SORUMLU SORUMSUZ YARASA
Yazan Muammer KARABULUT
Görev süresi dolan ABD Başkanları birer birer gidiyor. Ama her dönem Beyaz Saray’ın vazgeçilmesi olan bir Dr. Anthony Stephen Fauci var, o gitmiyor! Kendisi 1984'ten itibaren Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü'nün direktörlüğünü yapıyor. Ama onu herkes daha çok, ABD'de de Ocak 2020'de başlayan COVID-19 pandemisine müdahale eden görev gücü ile tanıdı.
Fauci’nin görev gücü hiç tartışmasız DSÖ’nün, FDA ve CDC’yi de kapsıyor. Diğer bir ifade ile pandemiyi de o yönetti. Kökeni bulunamayan Çin’deki At Nalı yarasasındaki tüm kafa karışıklığını yaratan kişi de Fauci oldu.
Hikayeye göre meşhur salgın At Nalı Yarasasında bulunan bir virüs ile ortaya çıktı. Aslında virüsün adı da SARS-CoV-2 değil RaTG13(*) olmalıydı. Ama SARS-CoV-2 olarak tanınırken, izole edilmesi unutuldu. Hakkında yazılan makaleler de sorgusuz sualsiz kabul edildi.
Çalışmalar ne zaman başlamış?
DSÖ tarafından 11 Mart 2020 tarihinde pandemi ilan edilen Yarasa Koronavirüsü resmi olarak 2014 yılında başladı. Başlangıç çalışmalarındaki işlev değişikliğinden dolayı Obama desteğini kesti ve Fauci’nin destek verdiği çalışmalara dönüştü. Tüm çalışmaların koordinatörlüğü ise Anabilim Dalı Mikrobiyoloji ve İmmünoloji olan Dr. Vineet D. Menachery tarafından yürütüldü.İlk zamanlar Menachery’in yönettiği ekibin çalıştığı yarasa aslında kendilerinin ifadesi ile “iyi huylu” (bkz) yani insanlara zarar verecek bir durumu yoktu. Fakat bu yarasanın genetiği ile oynayarak işlev değişikliğine gidildi ve kötü huya dönüştürme çalışması yapıldı.
Ve bu iş için aynı zamanda ABD ile birlikte Wuhan’daki laboratuvarlar da kullanıldı. Tabii ki bunların hepsini bilen de Fauci ile Menachery. (bkz) Bu çalışmanın çok doğal olarak biyolojik silaha dönüşeceğini söylemek için bilim adam olmaya gerek yok. Çünkü iyi huylu, bulaşı olmayan bir YARASA virüsünü durduk yerde neden huyunu değiştirerek öldürücü duruma getireceksin. İşte bu durum 2014 yılında Obama tarafından durduruluyor. Ama Fauci ve desteklediği Menachery devam ediyor. Nihayet Nature’de 2015 yılında yazılmış bir makale yayınlanıyor. (bkz)
-Alınma 12 Haziran 2015
-Kabul edilmiş 08 Ekim 2015
-Yayınlanan 09 Kasım 2015
-Düzenleme tarihi ise Aralık 2015
Makalede, SARS benzeri bir dolaşan yarasa koronavirüsü kümesinin insanda ortaya çıkma potansiyeli gösteriliyor. Bugün yeniden alevlenen bütün kuşkuların nedeni de bu makale oluyor!
Aradan zaman geçmiş ve söz konusu iyi huylu YARASA, kötü huylu olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkmış. Bunu nerden biliyoruz? Bunu da 4 Kasım 1869'dan itibaren yayın hayatında olan Nature isimli bilimsel dergiye 20 Ocak 2020 tarihinde yollanan, 29 Ocak 2020’de kabul edilen ve 3 Şubat 2020 tarihinde, Peng Zhou ,Xing-Lou Yang ,Xian-Guang Wang, Ben Hu, Lei Zhang, Wei Zhang, Hao-Rui Si, Yan Zhu, Bei Li, Chao-Lin Huang, Hui-Dong Chen, Jing Chen, Yun Luo, Hua Guo, Ren-Di Jiang, Mei-Qin Liu, Ying Chen, Xu-Rui Shen, Xi Wang, Xiao-Shuang Zheng, Kai Zhao, Quan-Jiao Chen, Fei Deng, Lin-Lin Liu, Bing Yan, Fa-Xian Zhan, Yan-Yi Wang, Geng-Fu Xiao ve Zheng-Li Shi imzası ile “Olası yarasa kaynaklı yeni bir koronavirüs ile ilişkili bir pnömoni( zatürre) salgını” isimli makale yayınlandı. (bkz)
Makale kısa (2020) sürede 3261 kez alıntılandı ve en etkili bilimsel yayınlardan biri durumuna geldi. Daha önce hiç görmediklerini söyledikleri YARASA ise başlarına dert oldu.
