TBMM çatısı altında faaliyet gösteren ve kürkçülük siyaseti takip edenler, bu şekilde devam ederler ise Türk Milletinin genelinde; uyuşturucu baronlarının, vergi vermeyen, kara para aklayan, fuhuş ve kumar sektörünü elinde tutan PKK’lı kitleye karşı kızgınlığı nefreti, Kürtlere karşı yönlendirilmesi tehlikesi her geçen gün artırmaktadır. Partinin temel işlevi bu mudur? Nefretin artması, Demografik bütünleşmenin engellenmesi midir?
Türk insanı, üzerinde çok fazla düşünmeden ve aralarında ne yazık ki bir ayırım yapmadan bir bütün olarak Kürtlere olan güvensizliği gün geçtikçe artmaktadır.
Türkiye’de şu an Kürt sorunundan önce Türk sorunu vardır. Türk Milletinin genetiğinde derin bir imparatorluk refleksi vardır. İstiklalini ve ülkesinin bütünlüğünün tehdit altında olduğunu hissetmesi durumunda geniş kitlelerde soğukluk ve bıkkınlığın ilerisinde yabancılaşma hatta dışlama getirmektedir...
Bazen söz sahibi olan politikacıların, PKK sözcülüğünü yapan siyasileri meclis altında tutulmasını, Türklerin, Kürtlerden vazgeçmesi için mi tutuyorlar sorusunu akıllara getiriyor. Sokak içinde dolaşıyor her kesimden insan ile temasınız var ise bu söylediğim tehlikeyi görmemeniz mümkün değildir.
Öte yandan böyle bir ayrılmanın Türkiye ekonomisi için iyi olacağını söyleyen kişilerde vardır. Örneğin Toktamış Ateş, Mete Tuncay, Murat Belge, Ahmet Altan, 14 Nisan 2006 tarihli ‘Ya süreç tersine dönerse’ başlıklı makalesi olan Fatih Altaylı…
Türk Milleti, dünya üzerinde hiçbir halkın göğüsleyemeyeceği ölçüde büyük ve uzun bir çatışmaya kırk sene direnç göstermiştir. Ancak, Türk milleti büyük insani ve ekonomik fedakarlıklar yaparak, ülkenin ve milletin bütünlüğü için mücadele ederken, ülkeyi son 40 yılda yöneten kadroların büyük bölümü halkımızın gösterdiği fedakârlık ve sağduyuya layık olamamışlardır. Ayrıca Kerkük seçimlerinde PKK’nın aldığı oy alarm vermektedir. Bu olumsuz gelişme Türkiye için fırsata dönüştürülebilir.
HRANT DİNK NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
Hrant Dink’in;, CIA ve MOSSAD’ın hizmet eri FETÖ tarafından öldürülmesinin planlanması, Diyarbakır konuşmasının hemen sonrasına denk gelir. Hrant Dink Diyarbakır’da Kürtlere nasihatte bulunmuştur. Ermenilerin emperyalistler tarafından kışkırtılması sonucunda iki toplum arasında yüzyıllardır gelişen kadim dostluğu bozduğunu böyle giderse sonucun benzeyebileceğini açık açık anlatmıştı. Konuşmasından çok kısa bir süre sonra öldürüldü.
PKK'nın yönetici kadrolarının kin ve nefret temelli bir Kürt milliyetçiliği inşa çabası, kaydettiği bütün ilerlemeye rağmen, geniş katmanlarda Anadolu'ya yabancı bir düşünce olan ırkçılığı, ne Kürt-karşıtlığı ne de Türk-karşıtlığı zemininde ciddi anlamda başarı sağlayamamıştır. Çünkü, Anadolu etnik sorun yaşamamış tek coğrafyadır.
Eğer Türkiye Cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi sağlıklı bir milliyetçilik durumuna dönebilirse, elbirliği ile ayrışmaya getirilen sorunları hızla iyileştirir, onarabilir. Politik gücünde itici bir kuvveti yakalayabilir. Bugünkü duruma devam edilirse ve olumsuz kışkırtıcı tavırlar yönlendirilirse Kürtlere karşı genel olumsuz bir tavır almaya dönüşebilir. Bu nedenle orta yerde devasa büyüklükte bir ‘Türk Sorunu’ yaratılmıştır. Uyarıyorum.
