- Osmanlı ordusunun kontrolü ve komutası 1914-1918 yıllarında Alman Genelkurmayındaydı!.. (*)
Yazan Muammer KARABULUT
İlgili yazıyı 18 Mart 2010 tarihinde yazmıştım. Ve Alman tarihi ile ilişkiler konusunda bilgi sahibi olduğunu bildiğim sayın Prof. Dr. Ahmet MUMCU ile konuyu görüştüğümde, bir bilgiye sahip olmadığını söylemiş, Alman Büyükelçiliği ile konuyu görüşebileceğini söylemişti. Aradan zaman geçti çalınan, “Genel Kurmay Arşivi” ile ilgili hiçbir habere rastlamadım. Onun için bu yazımı, aldatılma ile dolu tarihimize bir ışık tutmak üzere tekrar yayınlamaya karar verdim.
En son Azerbaycan’da yaşananlar ve bitmek bilmeyen Ermeni iddiaları ile tartışılanların adı her ne ise Osmanlı Genelkurmay'ının 1913-1918 tarihleri arasında Almanya'nın kontrolünde olduğunu ve Hans Von Seeck 5 Kasım 1918 tarihinde giderken bütün arşivi yanında götürdüğünü bilmeden konuşulmaz!...
Nihayetinde Genelkurmay arşivini kaçıran Almanya, büyük bir yüzsüzlükle 2005 yılında, "Türkler Ermeni soykırım yaptı" bile demiştir.
- Neden hiçbir tarihçi veya yetkili, -bizim komutamız Almanlardaydı, bütün arşivi de çaldılar.- diyemedi.
O dönemi kısaca hatırlayacak olursak, ordusunda reform yapmak isteyen Osmanlı 27 Ekim 1913 tarihinde, "General Liman von Sanders komutasındaki Alman Askeri Yardım Heyeti Hizmet Sözleşmesini, Bahriye Nazırı ve Harbiye Nazırı Vekili Çürüksulu Mahmud Paşa tarafından 5 yıllık bir süreyi kapsayacak şekilde imzalandı." (1) Bunun üzerine, Alman-Prusya sisteminde olduğu gibi, savaşlarda asıl karar verici olan Genelkurmay örgütlenmesinin bir benzerini Erkan-ı Harbiye -i Umumiye Dairesi -Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı'na verdi.
Bu amaçla, başlangıçta tümen komutanı olması planlanan, "Prusya Albayı Bronsart von Schellendorf , Erkan-ı Harbiye -i Umumiye Dairesi Erkan-ı Harbiye Reis-i Saniliği-Genelkurmay Birinci Yarbaşkanlığı- Genelkurmay Karargahı Kıdemli Başkanlığı görevine getirildi." Ve Osmanlı ordusunun istihbaratta dahil olmak üzere bütün stratejik noktalarına Alman subaylar komuta etmeye başladı. Döneme ilişkin makalelere bile konu olan, hatıratı yayınlan (**) Alman Ordusu’nun istihbarat subayı, o dönem teğemen rutbeli Ludwig Sievert’te o günlerde görev yaptı.
Yapılan düzenlemeler ile Enver Paşa yetkisizleşti ve Alman von Schellendorf fiilen Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildi. "Hatta bu tarihten sonra bazı belgelerde von Schellendorf'tan ‘Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi' şeklinde bahsedilmeye başlandı. Aynı iradeyle Genelkurmay teşkilatı yeniden değiştirildi ve Kritik Merkez Şube Müdürlüğü doğrudan von Schellendorf'a bağlandı."
Anlaşılacağa üzere, 1914 yılından itibaren Osmanlı ordusundaki bütün yazışma, plan ve diğer tüm evraklar Almanların kontrolüne geçti.
Colmar von der Goltz Pascha, Enver Pascha da dahil olmak üzere Türk generallerle. Fotoğraf, Freiburg'daki Federal Askeri Arşivler, N 737-35.
Osmanlı Genelkurmay başkanı von Schellendorf, 20 Ağustos 1914 tarihinden itibaren, "olası savaş durumunda açılacak cephelerle ilgili planları" hazırladı. Osmanlı’da Alman komutasına muhalif subaylar istifa etti veya pasif görevlere getirildi. I. Dünya savaşı başladığında ise "artık denetim mutlak olarak von Schellendorf'un, dolayısıyla Alman Genelkurmayı'na" geçmişti. Alman denetimindeki Osmanlı Genelkurmayı bütün önemli kararları, sefer planlarını ve her tür yığınağı zaten Alman Genelkurmayı'nın emir ve denetimi altında yapmaktaydı. İlgili yazışma ve arşiv kayıtlarına Osmanlının, en üst düzey komutanlar dahil, hiçbir Türk subayı plan ve yazışmalara ulaşamıyordu. Bu uygulama savaşın son dönemine kadar titizlikle devam ettirildi.