Bir çok bilim adamının bir araya gelerek yazdığı bu makaleye konu olan hadise ise Çin’de “12 Aralık 2019'da başlayan, 26 Ocak 2020'ye kadar 80 ölüm dahil 2.794 laboratuvar onaylı enfeksiyona neden olmuş bir salgın olarak gözüküyor! Aynı makalede salgının başlangıçtaki kısa öyküsü ise Wuhan Jin Yin-Tan Hastanesi yoğun bakım ünitesine kabul edilen ağır pnömonisi-zatüre olan (altısı deniz ürünleri pazarından satıcı veya teslimatçı olan) yedi hastadan numuneler laboratuvara gönderilmesi. Yerel deniz ürünleri pazarından başlayan bu hastalığın , Çin'de (daha önce 2.794) 2.761 kişiye bulaşacak şekilde önemli ölçüde büyümüş, 80 ölümle ilişkilendirilmiş ve 26 Ocak 2020 itibariyle 10 ülkede 33 kişiye daha bulaşması olarak açıklanmış.
Ama anlaşılacağı üzere Çin’li ekip makaleyi 20 Ocak 2020 tarihinde Nature’ye teslim ediyorlar. Makale adete ışınlanıyor.
Aklımızla oyun oynamaları yetmiyor. Çalışmaya tarihi derinlik kazandırmak adına da 18 yıl önce şiddetli akut solunum sendromu olarak gösterdikleri SARS’ı doğal rezervuarı yarasa olan koronavirüs (SARSr-CoV) keşfettiklerini hatta bazı yarasaların da SARSr-CoV'larının insanlara enfekte etme potansiyeline sahip olduklarını gösteriyorlar.
Aslında burada deşifre edilen 2015 yılında yazılan, Dr. Vineet D. Menachery’nin makalesi oluyor. Ve hemen bu makalenin şuanda salgını devam eden SARS-CoV-2 ile alakası olmadığı koskoca Nature tarafından 30 Mart 2020’de yazılıyor.
Öyle bir virüs ki ne kaynağı kesin, ne konakçısı ne de bulaşı olan hastalar. Fakat çok hızlı yazılan 2 tane makale, 1 tane de DSÖ’ye Berlin Charite Viroloji Enstitüsü Başkanı Prof. Christian Drosten tarafından 17 Ocak 2020 tarihinde, 45 Ct-döngü ile çalıştırılması gerektiği yer alan PCR Test tanı kiti protokolü var.
Fakat PCR’ı geliştirerek Nobel kazanan bilim adamı Karry Mullis, HIV'i tespit etmek için PCR kullanımı hakkında konuştuğunda: “Kantitatif PCR bir oksimorondur. PCR, kalitatif olarak maddeleri tanımlamayı amaçlamaktadır, ancak doğası gereği sayıları [viral yük] tahmin etmek için uygun değildir. Bu testler, hiçbir şekilde serbest, bulaşıcı virüsleri tespit edemez. Testler, virüslerin genetik dizilimlerini tespit edebilir, ancak virüslerin kendisini tespit edemez.” dedi.
Türkçesi ile Karry Mullis 2020 tarihinden itibaren yapılan testlerin yok hükmünde olduğunu söylüyor! Yani ne vaka var, ne de yalnızca modelleme ile elde edilen SARS-CoV-2 virüsü var. Bu da yetmiyor. DSÖ’nün 17 Ocak 2020 yılında ki kabul ettiği protokolde, orijinal olarak yayınlanan 23 Ocak 2020 tarihili makalede, Virüs İZOLATLARI ile ilgili elimizde hiçbir materyal / Yani enfekte olmuş bir kişiden, veya doğal ortamdan elde edilmiş, laboratuvar kökenli olmayan, mikrobiyal veya viral anlamda saf bir numune yok diyor. Açıkçası Covid-19 tanısı konmuş hasta yoktu, laboratuvarda masa başında elektronik ortamda modelleme yaparak uydurduk diyorlardı.
