“Sağlıkçı hasta, ben hasta,
Sonuç; memleket yasta,
Nan-ı aziz’i kaybettik,
Beyaz adam yesin pasta!”
İlaç!Kimileri için zehir, kimileri işin şifa umudu, kimileri için bir ticaret kapısı.
Dünyanın en büyük bağımlılığı İLAÇ BAĞIMLILIĞI aslında. Hasta eder ve ilaç bağımlısı yaparsan ömür boyu sağarsın! İlaç bir sömürü çarkının dişlileridir aynı zamanda. Dikkat: “İlaç” biyolojik bir savaşta mermi gibi kullanılabilir. Eğer bala “ağu” katarsan ve onu da bir altın tasa koydun mu bu iş tamam. Tas, kapsüldür. Etken madde, oltaya takılan yem hükmündeki baldır, kaktı maddesi zehir.
FED kafalı “doctor”lar, TABİM de değil, HEKİM de! Kız kardeşim gibi davranmayan HEMŞİRE’de “HEMŞİRE değildir. Bilmem biliyor musunuz, “Hemşire” farsça “aynı anadan süt emen demek. Tam karşılığı “Süt kardeşi”
Eee, hemşireler, nasılsınız? Önce kendi sağlığınıza dikkat edin.
Hani uçağa bindiğinizde bir uyarı yapılır. Uçak içinde basınç düşüğünde “oksijen maskeleri düşecek” ya, onu annelerin önce kendileri, sonra çocukları takmaları gerekecek. Çünkü siz bayılırsanız, çocuk ölür. Siz yaşayın ki, hastaların yaşamaları için hizmet edesiniz.
Ama bilin ki, ecel gelmişse, başağrısı bahane. Bir sebeb olur. Kader, rızık ve ecele inanların bu konuda endişesi yoktur da, asıl önemli olan o işin sebebi olarak işin içinde bir cahillik ve zulüm olmasın. Çünkü bu sonuçta “vebal”dir. Sahi “vebal” ne demek? Boşverin, “birey”leri ilgilendiren bir durum değil, “Kişi”lere gelince, “Şahıs”lar, “Fert”lere gelince, onlar Şahsiyet ve Kişilik sahibidirler, şahsiyetlerini ve Kişiliklerini oluşturan değerleri nereden ve nasıl öğreneceklerini bilirler. Münferiden ve Müştereken ne zaman ve nasıl hareket edeceklerini, efradına cami, ağyarına mani” bir anlayışına sahip olmayanlar kaş yapayım derken göz çıkartabilirler. “Muhkem”i, “Müteşabih”i bilmeden “Münferid” ve “Müşterek” sorumluluklarınızın nasıl ayırdında olacaksınız ki!. Zaten bunları bilmeyenin, kendini, nefsini, sorumluluklarını, İlim ve Hikmeti bilmeyenlerin malumatına da fazla itibar olunmaz.
Bir “kızkardeşim” sağlık çalışanlarına destek çağrısı yapıyor. Herkes birbirine destek olmalı aslında. Bu işi “Meslek dayanışması” haline getirmek, her zaman bizi doğru sonuca götürmeyebilir. Dayanışma her alanda, herkesi için olmalı.. Bunu sektörel bir konu olarak ele almamalıyız. Buyurun Media dayanışması yapalım, ve sağlıkçıları da hayati anlamda ilgilendiren şu Covid ile ilgili, maske, tanı kiti, fiziki mesafe, tanı kiti, 5G, Starlink, Neeurolink, RPT3’ü de bir konuşalım. Evet 5G uygulanan hastahanelerde, sağlıkçıların can kaybı Covid’insebeb olduğu kayıptan daha fazla olabilir.
Hadi Fırıncılar da yardımlaşalım, bu GULUTENLİ EKMEK belasından kurtarsıznlar bizi.
Evet “Kederler paylaşıldıça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır”. Evet yardım da edelim, evet karşılıksız olarak. Daha doğrusu karşılığını yalnız Allahtan bekliyor olarak! Yardım da edelim, hediyeleşelim de. Muhtaçlık, zaruret halinde, din, ülke, ırk, ulus, sınıf, cinsiyet , ideolojik, politik, felsefi kanaat farklılığı ayırımı da yapmayalım. “Merhamet” diye bir şey var sonuçta! “Fedakarlık” diye bir şey var, “İhsan” diye bir şey var! Bunlar olmadan Cennete nasıl gidecek insan, dünyamızı nasıl cennete benzetebiliriz bunlar olmadan.
Bir yandan Cehenneme doğru koşarken, öte yandan Cennet hayalini anlatan şarkılar söylemek nasıl bir şey aceba. Şifa “uman”ları İlaç, gıda ve sağlık mafyasının, çetesinin kucağına verip, sürdürülebilir bir ilaç bağımlılığı ile sömürerek mezara gönderen sektörel komplolara karşı daha duyarlı olmamız gerek.
“Bacım”, aman dikkat! Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor.
Hekim Tabiblerimi ve gerçek anlamda şifacı eczacılarımızı tenzih ederim, ama bu konularda halkın dilinde ironik fıkralar var!
Geni ile oynanmış tohumlar ve canlılar, hormonlar, kirlenen hava, su, toprak.. Ekmekimiz artık nan-ı aziz değil. Zehir!
Övünmeyi, dövünmeyi bırakalım ve işimize bakalım. “Halk”ın “takdiri”nden önce “Hakk”ın “rıza”sına yönelelim. Sonuçta herkes bir şekilde imtihan oluyoruz. Elbette “Marifet iltifata tabidir”. Sözü dinleyin, işe bakalım, doğruları destekleyip, yanlışı engelleyelim. Yani “Emri bil Maruf, nehyi anilmünker” yapalım.
Unutmayalım: Kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır. Selam ve dua ile.