Yazan Mustafa DÖNMEZ
Türkiye sömürge dersek iltifat etmiş oluruz. Türkiye an itibariyle küresel sistemin kölesidir. Tarihte aransa köle ve sömürge olmaya bu kadar meyil eden hatta can atan başka bir Millet bulamazsınız. Bugün ülkemizde 40 üs ve tesisinde görev yapan Amerikan askerleri istediği her şeyi yapabilir. İmzalanmış anlaşmalarla Türk Ceza kanunu onlara uygulanamaz. Yüz kızartıcı örnekler sıralansa kitap konusu olur.
Hiçbir konuda yardımları olmamıştır. Kendi kaynaklarımızla bizi bitirmişlerdir. Yüzyıl öncesinde kendi atadıkları misyonerleri vardı. Atatürk bunları kaldırdı. Onun zamanından sonra misyonerlik kendi içimizdeki işbirlikçilerle tekrar kuruldu. Bugün siyaset yapan partilerde öne çıkan isimlerin geçmiş bağlantılarına, 28 Şubat 1997 tarihinden itibaren yapılan seçimlerde ki hayatın olağan akışına uymayan sıra dışı gelişmelere bakmak iktidar ve muhalefetin nasıl dizayn edildiğini, işin vahametini gözler önüne serer.
NATO da kalarak ulusal çıkarların korunması olanaksızdır. ABD taşeronu olarak NATO’dan alınan her görevde bölge halklarına acı ve gözyaşı yaşattırılmıştır. Ülke içinde NATO-Gladyo operasyonlarıyla istikrarsızlıklar yaşanmıştır. Tüm darbelerin arkasında onlar vardır. Halkın ordusu asla ülkenin bir kaosa düşmesini istemez ancak NATO ordusu darbe yapar. Donanmamızın tüm gemileri NATO emrindedir. En küçük gemilerin bile her an nerede olduğu bilirler. Herhangi bir gemimiz görev dışına çıktığında anlarlar ve araştırırlar. Hava Kuvvetlerimiz aynı şekilde, Kara Kuvvetlerimiz aynı durumdadır. Jandarma Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı son yıllara kadar NATO emrinde değildi. Çok uğraştılar ancak becerememişlerdi. Direnen Jandarma eski genel komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’i katlettiler. Orgeneral Şener Eruygur komutanı, CIA hizmet eri FETÖ’nün kumpasıyla Silivri zindanına gönderdiler orada başına türlü işler getirildi. E.Bitlis komutan Piyade, Ş.Eruygur komutan ise Topçu sınıfında Türk ordusunun değişik kademelerinde Amerikan çıkarlarına karşı duran simge isimlerdi. Eşref Bitlis komutan ‘İncirlikten kalkan ABD uçakları PKK’a yardım dağıtıyor açıklamasını yaptığı günden (07 Şubat) on gün sonra (17 Şubat 1993’de) suikasta uğradı. (Suikastta ABD’nin Adana başkonsolosluğunda görev yapan CIA ajanları Elizabeth Shelton ve Robert Baer başroldedir.) Gelinen noktada bugün Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri bakanlığına bağlandı. Artık Jandarma Subayları Kara Harp Okulunda yetişmemektedir. Türkiye bugün Savunma, Politika ve Ekonomi yönünden çelik bir kuşatma altındadır. Kontrol altına aldıkları yazılı ve görsel basın ile bizlerin önüne getirdikleri olaylar kurgudan ibarettir.
‘ŞİŞENİN TIPASI’
NATO antlaşmasına göre Türkiye’nin NATO kapsamında taahhüt ve uyulması zorunlu mükellefiyetleri vardır ve önceliklidir. Türkiye’nin ulusal savunma öncelikleri ikinci sıradadır. Askerimizi, Gemimizi, SİHA mızı istedikleri zaman aleni vurabilmektedirler. Kafalarına rezilce çuval geçirebilir diplomatik bir nota bile verilemez. NATO’da Amerikan askerleri görev yapan Türk Subaylarının önüne parçalanmış bir Türkiye haritasını serebilecek kadar açıktan faaliyet gösterebilmektedirler. Askeri dergilerinde parçalanmış bir Türkiye haritasını koyabilmekte bunun üzerinden analiz yapabilmektedirler. ABD bugün Ortadoğu’da bulunan hakimiyetini Türkiye’yi yanına alarak Orta Asya’ya açılmak istemektedir. Bunu başarabilirse petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde seksenine sahip olabilecek bu sayede karşılıksız para basmaya devam edebilecektir. ABD Merkez K. Komutanı Orgeneral Anthony Zinni bir konuşmasında, ‘ABD askeri gücünün temel varlık nedeni petroldür. ABD’nin hayatı çıkarları körfez petrolünün ülkemize bağlanmasıdır’ demiştir.