ATATÜRKÜN MİRASINA İHANET EDENLER
Unutmayalım ki, Atatürk Misakı Millinin sınırlarını çizerken Musul ve Kerkük’ü, Suriye’de Kürtlerin yoğun yaşadığı yerleri içine alıyordu. Hiçbir yerde Kürtleri dışarıda bırakmıyordu. Bugün Türkleri ve Kürtleri birbirinden ayıracak milliyetçilik adı altında yanlış politika yapan kim varsa Ülkemizin kurucusuna ihanet etmiş sayılır. Siyonizm’e gönüllü hizmet ederler.
İngiltere ile birlikteliklerinin 500’üncü yılını kutlayan Siyonizm’in üst aklı CHABAD’la, birlikte; Musul ve Kerkük’ü Türkiye’den ayrı tutarken bugün anlıyoruz ki Siyonist İsrail’in bölgeye yerleşmesini sağlamak için Kürtlerin militarist bir yapıya dönüştürülerek işlerini kolaylaştırmasını, yol temizleyici olmasını planlamışlardır. Bugün Türkiye’ye birkaç km ilerisinde Kamışlı ’da İsrail, istihbarat üssü inşa etmeyi başarmışlardır.
İsrail’i Filistinlileri toptan katletmesini bugün kimse durduramamaktadır. Tüm icraatlar sözde kalmaktadır. Chabat, ABD ve İngiltere üç alan üzerinde yoğunlaşmışlardır; ANADOLU, ORTADOĞU VE ARAP ÇOĞRAFYASI Kısaca Arz-ı Mev’ud.
TÜRKİYE GEREKENİ YAPAMADI
Misakı Milli sınırları içinde kalan Kürtleri; Suriye, Irak diktatörlerinin insafına terk ettik. Ezilen sürülen katledilen, onları sürüler haline getirenleri uzaktan seyrettik. Tek yaptığımız bize sığınan Kürtlere sınırımızı açmak onların yaralarını sarmak karınlarını doyurmak oldu. Saddam, Kürtleri katlederken üzerine gaz sıkarak toplu katliam yaparken Türkiye’ye kaçan Kürtleri içimize almak kucaklamak yeterli olurmuş gibi sessiz kaldık. Kardeşlik hukukuna sahip çıkamadık. O dönem Malatya’daydım. Kendisine Kürt diyen Cumhurbaşkanı Özal, Saddam diktatörüne bir kınama veya uyarı bile gönderemedi. Hatta Malatya’nın yerleşik Kürtlerinden çok az bir kesimin, sığınmak için gelen Kürtlere karşı tavırları oluştuğunda kimse onlara ne yapıyorsunuz demedi. Tek yaptıkları ülkemize sığınan Kürtleri Türk soylu mahallelere göndermek oldu. Suriye lideri Hafız Esat Kürtlere nüfus kâğıdı bile çıkarmıyordu. Öte yandan PKK’ya ülkesinde kamp veriyordu. Suriye’yi, Türkiye’ye karşı saldırı üssü haline getirmişti. T. Özal döneminde Saddam Türkiye’ye saldıracak havası yaratıp Amerika’nın istemi üzerine bizleri sınıra yığdılar. Amerika Körfez savaşında oynadığı senaryoyu inandırıcı hale getirmek için vagonlar dolusu bize yardım gönderiyordu. 2. Ordu Komutanımız Kemal Yavuz oyunu görüyordu. Açıkça konuşmaktan çekinmiyordu. (Ergenekon adı verilen iftira davasında CIA-MOSSAD hizmet erleri hakim ve savcılar Kemal Yavuz komutanı da suçladılar. 7 yıl 6 ay hapis cezası verdiler)
Bu konuda Türkiye çok fedakârlık yaptı benim itirazım, Kıbrıs Türklerini, Azeri Türklerine ne yapılmışsa, onları her şeyi göze alıp nasıl kurtarmış ise Kürtleri de bu canilerin elinden kurtarmalıydı. Sadece Kürtlerimi? Türkmenlerin durumuda farklı değildir. Yaşadıkları dram ciltler dolusu kitap olmuştur. Yine de bunu başarabiliriz. Kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz Kürtleri, CHABAD’ın hizmeterliğine bırakmamalıdır.
