Yazan Sabahattin İSMAİL
Rum yönetimi başkanı Hristodulidis ve Rum Başpiskoposu, "Helenizmin Kıbrıs'taki geleceği için Türk işgaline son vermek ve Türk işgalcileri adadan kovmak gerektiğini, bunun için mücadele ettiklerini" açıkladılar.
Bu durumda, 5 Mayıs'ta Tatar'ın, Hristodulidis ile görüşmesine
Temmuz'da ise 3.defa Cenevre'de 5+1 konferansının toplanmasına ne gerek var?
4 yıl önce Cenevre'de yapılan 5+1 konferansında Dünya'ya ilan ettiğimiz 6 maddelik öneri paketinde Egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz BMGK tarafından teyit edilmeden görüşmelerin başlamayacağı duyurulmuştu CB Erdoğan ise 2022, 2023 ve 2024'de BM Genel Kurulları ile 2023 ve 2024'de KKTC 'de yaptığı konuşmalarda, "KKTC tanınmadan görüşmelere başlanmayacağını" duyurmuştu.
TBMM ve MGK ise bu politikaları onaylayan kararlar alarak MİLLİ SİYASET haline getirmişti
GERİ ADIM ATILDI
Buna karşın, uyduruk " gayrı resmi" ifadesi arkasına saklanarak bu milli politika çiğnenmektedir.
Geri adım atılarak Cenevre'de 2. 5+1 konferansı geçtiğimiz ay toplandı.
Ardından CB Tatar, ırkçı, faşist hegemonyacı Rum lider Hristodulidis ile adada görüştü...
5 Mayıs'ta yine görüşecek.
Görüşmeler için hiçbir ORTAK ZEMİN OLMAMASINA karşın, Temmuz'da ise 3. gayrı resmi Cenevre konferansı toplanacak...
Bu teslimiyetçilikle, ardından 4., 5. konferanslar gelecek ve son 60 yılda olduğu gibi, kendimizi yine sonu belirsiz bir müzakere süreci içinde bulacağız....
TESLİMİYETÇİLİKLE SONUÇ ALINAMAZ
Kendi sözlerimizi ve duruşumuzu çiğneyen bu aciz, teslimiyetçi politikalarla meşru hak ve çıkarlarımız savunulamaz.
Ciddiye bile alınmayız!
Bu nedenle,
1- TBMM tarafından da onaylanan MİLLİ POLİTİKA olan egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz teyit edilmeden,
2- Başta direk uçuşlar olmak üzere KKTC üzerindeki tüm insanlık dışı ambargolar ve tecrit kalkmadan,
3- Doğu Akdeniz'de eşit hakkımız olan doğal kaynakları gasp etme çabaları ile silahlanma faaliyetleri son bulmadan,
4- Başta inşaat sektörü olmak üzere, KKTC ekonomisini çökertmeye yönelik düşmanca uygulamalara son verilmeden,
5- KKTC'de inşaat ve yatırım yapan KKTC vatandaşları, müteahhitlerimiz ve yabancılar aleyhine çıkarılan tutuklama kararları iptal edilmeden,
6- Tutuklananlar serbest bırakılmadan,
7- Başta AB içinde olmak üzere tüm Dünyada Türkiye-KKTC aleyine yürütülen düşmanlık faaliyetleri iptal edilmeden,
8- Rum gençliğine yönelik Türk düşmanı eğitime son verilmeden,
Rum yönetimi ile görüşme masasına oturulmamalıdır.
Rum-Yunan'ın, AB'ı da arkasına alarak tırmandırdığı bu saldırgan, hakimiyetçi, hegemonyacı, yayılmacı, ırkçı, nefret, düşmanlık politikalarına göz yumularak ve varlığımıza yönelik bu saldırıları görmezden gelerek CB Tatar'ın 5 Mayıs'ta Rum liderle görüşmesi; ardından Temmuz'da yapılacak 5+1 konferansına katılınması, milli politikamızın aşındırılmasıdır, teslimiyetçiliktir, ezikliktir, acizliktir,
YANLIŞTAN VAZ GEÇİN!
DİK DURUN, ONURLU DURUN! RÜZGARA GÖRE EĞİLİP BÜKÜLMEYİN!
MONAKO MODELİNE GEÇİLMELİ
İki devletli çözüm ve TANINMA olmazsa çare, içişlerinde bağımsız, dışişleri ile, savunmada Fransa'ya bağlı ama aynı zamanda BM üyesi de olan MONAKO MODELİ'dir
İlk kez rahmetli Bülent Ecevit'in 21 OCAK 1997'de TBMM'de yaptığı konuşmada dile getirdiği TC-KKTC arasında ÖZERK DEVLET ANLAŞMASI imzalanarak
KKTC 'nin Dışişleri, savunma ve enerji konularında Türkiye'ye bağlı, içte ise tam bağımsız olmasının zamanı gelmiştir
Bu çerçevede, 6 Ağustos 1997'de imzalanan TC-KKTC ORTAKLIK KONSEYİ ANLAŞMASI'nın gerekleri de yapılmalıdır
Bu bağlamda 4. toplantısını son defa 12 Ocak 2021'de yapan TC-KKTC ORTAKLIK KONSEYİ de yeniden toplanarak gerekli kararları almalıdır