MUSTAFA KEMAL PAŞA HAKLI ÇIKTI
Alman Genelkurmayı’nın kontrolüne giren Osmanlı ordusuna en dikkat çekici uyarı, 20 Eylül 1917 tarihli raporu ile 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'dan geldi. Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Talat Paşa'ya gönderdiği raporda Suriye-Filistin cephesindeki durumu vurgulayarak acilen, "içinde bulunduğumuz bataklıktan Almanlar'la beraber bulunarak kurtulmak zaruri ise de, Almanlar'ın bu zaruretten imdadı ve harpten istifade ederek bizi müstemleke şekline sokmak ve memleketimizin bütün menabiini (kaynaklarını) kendi ellerine almak siyasetine muarızım (karşıyım) ve rical-i devletin bu hususta hiç olmazsa Bulgarlar kadar müstakil ve kıskanç olmalarını lüzumlu...” gördüğünü söyledi. Kısa bir sure sonra Mustafa Kemal haklı çıktı ve Erich von Falkenhayn Aralık 1917'de Kudüs’ün alınmasında başarısız oldu ve görevinden alındı. Kudüs ile birlikte Alman generalde gitti.
Bunun üzerine Alman Genelkurmayı birlikte savaştığı daha doğrusu savaştırarak şehit ettirdiği Osmanlı askerlerinin başına von Schellendorf'un yerine, 17 Aralık 1917 tarihinde İstanbul'a gelen Tuğgeneral Hans von Seeckt (22 Nisan 1866 - 27 Aralık 1936) atandı. Hans von Seeck ise 5 Kasım 1918 günü sabah saatlerinde Osmanlı Genelkurmayı’ndaki belgelere göre, 1914 yılından itibaren yapılan bütün yazışma ve evraklar ile Alman Genelkurmayı ile yapılan yazışmaların tamamını, üstelik 1 Kasım 1918 tarihinde Genelkurmay ile ilgili tüm sorumluluklarını devretmesine ve 31 Ekim 1918 gün ve 6083 sayılı tamim gereğince bu evrakların Merkez Şubesi'nde veya Riyaset Yaverliği makamında bulundurulması gerekirken Almanya’ya götürmüştür.
Tabii ki sorulması gereken soru, -Almanlar Genelkurmay arşivini neden götürdü?
Bu sorunun yanıtı, bugün sözde Ermeni soykırım yalanları ile Türkiye'yi uluslararası alanda itibarsızlaştırma ve güç duruma düşüremek isteyenlerin, Türkleri nasıl birbirlerine düşürdükleri ile toprakları ellerinden nasıl alındığı konusunda ortada, tarihi hafızayı canlı tutacak belge bırakmamak içindir. Kısacası Almanlar profesyonel bir hırsız gibi hareket etmişler, geride iz bırakmamışlardır.
Konuyu araştıranların ve akademisyenlerin en çok tıkandıkları konu askeri arşiv belgelerinin yoksunluğudur. Alman Dışişler Bakanlığı yetersiz kalmaktadır. Fakat askeri belgelerde böyle bir olasılığın çok zayıf olduğunu söyleyen, konuyla ilgili araştırması bulunan Dr.Mete Soytürk, “Alman askerleri yazılı emir almadan kılını dahi kıpırdatmama eğitimi ile yetiştirilmişlerdir. Dolayısı ile sağlıklı bir araştırma ancak tarafların askeri arşivlerindeki araştırmalarla ortaya” çıkabileceğini söylemiştir.
Tarihte zamanın kendisi çok önemlidir. Akıllarını kiraya veren bazı Ermeni veya paralı tarihçiler, İngiliz ve Fransız kuvvetleri 19 Şubat 1915 tarihinde ikinci büyük bir taarruzla Çanakkale'yi topa tutarken, Osmanlı topraklarında, tehcir veya adı ne olursa olsun 2 Şubat 1915 yılında başlatılan hareket son ayalara kadar devem eder.
Çanakkale savaşı da 19 - 20 Aralık 1915 tarihleri arasında, Arıburnu ve Suvla'yı boşaltılması sonrası 8-9 Ocak 1916 tarihinde tamamı sona erer ve diğer tarafta ise aradan yıllar geçer, Batı Osmanlı ordusu Ermeni vatandaşlarına sözde soykırım uyguladı diyerek ve üstüne bir de dünya kamuoyu oluşturmak üzere 20 Ocak 1975 yılında Agap Agapyan’a ‘ASALA’ isiminde terör örgütünü kurdururlar. Amaç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni köşeye sıkıştırmak, Türk Milletini ve Türk adını itibarsızlaştırmaktır. Itibarsızlaşan ise II. Dünya Savaşı yıllarında da Anadoludaki alışkanlığını devam ettiren, Almanaya’da Nazi vahşetini yaşatanlardı.
Bugün, ABD gibi çok donanımlı bir ordunun Afaganistan, Irak ve Suriye’de başına gelenleri gördükten sonra olanlara inanmayı bir tarafa bırakın, 1914-1918 tarihleri arasında akan kanı, kaybedilen toprakların belgeleri ile birlikte Alman Genelkurmayın emri ve komutasında olan Osmanlı ordusunun başına gelenleri, ayrıntıya girmeksizin;
- 19 Aralık 1914 Sarıkamış harekatı,
-1914-1915 tarihleri arasında Çanakkale savaşı,
-1916 Irak ve
- 9 Aralık 1917 Kudüs işgali de dahil olmak üzere bir bir hatırlayalım.