Virüs uydurulduğu içinde, Viroloji ve immünoloji alanında doktorası olan Dr. Derek Knauss, “nasıl oluyor da dünya çapındaki herhangi bir laboratuvarda hiç kimse bu virüsü tamamen izole edip saflaştıramadı? Bunun nedeni, virüsü hiçbir zaman gerçekten bulamamış olmalarıdır, bulabildikleri tek şey, hiçbir zaman virüs olarak tanımlanmayan küçük RNA parçalarıdır.” diyordu. Aynı zamanda klinik laboratuvar bilimcisi de olan Knauss, S. California'da toplanan 1500 "varsayılan" pozitif Covid 19 örneğini laboratuar ekibi ile Koch'un varsayımları ve SEM (tarama elektron mikroskobu) altında gözlem yoluyla test yaptığını fakat hiçbirinde bahsedilen Covidi bulamadıklarını da açıkladı. (bkz)
Tarihleri alta alta koyduğumuz zaman; DSÖ 12 Aralık 2019 tarihinde tespit edilen ve salgın denilen bir hastalığın tanısı için bir testi 17 Ocak 2020 de kabul etmemesi gerekirdi. Diğer imkansız olan ise test ortaya çıkmadan önce asıl hastalığa konu olan virüsün kaynağı, konakçısı ve bulaşı olan kişilerde ayrı ayrı görülmesi, virüsün saflaştırması gibi bilimsel verilerle ilgili 20 Ocak 2020 tarihinde bir makalenin yazılmasıdır.
Görüldüğü üzere hepsi uluslararası alanda saygınlığı tartışılmayan bilimsel dergilerde belirtilen tarihlerde sırası ile yayınlanıyor. Ve hepsi de yerli yerinde duruyor.
Fakat plandemi kusursuz çalışmıyor. DSÖ’nün PCR testlerle viral hale getirdiği salgının temeli olan YARASA’nın üstü bir örtülemiyor! 2015 yılındaki makale mercek altına alınıyor.
Çin kaynaklı makalelerdeki çelişkili ifadeler, bilim insanların ve araştırmacılar tarafından sorgulanmaya başlıyor. Dikkat çeken bazı çelişkiler; Wuhan Viroloji Enstitüsü, önce bu virüsün 2020 yılına kadar dizilenmediğini iddia ediyor. Ama SARS-CoV-2'ye en çok benzeyen virüsün, 2013 yılında birkaç kişinin gizemli bir akciğer hastalığına yakalandıktan sonra bir maden kuyusunda keşfedildiği ortaya çıkıyor. Zhou ve arkadaşları kaynak olmayınca, SARS-CoV-2 virüsüyle yüzde 96,2 oranında özdeş olan, RaTG13 adlı yarasayı şimdiye kadar hiç bilinmeyen(!) bir virüs dizisi olarak yayınladı. Ama yayınlandıktan kısa bir süre sonra, şimdiye kadar bilinmeyen virüsle ilgili sorular su yüzüne çıkmaya başladı. 19 Mayıs'ta Hintli araştırmacılar Monali C. Rahalkar ve Rahul A. Bahulikar, RaTG13 virüsünün 2016 yılında Wuhan araştırmacıları tarafından yüklenen BtCoV/4991 adlı bir virüs örneğiyle aynı olduğunu iddia eden bir makale yayınladı. Hintli bilim insanı olan, Rahalkar ve Bahulikar, Wuhan'daki araştırmacıları, makalelerinde RaTG13 virüsünün BtCoV/4991 örneğinden alındığını açıkça belirtmediği ve bu örneğin terk edilmiş bir maden kuyusundan toplandığını belirtmedikleri için eleştirdi.Daha sonra Shi ve meslektaşlarının tüm RaTG13 virüsünü ne zaman dizilediği sorulduğunda, Shi Zhengli bunun 2018'de yapıldığını ve virüsü içeren tek virüs örneğinin dizilemeden sonra kullanıldığını yanıtladı. Bu açıklamaya göre, Wuhan'daki laboratuvar bu nedenle 2018'den beri virüsün bilindiğini de açık edildi. At Nalı yararsasından elde edilen RaTG13 virüsünün dizilimi ise hiçbir zaman izole edilmedi veya kültürlenmediği de ortaya çıktı.
Kuşkudan da öteye giden soru Kanadalı bir moleküler biyolog olan Alina Chan’dan geldi, “2018'de zaten RaTG13'ün tam genom dizisine sahip oldukları göz önüne alındığında, de novo olarak birleştirilmiş SARS-CoV-2 genomuyla eşleşmeler için dahili virüs dizileri veritabanlarını sorguladıktan sonra %96,2 genom özdeşliği eşleşmesini hemen bulamazlar mıydı?”
