DÜNYA SİYASETİNE VİRÜS BULAŞTI!..
Pazar günü KKTC halkı, yüzyıllardır kendi ecdatları da olmak üzere, insan kanı ve emeği ile beslenen şebekenin arkasından giden bir lider ile yoluna devem edip etmeyeceğine karar verecektir.
5gvirusnews Haber Merkez Lefkoşa / 16 Ekim 2020
DSÖ’nden Dr. David Nabarro, KKTC’den Mustafa Akıncı 25 Temmuz 2020 tarihinde Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner KKTC gerçeğini, “Kapanmayı önerenler iflasın sorumlusu olur.” diyerek özetledi.Dr. David Nabarro 11 Ekim 2020 tarihinde dünya liderlerine seslenerek, “Kilitlenmeyi kullanmayın… Mevcut kilitleme politikaları, kısa ve uzun vadeli halk sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler üretiyor." dedi. İlk aklımıza gelen KKTC’de ısrarla OHAL isteyen Cumhurbaşkanı adayı ve aynı gün seçime giden Mustafa Akıncı oldu.
O zaman, KKTC’de kim kapanmayı istiyor, kapanma ile korkuyu kim körüklüyor ve bu kişiler yeni dünya düzeninin örümcek ağında ona bakalım ve halkın sağlığı ile ekonomisini kimler zayıflatıyor onu belgeleyelim. Ve asıl “biat” edenlerin kapanmayı isteyenler olduğunu görelim.
GERÇEK VİRÜS KKTC’DE!..
Virüs bilindiği gibi çok küçük gözle görünmüyor. Büyük yerlerde görmek ve aramakta çok zor. Ama Akıncı’ya bir büyüteç tutarsanız, dünyada o görünmeyen gerçek virüsü KKTC’de görürsünüz.
Amacımız burada mikro düzeyde devlet yönetimi olan KKTC’de, Akıncı’nın güttüğü siyaset ile virüsü kullanan güçleri, yine kendi ifadeleri ile tanımak ve büyük devletleri yöneten liderlere bu yönden katkı sağlamaktır.
YANGINI ÇIKARTANLARDA KENDİLERİ SÖNDÜREN DE
Dünya Sağlık Örgütü'nden Dr. David Nabarro dün (11 Ekim 2020) dünya liderlerine seslendi ve onlara koronavirüs, “birincil kontrol yöntemi olarak kilitlemeleri kullanmayı” bırakmalarını söyledi. Demek ki ilk zamanların bu kilitlenme dediğimiz sıkı kapanma, sıkı yönetim veya kısaca OHAL denilen tedbirlerin alınması gerektiği konusunda liderlerin haberi varmış. Dolayısı ile Akıncı’da haberdar edilmiş. Çünkü kilitlenmelerin ulaştığı tek şeyin (başarı) yoksulluk olduğunu iddia eden Dr. David Nabarro, “Kilitlenmelerin asla küçümsemeyeceğiniz bir sonucu var ve bu da fakir insanları çok daha fakir yapıyor” dedi.
O zaman Akıncı, KKTC henüz bilinmeyen bir salgın ile ne istemiş oldu? KKTC halkının “fakirleşmesi”, DSÖ yetkilisi kendisi söylüyor, çıkan sonuç budur. Aslında böyle bir sonuç çıkacağı başından itibaren biliniyordu. Bu sonucun çıkmasını isteyenler halkı fakirleştirip, çaresi bırakarak, vücutlarını ve beyinlerine hakim olmak istiyordu.
Demek ki liderler “biat” ettikleri yerlerden gelen her talimatı veya aldığı havayı üflerken çok dikkatli olması gerekiyor. Liderler yaptıkları icraatların sonucunda bir günah oluştuysa onu da kabul etmek zorundadır.
Artık bu virüs olayı, Irak’da 1.5 milyon insanı öldürüp, “bize Irak’ta kitle imha silahı var” demişlerdi, pardon demeye benzemez. Çünkü tüm insanlara dokundu.
