CHABAD SAVAŞ İSTİYOR!

YAZARLAR

BUGÜN YAZDILAR!

Yazan Muammer KARABULUT

CHABAD’ın Brooklyn merkezinde 12 Kasım 2015 tarihli toplantısında 4,325 temsilcinin alkışları ile, “iki devletli çözümü geçersiz ve hükümsüz ilan” eden Loseph S. Gerlitzky bu sefer de çözümün savaş olduğuna ilişkin bir yazı yazdı.

CHABAD’ın Tel Aviv Temsilcisi, Barış için Hahamlar Kongresi'nin başkanı olarak da bilinen haham Loseph S. Gerlitzky, “Suçlu tarafın tespit edilmesini ya da soruşturma komisyonlarının kurulmasını istemiyoruz. Biz sadece şunları talep ediyoruz: Derhal tüm sektörlerdeki tüm İsrail çekilmelerinin iptal edildiğini ilan edin, düşmanı tereddüt etmeden yok edin ve güvenlik güçlerine İsrail'in tüm bölgelerini tam güç ve yetkiyle kontrol etmelerini emredin.” diyerek savaşı nasıl yönlendirdiklerini de göstermiş oldu.

Olayların başladığı günden itibaren ısrarla CHABAD’ı göstermeme rağmen, ana akım medyanın yoğun haber bombardımanı altında kaybolup gitmek üzereyken imdadıma haham Gerlitzky yetişti ve yazdıklarımın hepsini fazlası ile doğruladı.

Yaşadığımız iğrençliğin başlangıç özeti, CHABAD’çı Binyamin "Bibi" Netanyahu ‘nun KONTRA-SAVAŞ’ından ibarettir.(bkz)

Başlangıçta, “İsrail Hamas Savaşı” gibi akıllara zarar veren naralara başlayan terör eyleminden hemen sonra, sanki cin şişeden çıktı. Onun için olaylara CHABAD’ın penceresinden bakmamız gerekiyor. Yoksa konunun utlara uzmanları 3. Dünya savaşının aralarken, olay yerinden yapılan canlı yayınlarla morali bozulan insanlar meydanları doldurmaya devam edecek. Tabii ki protesto edilsin, insanlar tepkilerini net bir şekilde ortaya koysun ve konunun uzmanları olayları bütün boyutları ile değerlendirsin ama hedef de doğru belirsin. İşte bu bağlamda CHABAD’ın Filistin konusunda alkışlanan lideri haham Gerlitzky’in, “Felaketten Sonra Yapmamız Gerekenler” başlıklı yazısında, “İsrail Topraklarının tamamının kontrolünü yeniden ele geçirmeli ve bir daha asla geri çekilmemelidir.” diyerek meydan okumasını görmeden taşları yerine koyamayız.

CHABAD’ın sapkın sözde hahamı Gerlitzky bugünkü yazısında aradığımız her türlü dezenformasyon, aptalca taktik, olmayacak stratejik hedefler ve bir delinin hatıra defteri gibi ne ararsak var.

Ve dünya kamuoyu, arkasına küresel şeytanları alan şımarık CHABAD’ın İNSAN soykırımına giden hamlesini seyrediyor.

YÜREKLERİ KAN AĞLIYORMUŞ

Şimdi CHABAD’ın bu terör olayındaki rolünü daha yakından tanımak için Gerlitzky yazısını okuyalım;(bkz) Bunlar İsrail için karanlık günler. Yüreklerimiz kan ağlıyor ve her birimiz kendimizce haykırıyoruz: "Tanrı bunu neden yaptı? Böyle bir katliam nasıl olabilir?" Lanetli düşmanlarımız bile bu kadar başarılı olabileceklerini hayal bile edemezlerdi.

Yine de kederimizin ortasında bile sessizlik bir seçenek değildir. Tam da şimdi söylenmesi gereken şeyler var ki, acımızın ortasında bu sözler kalplerimizde kalıcı bir etki bırakabilsin. İnsanlığımız, tarihimiz ve en önemlisi Tevrat'ımız bizi şimdi her zamankinden daha fazla sesimizi yükseltmeye zorluyor.