Asıl komedi ise RaTG13 dizisinin 2018'de hangi veritabanına yüklendiği ve yayınlanmamış diğer virüs genomlarının bu yerel veritabanında depolanıp depolanmadığı oldu… Tüm bunların önemi ise virüsün kökeni ile ilgiliydi. Dünyaya insanlarını evlerine kapatan, maske taktıran, toklaşmasını, sarılmasına, zorunlu testlere, karantinalara ve hemen hazırlığı başlatılan mRNA sıvılarına kadar yaşamı felç eden bir salgın varsa şeffah ve hesap verirli durumda olunması gerekiyordu. İşte bu kuşkular ilk önce bilim insanları tarafından Nature yönetimine soruldu. Onlarda ancak derginin sözcüsü tarafından 18 Ağustos'ta yanıtlandı; "Metodolojik ayrıntılarla ilgili olanlar da dahil olmak üzere, herhangi bir Nature makalesi hakkında ileri sürülen herhangi bir yorum veya endişeyi ayrıntılı olarak inceliyoruz. Genel olarak editörlerimiz, ilk etapta bize iletilen yorumları veya endişeleri değerlendirecek, yazarlara danışacak ve uygun olduğunda, hakemlerden ve diğer dış uzmanlardan tavsiye isteyeceklerdir. Şu anda bu makaleyle ilgili olarak tarafımıza iletilen yorumları değerlendiriyoruz ve şu anda daha fazla yorum yapamıyoruz.” dedi. Ama makale hala yerli yerinde duruyor!
Makalenin neden yayında durduğu ise yazımızın da asıl konusu olan ve bundan sonra da hiç kuşkusuz Fauci’nin de yargılanmasına götüren hadisedir. (bkz)
Yarasanın kaynağı belli değil ama tartışmanın kaynağı 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki uluslararası bir bilim adamları ekibi tarafından oluşturulduğu biliniyordu.
Yine aynı Nature’de 2015 yılında yayınlandı. Makalede 12 Amerikalı virolog, Wuhan Viroloji Enstitüsü'nden iki Çinli uzman ve Zürih Biyomedikal Enstitüsü'nden bir İsviçreli bilim insanı yer aldı. Bilim adamları grubu, başlıca çalışma yeri Teksas Üniversitesi'ndeki Galveston Ulusal Laboratuvarı (GNL) olan birçok Amerikan üniversitesinde yardımcı doçent olan Vineet D. Menachery tarafından yönetildi.
En saygın tıp dergisi Nature Medicine, 9 Kasım 2015'te "Çoğunlukla yarasalarda görülen SARS'a benzer bir grup koronavirüsün insanlarda enfeksiyon potansiyeli var." başlıklı bir makale yayınladı. Araştırmaya göre virüsün insanda ortaya çıkma potansiyeli gösterildi
Vineet D. Menachery çalışması ayrıca şunları belirtir: “Sonuçlar, grup 2b virüsleri insanın solunum yollarının birincil hücrelerinde verimli bir şekilde çoğalabildiğini ve salgın SARS-CoV suşuna sahip olanlara eşdeğer in vitro titrelere ulaşabildiğini gösteriyor. Ek olarak, in vivo deneyler, yüksek derecede patojenik farelerin akciğerlerinde kimera virüsü replikasyonunu gösterir. Mevcut SARS tabanlı immünoterapötik ve profilaktik yöntemlerin değerlendirmeleri, monoklonal antikor erişiminde düşük etkinlik göstermiştir ve aşılar, protein açısından zengin yeni CoV enfeksiyonuna karşı nötralize ve koruma sağlamada başarısız olmuştur.”
Bu sonuçlara dayanarak, Vineet D. Menachery liderliğindeki bir bilim insanı ekibi, "tam uzunlukta bulaşıcı rekombinant SHC014 virüsünü", güvenilir virüs replikasyonu in vitro (laboratuvar ortamında ya da yapay koşullarda) ve in vivo (ölü veya canlı bir organizma) ile yeniden üretti mi?
Kuşkunun nedeni yazarların, son derece tehlikeli bir virüs yarattıklarını açıklamasından kaynaklandı. Ve "SARS-CoV'nin ortaya çıkışının, küresel ölçekte büyük solunum yolu hastalıklarının türler arası bulaşmasında yeni bir çağı işaret ederek, dünya çapında hızlı yayılmaya ve büyük ekonomik sonuçlara yol açtığını" söylediler.