Türkiye’yi ve Türk tarihini iyi bilen ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare, ‘Ortadoğu’ya ve Asya’ya girişte Türkiye ‘Şişenin Tıpası’ olarak tarihi rolünü sürdürmelidir’’ demiştir. 18 Şubat 1952’de girdiğimiz NATO bizlere hiçbir zaman gelişmiş harp silahı ve teknolojisi vermemiştir. Otuz, kırk yaşında gemiler verir o gemilerin torpidosunu, harp başlığını vermez. Şamandıra olarak gidersiniz savaşlara. NATO’nun karar mekanizmalarında Amerikalılar vardır. NATO Amerika’dır. Türk Silahlı Kuvvetleri, 2 Eylül 1992'de Irak sınırları içerisindeki PKK kamplarına karşı havadan ve karadan yoğun bir harekât başlattı. Amerika'nın cevabı 2 Ekim 1992'de geldi: Ege Denizi’nde yürütülen Kararlılık Gösterisi 2 Tatbikatı sırasında Muavenet firkateynimiz Amerikan uçak gemisi Saratoga'dan ateşlenen iki füzeyle vuruldu. Füzelerden biri kaptan köşkünü diğeri savaş dairesini vurmuştu. Gemi komutanı Dz. Kur. Yb. Kudret Güngör ile birlikte beş denizcimiz şehit oldu. Çok sayıda da askerimiz yaralandı. Amerika saldırının ardından özür dilemekle yetindi. Bu sahneyi en son 5 Ekim 2023’de SİHA’mızı vurduğunda izledik. Türk Ordusu 21 Mart 1995’te 35 bin personelin katılımıyla, Irak’ın kuzeyine yönelik Çelik Harekatı'nı başlattı. TSK Amerika’nın alanına girmişti. Harekât sonucunda 568 PKK’lı öldürüldü, Amerika’nın Kukla Kürdistan planı büyük darbe yedi. Kısa süre sonra CIA tarafından örgütlenen peşmergeler dağıtıldı ve özel uçaklarla ABD’nin Guam adasına kaçırıldılar. ABD kaynakları bu harekâtı "ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdi. Amerika’nın yarı resmi yayın organları tarafından “Türk Ordusu hizadan çıktı” gibi görüşler ifade edilmeye başlandı. O harekata katılan tüm üst seviyedeki komutanlar bugün 814 gündür hapishanede tutuluyor. Üstelik o iddianameyi yazan savcı FETÖ’cüdür. Hazırlanan sahte belgeler gerçekmiş gibi kabul edilerek hüküm verilmiştir. (İçinde benim de bulunduğum binlerce Subay FETÖ’nün kumpasıyla Ergenekon, Balyoz gibi birçok davalarla yıllarca suçsuz yere cezaevinde yatırıldık) Sonuç olarak NATO Türkiye’nin egemenliğini her geçen gün yok etmektedir…
İsrail’in Gazze katliamına destek vermek için Akdeniz’e gönderdiği Amerika’nın uçak gemisi (USS Gerald Ford gemisi) Ne tesadüf ki Türkiye karasularında araştırma yapan Abdülhamit sondaj gemisinin 5 mil ötesine demir atmıştır. Türkiye’nin batı sınırından kuş uçuşu 20 km ötesinde ki Dedeağaç’taki üssüne 3 bin 100 parça savaş gereçleri getirmiştir. Türkiye’nin güney sınırına PKK (YPG,SDG) ile ortak onlarca üs kurmuş burada Türk ordusuna savaş başlatabilecek eğitim, malzeme ve donatımları tamamlanmıştır. Irak ve Suriye hatta Libya’nın parçalanma sonrasında orada bulunan Türk soydaşlar yok sayılmıştır. Afganistan’da ABD’nin en çok bombaladığı yer eski Timur Türk devletinin başkenti olan Herat’tır. Tıpkı Halep de yaptıkları gibi binlerce yıldır ayakta kalmış Türk izlerini yok etmişlerdir. Herat, Afgan Türklerinin en yoğun yaşadığı yerdir ve bugün Afganistan’ın ikinci büyük şehridir.