Küresel güçlerin yalnızca kendi menfaatleri için kullandığı DSÖ’nün bir anda dünyada şuursuzca estirdiği paniği hemen KKTC taşıyan Akıncı, “… şu anda bilinen vaka sayısı 5, Anastasiadis ile telefon ile konuştum, 10 bildiğimiz vakanın 14 olduğunu öğrendim. Eğer tedbiri alır ve eve kapanırsak, yani izole olursak, sadece temel hizmetler olursa yine de 189 vakaya ulaşıyoruz. Eğer yarı tedbirler ile idare edersek, 1 ay içerisinde 2 bin 180'e çıkacak. Gerekli tedbirleri almazsak, vaka sayısı 22 binleri geçiyor.” Açıkça burada Mustafa Akıncı’nın, “Kıbrıs küçük bir yer. Dedikodusu bol olan bir yer.” dediği adada tabii ki bu sözlerin üzerine korku ve endişe bir anda etkili oldu. Gazeteciler de doğal olarak AKINCI’ya sordu, -sıkıyönetim ilan edilmesi gerekmiyor mu? AKINCI da sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi gerektiğini belirtti.
Ne tesadüf DSÖ’de aynı gün olan 12 Mart 2020 tarihinde Pandemi ilan etti. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa AKINCI da hemen bir sonra ki gün olan 13 Mart 2020 tarihinde de akşamüstü, Anayasanın 124. Maddesinin olağanüstü halin hayata geçirilmesi için bakanlar kurulunu toplantıya çağırarak, 124. Maddenin uygulanmasını istedi. Böylelikle Akıncı ülkesinin üyesi olmadığı kan emici Bill Gates’in yönettiği DSÖ’nün, ilk önce salgına ilişkin sayısal çoğalmaya ilişkin hesaplamalarını harfiyen küçük bir toplumla paylaşarak, istenilen korkuyu yaratmış arkasında da toplum çaresi bırakarak geriye dönüşü zor olan bir fakirliğe itmiştir. Doğal olarakta yetkilerini halkın sağlığını bozacak kilitlenme ve yoksullaşma kararı için, 13 Mart gecesi olağanüstü toplantıya çağırdığı bakanlar kuruluna başkanlık etti ve olağanüstü hal ilan çağrısında bulundu, ama KKTC Hükümeti’nın Akıncı kadar uluslararası bağlantısı olmadığı için kabul etmedi.
Akıncı ise sözde ve yaygın basının yalanları ile korkunç bir şekilde yayılan virüse karşı, halkı için önlem almak isteyen güçlü, kudretli bir lider rolü oynaması gerekiyordu. Çünkü dünyanın her yerinde, bu tedbirleri en katı alanlar, küresel güçlerin ağına takılan liderler olmuştur. Akıncı’da bu kapsamda olduğu izlenimi yaratmıştır. Henüz KKTC’de ne olduğu belirsiz Alman turist dışında hasta yoktur. İddia edilen sözde virüs hakkında, hiçbir bir bilgi ve araştırma bulunmamaktadır. Ama sahte hastalıklar ile aşı satan DSÖ’den ve dünyayı kan bulayan, küresel güçlerin tam istediği korku yaymaya, toplumların tüm kazanımlarını silme kararları vardır. Akıncı da ertesi gün bu bağlamda propagandasına devam etmiş ve “Bu Cuma binlerce insan yan yana namaz kıldı, evlerinden de kılabilirlerdi, ancak Din İşleri Dairesi'ne bunu bir karar olarak önerdim, iletilmediği için böyle bir olay yaşandı. Umarım bu nedenle bir vaka ortaya çıkmaz. Eğlence yerlerinin hepsinde tedbirler alınmalıydı. OHAL kararının bir an önce alınmasını önerdim, bu akşam için hazır değillerdi, Pazar günü toplanmamızı söylediler, seve seve geleceğimi söyledim. Halkımız kendi ve çevresinin sağlığı için bu hafta sonunu evde geçirmelidir. Çok zorunlu olmadıkça dışarıya çıkılmamalıdır. Umarım bu konuda geç kalmayız.” demiştir.
İlk önce Rum kesimi sonra da Türk kesimi Akyar ve Yeşilırmak kapılarını kapatıldı. Ama KKTC’nin iki kapıyı kapatma kararı Akıncı’nın bakanlar kuruluna başkanlık ettiği toplantıda alındı. Ama Akıncı’nın haberi olmadı. 12 Mart 2020
Fakat diğer tarafta Akıncı, “kapıların kapanma nedeni virüs değil bu kapıları kapalı tutmaya kimsenin gücü yetmez. Çünkü bu AB politikalarına, BM’nin iki toplumlu yakınlaştırma çabalarına ters.. kapıların bir an önce açılması için elimden geleni yapacağım.” dedi.