Bu yayın, "SARS-CoV kimerik koronavirüsü"nün, ünlü Amerikalı virolog Galveston'ın yönetimi altında Amerika Birleşik Devletleri'nde yapay olarak yaratıldığına dair ikna edici kanıt olduğu iddia edildi.
İtalyan uzman Beatrice Cavalli makalesinde araştırma laboratuvarının finanse edildiğini söyledi: "Pentagon, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), ABD federal kurumları ve tabii ki biyofarmasötik endüstrisi de."
Champaign'deki (ABD) Illinois Üniversitesi'nden Profesör Francis Boyle, Ekim 2015'te Scoop Nedim ile yaptığı bir röportajda şunları söyledi: Dünyanın farklı yerlerinde vahşi doğanın biyolojik silahlara dönüşme potansiyellerinden bahsetti. Ve çalışmaların, silah olarak kullanılabileceğini ve aynı teknolojiyi Ebola aşısı ile ilgili olduğu da belirtti. Galveston laboratuvarı Ebola aerosolizasyonu üzerinde çalışırken, Fort Detrick laboratuvarı şarbon aerosolizasyonu üzerinde çalışıyor. Biyolojik silahların aerosol haline getirilmesi, daha sonra solunan havadaki silahların geliştirilmesinde önemli bir unsurdur. Galveston laboratuvarı, “Fort Detrick gibi kapatılmalı, çünkü bunlar suç şirketleri,” dedi.
Ve Galveston Ulusal Laboratuvarı kapatılmayı bırakın, en son Covid-19 için ne çalışması yaptıysa 45 milyon dolar teşvik aldı. (bkz)HIZLI AŞININ ARKASINDA ÇİN (Mİ) VAR!
Nature Medicine'deki makalenin yazarları arasında Çinli bir viroloji profesörü ve Wuhan Enstitüsü'nde araştırmacı olan Shi Zhengli var. Wuchan'daki hastaların yeni koronavirüs 2019-nCoV ile enfekte olduğunu gösteren de oydu. Deutsche Welle, "yeni koronavirüsün genomunun hızlı bir şekilde dizilimini gerçekleştiren ve sonuçları küresel toplulukla paylaşan, aşıyı aramaya ve benzeri görülmemiş bir oranda antikor testleri oluşturmaya başlamamıza izin veren" onun personeliydi.
Bu gerçeklerin üstüne gidince de Shi Zhengli, iddiaları reddediyor. "Hayatım üzerine yemin ederim, virüsün laboratuvarla hiçbir ilgisi yok" diyor.
Enfeksiyonların hayvanlardan insanlara bulaşmasıyla ilgilenen Amerikan EcoHealth Alliance'ın başkanı Peter Daszak da Çinli virologu savunmak için konuştu. Ulusal Halk Radyosu ile yaptığı röportajda Daszak, virüsün bir Çin laboratuvarından kaçacağı haberini tamamen saçmalık olarak nitelendirdi. Daszak, Shi Zhengli ile çalıştı ve Wuhan laboratuvarında hiçbir SARS-CoV-2 virüsü örneğinin saklanmadığını iddia etti.
“COVID-19'un hikayesi, Bill Gates tarafından yönetilen bir küreselleşme kampanyasının bir parçasıdır. Finansmanı esas olarak Gates Vakfı'ndan gelen Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) oldukça aktif katılımını inkar etmek çok zor. Nerdeyse olanaksız.”
Bu hikayenin sonu, virüsün “yeni dünya” düzenini hedefleyen 4.0 için kullanıldığı gerçeğidir.
Asıl öldürücü olan ise virüs değil bir silaha dönüşen mRNA sıvılarıdır. Bunların kanıtı da yine makale yayınlandıktan bir gün (Tarih: 10 Kasım 2015) sonra gelen ilk yorum ve AŞI için; Yeni SARS benzeri virüs, doğrudan yarasalardan insanlara sıçrayabilir, tedavisi yok. Bulgular, insanlarda bir salgına neden olacak şekilde hayvanlarda ortaya çıkmadan önce koronavirüsler için ilaç ve aşı geliştirme fırsatı sunuyor.
Özet: Chapel Hill'deki Kuzey Carolina Üniversitesi'nden araştırmacılar Mutasyon olmadan doğrudan yarasa konaklarından insanlara sıçrayabilen yeni bir yarasa SARS benzeri virüs keşfedildi. Ancak araştırmacılar, SARS benzeri virüsün sıçraması halinde insandan insana yayılıp yayılmayacağının hala belirsiz olduğuna dikkat çekiyor.