Sonra da Almanya'nın 2005 yılında nasıl ve hangi hakla sözde soykırımı tanıdığına va hala Büyük Ermenistan kurma yalanı ile Ermenileri de yüzyıldır nasıl sefil duruma düşürüdükelerine bakalım.
GENELKURBAY ARŞİVİ ÇALINDI, İTTİHAT TERAKKİ ARŞİVİ DE YOK EDİLDİ
Bu arada Enver Paşa bir kısım İttihat Terakki ileri gelenleriyle birlikte, 8/9 Kasım 1918 gecesi, numarası tartışmalı olan, U-67 veya U-170 numaralı bir Alman denizatlısı ile İstanbul'dan kaçtı. İşin ilginç tarafı, bu grubun Türkiye'den kaçmadan önce İttihat Terakki arşivinin önemli bir kısmını yok etmesinin ise not olarak bir yerlere yazalım ve günümüzün ittihatçılarını bir bir tespit edelim...
Tabii ki savaş, yönetme siyasetinin iflasıdır. Hiç kuşku yok ki yaşanan acıların başlangıcında, ABD tarafından Anadolu'da Protestanlaştırılan Ermenileri hatırlamakta fayda var. Dikkat edin, - Gelişen Yahudi-Kürt müttefikliğini bizler seyrettik. Filistin ve İsrail topraklarında, 400 bin Yahudi Kürt olduğunu çok kişi bilmez. Eski Genelkurmay Başkanlarından Moşe Yalom da, Türk vatandaşlığından atılmış ve Mardin'li bir Kürt'tür. (2)
Fakat, Türkiye'de 25-30 bin civarında Yahudi yurttaşımız varken, sözde Kürdistan'ı 19. yüzyılın ortalarına doğru gezen Haham David'in 1827 yılında aktardığı verilere göre, "toplam 15 sinagog ve 1.875 ailenin varlığından" söz eder.
Yer Aile Sinagog
Gaziantep (merkez) 152
Şanlıurfa (merkez) 402
Cermul (Jermuk) 402
Diyarbakır 401
Zaho 6001
Musul 6001
Dahok 101
Sador 1001
Amadiye 2002
Şuş ? ?
Suho 301
Erbil 200 2
Toplam 1.875 Aile 15 (3)
- O zaman, 400 bin (!) Yahudi Kürt nüfus nasıl bulundu?
- Kürtsüz bir Kürdistan kurmak için bulunur!..
Önemli olan, AB-D'li sapkınlar yarın Türklere, "bu sefer de Kürtlere soykırım yaptı" dememeleri için, ilk önce 1914-1918 yıllarında dökülen İNSAN kanı ile kaybedilen Osmanlı topraklarının hesabını Alman Genelkurmay arşivlerinde mutlaka aramamız gerekiyor...
Hiç kuşkusuz en büyük delil de Alman Ordusu tarafından çalınan Genelkurmay belgeleridir.
1917’de Takisim’de konser veren Alman askerleri
(*) Genelkurmay Arşivini çalan, Osmanlı Ordusundaki son Alman komutanlar.
-Ordu Komutanı : Liman von Sanders Paşa
-Tuğgeneral Hans von Seeckt
-Genelkurmay 2. Başkanı : Fritz Bronsart von Schellendorf Paşa
-Yıldırım Orduları Komutanı : Erich von Falkenhayn
-Askeri Hareket Daire Başkanı: Otto von Feldmann Yarbay
-Donanma Komutanı : Amiral Wilhelm Anton Souchon
-İstihbarat (II. Şube Sorumlusu) : Perrinet von Thauvenay
-İstihkam Komutanı : Erich Paul Weber Paşa
-Boğazlar Komutanı : Guido von Usedom Paşa
-Tahkimat Komutanı : Johannes Merten Paşa
-Ordu Başmüfettişi : Bischof
-Lojistik Komutanı : Schlee
-Tümen Komutanı : Heuck-Nikolai-Sodestren-Kannengies
(**) Albay Sievert’in hatıratı Türkçe olarak yayınlanmıştır. Sezen Kılıç, Osmanlı Karargahında bir Alman Ajanı Konya 2014
Kapak Resmi: Kafkas Cephesinde Görevli Alman Subaylardan Bazıları Soldan Sağa, Yarbay Guse, Alman Konsolosu Doktor Schwartz (Erzurum), General Posselt, Binbaşı Lange, Binbaşı Staszewski, teğemen Schembner-Richter
Kaynaklar :
(1) Toplumsal Tarih dergisinin Kasım 2000 tarihli sayısında, "Birinci Dünya Savaşı'ndaki Alman Askeri Yardım Heyeti'nin Bilinmeyen Bir Yönü”
(2) Yalçın Bayer, Hürriyet gazetesi,10 Ekim 2007
(3) Dr. A. MEDYALI, Kürdistanlı Yahudiler, birinci baskı 1992)
Reha ÖNER (rehaoner@gmail.com) 4 Yıl Önce
Niçin e-posta bülteni alamıyorum?