SAHNEDE YİNE SİYONİSTLERİN ÜST AKLI CHABAD’I GÖRÜYORUZ
"Kürtçü kaynaklarda sıkça işlenen bir tema vardır. Kürtler üstün ırk ya da üstün ulusturlar ama korkunç mağduriyetlere, 'geri bırakılmalara' uğramışlardır ve bugün kendilerine kötülük yapmış düşmanlarına karşı 'kurtuluş' mücadelesi vermektedirler, her yaptıkları doğru, her talepleri haklıdır." Bu tezin mimarı, Kürtçü ideolog; Mehrdad İzady' dir. Mossad’ın has adamıdır. Annesi Belçikalı Yahudi’dir. Kendisi Siyonistlerin kontrolünde olan Columbia Üniversitesi mezunudur. Siyonist kukla Mehrdad İzady Türkleri hedef alırken 'Kürtçülükteki mağduriyet yaklaşımı, Hitler’in ileri sürdüğü Yahudi komplosu tezinden birebir kopyalamıştır.
Siyonistlerin kontrolündeki Kürtçülerin söylemleri takip edilirse, hedeflerinin Türklerle çatışarak oluşturulacak Kürt milli kimliğinin kültürel zeminde Türk kimliğinden ayrı bir kültürel kimlik olarak inşa edilmesi, Kürtlerin ve Zazaların Türkiye'den ayrılarak bağımsız devlet kurmaları hedeflenmektedir. F. Braudel'in "Uzun süreç" de belirttiği gibi 100-120 yıl içinde gerçekleşebilecek bir dönüşümdür ki bu, üç nesil anlamına gelmektedir.
Türkiye’de ‘Kürt kimliğini tanısak ne olur’ diyen birçok aydın, politikacı, akademisyen ve gazeteciler vardır. Siyonist aklın bizim anayasamızda hiç istemedikleri iki madde vardır. 3 ve 66 maddeler. İlave olarak Kürt dili eğitim dili olsun ve federalizm. PKK ve türevleri ilk dört madde derler ancak özünde bu iki maddeyi önemserler. Hatta Avrupa Parlamentosunda milletvekili olan Daniel Marc Cohn-Bendit çok açık olarak bu maddeleri kast ederek, ‘Türkiye Milli Devlet Modelini terk etmeden AB'ye üye olmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Bunu başka kim söyler Kürtçülük yapanların ideoloğu Siyonist kukla Mehrdad İzady,
Oysa göz ardı edilen konu, Anayasamızda tanımlanan "Türk kimliği" milli nitelikli siyasi bir kimliktir. "Türk kimliği, siyasi kimlik olmanın ötesinde kültürel ve toplumsal bir aidiyet anlamını taşır. Vatandaşlık kimliği, ırki ve etnik bir nitelik taşımaz. Bu siyasi kimliği üstlenen kişinin de devlete karşı birçok görev ve sorumluluğu vardır.
Ne tesadüfidir ki, Büyük Ortadoğu Politikası, ABD'nin, petrolün denetimi ve İsrail'in güvenliği açısından Irak'ı parçalamaya başladığı 1991'de Kuzey Irak'a fiili Kürt devleti yerleştirmiştir. 2003'ten sonra gerçekleşen ikinci aşamada Irak federal bir devlete, Kuzey Irak'taki fiili devlet de federe Kürt devletine dönüştürülmüştür. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken ise tüm anlattıklarımla eş zamanlama ile bu tartışmalar Türkiye’de gündeme getirilmesidir. Daha açık bir ifade ile ‘Türkiye'nin, milli devletten federal bir devlete dönüştürülme sürecinin başlatılmaya çalışılmaktadır. Görünen yüzünde Federe Kürt devleti arka planda ise ikinci İsrail devleti projesi. Bu kadar nettir durum.
Nilgün 12 Ay Önce
Aynen katılıyorum. Ayırımı görmek gerekiyor.