Milliyetçiler ve daha liberal gruplar arasında, İsrail'in bize ait olduğu için topraklarında sağlam durması mı yoksa bizi rahat bırakmaları umuduyla uzlaşma arayışına girip düşmanlarını yatıştırması mı gerektiği konusunda süregelen bir tartışma var. Hatta belki de, öfkelerini bize yöneltmemeleri için düşmanlarımızın iyiliğini düşünmemiz gerektiği söyleniyor.

Binlerce yıldır Yahudi yaşamına rehberlik eden Tanrı'nın ebedi Tevrat'ı bu tartışmayı en açık şekilde çözüme kavuşturur. Neredeyse 500 yıl önce, Shulchan Aruch (Orach Chaim 329) İsrail topraklarının bir kısmının düşmanlarımıza teslim edilmesinin yasak olduğunu, çünkü bunun İsrail halkı için ölümcül bir tehlike oluşturacağını, çünkü, "oradan sonra toprakların fethedilmesinin kolay olacağını" belirtmiştir.

İsrail Toprakları Yahudi halkına aittir. Çünkü onu bize Yüce Tanrı vermiştir. Ancak Kutsal Toprakların her karışının kontrolünü elimizde tutmamızın ana nedeni bu değildir.

Asıl neden, sadece İsrail'in topraklarını tüm sınırları içinde agresif bir şekilde koruyarak ülkenin güvenliğini ve savaş ve kan dökülmesinin durmasını sağlayabilmemizdir. Her taviz, her geri çekilme, her teslimiyet işareti tek bir şeye yol açar: Düşmanlarımızı çabalarını, vahşetlerini ve korkunç cinayet eylemlerini arttırmaya teşvik etmek. Her türlü uzlaşma işareti, tüm İsrail vatandaşlarının hayatları için acil bir tehlike yaratmaktadır.

1990'ların başındaki Oslo Anlaşmalarından bu yana, onlarca yıldır süren geri çekilme ve müzakereler karşısında, benim de başkanı olduğum Barış İçin Hahamlar Kongresi'ne üye olan İsrail'in önde gelen 400 haham ve yargıcı şu gerçeği ilan etti: Her geri çekilme ve uzlaşma düşmanın elini güçlendirir ve Yahudilere yönelik tehlikeyi bin kat arttırır.

Başbakanlar, Knesset üyeleri, devlet yetkilileri, ABD senatörleri ve diğerleriyle bir araya geldik. Her seferinde yalvardık: "Oslo Anlaşmalarını feshedin. Ayrılmayı iptal edin. Bir Filistin devletinin asla kurulmayacağını ilan edin. Milyonlarca Yahudi tehlike altında."

Görüşleri sağcı olarak değerlendirilen bir İsrail hükümet bakanı ile yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum. Sözlerimi dikkatle dinledikten ve herhangi bir topraktan çekilmenin yasak olduğuna dair halahik (yasal) ifadeyi okuduktan sonra, çünkü "toprağın fethedilmesini kolaylaştırır", çekilmenin kan dökülmesinde, füzelerde ve terörist saldırılarda artışa yol açabileceğini kabul etti, ancak bu sözlerin çoğunlukla önemsiz olduğunu çünkü, "Hamas'ın İsrail Devleti'nden toprak fethetmeyi asla hayal etmeyeceğini" söyledi.

Hamas'ın bunu sadece hayal etmekle kalmadığı, yıllardır planladığı ortaya çıktı. Bütün köyleri ve kasabaları acımasızca ve korkunç kan dökerek ele geçirmeye çalışıyordu. Ve son günlerde açıkça görüldüğü üzere, Gazze çevresindeki yerleşim yerlerine yerleşmek ve oradan ülkenin kalbine nüfuz etme hedefiyle savaşmaya devam etmek için yanlarında yeterince silah getirdiler.

Tüm bunların tek bir nedeni var: İsrail'in kontrol ettiği topraklardan çekilme politikası. İsrail Gazze'nin kontrolünü bıraktığı andan itibaren böyle bir katliamın gerçekleşmesi an meselesiydi.