ABD'nin Türkiye’de konuşlanmış üslerinden Irak ve Suriye’ye saldırmışlar ülkeleri parçalamışlar fatura Türkiye’ye çıkarılmıştır. Amerika ile nerede ortaklık yapılmışsa Türk Milleti ve devleti kaybetmiştir. Parçalanan yıkılan yerlerde Türklerin dışlanması, ABD ve onun ordusu NATO’nun, Dışişlerinin en önemli görevleri arasındadır. Sürekli gizli toplantılar yapılır bu toplantılara içimizden kişilerde katılır. Tamamı bilinse de kamuoyuna yansıtılmaz. 28 Mayıs 2004 tarihinde Irak parçalandığında Amerikan Dışişleri Bakanlığı Türkiye konusunda gizli bir toplantı yaparlar. Toplantıda istihbaratçılar ağırlıktadır. Türkiye’den Cengiz Çandar, İlknur Çevik ve Hakan Yavuz (Eşi Edibe Sözen AKP Genel Bşk. Yardımcısıdır.) katılır. Tartışılan konu ‘Kerkük Kürt federasyonuna verilirse Türkler ne tepki verir. ‘Gizli Toplantıyı bir ay sonra Fikret Bila (22 Haziran 2004 Milliyet) köşesinde yazar. Amerika bu gizli toplantıyı her zaman ki gibi inkâr eder. Konu ABD’nin Ankara Büyükelçisine sorulur. Toplantıyı yalanlar. Oysa haber teyitlidir.
Hakan Yavuz’un o toplantıda ki görüşü özetle şöyledir. ‘Kerkük’ün, Kürt federasyonu içinde bırakılmasına ne AKP’den ne de İslamcılardan tepki gelir. Sadece kınamakla sınırlı kalır’
‘TÜRKİYE OLTADA Kİ BALIKTIR’
ABD’da Yeni dünya düzeninin önde gelen düşünce üretim merkezlerinin başındaki kişilerin ortak tezleri (Graham Fuller, Paul Henze, Morton Abramowitz) Atatürk ve Atatürkçülük konularında yoğun mesaileridir. Türkiye’de Atatürk ve uygulamalarına karşı ne kadar siyasi, askeri, sivil toplum örgütü varsa desteklemişlerdir. Raporlarında, İmam Hatip Okullarının çoğaltılması, İran ve Arap parasıyla desteklenen köktendincilik Türkiye için fayda sağlayacağı tezlerini hararetle savunmuşlardır.
Yetkililer inkâr etse de İran üzerinden Ülkeye kamyonlarla taşınan CIA artığı Afgan kaçak göçmenlerin rahat tavırları ve sırt çantalarının aynı olması, askeri eğitim aldıkları her hallerinden belli sayları yüz binleri bulan bu kişilerin ülkenin değişik illerinde sırra kadem basması ve üzerine gidilememesi oyunun bir parçasıdır. Bugün NATO Türkiye ile İsrail’in bekası için (Şabat İsrail derin devletinin buyruğudur) Gazze’den ülkemize taşınacak Filistinlilerin pazarlığını yapıyor. Hoş! geçmişte ABD Başkanı Eisenhower'a yazdığı bir mektupta Rockefeller, Türkiye'yi tanımlamak için kullandığı "oltadaki balığın yeme ihtiyacı yoktur" sözü orta yerde durmaktadır.
Ekranlarda boy gösteren çok sayıda uzman kişi (uyduruk unvanları vardır) ya NATO’nun gözbebeği siyasal İslamcılardan ya da NATO’cu sözde Atatürkçülerden oluşmaktadır. Değişim mühendisliğiyle Milletimizin algısıyla oynamakta, zihin dönüşümünü gerçekleştirmektedirler. Oysa Mustafa Kemal Atatürk sanki bugüne yazılmış gibi ‘Herhalde, Türk yurttaşı kesin olarak bilmelidir ki, bir ulusun insanlık ve uygarlık dünyasında yükselmesi ve başarılı olması yalnız ve ancak kendi gücüne dayanarak özgürlük ve bağımsızlığını dokunulmaz bulundurmasıyla olasıdır’ demiştir.
Yasemin 1 Yıl Önce
Rahmetle aniyoruz
Yelda 1 Yıl Önce
Müthiş bir birikim ve analiz teşekkürler.