlantı olmadığı’ yönünde açıklaması yapmasıydı. Papa daha da ileri giderek İslam’ı kılıç ile yayma emri, kötü ve insanlık dışıdır’ dedi. Papa özellikle İslam’ı ‘gönüllere hitap eden bir din değil kendisini zorla yerleştiren bir din olarak tanımlıyordu. (Papa ‘ilahi olarak yanılmazdır’ şeklinde Hristiyan dünyasında bir inanış vardır.) Sonrası; Avrupa ülkelerinin, ABD’nin saldırganlığı arkasında sıralandığını gördük.

Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması (Samuel P. Huntington tarafından yazılan kitap) Sanki bugüne uyarlanmış gibi işliyor.

Hatırlanacağı üzere Kasım 2003’e kadar Hollanda’da Müslümanlara karşı samimi bir hoşgörü vardı ve bu düşünce kırılamıyordu. Hollanda’da İslam karşıtı söylemleriyle tanınan yönetmen, ‘The O Van Gogh’, akli dengesi bozuk Faslı bir Müslüman tarafından Kasım 2003’de öldürüldü. Bunun üzerine aşırı sağcı ve muhafazakâr bir grup harekete geçti ve ülkede ne kadar Camii, Müslüman okulu varsa hepsine saldırdılar. Yaktılar, yıktılar. Hollanda da hemen her basın yayın kuruluşu, Müslümanlar aleyhinde yayın yapmaya başladı. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, buna karşılık verdiler. Yabancı elçilikler yakıldı. Ortalık talan edildi. Medya gücüyle öyle abartıldı ki, artık sıradan bir Avrupalının gözünde öne çıkan unsur. Müslüman= Terör ile eşdeğer kavramı oluştu. (O yönetmeni öldüren Faslıyı olay yerine götüren, yönlendirenlerin, Amerikalı Neo-Con ekibiyle bağlantısı olduğu sonradan ortaya çıktı)

Bugün karşımızdaki güç; Parayı basıyor, Savaşları onlar çıkarıyor. Medyayı ve Bilgiyi, Mafyayı, Terör örgütlerini, Bilimi ve Teknolojiyi, İstihbarat Örgütlerini onlar kontrol ediyor…

Şu unutulmamalıdır. Bunların güçlerini ve niteliklerini anlar, onların üyeleri, işbirlikçileri, deşifre edilebilirse, kesinlikle yenilirler. Temel besinleri; Kaos ve Savaşlardır.

Yorumlar (1)

Serdar erdem 12 Ay Önce

Müthiş özlenen bir yazı. Her satırına katılıyorum

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.