Aynı gün Cuma namazı kılanların virüs yayacağı endişesi taşıyan Akıncı, KKTC’den Kıbrıs Rum kesimine açılan kapıların, “kapalı tutmaya kimsenin gücü yetmez.” diyordu. Yine AKINCI 5 Temmuz Türkiye ile yeniden açılan hava yolu taşımacılığı karşısında Pozitif vakaların endişeleri artırdığını, “bilimsel bilgiye dayalı ve sağlık odaklı yaklaşımla yönetilmesi önemli” diyecekti. Demek ki Rum kesiminden virüsün bulaşmayacağı yönünde derin bilgisi vardı.
Nabarro, “Kilitlenmelerin asla küçümsemeyeceğiniz bir sonucu var ve bu da fakir insanları çok daha fakir yapıyor” dedi.
İşbirlikçi olmanın dayanılmaz hafifliği Dr Nabarro’nun, "Dünya Sağlık Örgütü olarak bizler, bu virüsün birincil kontrol aracı olarak kilitlenmeyi savunmuyoruz.” dediği bu açıklamada gizlidir.
Dr. Nabarro'nun kilitlemelere yönelik ana eleştirisi, küresel etkiyi içeriyor ve dolaylı olarak daha yoksul ekonomilerin nasıl etkilendiğini açıklıyor. Örneğin Karayipler'de veya Pasifik'te turizm endüstrisine ne olduğuna bakın çünkü insanlar tatillerini yapmıyorlar. Dünyanın her yerindeki küçük çiftçilere ne olduğuna, yoksulluk seviyelerine ne olduğuna bakın. Görünüşe göre önümüzdeki yıl dünya yoksulluğunu ikiye katlayacağını söyledi. Burada da aklımıza, 25 Temmuz 2020 tarihinde Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner KKTC gerçeğini, “Kapanmayı önerenler iflasın sorumlusu olur.” diyerek özetlemesini getirdi.
Virüs dünya siyasetinin bütün kılcal damarlarını gösterirken, siyasetçilerin üzerindeki yaldızın dökülmesine neden oldu. Bir tarafta dini inancım var, bağımsız olmak istiyorum, insan emeğinden yanayım, solcuyum, demokratım deyip, diğer tarafta bu söylemelerini unutarak milyonlarca insanları öldüren, çocuk kanı içen, kan emicilerin peşinden hemen gitmek, öyle sıradan bir hadise değildir. Ayrıca böyle bir ortamda insanların sağlığını kullanarak, onlarla işbirliği yapmakta kelimenin tam anlamıyla edepsizlik ve sapıklıktır.
Şimdi Akıncı KKTC’de, o uyduruk PSR testi ile “Covid-19” virüsünü nasıl bulduklarını anlatsın. Bu virüsten ölen bir kişiyi, birden fazla doktorun raporu ile belgelesin. Yüzünde taşıdığı maske’nin faydalı olduğuna ilişkin bir tane bilimsel makale sunsun. Bunların hiçbirini sunamaz. Ama KKTC halkını fakirleştiğini görmek için 30 dakika Dereboyu’nda gözlem yapmak, Girne’de taksicilik yapan bir kişi ile görüşmek yeterlidir. Virüs yoktur ama virüsün getirdiği fakirlik vardır. Ve önemli olan da sonuçtur. Bu sonucun KKTC’deki baş mimarı da Mustafa Akıncı’dır.
Liderler yangına körükle gitmez!.. Giden de zaten lider değildir.
Şimdi KKTC halkı, yüzyıllardır kendi ecdatları da olmak üzere, insan kanı ve emeği ile beslenen şebekenin arkasından giden bir lider ile yoluna devem edip etmeyeceğine karar verecektir.
Faşistler ile birlikte olup, “Faşizme geçit yok!” öyle mi?
ziyaretçi 4 Yıl Önce
yaratmak Allah ü Teala'ya mahsus