Şimdi gözyaşları, hıçkırıklar ve kırık bir kalple bu korkunç kelimeleri tekrar yazmak zorundayız: Eğer Oslo Anlaşmaları iptal edilmezse, eğer İsrail bir kez daha tüm topraklarını zorla kontrol altına almazsa, Allah korusun, yakın gelecekte başka korkunç trajedilerin yaşanması ihtimaliyle karşı karşıya kalacağız. Gerçek budur ve bunu inkar etmek mümkün değildir.

Pek çok kişi İsrail'in yol göstericisi ve sadık savunucusu Lubavitcher Rebbe'nin yürek parçalayan çığlıklarını hatırlar. 40 yılı aşkın bir süre önce "barış için toprak" kavramına karşı çıkmıştı.

1992 yılında net bir açıklama yaptı: Tanrı'nın adına saygısızlık etme riski nedeniyle, İsrail'in düşmanlarına taviz veren Yahudi liderliğindeki bir hükümete sahip olmaktansa, İsrail hükümetinin feshedilmesi ve küresel güçlerin toprağı denetlemesine izin verilmesi tercih edilir.

O dönemde pek çok kişi onun sözlerini aşırı bulmuştu. Bugün, trajik sonuca tanıklık ederken Rebbe'nin(*) öngörüsünün farkındayız: Kan nehirleri ve Gazze Şeridi'nin toprağında yatan kutsal ve saf Yahudi çocuklarının bedenleri.

Suçlu tarafın tespit edilmesini ya da soruşturma komisyonlarının kurulmasını istemiyoruz. Biz sadece şunları talep ediyoruz: Derhal tüm sektörlerdeki tüm İsrail çekilmelerinin iptal edildiğini ilan edin, düşmanı tereddüt etmeden yok edin ve güvenlik güçlerine İsrail'in tüm bölgelerini tam güç ve yetkiyle kontrol etmelerini emredin.

Tüm bunlar Bilgelerimizin öğütlerine uygun olarak gerçekleştirilmelidir: "Biri seni öldürmeye gelirse, ayağa kalk ve önce onu öldür." Düşmanın içine derin bir korku salmalıyız ki Yahudi halkına zarar vermekten korksunlar… diyerek sona eren yazı, bir siyasetçi değil CHABAD’ın sapkın hahamı Loseph S. Gerlitzky tarafından yazılmıştır.

Haritalar eşliğinde 14 gündür 7/24 canlı izlediğimiz olaylarda hiç CHABAD’ı duydunuz mu?

-Duymadınız. 5gvirusnews’in dışında yazan da yok. O zaman bu kadar büyük olayları başlatan bir örgüt, -nasıl görünmez, diye sora bilirsiniz. Sorunun yanıtı KKTC’de var.

Nasıl mı? -KKTC’de bu örgüt 2008 yılından itibaren faaliyet gösteriyor. Girnedeki merkezi binalarının balkonuna, KKTC’yi tanımadığı için, “Kuzey Kıbrıs Yahudi Merkezi” tabelası bile yazıyor ve “örgütlü taşınmaz mal” satın alıyor. Ama küçücük adada kimse görmüyor.

CHABAD işte böyle bir şey…

Savaş diyemeyeceğim olayların arakasında kim var?

(*) CHABAD’ın Mesih ilan ettiği Menahem Mendel Schneerson, birçok takipçisi tarafından Lubavither Rebbe veya kısaca Rabbe olarak anılır, 20. yüzyılın en etkili Yahudi liderlerinden biri olarak kabul ediliyor.

 

Yorumlar (4)

Yasin 1 Yıl Önce

Yazdıklarınızı kimse inanmaz ilk intibada yoksunuz

Rifat 1 Yıl Önce

Bu paylaşımdan sonra da CAHABD i görmezlerse bir daha yazmayın

Fahriye 1 Yıl Önce

Şaka gibi nasıl olur nasıl olur ve nasıl olur da sizden başka kimse Chabad an bahsetemz

Coşkun 1 Yıl Önce

Bizim başımızı kemirgenler kemiriyor gözümüz var görmüyoruz. Kulağımız var duymuyoruz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.