9 Kasım sayısında bildirilen keşif,Nature Medicine dergisinin yalnızca yeni keşfedilen bu virüs için bir tedavi olmadığı için değil, aynı zamanda hükümetin bir virüs üzerindeki tüm işlev deneylerini askıya alma kararıyla ilgili süregelen bir tartışmayı vurguladığı için dikkate değerdir. Bu yılın başlarında çeşitli seçkin ajanlar bir salgın olması durumunda, bu patojenler için aşı veya tedavilerin geliştirilmesini önemli ölçüde durdurdu.
YARASA POPÜLASYONALRINDA YAKLAŞIK 5.000 KORONAVİRÜS
Gillings Küresel Halk Sağlığı Okulu öğretim üyesi ve koronavirüsler uzmanı olan kıdemli yazarı, Mikrobiyoloji ve İmmünoloji Profesörü Ralph S. Baric, "Çalışmalar yarasa popülasyonlarında yaklaşık 5.000 koronavirüsün varlığını öngördü ve bunlardan bazıları insan patojenleri olarak ortaya çıkma potansiyeline sahip" dedi. (bkz)
Ama makale 2020’de salgına dönüşen At Nalı yarasasındaki RaTG13 virüsünün 2015 yılında, “şu anda yarasa popülasyonlarında dolaşan virüslerden potansiyel bir SARS-CoV yeniden ortaya çıkma riski olduğunu” göstermişler.
Zaten makalenin ana konusu açıklanırken de “SARS-CoV'nin ortaya çıkışı, dünya çapında hızlı yayılmaya ve büyük ekonomik etkilere yol açan küreselleşme ile birlikte şiddetli solunum yolu hastalıklarının türler arası bulaşmasında yeni bir çağın habercisi oldu.” bilgisi tartışılacak bir şey bırakmıyordu. (bkz)
Sonuç; Natüre Dergisi Editörünün 2015 yılında yayınlanan Plandemi makelesine ilişkin, 30 Mart 2020 tarihinde taptığı açıklamada, “Bu makalenin, COVID-19'a neden olan yeni koronavirüsün tasarlandığına dair doğrulanmamış teorilerin temeli olarak kullanıldığının farkındayız. Bunun doğru olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur; Bilim insanları, bir hayvan koronavirüsünün en olası kaynak olduğuna inanıyor.” Natüre bu inancıyla, bugüne kadar bilime verdiği katkıyı ve güveni de yadsımış oluyordu.
Böylelikle bütün kanıtlar plandeminin SARS-CoV-2 virüsündeki bütün okların, Anthony Fauci & Dr. Vineet D. Menachery’e dolayısı ile ABD’ye ondan Angela Merkel & Christian Drosten’e oradan da ÇKP’ye saplanacağını gösteriyor. Bill Gates’i ise zaten herkes biliyor!
(*) RaTG13 yarasalarda bulunan SARS ile ilgili bir koronavirüse verilen bir isim olup, SARS-CoV-2 virüsüne oldukça benzediği iddia ediliyor.
Yarasa Rhinolophus affinis familyasından olan at nalı yarasası RaTG13 koronavirüsü, 2013 yılında Yunnan, Çin'deki Mojiang ilçesindeki Tongguan kasabası yakınlarındaki bir maden mağarasından yarasa pisliği içinde keşfedilmiş.
Kaynaklar;
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(21)02833-6/fulltext
https://sph.unc.edu/sph-news/new-sars-like-virus-can-jump-directly-from-bats-to-humans-no-treatment-available/
https://www.nature.com/articles/nm.3985
https://www.nature.com/articles/s41586-020-2012-7 https://sph.unc.edu/sph-news/new-sars-like-virus-can-jump-directly-from-bats-to-humans-no-treatment-available/ https://cz24.news/diskusiu-o-povode-koronavirusu-covid-19-mozno-definitivne-uzavriet-bol-vytvoreny-v-spojenych-statoch/https://rightsfreedoms.wordpress.com/2021/02/15/im-a-clinical-lab-scientist-covid-19-is-fake-wake-up-america/
https://breggin.com/coronavirus/COVID-19-the-blog-TREACHERY-WITH-ANTHONY-FAUCI.pdf
Zeynep 3 Yıl Önce
Laboratuvarlar bilim değil silah üretiyor! Her şey bu kadar açıkken hala inanmamızı kim bekleyebilir? Tek istediğimiz şu adları geçen iğrenç mahlukların cezasız kalmaması!